Prof. Dr. Fatih Satıl

Prof. Dr. Fatih Satıl

Beyaz Zambak Kokusu ve Aromaterapi Festivali

Bu hafta sonu Balıkesir Çiftçi Eğitim ve Tıbbi Aromatik Bitkiler Merkezi (BAÇEM)’nde aromaterapi festivali gerçekleştirildi. Birçok bilim insanı, özel sektör temsilcilerinin ve girişimcilerin de katıldığı festivale halkın ilgisi oldukça yoğundu. Coşkulu ve verimli bir festival olmakla birlikte konu aromaterapi olunca mekân da beyaz zambaklar şehri Balıkesir olunca insanın gözleri de doğal olarak meşhur beyaz zambaklarımızı, beyaz zambak kokusunu ve zambak ürünlerini arıyor. Ama şahsımın sunduğu beyaz zambak bildirisi dışında festivalde zambaklarla ilgili bir etkinliğin ya da ürünün olmaması da bence Balıkesir adına önemli bir eksiklikti. Umarım ileriki yıllarda bu eksiklik giderilerek beyaz zambaklar aromaterapi festivalin simgesi haline getirilir. Umarım Balıkesir’de birileri sesimizi duyar da beyaz zambaklara sahip çıkılır.

Zambak, kokulandırma çalışmalarında özellikle tercih edilen bir koku çeşididir. Bu kokunun günümüzde en çok tercih edilen kokulardan biri haline gelmesinin en önemli sebebi, bireylerde uyandırmış olduğu saflık, ferahlık ve temizlik hissidir. Günümüzde kokuların etkisinin gitgide artmasıyla birlikte zambak kokusu da öne çıkan bir koku haline gelmiştir.

Yazının Devamı

Tarım Dostu Otlar

Doğada hiçbir şey faydasız ve boş yere yaratılmamıştır. Bizler farkında olalım ya da olmayalım yeryüzündeki her varlığın mutlaka ekolojik dengede bir rolü vardır. İşte bu haftaki yazımızda da çevremizdeki bazı bitkilerin tarımdaki ilginç faydalarından bahsedeceğiz.

Doğada iyi bir gözlem yapacak olursak bazı bitkilerin böceksavar gibi çevresinde böcek barındırmadığı bazılarının da çevrelerinde yabani otların yetişmesine engel oldukları görülür. İşte insanoğlu kendisine yaratılıştan bahşedilen merak ve araştırma yeteneği sayesinde doğayı ve içindeki varlıkları dikkatle gözlemleyerek bu tip bitkileri fark etmiş ve tarım zararlılarına karşı kullanabileceğini keşfetmiştir.

Peki bu bitkilerin hangi özellikleri bu etkilere yol açmaktadır?

Yazının Devamı

Radyasyona Karşı İçilebilecek Tıbbi Çaylar

Günümüzde radyasyon büyük bir sorun. Günlük yaşamımızın her aşamasında televizyon, telefon, bilgisayar, mikrodalga, fırın vb gibi elektronik aletlerde iç içeyiz. Bu aletlerden yayılan radyasyon çok fazla. Peki bu cihazlardan yayılan radyasyonu emerek bizi koruyacak doğal bir çözüm yolu yok mu? Bu yayılımı engellemek için hangi bitkileri tercih etmemiz gerekiyor?

Halk arasında kaktüsün elektromanyetik radyasyonu emdiğine dair bir inanış vardır. Bu bir dereceye kadar doğru fakat zaten her bitki fotosentez yapabilmek için ortamdaki bulunan fotonları yani elektromanyetik kuvvetin bir bölümünü belirli bir miktarda emer. Ama bu radyasyonu emme işi öyle abartılacak boyutta değildir. Kaktüslerin radyasyona karşı koruma sağladığı iddiası, içlerindeki yüksek su oranıyla ilişkilendirilebilir. Bununla birlikte her canlı için radyasyon zararlıdır, o nedenle bitkilerin de bu zararlı ışınları büyük oranda emmesi söz konusu olamaz. Yani kaktüslerin ya da bir başka bitkinin çevredeki radyasyonu bize gelmeden yolundan döndürüp kendine çekmesi ve emmesi mümkün değildir. Zaten böyle bir şey yapmış olsa radyasyonun zararlı etkisi ile kısa zamanda kendisi de ölürdü.

