Onur Ayan

Onur Ayan

DEDİKODU KÖŞESİ

DEDİ :Türkiye’de vatandaşların yüzde 20’si,asgari ücretle çalışanların ise hepsi açlık sınırının altında yaşıyormuş.

KODU : O kadar garip bir ülkede yaşıyoruz ki. Bu ülkede zengin hazmetmek için fakir ise yemek bulabilmek için kilometrelerce yol yürüyor.

***************************************************

Yazının Devamı

DEDİKODUM GELDİ

DEDİ : Hatırlarsanız seçim döneminde tanzim satış noktaları kurulmuş, uzun uzun kuyruklar oluşmuştu.İşte bu kuyruklarda 2 kg domatesi 2 TL ucuza alabilmek için sağanak yağmurun altında 2 saat bekleyenler olmuş.

KODU : Babam küçükken bana hıyarlık yapma derdi. Ne demek istediğini anlamamıştım. Ta ki bunları görene kadar. İtiraf ediyorum bende emrak ettim ve bu tanzim satış noktalarının birinde 5 kg salatalığı 5 TL ucuza alabilmek için tam 5 saat kuyrukta bekledim. Salatalığı aldım evde afiyetle yiyordum ki babam yine karşıma çıktı.Oğlum yine yapmışsın hıyarlığını dedi… Salatalık boğazıma takıldı yutkundum…

DEDİ : Çocukken patavatsız bir laf ettiğimde annem “Oğlum eşeklik etme” diye bana kızardı.

Yazının Devamı

HAFTANIN DEDİKODULARI

DEDİ : Televizyonda hani sırf yandaşlık yapacağım diye abuk subuk haber giren,haberleri tersten okuyan kanallar varya. Sırf muhalefete giydirip iktidara sevimli gözükmek için mesela suda yürüyebilsen bile, yüzme bilmiyor da ondan yürüyor diyecek.

KODU : Ben çok film izleyen ve büyük bir film arşivi olan biriyim. Ama artık komedi filmleri izlemiyorum ve biriktirmiyorum.Onun yerine işte bu kanalları izleyip hem gülüyor hem de eğleniyorum. Valla bu kanallar bazen o kadar ileri gidiyorlar ki eğlencede. Mesela ülke işgal edilse, bu kanallar Turizm patladı diye haber yapabilirler… Tabi her komedi filmi gibi bu filminde sonunda üzülüyorum. Çünkü malesef yaşadığım ülkede bu habere inanan milyonlar var. Ne yapalım her eğlence sonunda bir hüzünle bitiyor…Bu da hayatın bize cilvesi…

DEDİ : Avrupa’nın bizi kıskandığı hemen hemen iktidarın tüm temsilcilerinin ağzında kanal kanal dolaşıyormuş…Tüm kanallarda gururla ilk anlattıkları ilk şeyde buymuş…

Yazının Devamı

NİSAN DEDİKODULARI

DEDİ : Eskişehir Büyükşehir Belediyesi yoksul aileler alsın diye sebze ve meyveleri poşete koyup şehrin belli noktalarında ki duraklara asıyormuş. İhtiyacı olan insanlardan ihtiyaçları kadar alıp evlerinde yemek pişiriyorlarmış.

KODU : Her zaman söylerim Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen bu dünyadan değil diye. Hayır adam hala Türkiye şartlarına ve gerçeklerine adapte olamadı. Garip garip şeyler yapıyor.Bir gidin görün allah aşkına şu Eskişehir’i. Rengarenk evler, her sokakta müze, ağaçlar, yeşil alan,kültür sanat… Şehir sürekli üretiyor.Tüketim yok.. Bu kentte yaşanmaz valla… Bünyem kaldırmaz benim….

DEDİ : Bir araştırmaya göre Cumhurbaşkanlığı hizmetinde çalışan personel sayıları araştırılmış. Ortaya çıkan rakamlar şu şekilde; Sezer dönemi: 13, Gül dönemi:31, Erdoğan dönemi: 2374. Araştırma şirketi öyle diyor.

Yazının Devamı

31 MARTTA SANDIK BİZİ BEKLER...

Şehirde oturan değerli hemşerilerim; önümüzde ki süreçte, 31 Mart seçimlerinde yurt genelinde güneşli ve sıcak havalara merhaba diyeceğiz. Hele ki 31 Mart günü güneş bir de kendini gösterirse çoluk çocuk piknik alanlarına gitmek ya da sahil kenarında denize karşı oturmak eminim ki çok güzel olacak. Ama tüm bunları yapmadan önce bir dakika düşünün ve o gün sizi yerelde yönetecek olanları seçeceğiniz ve tüm yurt genelinde çok önemli bir milli görevi yerinize getireceğinizi hatırlayın. Hangi partiye oy verecekseniz verin yeterki kayıtlı olduğunuz sandığa gidin ve size verilen bu milli ve yerli görevi yerine getirin. Burada tüm dostlarıma, beni düşman görenlere, akrabalarıma, komşularıma,sanatdaşlarıma açık çağrıda bulunuyorum. Bir seçimin sonucu kadar,seçime katılımın sayısı da çok önemlidir. Bu seçimde kendi kaderimizi çizeceğiz ve gelecekte beş yıl boyunca memleketimizde bizi yönetecek kişiyi belirleyeceğiz. Memleketimizin kaderini çizeceğiz. Bu topraklarda büyüyecek olan çocuklarımızın geleceğini belirleyeceğiz.

Köylerde oturan emekçi kardeşlerim,abilerim, teyzelerim. Sizin için durum biraz daha farklı. Sizler bağınızda,bahçenizde,tarlanızda ekmeğinizin peşinde olacaksınız.Sizler 31 Mart gününe belki sabahın ilk ışıkları ile başlamış olacaksınız. Tarlalarınızda güneşin ışıkları tepeye geldiğinde kanter içinde ekmeğinizin peşinde olacaksınız. İşte bu durumda sizler şehirde ki vatandaşlarımızın piknik keyfinden yada sahil zevkinden ayıracağı fedakarlıktan çok daha fazlasını verip çalışma vaktinizden ayıracağınız birkaç saat ile bu milli ve yerli görevinizi gerçekleştireceksiniz. Ve kuşkusuz ki şehirde ki vatandaşlarımıza nazaran daha büyük bir fedakarlık örneği göstereceksiniz. Sizlere gelecekte yetişecek çocuğum için teşekkürü bir borç biliyorum. O gün lütfen sandığa gelin ve görevinizi yapıp oylarınızı kulllanınız.

