Gençlik çağının öne çıkan özellikleri olan, heyecan, arayış, sorgulama, itiraz, kendini ispat etme gibi duygu ve yaklaşımlar, esasında doğru tanımlanarak iyi değerlendirildiğinde, hem gencin bizzat kendisi hem de toplum ve insanlık için çok kıymetli birer değere dönüşebilir. Nitekim gençlik çağının en önemli vasfı olan heyecan ve aksiyon, eğer iyilik, adalet, hak-hakikat mecrasına yönlendirilirse coşkun bir rahmete dönüşebilir. Adeta gençlik çağı ile özdeş olarak algılanan itiraz duygusu, esasında kötülüğe, haksızlığa ve günaha karşı konumlandırılırsa gençler, insanlığın aydınlık geleceğinin öncü kadrosu olabilirler.
Günümüzde toplumsal hayatı tüm yönleriyle etkisi altına alan bireysellik, dünyevileşme, sanal yaşam ve popüler kültürün gençliği her taraftan kuşattığını hepimiz biliyor, çocuklarımız üzerinden yaşıyoruz. Son bir asır boyunca, bir yanda tüketim ve eğlence sektörü, diğer tarafta tefrika ve anarşi üreten terör örgütleri, gençliğin saf duygularını istismar etmektedirler.
Gençlerimizi nasıl koruyacağız? Onlara sevgili peygamberimizin güzel ahlak örneklerini, davranış modellerini nasıl tanıtacağız? Geçmişini tanıyan, yüce bir idealle geleceğe bakan, imanını hayatının bütün katmanlarında görünür ve yaşanır kılan, dünyanın gidişatı karşısında sorumluluk bilinci kuşanan bir gençliği nasıl inşa edeceğiz? Heyecanlarını kötüye kullanarak geleceklerini karartmak ve onları aciz, hedefsiz ve bağımlı gruplar haline getirmek için uğraşan şer odaklarından nasıl koruyacağız? Sorunlar ve sorular her ne kadar yaman olsa da bu seneki Mevlid-i Nebi Haftası’nın ana teması olan ” Peygamberimiz ve Gençlik” konusunda yapılan ve yapılacak çalışmalarla bu ve benzeri soruların cevaplarının elbette bulunacağını ve bu cevaplar ışığında çizilen yol haritalarının gerek bireysel, gerekse toplumsal ilerleyişimize katkı sunacağına inancımız tamdır. Diyanet İşleri Başkanlığınca “Mevlid-i Nebi Haftası” etkinlikleri kapsamında düzenlenen “Uluslararası Mevlid-i Nebi Sempozyumu” bu yolda atılmış önemli bir adımdır. Devamı da gelecektir.