Yazının Devamı

Çıt Çıt ÇEDENE

Doğu ve Güneydoğuda sevilerek yenen şifalı çerezlerden biridir “çedene”. Adını yerken çıt çıt çıkan sesten almış olsa gerek. Bununla birlikte çedene, Ege bölgesinde çitlembik ya da melengiç/menengiç adlarıyla da bilinir. Başka yörelerde ise; bıttım, çıtlak, çöğre ve gibi isimlerle anılır. Bazı yörelerde de kenevir tohumuna çedene denilmektedir.

Çalı ve ağaççık formunda olan bu bitkinin kırmızı renkte olan meyveleri yaz aylarında olgunlaştıkça yeşil renge dönüşür. Toplanan olgun meyveler güneşte birkaç gün kurutulup kavrularak kuruyemiş gibi yemeye hazır hale getirilir.

Melengiç meyvelerinin birçok şifa özelliği vardır. Bağışık sistemini güçlendirir. Gastrit, reflü, mide üşümesi gibi mide sorunlarına karşı mide asitini dengeleyerek etkili olur. Yüksek kolesterolü düşürerek kalp damar sağlığı için şifa kaynağıdır. Nefes darlığı ve öksürük için de çok etkili bir meyvedir.

Yazının Devamı

Sürdürülebilir Tarımın Pratiğe Yansıması: ORGANİK TARIM

İnsanoğlunun geleneksel tarımda yoğun şekilde gübre ve pestisit kullanımı sonucunda, topraktaki kurulu dengede bozulmalar meydana gelmiştir. Bu aşamada bozulan dengenin yeniden kurulmasına yönelik bir üretim modeline ihtiyaç vardır. Organik tarım; doğanın dengesini bozmadan, üretimde hiçbir kimyasal girdi kullanmadan sadece kültürel önlemler alarak gerçekleştirilen planlı bir tarım şeklidir. Çevrenin ve doğal kaynakların korunarak üretim yapılmasını sağlayan organik tarım, aynı zamanda toprak direncini arttırarak ürün kalitesini de olumlu etkileyen alternatif bir üretim yöntemidir.

Sürdürülebilir tarımın pratiğe yansıması açısından önem taşıyan organik tarım, özellikle son yıllarda çevre bilincinin de gelişmesiyle birlikte bir zorunluluk olarak görülmeye başlamıştır. Organik tarım; doğanın dengesini bozmadan, üretimde hiçbir kimyasal girdi kullanmadan sadece kültürel önlemler alarak gerçekleştirilen planlı bir tarım şeklidir. Çevrenin ve doğal kaynakların korunarak üretim yapılmasını sağlayan organik tarım, aynı zamanda toprak direncini arttırarak ürün kalitesini de olumlu etkileyen alternatif bir üretim yöntemidir.

Türkiye’de organik tarımın başlaması ne çiftçilerde çevre bilincinin gelişmesinden ne de finansal destekleme politikasından kaynaklanmıştır aksine tamamen dış talebin etkisiyle başlamıştır. Avrupalı organik tarım şirketlerinin temsilcileri aracılığı ile 1980’li yıllarda geleneksel ürünlerin Avrupa organik pazarında talep edilmesi ile organik tarım başlatıldı. Organik üretim ilk olarak Ege Bölgesi’nde başladı, organik olarak yetiştirilen ilk ürünler ise kuru üzüm ve kuru incir oldu. Organik tarım alanları, tüm tarım alanlarının yaklaşık yüzde 2’sini oluşturuyor. Türkiye’de bölgelere göre organik tarım yapan çiftçilerin sayısı dikkate alındığında; %37 ile Doğu Anadolu Bölgesi ilk sırayı alırken, %26 ile Eğe Bölgesi ikinci, %25 ile Karadeniz Bölgesi üçüncü sırayı almaktadır. Güneydoğu Bölgesi ise sadece %3’lük bir orana sahiptir

Yazının Devamı

Kan Çiçekleri

Narin ve hassas yapısıyla bilinen Kırların Nazlı Gelini GELİNCİKler, bugünlerde tarla ve bahçe kenarlarında biz insanların önünde arzı endam etmeye başladılar. Kıpkırmızı renkleriyle dikkatlerimizi üzerine çekerek sanki bana bak beni yaratanı gör ve tebrik et dercesine.

Gelincik narin yapısı ile en ufak bir rüzgârda bile savrulup yaprakları dağılır. Bu nedenle gelincik, hassastır, ilgi ister, naziktir sert davranmaya gelmez. Bu hassas yapısı nedeniyle gelincik çiçeği hassas insanlarla bağdaştırılır, zarifliği ile de zarifliği ve naifliği temsil eder.