Aslına bakarsanız şehirli olun, köylü olun tüm vatandaşlarımızın ve memleketimizin bir kaderi 31 Martta yapılacak olan seçimlerde belirlenecek. 31 Mart Pazar günü sandığa gitmeye üşenenler,sandığa küsenler, oyunu kullanmayanlar; ortaya çıkacak sonucun başta memleketimiz Balıkesir olmak üzere ülke genelinde yaşatacağı sorunların baş mimarı olacağı gibi, ülkemize ve memleketimize getireceği güzelliklerden de sadaka olarak yaralanacaklardır. Bir kardeşiniz olarak açıkça belirtmek isterim ki kaderimizi biz belirlemeliyiz ve buna asla seyirci kalmamalıyız. 31 Martta yapılacak olan seçimlerde köylümü de kentlimi de milli ve yerli görevlerinizi yapmanız için sandığa davet ediyorum… Özlediğimiz refahı ve huzuru yaşamak için bize verilen bu görevi alnımızın akı ile başarmak için hayatımızdan vereceğimiz birkaç saatlik zahmete değmez mi? Kendi kaderimizi kendi ellerimizde. Bile isteye kaderimize başkalarının yöne vermesini izin vermeyelim ve sandıkta tercihimizi yapalım.

Yazının Devamı

TANZİM SATIŞ NOKTASI DEDİKODULARI

DEDİ : Halk bu tanzim satış noktalarını çok beğenmiş. Şimdi akaryakıt tanzim satış noktası talep ediyor.

KODU : Valla hiç de fena fikir değil.Akaryakıt Tanzim satış noktasını sonuna kadar destekliyorum. Fiyat listesini açıklıyorum. Benzin 3 TL, Mazot 2.TL, Gaz 1TL. Bu tanzim satış noktasını hangi parti açar ve seçim vaadi olarak devam edeceğinin sözünü verirse oyum oraya…

DEDİ : Son günlerde sosyal medyada öyle fotoğraflar paylaşılıyor ki inanılır gibi değil. Oluşturulan tanzim satış noktalarında metrelerce kuyruklar var. Che’nin bir sözü geldi hemen aklıma. Che diyor ki”Özgürlüğün en büyük düşmanı,halinden memnun olan kölelerdir”.

Yazının Devamı

MART DEDİKODULARINA DEVAM

DEDİ : Kapadokya da Peri Bacaları’nın arasına imar barışı adı altında otel inşaatı başlatmışlar. Hatta daha ileriye gidip içine girilebilen o doğal mucize kayaların oyuklarına pimapen takıp işletmeye açmışlar.

KODU : Memleketimde kalan bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıdaki doğal harikalarımızı da artık ranta kurban veriyoruz. Bundan sonra “Geleceğe Dönüş” filmindeki gibi televizyonda ki manzara kanalını açar ormandı, şelaleydi, tarihti bakar çocuklarımıza gösteririz. Valla bu ülke de şimdi başlasak ancak 50 yıl sonra anca toparlayacağımız bir “Eğitim Seferberliği” şart. Rahmetli Atamızın kemikleri sızlıyordur. Onun zamanında bile bu kadar cahillik yoktu. İşimiz çok zor…Offff offfff….

DEDİ : Son günlerde sosyal medyada sıkça paylaşılan bir fotoğraf karesi var. Ağaçların arasında bir tabela ve üzerinde şöyle yazıyor; “SİTtir; git inşaatını başka yere yap.”

Yazının Devamı

DEDİKODU KÖŞESİ ŞUBATIN DEDİKODULAR – 2

Şubat ayı sosyal medya dedikodularına bu yazımızda da devam ediyoruz.

Bakalım bu hafta sosyal medyada neler konuşulmuş?

DEDİ : Duyumlarıma göre Avrasya Tüneli ve Yeşil Sivri Biber kapışıyormuş. Tünel geçiş ücreti otomobil 32.10 TL; Yeşil Sivri Biber kg 22,90 TL…

Yazının Devamı

DEDİKODU KÖŞESİ (ŞUBATIN DEDİKODULARI-1)

Bundan sonra zaman zaman yazılarımda sizlerle sosyal medyada paylaşılan dedikoduları kendi yorumlarımla aktarmak istiyorum.

Sakın kimse kırılıp gücenmesin hem biraz misah yapalım hemde durumumuza eleştirel yönden bakalım.Özeleştiri ve mizahi eleştirinin her zaman gerekli olduğunu savunan biri olarak söylüyorum.BU köşede hem güleceksiniz hemde düşüneceksiniz.Bir parça da kendinizi sorgulayacaksınız. Malumunuz ateş olmayan yerden duman çıkmaz diyerek sosyal medyada neler konuşuluyormuş bir göz atalım.

***********

Yazının Devamı

ÇANAKKALE'DE BİR HAFTASONU

Haftasonunu eşimle birlikte iş için gittiğimiz Çanakkalede geçirdik. Hazır gitmişken kültürümüzü ve tarihimizi öğrenmemek olmazdı. Biz yine zamanı en iyi şekilde değerlendirmeye çalıştık. Kısa bir zamanda 3 önemli mekan gezdik. Çanakkale izlenimlerimizi sizinle paylaşmak isterim.

İlk durağımız daha önce de defalarca gittiğim Truva Antik Kenti; Burası aslında dünyanın en ünlü arkeolojik kenti. M.Ö. 3000-2500 yıllarında yerleşim yeri olarak kurulduğu söyleniyor. İlk yerleşim yeri olduğundan beri birçok medeniyete ev sahipliği yapmış. 1871’de Heinrich Schliemann tarafından burada ilk kazı yapılmış ve hala Tübingen Üniversitesi’nde Prof. Dr. Manfred Korfmann burada arkeolojik kazıları sürdürüyor. Dünya Miras Listesi’nde yer alan kent, Çanakkale Boğazı’nda bulunan Karamenderes Nehri’nin Ege Denizi’ne döküldüğü yerde bulunuyor. Çanakkale sınırları içerisindeki Merkez ilçesine bağlı olan İntepe Beldesi’ndeki Truva Antik Kenti’nin bir Türk yurdu olabileceği hakkında görüşler varmış. Sultan ll. Mehmet 1462’de Midilli’yi kuşattığı sırada Truva’da durup, “’Tanrı, yıllar sonra olsa bile, bu kentin ve yaşayanların intikamını bana nasip etmiştir”’ demiş. Kimilerine göre ise Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethettikten sonra Truva’ya gelmiş ve burada Truvalı kahramanların anısına kurban kesip, “’Truvalıların öcünü aldım”’ demiş. Hatta Mustafa Kemal Atatürk Büyük Taarruzda “’Truva’nın intikamını aldım”’ demiş.

