Balıkesir’de Sabah Yolculuğu
Balıkesir’de Sabah Yolculuğu
Sabahın ilk ışıkları, Balıkesir’in üstüne yavaşça serilirken başlıyor yolculuğum. Henüz ortalık tam aydınlanmamış oluyor. Gökyüzü griyle mavi arasında bir yerde salınırken, sokak lambaları hâlâ sönmemiş oluyor. Günün telaşına karışmadan önce, şehir sessizce nefes alıyor.

Otobüs ya da kimi sabahlar minibüs… Hangisi denk gelirse. O da ayrı bir ritüel. Durağa vardığımda ilk karşılaştığım, elleri ceplerinde bir iki yorgun yüz. Belki mesaiye giden bir temizlik görevlisi, belki sabah nöbetinden dönen bir hemşire… Hepimiz, aynı şehrin uyanışına tanıklık eden sessiz tanıklarız.

Otobüse adım attığımda, camlardan içeri sızan ilk ışık göz kırpar. Şoförle selamlaşırım, bazı sabahlar sözsüzdür, bazı sabahlar kısacık bir “Günaydın” yeter. Otobüs ilerledikçe şehrin ritmi hızlanır. Okula giden çocuklar biner, kahvaltısını elinde taşıyan gençler, gözlerini ovuşturarak iş yerine yetişmeye çalışanlar…
Caddeler uyanır, fırınların önünde sıralar oluşur, köşe başındaki simitçi tezgâhını kurar. Balıkesir yavaş yavaş kendi sesine kavuşur.
Her durak, başka bir hikâyenin kapısıdır. Bazı sabahlar camdan dışarı bakar, Ayvalık yolunu düşünürüm. Bazen Susurluk’un sabah buğusu gelir aklıma, bazen Bandırma’nın vapur sesleri. Ama ben Balıkesir’in merkezindeyim. Şehrin kalbinde, sabahla birlikte atan nabzının içindeyim.
Minibüs ya da otobüs fark etmez. Bu sabah yolculukları, hayatın içinden bir kesit gibi. Şehirle birlikte biz de uyanıyoruz, biz de yol alıyoruz. Her sabah aynı sokaklar, aynı kaldırımlar ama her seferinde başka bir bakış, başka bir düşünce...
Bu yüzden seviyorum bu sabah yolculuklarını. Çünkü Balıkesir’in sabahı bir şehirden fazlasını anlatıyor. Birlikte yaşamanın, birlikte uyanmanın hikâyesi bu.
Ve her yeni gün, yeni bir başlangıcın müjdesi…