Capcanlı kırmızı rengi ile görenleri büyüleyen gelincik çiçekleri Çanakkale’ye ayrı bir güzellik katar. Hatta en güzel gelinciklerin Çanakkale’de yetiştiği söylenir. “Kan Çiçekleri” der Gelibolulular gelinciklere. Çünkü derler ki, “Açan her bir gelincik, kan çiçeğidir. Şehit askerlerimizin her biri gelincik olmuştur, sert rüzgârlara direnir de gitmez bu topraklardan”. Yolunuz Gelibolu’ya düşerse bir gün açan bir gelinciğe yaklaşın, kulak verin bakın size neler söylüyor: “Biz vatan için kanlarımızı döktük. Bu ülkenin değerini bilin. Değerlerimize sahip çıkın. Birlik beraberlik içinde olun. Güçlü olun, çalışkan olun.”

Yazının Devamı

Bosna’dan Sındırgı’ya Uzanan Şifalı Bir Pekmez

Pekmez, Türkiye’nin dört bir yanında farklı bitkilerden ve farklı yöntemlerle üretilen ve içeriğindeki zengin mineral ve vitaminler nedeniyle de yaygın olarak tüketilen en önemli gıda ürünlerinden birisidir.

Üzüm pekmezi hemen hemen her ilde gıda amaçlı olarak tüketilirken, andız, çam ve keçiboynuzu gibi pekmezler ise özellikle sağlık amaçlı tüketilmektedir.

Vücuda olan etkileri sebebiyle son zamanların en popüler isimlerinden olan, zaman zaman çam kozalağı reçeli ya da çam kozalağı şurubu gibi farklı isimlerle de anılan bu özel pekmezin ise sağlık üzerinde birçok faydaları var. İşte bu yazımda siz değerli okurlarıma Sındırgı’ya yerleşmiş Boşnak kardeşlerimizin ürettiği şifalı çam pekmezinden bahsedeceğim.

Yazının Devamı

Balıkesir Kahvaltı Festivalinde “Beyaz Zambak Reçeli” De Olacak Mı?

Bildiğiniz gibi 2-5 Haziran tarihleri arasında “Balıkesir Uluslararası Kahvaltı Festivali” düzenlenecek. Balıkesir’in kahvaltısı meşhur mudur değil midir onu bilmem ama beyaz zambakları meşhurdur. Bu festival Balıkesir’i ve kaynak değerlerini tanıtmak için bir fırsat. O halde beyaz zambaklar şehri Balıkesir’in beyaz zambaklarını bu vesileyle kahvaltı sofralarında da tanıtalım derim. Mesela her kahvaltı masasının ortasında ya da her stantlarda birer demet beyaz zambak ne güzel de yakışır değil mi.

Tabi asıl demek istediğim bu değil. Madem söz konusu kahvaltı festivali, e kahvaltıda meşhur Balıkesir peynirleriyle birlikte meşhur ballarımız ve reçellerimiz de olmalı.

Beyaz zambakların o etkileyici görüntüsü ve kokusu yanında taç yapraklarından yapılan reçelini markalaştırmanın tam zamanı.

Yazının Devamı

Bitkilerde Akıl Var/Mı?

Bazı bilim insanları bitkilerin zeki ve sosyal varlıklar olduğunu, zorluklara karşı strateji geliştirerek geliştiğini iddia ederler.

Peki bitkiler akıllı canlılar mı gerçekten?

Sorun çözebilir ya da çevreleriyle yani diğer bitkilerle, böceklerle ya da daha gelişmiş hayvanlarla iletişim kurabilir mi?