Gezdiğimiz bu toprakların inanın herybir metrekaresinde ayrı bir hikaye saklı. Bu kentin simgesi filmlere konu olan meşhur Truva Atı’nın da ilginç bir hikayesi var. Hikayeye göre Akhalılar yıllar süren mücadeleye rağmen hiçbir şekilde Truva’yı ele geçirememişler. Bir kuşatma sonrasında yine vazgeçmek üzere iken tanrılardan yardım istemişler. Tanrıların verdiği fikir ile savaştan vazgeçmiş gibi yapıp geri çekilmişler. Geri çekilirken kentin kapısına tahta at içerisine asker yerleştirerek bırakmışlar. Sevniç çığlıkları ile kutlama yapan Truvalılar atı içeri aldıklarında ise gece kendilerini bekleyen acı sürprizle karşılaşmışlar.Bugün antik kentte yer alan at 1975 yılında bir Türk sanatçı tarafından eski bilgiler ışığında yeniden yorumlanarak yapılmış bir model. Bu anlattığım hikaye müthiş bir yapım olarak meşhur Truva ismi ile beyzperdeye uyarlanmıştı.İzleyenler hatırlar.

Yazının Devamı

ÇANAKKALEDE BİR HAFTASONU

Haftasonunu eşimle birlikte iş için gittiğimiz Çanakkalede geçirdik. Hazır gitmişken kültürümüzü ve tarihimizi öğrenmemek olmazdı. Biz yine zamanı en iyi şekilde değerlendirmeye çalıştık. Kısa bir zamanda 3 önemli mekan gezdik. Çanakkale izlenimlerimizi sizinle paylaşmak isterim.

İlk durağımız daha önce de defalarca gittiğim Truva Antik Kenti; Burası aslında dünyanın en ünlü arkeolojik kenti. M.Ö. 3000-2500 yıllarında yerleşim yeri olarak kurulduğu söyleniyor. İlk yerleşim yeri olduğundan beri birçok medeniyete ev sahipliği yapmış. 1871’de Heinrich Schliemann tarafından burada ilk kazı yapılmış ve hala Tübingen Üniversitesi’nde Prof. Dr. Manfred Korfmann burada arkeolojik kazıları sürdürüyor. Dünya Miras Listesi’nde yer alan kent, Çanakkale Boğazı’nda bulunan Karamenderes Nehri’nin Ege Denizi’ne döküldüğü yerde bulunuyor. Çanakkale sınırları içerisindeki Merkez ilçesine bağlı olan İntepe Beldesi’ndeki Truva Antik Kenti’nin bir Türk yurdu olabileceği hakkında görüşler varmış. Sultan ll. Mehmet 1462’de Midilli’yi kuşattığı sırada Truva’da durup, “’Tanrı, yıllar sonra olsa bile, bu kentin ve yaşayanların intikamını bana nasip etmiştir”’ demiş. Kimilerine göre ise Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethettikten sonra Truva’ya gelmiş ve burada Truvalı kahramanların anısına kurban kesip, “’Truvalıların öcünü aldım”’ demiş. Hatta Mustafa Kemal Atatürk Büyük Taarruzda “’Truva’nın intikamını aldım”’ demiş.

Gezdiğimiz bu toprakların inanın herybir metrekaresinde ayrı bir hikaye saklı. Bu kentin simgesi filmlere konu olan meşhur Truva Atı’nın da ilginç bir hikayesi var. Hikayeye göre Akhalılar yıllar süren mücadeleye rağmen hiçbir şekilde Truva’yı ele geçirememişler. Bir kuşatma sonrasında yine vazgeçmek üzere iken tanrılardan yardım istemişler. Tanrıların verdiği fikir ile savaştan vazgeçmiş gibi yapıp geri çekilmişler. Geri çekilirken kentin kapısına tahta at içerisine asker yerleştirerek bırakmışlar. Sevniç çığlıkları ile kutlama yapan Truvalılar atı içeri aldıklarında ise gece kendilerini bekleyen acı sürprizle karşılaşmışlar.Bugün antik kentte yer alan at 1975 yılında bir Türk sanatçı tarafından eski bilgiler ışığında yeniden yorumlanarak yapılmış bir model. Bu anlattığım hikaye müthiş bir yapım olarak meşhur Truva ismi ile beyzperdeye uyarlanmıştı.İzleyenler hatırlar.

Yazının Devamı

TOPRAK

Toprak hayatın ta kendisidir…

Toprak candır…

Toprak da insan gibi doğar, yaşlanır ve ölür…

Yazının Devamı

KAZ DAĞLARI ETEKLERİNDEKİ ZENGİN KENT ANTANDROS-1

Mysia ile Troas arasında uzanan yolu kontrol eden stratejik bir konumda yer alan Antandros’un kuruluşu, bazı antik yazarlara göre Troia Savaşı’nın öncesine dayanıyormuş. Bölgedeki tarihi gün yüzüne çıkarmak için, Yamaç Ev ve Nekropolis kazılarıyla başlayan çalışmalar 2000 yılından beri devam ediyor. Antik kentin M.Ö. 10.yy’da kurulduğu düşünülüyor. Çok yakınında bulunan Assos’un M.Ö. 2 bin yıllarına kadar uzanan geçmişi Antandros’un da bu tarihlerde yaşayan bir şehir olma olasılığını arttırıyor.Bu kent M.Ö. 5. yy.’da Peloponnesos savaşlarında ön plana çıkmış, hatta bir dönem de Perslerin eline geçmiş. İlk kuruluş dönemiyle ilgili bazı kaynaklar farklı bilgiler verse de Leleg, Kilikia yada Aiol’ler tarafından kurulduğu söyleniyor.

Kaz dağlarından elde edilen kerestenin gemiye dönüştürüldüğü ünlü tersaneler bu kentte yapılmış.Peloponnesos savaşlarında kilit rol oynayan kent bu dönemde Attika Delos Deniz Birliği’ne üye olmuş ve kendi adına ilk kez sikke basan kent ünvanını almış. Helenistik dönemde bir süre özgürlüğüne kavuşan kent daha sonra Seleukos İmparatorluğu ve Pergamon Krallığı arasındaki mücadelenin ardından Pergamon’a bağlanmış. M.Ö 2.yüzyılda ise tüm Anadolu ile beraber Roma İmparatorluğuna bağlanmış ve gemi yapımcılığının da getirdiği zenginlikle giderek gelişmiş ve zengin şehirler arasına girmiş.

