Tarihin bütün devirlerinde ve bütün toplumlarda daima evrensel bir olgu olarak var olan din, insanı hem içten hem dıştan kuşatarak, onun düşünce ve davranışlarında kendini açıkça gösterir. Bunun yansıması olarak dünyamızın hemen her yerleşim biriminde dinlere özgü mabetler görülür. Din; insanların Allah ( c.c ), diğer insanlar ve varlıklarla ilişkilerini düzenleyebilmek için kurallar koyar. İnsanın yüce bir kudrete gönülden bağlanması onun gücüne güç katar. Dua, niyaz, iltica insanı yüceltir. Samimi bir Allah sevgisi ve korkusu insana kuvvetli bir irade ve sağlam bir karakter ile inanılan dinin temel kurallarına uygun ahlaki değerler ve bu değerlere uygun bir yaşam biçimi kazandırır.
Ahlâken değerlendirilmeye tabi tutulan sadece insandır. İnsan dışındaki canlılar ahlâklı veya ahlâksız şeklinde bir değerlendirmeye tabi tutulmazlar. İnsan; iyiliğe yönelir ve yeteneklerini o yönde geliştirirse güzel ahlâklı, kötülüğe meylederse kötü ahlâklı olarak nitelendirilir. Şüphesiz İslam dininin gayesi, insanı kendi değerlerine uygun güzel ahlâk sahibi kılmaktır. Güzel ahlâklı Müslümanların ayırt edici vasıflarından birisi, kötülüklerden kaçınıp iyilikleri istemesidir.
İslam âlimleri genel olarak dini; “ akıl sahibi insanları kendi tercihleriyle bizzat hayırlı olan şeylere götüren İlahi kanunlar manzumesi” diye tarif ederler. Ahlâk ise; “ insanın iyi veya kötü olarak vasıflandırılmasına yol açan manevî nitelikler, huylar ve bunların etkisiyle ortaya koyduğu iradeli davranışlar bütünü” olarak tanımlanır.