Yazının Devamı

Bayramda Şekerinizi Tarçınla Dengeleyin

Ramazan’da tutulan oruç sayesinde Allah kabul etsin hem ibadet görevimizi yerine getirmiş olduk hem de bedenimize bir nevi detoks uyguladık. Ancak Ramazan sonrası eski beslenme alışkanlıklarımız bizi bekliyor. Bu konuda irademize sahip olmak gerekecek. Özellikle de kahvaltılarda bal, reçel, marmelat, beyaz ekmek ve hamur işleri gibi basit şeker içeriği yüksek yiyeceklerden uzak durmalıyız. Bu yiyecekler glisemik indeksi yüksek olup kan şekerini hızlıca yükseltir ve sonrasında düşürür. Yaşanan bu ani kan şekeri düşüklüğü de daha erken acıkmamıza neden olur. Açlığımızı bastırmak için abur cuburlar yedikçe de Ramazan’da verdiğimiz o güzelim kilolar yeniden bedenimizle buluşur. Bu nedenle, kahvaltıdan önce aç karnına “2 dilim kabuklu limon ve 1 adet kabuk tarçın” ile hazırlayacağımız bir bardak ılık su içmek hem metabolizmamızı canlandıracak hem de kan şekerimizin dengelenmesine yardımcı olacaktır. Limon ve tarçın, kan şekeri düzenleyici etkisi ile gün boyu karşılaşacağımız tatlıya olan isteğimizi de azaltacaktır.

Bunlara ek olarak, kahvaltımızda glisemik indeksi düşük yiyeceklere ve proteince zengin besinlere yer vermekte fayda var. Bu amaçla yumurta, peynir, çiğ sebzeler ve tam tahıllı ekmekler yemek hem bizi uzun süre tok tutar hem de kan şekerimizi dengeler. Meyve suyu yerine de az yağlı süt veya şekersiz çay tercih edilebilirler. Bu arada içtiğimiz çaya çubuk tarçın, süte de toz tarçın eklemek sağlığımız için oldukça yararlı olacaktır.

Yazının Devamı

Bitkilerde Oruç

“Bitkiler de oruç tutar mı?” dediğinizi duyar gibiyim. Ama yazımı okuduğunuzda siz de bana hak vereceksiniz.

Evet bitkiler de oruç tutar ama bu bizim tuttuğumuz oruçtan biraz farklıdır. Bitkilerin çoğu kışa girerken yapraklarını döktükleri için fotosentez yapamaz dolayısıyla besin de sentezleyemezler. Ayrıca kışa girerken besin iletim boruları da kapatılır. Böylece sanki oruç tutarmış gibi kış ayı boyunca yemeden içmeden baharın gelmesini beklerler.

Tüm bunlara ek olarak kışın hava sıcaklığının düşmesinden dolayı topraktaki su donmuş olması nedeniyle bitkiler topraktan su ve besin de alamazlar. Velhasıl tüm bu sebeplerden dolayı bitkiler kış mevsimi boyunca bir şey yiyip içemezler. Tabiri caizse bir nevi oruç tutarlar.

Yazının Devamı

Bahçenizdeki Bitki Zararlılarına Karşı Çevre Dostu Çözümler

Bin bir emek vererek yetiştirdiğimiz bahçemizdeki sebze ve meyvelerimiz, toprak ve bitki zararlıları tarafından tahrip edildiğinde tarifsiz bir üzüntü yaşarız. Benzer şekilde evimizi renklendiren güzelim çiçeklerimizin böcek ve hastalıklarla kurumaya başlaması da bizleri üzer. İşte size bitkilerde mantarların ve böceklerin neden olduğu zararlar için çevre dostu birkaç doğal çözüm önerisi;

Arap Sabunu: Bu sabun standart sabunların aksine sarımsı veya açık turuncu renkte olan, sodyum hidroksit yerine potasyum hidroksit kullanılarak yapılan bir sabundur. Yaprak bitleri, karınca ve parazitlere karşı kullanılabilir. Arap sabunuyla böcek ilacı yapmak basittir. 5 yemek kaşığı arap sabununa 1 litre ılık su (40 °C) ilave edilir ve iyice karıştırılır. Soğuduktan sonra, bitkilerin üzerine püskürtülür,

Tütün Suyu: Bahçede, tarlada emici ve kemirici böceklere karşı mücadele amacı ile kullanılabilir. Bu amaçla filtreli sigara izmaritleri bir teneke, cam veya plastik kutu içinde toplanır, toplanan izmaritler kutunun 1/4’üne ulaşınca kutu temiz su ile tamamen doldurulur ve 24 saat bu karışım bekletilir. 24 saat sonra temiz bir tülbent ile süzülerek ağzı kapalı bir kaba doldurulur. Ya da 1 fincan kurutulmuş, öğütülmüş tütün yaprağı, ¼ çay kaşığı saf sabun, 4.5 lt’lik su. Karışım su içinde yarım saat bekleterek süzmek suretiyle solüsyon hazırlanır. Hazırlanan bu solüsyon bitkilere püskürtülerek uygulanabilir.