Antandros’un zenginliğini ve ihtişamını en iyi gösteren yapısı Yamaç Ev denen yaklaşık 2000 metre kare olan görkemli Roma villası. Bizim ziyaretimiz esnasında rehberin de eşliği ile bu villayı detaylıca görme imkanımız oldu. Gerçekten o dönem için muhteşem bir ev olmuş. Koridor tabanında ki mozaikler ve duvar resimlerini bunca zaman geçmesine rağmen detaylıca görebilirsiniz.Tüm odalar deniz manzaralı ve alttan ısıtmalı hamamı bile var.O döneme göre değerlendirdiğinizde villanın kanalizasyom sisteminin de olması benim için şaşkınlık vericiydi.

Yazının Devamı

GÜNEŞ ADASI’NDA 3 GÜZEL DALIŞ NOKTASI GAVUR LİMANI,3 TAŞLAR VE AÇIK SIĞI (AYVALIK)

Ayvalık ayrıca yaklaşık 50 farklı dalış noktası ile Türkiye’de tüplü dalış turizminin önemli bir noktası olma özelliği taşıyor. Dalış tekneleri de Ayvalık’ın bu gizemli ve sürprizlerle dolu farklı adalarında demirleyerek su altı turizmini canlı tutmaya çalışıyorlar. Bende eşimde 2 yıldız dalıcıyız. Tüm tatillerimizi dalış noktaları araştırıp Türkiye’nin farklı bölgelerinde dalış yaparak değerlendiriyoruz. Ama benim en çok keyif aldığım dalış noktaları kendi memleketim diye söylemiyorum Ayvalık’ta bulunuyor. Bu yazımda size defalarca daldığım ve her defasında ayrı zevk aldığım Büyük Güneş Adası yani İlyosta dalış noktasından bahsetmek istiyorum.

Güneş Adası’nın Gavur Limanı denen noktası hem öğrenci hem de ileri seviye dalgıçlar için ideal. Kıyıdan başlayan ve 20 metreye kadar devam eden bir duvarla son bulan noktada müren, eşkina, karagöz, sargoz gibi balıkları görmeniz mümkün. 20 metre civarında başlayan erişte otlukları yerlerini 30 metre dolaylarında yeniden taşlıklara bırakıyor. Bu manzaralar kesinlikle görülmeye değer.

Büyük İlyosta’nın Açık Sığı denen dalış notasının tepesi 13 metreden başlayıp 8 metre genişliğinde bir duvardan oluşuyor. Bu duvar 42 metre derinliğe kadar devam ediyor ve dalıcılara harika bir görsellik sunuyor. Bu dalış noktası; iri sinarit, eşkina, sargoz, müren, böcek, akya gibi deniz canlılarına ev sahipliği yapıyor.

Yazının Devamı

TAŞ ADA DALIŞ NOKTASI (AYVALIK)

Zaman zaman size farklı dalış noktalarını kendimce anlatmaya ve dalış sporuna gönül vermiş dostlara bu bölgeleri tanıtmaya çalışıyorum.

Balıkesir bölgesi olarak dalış noktaları konusunda gerçekten çok şanlıyız. Balıkesir ili içerisinde Erdek ve Ayvalık bölgesinde çok güzel dalış noktaları var. Geçtiğimiz yazılarımdan birinde size Ayvalıkta bulunan Güneş Adasında ki 3 farklı dalış noktasını anlatmıştım. Bu yazımda yine Ayvalık bölgesinde bulunan Taş Ada da ki – buraya Yalnız Ada’da diyebiliriz- Batı Yüzü dalış noktasından bahsetmek istiyorum.

Bu bölge 1 yıldız dalıcılar,2 yıldız dalıcılar ve tecrübe dalışı yapacak olan tüm dalış severler için çok uygun bir bölge. Tecrübe dalışı yapacak olanlar suyun altında ahtapot ve deniz yıldızları ile birlikte iri balıklar eşliğinde bol bol fotoğraf çektirebilirler. 1 yıldız dalıcılarımız 18 metre duvarında ahtapot ve duvar üzerinde ki ufak oyuklarda balık sürülerini gözlemleyebilir biraz şanslılar ise iskorpit veya müren gibi sıradışı balıkları görebilirler. Su altı yaşamı oldukça zengin olan bölgede 2 yıldız dalıcılarımız 34 metreye kadar inebiliyorlar. Kaya manzaraları ve kovukların gerçekten dalışı ilgi çekici yaptığı bu noktada ıstakoz,böcek,müren,iskorpit ve birçok farklı balık türünü görmek mümkün. Ben dalışımda bu saydığım tüm canlıları tek dalışta gören şanslı insanlardan biri olmakla birlikte size bu bölgede dalış yapmayı şiddetle tavsiye ediyorum. Ayvalık’a gittiğinizde eğer bu bölgede dalış yapmak isterseniz Kuzey Mavi Dalış teknesinin güleryüzlü personeli ile birlikte İda Dalış Okulu’nun tecrübeli dalış eğitmenler eşliğinde güvenilir bir şekilde bu bölgede dalış yapabilirsiniz. Şimdiden iyi dalışlar…

Yazının Devamı

SERİNLETEN SUYU VE EŞSİZ KUMSALI İLE DÜNYACA ÜNLÜ SARIMSAKLI PLAJI

İşte şimdi tatil için doğru yerdesiniz. Ege bölgesi ile Marmara bölgesini birleştiren bir sınır kasabası olan Sarımsaklı; güneyinde ve batısında deniz, kuzeyinde Cunda Adası, doğusu ve kuzey doğusunda Ayvalık’ın bulunduğu cennetten bir köşe olarak tanımlanabilir. Çocukluğumun ve hayatımın yaklaşık 30 yılının geçtiği ve hala her fırsatta gittiğim Sarımsaklı aynı zamanda yeşil ile mavinin buluştuğu çamlarla kaplı göz alabildiğine, ayak yürüyebildiğine zeytin ağaçları ile dolu bir tatil beldesi.

Bu bölge yanardağ faaliyetleri sonucunda yaklaşık 15 milyon yıllık bir süreçte oluşmuş, yeryüzü kabuğunun tarihinde ki en geç oluşumlarından biri aynı zamanda. 15 milyon yıl önce başlayan ilk lav akıntılarıyla kırmızıdan sarıya, beyaza yani ateşin yanarken boyandığı renkleri alıp ateştaşı oluşturan lavlar yöremizin tarihsel en belirgin yapı malzemesi öğesi olan Sarımsak Taşı’nı oluşturmuş ve milyonlarca yıllık tarih süreci içerisinde Kozak ve çevresindeki tepelerden gelen granit çeşitli etmenler yoluyla çöküntüye uğramış, sonuç olarak günümüz de o muhteşem Sarımsaklı Plajını oluşturmuş. Adını bölgeden çıkarılan ve kilise, ev yapımında kullanılan sarımsı renkli taşlardan alan Sarımsaklı çevresinde yerleşik hayat 15. yüzyılda başlamış. Osmanlı’ya vergi vermekle mükellef olan Midilli adası prensi Gateluzio’nun vergileri geciktirmesi sonucu Fatih Sultan Mehmet donanmayı Midilliye göndermiş ve Midilli kısa sürede alınmış. Böylece korsanların eline geçmemesi için bölgeye yeni çeriler yerleştirilmiş. 1893 ve 1913 yılında ise Yugoslavya’dan gelen Türkler ve Yunanistan’dan gelenler bu bölgeye yerleştirilmiş.

Sarımsaklı iklimi ile de gerçekten diğer tatil beldelerine hiç benzemiyor ve çok çeşitlilik gösteriyor. Mesela tüm Akdeniz ve Ege cayır cayır yanar ve terlerken, Sarımsaklı batıdan esen ve genellikle öğleyin başlayan imbat ile serinliyor. Meşhur poyrazımız Windsurfçüler için burayı ideal bir turizm bölgesi yapıyor. Yazın en sıcak günlerinde Sarımsaklı denizi sıcaktan bunalmışları serinletirken buz gibi bir limonata meşhur Ayvalık tostu ile birlikte sizin denizden çıkmanızı bekliyor. Sarımsaklı plajında 6 adet resmi kamp, 9 adet turizm işletmesi belgeli, 2 adet işletme, 59 adet de belediye belgeli konaklama tesisleri ile 160’a yakın restoran, bar, kafeterya ve disko hizmet veriyor.

Yazının Devamı

ERKEN YAŞTA PİYANO EĞİTİMİNİN FAYDALARI

Piyano eğitimi, içinde hem sanatı hem de matematiği içeren bir kişisel gelişim eğitimi olarak da algılanmalıdır.Piyano çalmak sayesinde gelişen el-göz koordinasyonu;çocuklarımıza yazı yazmada kolay öğrenme, güzel el yazısı yazma yeteneği sağlar.Aynı zamanda çabuk odaklanmayı öğrenen çocuklarımız okuduğu notaları doğru olarak çalar ve doğru tempoyu bularak dikkatlerini arttırırlar.Piyano eğitimi alan çocuklarımızın okulda Fen, Matematik ve Mühendislikle ilgili konulardaki başarısının arttığı bilimsel bir gerçektir.

Piyano çalmayı öğrenen her çocuk konser piyanisti olmayabilir, ancak sanata bakış açısı gelişir ve donanımlı bir vizyona sahip olur.Bütün enstrümanlar gibi, piyano çalmak kişinin özgüvenini arttırır. Piyano, enstrüman çalmayı öğrenmek için doğru bir başlangıçtır. Küçük ilerlemelerle çocuklarımızın motivasyonu artar, özgüven kazanmış olurlar.Piyano çalan çocuklarımızın hafızaları gelişir; kolay unutmazlar.Tüm bu kazanımları dikkate ealdığınızda çocuğunuza erken yaşta aldıracağınız piyano eğitimi onun kişisel gelişimine katkı sağlayacaktır.Çocuğunuzu 4 yaştan itibaren gönül rahatlığı ile gönderebileceğiniz bu eğitim ile aslında onların geleceklerine çok büyük bir yatırım yapacaksınız.Değerli aileler çocuklarınıza piyano dersi aldırarak, kendilerine en güzel hediyeyi vermiş olacaksınız.

********************

Yazının Devamı

DRAMA EĞİTİMİNİN FAYDALARI

Drama eğitiminin öncelikli amacı çocuklarımızı eğlendirmek olmasa da, drama etkinliği sırasında çocuklarımız hem eğlenirler hem de mutlu olurlar. Drama etkinlikleri sayesinde çocuklarımızın hayal gücü gelişir ve bağımsız düşünebilmeyi öğrenirler.Çocuklarımız bu eğitim boyunca iş birliği yapabilme özelliğini geliştiriyor,sosyal ve psikolojik duyarlılık algılarını arttırıyorlar.Dört temel dil becerisi olan konuşma , dinleme, okuma ve yazma kazanımı elde eden çocuklarımız bu sayede dilin kullanım alanlarını ve kalitesini zenginleştiriyorlar.Sözel olmayan iletişimin öğrenilmesi yaratıcı drama eğitimi sayesinde sağlanıyor.Çocuklarımızın yaratıcılık ve estetik gelişimi yapılan çalışmalarla zirve yapıyor.

Etik değerlerinin gelişmesi ne de olanak sağlayan yaratıcı drama eğitimi çocuklarımızın kendine güven duyma ,karar verme becerilerinin gelişmesini sağlıyor. Yaratıcı drama eğitimi aynı zamanda çocuklarımızın kaslarını hareket ettirirken yeni yöntemleri bulmasını,denemesini ve bedenini çok yönlü geliştirmesini sağlar. Çevresindeki canlı ve cansız varlıkları tanıma ve algılaması gelişen çocuklarımız,hata yapma korkusu olmaksızın yeni davranışlar geliştirir.Drama sanat formlarına duyarlılık göstermeyi sağlar.

Çocukta sanat eğilimlerini başlatır ve sanatı özellikle de tiyatroyu sevmesine katkıda bulunur.Duygunun sağlıklı bir şekilde boşalımından yararlanmayı sağlar. Duygunun denetlenmesi ,onun bastırılması anlamına gelmez. Bütün insanlar zaman zaman hissettikleri öfke,korku,kaygı, kıskançlık, dargınlık gibi duygularını bu temaların ifade edildiği oyunlarda rol alarak boşaltabilir ve gerilimden kurtulabilirler. Çocuklarımızın eleştirel düşünme yeteneğinin gelişmesine katkıda bulunan drama eğitimi böylece çocukta olay, olgu ve kavramları bir mantık süzgecinden geçirme yeteneği oluşturur ve kendisine sunulan her şeyi olduğu gibi kabullenmeden araştırıcı olmaya yönelir.Yapılan etkinlerde ele alınan konuların içeriği bakımından çocukta ahlaki, milli ve manevi değerlerin gelişmesi bu sayede sağlanır.

Yazının Devamı

“4 YAŞINDA Kİ ÇOCUĞUMU SOSYALLEŞMESİ İÇİN BİR KURSA YAZDIRMAK İSTİYORUM. NE ÖNERİRSİNİZ?”

Son zamanlarda bana sorulan en sık soru bu. Ancak bu soruyu soran veliler hemen arkasından da ekliyorlar.

”Ben bağlama çalmasını istiyorum” ya da “ben bale yapsın istiyorum”… O zaman sen yap çocuğunu bu işe niye karıştırıyorsun diyesim geliyor ama diyemiyorum. Malesef ki çocuğumuza karşı çoğunlukla tutumuz bu oldu hep. Çocuğumuzun isteklerinden çok kendi isteklerimizi ön plana attık.Ya da komşunun çocuğu gitar kursu alıyor diye çocuğumuzu,bizde gitar kursuna yazdırmaya gittik. Malesef ki bizim çocuk eğitiminden anladığımız bunlarla sınırlı kaldı. Ben kendimce deneyimlerimi sizinle paylaşmak ve çocuğunuz için en uygun sosyal faaliyeti nasıl seçeceğinizi yazmak istiyorum bu yazımda.

Öncelikle 4 yaş çocuğunuza,bazı sosyal kursları aldırmak için gayet ideal bir yaş. Ama beli başlı kursları… 4 yaşındaki çocuğunuza aldıracağınız bir sanatsal aktivite kursu aynı zamanda çocuğunuzun gelişimini de olumlu yönde etkilemeli. Bunu göz önüne aldığınızda yönlendirebileceğiniz kurslar piyano ve drama eğitimi olur bu yaş için. Piyano eğitiminin müzik eğitimi dışında çocuğun fiziksel ve beyinsel gelişimi anlamında bir çok olumlu etkisi var. Bunu ayrıca başka bir yazımda anlatmaya çalışacağım.Dramanın çocuk üzerindeki olumlu etkileri zaten tartışmaya açık bir durum dahi değil.Ama ben dramanın olumlu etkilerinide ayrıca detayları ile işleyeceğim. Bu yazımda hangi branşlarda eğitim aldırmamız daha doğru olur bunu yazmak istiyorum. Dikkat ettiyseniz piyano ve drama eğitimi dedim. Fakat özellikle de kız çocuğu anne-babalarının bale eğitimini bu yaş çocuklar için söylemedim. Bunun sebebi daha henüz kemiklerinin gelişme çağında olduğu bu çocuklarımıza Bale eğitimi aldırmanın sakıncalı ve ileride fiziksel olarak da zarar verebileceği gerçeği. Ne tür bir zarardan bahsettiğimi soranlarınız olursa,netten “balerin ayakları” yazın ve görsellerden aratın derim. 4 yaşında bir çocuğu baleye başlattığınızda sizin çocuğunuzun gelecekteki ayak şekillerini görebilirsiniz. Bu arada bu düşünce benim değil, Antalya Devlet Opera ve Balesi Müdürü Cenk Karayel’in bir yazısındaki kendi düşüncesi…

Sonuç olarak çocuğunuz hangi branşta kurs alırsa alsın unutmayın ki o henüz kendini keşfetme çağında. Siz alternatifleri yaşayarak görmesini sağlayın mutlaka birinde karar kılacaktır. Bu kursa gönderdim sıkıldı,o kursa gönderdim sıkıldı diyip vazgeçerseniz,çocuğunuzun keşfetmesini engellemiş olursunuz.Bu kötülüğü çocuğunuza yapmayın… Sağlıcakla kalın dostlar ve sanatla…

……………………………………………… Bana her konuda fikir ve önerilerinizi yazabileceğinizi sakın unutmayın dostlar sevgi ile kalın. İletişim için; onurayan@hotmail.com
Yazının Devamı

KAZ DAĞLARINDA JEEP SAFARİ

Kaz Dağlarına üç farklı güzergahla jeep safari turları düzenleniyor.Şahin Dere Kanyonu Turu, Şelaler Turu ve Sarıkız Zirve Turu. Ben Şahindere Kanyonu turunu seçtim ve saat 10:00 gibi Akçay’dan jeepimiz bizi alarak turumuza 10 kişilik bir ekip ile başladık.Şahindere Kanyonu Kaz Dağları Milli Parkı sınırları içinde olan kesinlikle görülmeye değer ünü tüm Türkiye’ye yayılmış olan derin bir vadimiz.Yaklaşık 4 km’lik bir asfalt yolculuğunun ardından ilk durağımız olan Avcılar Köyünde çay molası verdik.Avcılar Köyü’nün ilginç bir tarihi var.Fatih Sultan Mehmet‘in, İstanbul‘u almak için kullanacağı gemileri inşa etmekte kullanacağı keresteleri biçtirmek üzere Türkmenleri, Adana Toroslar‘ından Kazdağlarına getirtmiş.Gelen Tahtacı Türkmenleri görevlerini tamamladıktan sonra buraya yerleşip tarımla uğraşmaya başlamışlar. Sevimli oksijeni bol minicik bir köy olan Avcılar Köyünde çaylarımızı içtikten sonra Kaz Dağları Milli Parkı’na doğru yaklaşık 5 km’lik toprak yoldan yapacağımız yolculuğumuza devam ediyoruz.Yol boyunca köylülerin bizi el sallayarak karşılaması bizi çok mutlu ediyor.Kaz Dağları Milli Parkı’nda giriş için kayıtlarımızı yaptırırken bir kısım arkadaşımız seyir terasından Kaz Dağlarının yeşili ile mavinin buluştuğu Ege Denizin’nin güzelliklerini izleme fırsatı buluyor.

Bütün körfez alabildiğine güzelliği ile ayaklarımızın altında.Fotoğraflarımızı çektiriyoruz.Bu sırada kayıtlarımızı yaptırıp yanımıza gelen rehberimiz bize Kaz Dağları Milli Parkı’nda görebileceğimiz hayvanlar ve bitkilerle ilgili bize kısa bilgiler veriyor.Kaz Dağlarında 32 tane endemik (Dünyada sadece Kazdağında bulunan) bitki türü varmış.Ayrıca dünyada sadece Türkiye’de yetişen (Türkiye’ye endemik) bitkilerin 77 si kazdağları milli parkında yetişmekteymiş. 24 çeşit kuş cinsini de Kaz Dağlarında görmek mümkünmüş.Tabi kuşlarla ilgili bir fikir sahibi olmanız gerekiyor cinslerini ayırmanız için. Ayrıca Kaz Dağlarında safari boyunca Ayı,Domuz,Karaca,Kurt,Sırtlan,Tilki,Vaşak görebilirsiniz diye uyaran rehberimiz sağolsun turumuzun daha heyecanlı geçmesi için elinden geleni yapıyor. Kaz Dağları Milli Parkı ile ilgili bu bilgileri de aldıktan sonra yaklaşık 30 km’lik turumuza başlıyoruz.Yol boyunca rehberimiz bahsettiği farklı bitki türlerine ve kuş cinslerine rehberimizin de yardımıyla şahit oluyoruz. Bu turu yaparken anladım ki bilgilendirilmiş olarak yaptığımız bu doğa turu çok daha keyifli oldu.Daha öncelerinde ot,böcek diye dikkatlice bakma gereği bile duymadığım şeyleri daha yakından inceleme fırsatı buldum.Botaniğe ilgim arttı diyebilirim.Turumuz boyunca farklı noktalarda seyir terasları bulunuyor. Bunlardan biri de Zeybek Taşı diye bilinen yangın gözetleme kulesinin bulunduğu bir nokta.

Rehberimiz burada 5 dakikalık bir mola verdiğinde hepimiz fotoğraf makinelerine sarılıp hem fotoğraf çektirdik hem de körfezi bir de bu noktada eşsiz deniz güzelliği ile izleme fırsatı bulduk.Yaklaşık 3 saatlik bir yolculuğun ardından nihayet öğle molası vereceğimiz alana Padişah Pınarı olarak bilinen yere geldik.Jeep Safari turumuz buraya kadar doğa güzellikleri dışında çok da heyecanlı olmayan bir toprak yoldan sakin bir şekilde sürdü.

Yazının Devamı

YAZÖREN MAĞARASI KEŞFİ VE DOĞA YÜRÜYÜŞÜ -2

Yazören Mağarası ; Türkiye’nin 9. en uzun mağarası. Mağara’nın girişte tavan yüksekliği 25 metre. Geniş bir bölgenin yüzey suları bu mağaradan boşalıyor.

Bu nedenle yarı aktif bir mağara . Kış ve bahar aylarında etkin bir su akışına sahne oluyor. Suyun binlerce yıldır süren bu macerasını mağaranın duvarlarındaki izlerden okumak mümkün.Mağaranın orta kısımlarındaki galerilerde sarkıt ve dikitler bulunuyor. Yüzeyden süzülerek mağaraya ulaşan kireçli suların eseri bu olağanüstü oluşumlar. Arkadaşlarımız ile beraber mağaranın derinliklerine dalmadan önce son hazırlıkları yapıyoruz.Kafa lambalarımızı da taktıktan sonra maceramıza başlıyoruz. Ekibimiz ile birlikte mağarada kimi zaman çok dar, kimi zaman da geniş galerilerde ilerliyoruz.Galerileri geniş ya da dar kılan suyun aşındırma gücü.Yaklaşık 400 metre ilerlemiştik ki rehberimiz bizi sessiz olmamız konusnuda uyardı.İlerde yoğun ve rahatsız edici bir ses vardı.Işıklarımızı tutuğumuzda yoğun yarası kolonisi ile karşı karşıya olduğumuzu gördük.

Yüzlerce yarasa etrafımızda uçuşuyor ses çıkartıyor.İnanın hepimiz korku içindeyiz.O an yaşadığımız korkuyu şuan burada size anlatmam pek mümkün değil.Tavana baktığımızda yarasa yoğunluğundan tavan hareket ediyor gibi gözüküyordu.Bazen anlatmak değil yaşamak gerekli sanırım.Ekip arkadaşlarımızdan bazıları devam etmek istemedi.Ama grup çoğunluğu devam etmekte kararlıydı.

Yazının Devamı

YAZÖREN MAĞARASI KEŞFİ VE DOĞA YÜRÜYÜŞÜ -1

Sabah saat 7 gibi arkadaşlarımızla Balıkesir’de buluşup minibüslerimize bindik ve Balıkesir’in Altıeylül ilçesine bağlı köylerinden biri olan Bigatepe köyüne doğru hareket ettik.Saat 8 sularında köy meydanında son hazırlıklarımızı yapıp yaklaşık 15 km sürecek ve “Yazören Mağarası” ile sonlanacak olan doğa yürüyüşümüze başladık.

Bigatepe köyünün mis gibi havası ve yeşillikler içinde ilerliyoruz.Bigatepe köyü insanlar tarafından ilk yayla olarak kullanılmış.Daha sonra bu insanlar burayı yerleşke haline getirmişler.Köyün en az 500 yılı aşkın bir tarihi var.Köyün bu denli eski tarihi köyün yaşlılarından öğrenilmiş. Köye ilk yerleşen insanlar Manisa ilinden gelerek buraya yerleşmişler. Köydeki bazı yapıların Bizans’a kadar dayandığı söyleniyor. Köy halkının ilginç bir alışkanlığı var.Bayramlarda köy halkı hep beraber arefe gününde köyün yaşlısı,genci,karısı,kızı,mezarlık ziyaretine gidiyor.Ramazan Bayramında köy odasında bir ay yemek veriliyor. Bu gelenek 150 yıldır devam ediyormuş. Köy cenazelerinde televizyon, radyo gibi sesli aletler aileye saygı açısından dolayı açılmıyormuş. Köyde hıdrellez hayırları , düğünlerde Kına Gecesi yapılıyormuş. Köyün geleneksel oyunları Harmandalı, Edremit Oyunu, Muğla Zeybeği ve Yandım Ayşe’göbekli ibo esmeray ve kabak havasıymış.

Gideceğimiz yer Savaştepe’nin Konakpınar mevkindeki Yazören köyüne bağlı “Yazören Mağarası” .Yol boyunca sıcağında etkisiyle bolca su tükettik.Yaklaşık 38 derece sıcakta yaz günü 15 kilometrelik bir parkur yapmış olmamız ilk etapta hata gibi gözüksede arkadaşlarımızla birlikte bu duruma ayak uydurup yürüyüşümüzden keyif almaya başladık.Manzara bir harika.Havanın cok sıcak olması sık sık mola vermemizi gerektiriyor.Doğal olarak da molalarımızı uzun tutuyoruz.İnişli çıkışlı dere yataklarının içinden devam eden uzun yürüyüşümüz boyunca yeni dostluklar ve paylasımlarımız oluyor.Tabi ki doğayla iç içe olmak bize ayrı bir keyif veriyor.Bu maceramızda 15 kişiyiz ve her birimiz birbirimizden heyecanlı yürüyüş sonunda bizi mağarada nasıl bir sürprizin beklediğini birbirimize sorarak meraklarımızı gidermeye çalışıyoruz.Yürüyüşümüzün yaklaşık 9.km’sinde su stoklarımızın tükendiğini farkettik.Havanın sıcaklığı da bizi zorlayınca daha bırakın mağaraya gitmeyi yürüyüşü bitiremeyeceğimizi düşündük.Bazı arkadaşlarımız susuzluğun da etkisiyle pes etme noktasına geldi.Ben kendi kendime sanırım bugünlük macera burada bitiyor dedim.Çünkü daha yürüyüşümüz bile bitmeden sularımız bitmişti.

Yazının Devamı

AYVALIK YALNIZ ADA DALIŞ NOKTASI

İlk defa tecrübe dalışı yapacak olan arkadaşlarımın yüzündeki biraz korku biraz heyecan daha sabahın ilk saatlerinde hissediliyor.İnanın bende de hala birçok kez dalış yapmış olmama rağmen en az arkadaşlarımda ki kadar heyecan var.Çünkü suyun altı her zaman sürprizlere açık, aynı dalış noktasında defalarca dalış yapsanız bile, her defasında bu gizemli dünyanın farklı sürprizleri ile karşılaşıyorsunuz.Benim ümidim bu sefer farklı deniz canlılarına şahit olmak, özellikle de daha önce ki dalışlarımda hiç denk gelemediğim bir ahtapotla suda fotoğraf çektirmek en büyük beklentim.Teknemiz bizi Ayvalık’ta bekliyor. İzmirden,İstanbuldan,Çanakkaleden gelen dalıcılarla burada buluşup Ayvalık Yalnız Adaya doğru yola çıkıyoruz.

Teknede yaklaşık 40 dalış sevdalısı ile yeni maceralara doğru rüzgara karşı gidiyoruz,hava gayet güzel.Yeni tanıştığımız arkadaşlarımızla çaylarımızı yudumlarken dalışla ilgili sohbetler yapıyoruz, güne çok keyifli başladık.Ayvalık Türkiye’deki en iyi dalış noktalarına sahip yerlerden biri. 50’nin üzerinde farklı dalış noktasına sahip bir cennet aslında.Ama her konuda olduğu gibi bu konuda da maalesef tanıtımımız yetersiz olduğu için bu özelliğimiz pek bilinmiyor.Ben bugün size Ayvalık’taki dalış noktalarından sadece birinden bahsedeceğim…

Gideceğimiz yer Ayvalığa yakın bir yer Yalnız Ada… Yaklaşık 1 buçuk saatlik bir yolculuğun ardından adaya demir atıyoruz ve hazırlanmaya başlıyoruz.Dalışta bize Kuzey Mavi teknesi eşlik ediyor.Rehberimiz İda Dalış Kulübü sahibi benim de yakın dostum ve aynı zaman da dalış hocam olan Mehmet Yılmaz Tabanlı ile birlikte son hazırlıklarımızı yapıp dalışa başlıyoruz.

Yazının Devamı

ERİKLİ YAYLASINDA ŞELALELERDE YÜZMEK

Maceramız daha minibüse binerken başladı.16 kişinin kamp malzemelerini,yiyecek ve içeceklerini yerleştirmek bir saatimizi aldı.Eşyalarımızla biz iç içe geçmiş kimimizin üzerinde eşyalar,kimi eşyaların üzerinde yola koyulduk. Gece saat 2 sıralarında ulaştığımız Erikli Yaylası kam alanımızda eşyalarımızı sırtlayıp kısa bir yürüyüşten sonra dere kenarında kendimize uygun bir yer bulup çadırlarımızı kurmaya başladık. Önce bayan arkadaşlarımızın çadırlarını kurmasına yardım ettikten sonra bir kısmımız ateş yakmak için odun toplamaya giderken bir kısmımızda kalan çadırları kurdu.Saat sabahın 4’ünde biz kampımızı kurmuş ateş başında içkilerimizi yudumluyorduk.Kamptaki ilk gecemizde yıldızları seyrederken ateş başında uyumak bu kampın muhteşem geçeceğinin göstergesiydi sanırım.

Şuan bulunduğumuz yer, Yalova‘nın Çınarcık ilçesine bağlı olan Teşvikiye Köyü’nün 6 km yukarısında ki Erikli Yaylası. Yerlilerin artık yayla amacıyla kullanmadığı, tamamen doğa severler ve piknikçiler tarafından değerlendirilen bir yayla.Fakat yayla, çevresindeki ormanlar, patika yollar, şelaleler, dereler ve göllerle zengin bir ekosistemin içinde ve bu ekosistem genelde yaylanın adıyla anılıyor. O yüzden Erikli Yaylası dendiğinde aklımıza tek bir yayla gelmeyeceği gibi gittiğimizde bizi bekleyen de yeşil bir düzlükten ibaret değil. Doğaseverlerin yaz-kış uğradığı Erikli Yaylası’nın denizden yüksekliği tam 600 metre. Kestane, karaağaç, ıhlamur, köknar ve elma ağaçlarının çevrelediği bir yürüyüş parkuruna sahip Erikli Yaylası.

Ertesi sabah güne güne çıldırmış gibi öten kuş sesleriyle uyanıyoruz. Civarda serbest otlayan inekler ve boyunlarındaki çıngırak sesleri, bizlere güzel duygular yaşatıyor. Kamp alanını koruyan bir kaç köpek var ki son derece cana yakın ve sevimli hayvanlar.Bugün programımız Kent ormanı içindeki Çifte Şelalelere gitmek.Hep beraber kahvaltımızı edip yaklaşık 3 km’lik bir yürüyüş parkuru sonunda Çifte Şelalelere ulaşıyoruz.Burası yayla içindeki en bilindik ve ziyaretçisi çok olan bir yer.Tüm gün burada şelalede serinleyip keyifli zamanlar geçirdik.Burası günübirlik piknikçiklerinde sık uğrak yeri.Kendi arabanızla gelmenizde mümkün.

Yazının Devamı