Yazının Devamı

Yeşil Renk Ve Huzur

Yeşil seviyorsanız bu yazıyı mutlaka okumalısınız. Zaten yeşil rengi sevmeyen mi var? Çünkü, psikolojik sorunu yoksa, herkes denge ve uyumu sever. İşte yeşil renk; ruhsal, duygusal ve fiziksel enerjilerimizin büyük bir dengeleyicisidir.

Bazı uzmanlara, tabiatın tedavi edici yönünü yeşil rengine bağlıyor. Zira renklerin insan psikolojisinde farklı etki oluşturduğu biliniyor. Hatta yeşilin insanda güven ve rahatlama duygusu verdiği düşünülüyor.

Yeşil renk, mavi ile sarı renklerin bir kombinasyonudur. Bu bileşimdeki iki renkten biri olan sarı mental temizlik ve iyimserliği, diğer renk olan mavi ise sükûnet ve iç dinginlik özelliklerine sahiptir. İşte bu iki rengin karışımı sonucu ortaya adına “yeşil” dediğimiz, başka renklerde olmayan umut ve ruhsal paylaşım ortaya çıkar.

Yazının Devamı

Beyaz Zambaklar Şehri Balıkesir’e “BEYAZ ZAMBAK ÖDÜLÜ” Yakışır

Kıymetli dostlar bildiğiniz gibi uzun yıllardır köşemde ve sosyal medya hesaplarımda Balıkesir’in meşhur beyaz zambağı konusunda yazıp çiziyorum. Belki bir gün birilerinin dikkatini çeker de Beyaz Zambaklara sahip çıkılır diye bıkmadan usanmadan yazmaya da devam edeceğim. Bu vesileyle bugünkü köşemi “Beyaz Zambak Ödülü”ne ayırmak istiyorum.

Zambaklarla ilgili yazılarımı takip edenler bilirler ki Beyaz zambaklar; masumiyeti, saflığı, temizliği ve güzelliği temsil eder. İşte zambağın bu anlamından hareket ederek özellikle de gıda ve turizm sektöründeki işletmelerin temizlik ve hijyen kalitesini yükseltmek amacıyla Beyaz Zambak adıyla uluslararası bir sertifika programı başlatılmıştır. Bu program ile işletmeler; uygulama, yıkama, hijyen ve servis olmak üzere dört kategoride değerlendiriliyorlar. Bu kategorilerde 80 puanı alan işletmelere de Beyaz Zambak sertifikası veriliyor. Yani bu uygulama ile yediğimiz ürünlerin sadece içeriği değil saklama, hazırlanma ve servis gibi fiziki şartları da denetleniyor. Bu sertifika programı, ülkemizde ilk defa 2004 yılında Beyoğlu Belediyesince Beyoğlu’nda faaliyet gösteren yeme içme mekanlarının temizlik ve hijyen kalitesini artırmak amacıyla başlatıldı.

Beyaz Zambak sertifika programı Beyoğlu Belediyesinden başka Bursa ve Didim’de de uygulanıyor ve dünyada birçok ülke tarafından örnek alınıyor. Beyaz Zambak Sertifikası, tüketicinin daha temiz ve güvenli şartlarda gıda tüketmesini sağlamak adına güzel bir uygulama. Ayrıca ülkemizi ziyarete gelen turistlerin gıda güvenliği konusunda duydukları şüpheleri haksız kılmak açısından da önem arz ediyor. “Beyaz Zambak Ödülü” uygulaması ile hijyen ve kaliteye önem veren firmaların güvenilirliğini temsil eden ‘Beyaz Zambak’ bayrağı ve belgesi verilmektedir. Tabi belge almakla bu iş bitmiyor, ayrıca Beyaz Zambak bayrağı taşıyan işletmeler periyodik aralıklarla denetlenerek hijyen kurallarına uyup uymadıkları da kontrol ediliyor.

Yazının Devamı

Ağaçlar Aralarında Konuşuyor!

Bir düşünün, derin bir ormanda sessizce geziniyor ve o sessizlik içinde yaprakların hışırtısını dinliyorsunuz. Bir anda kulaklarınız çınlamaya başladı ve ayaklarınızın altından sesler ve uğultular gelmeye başladı, sanki birileri çok mühim bir konuyu gizli gizli konuşuyor gibi. Bir anda ürperir sağınızı solunuzu kontrol eder “kim konuşuyor?” dersiniz. Tabi bu biraz abartılı bir anlatım olsa da aslında ayaklarımızın altında, bitkiler sürekli sessiz bir diyalog içindeler.

Evet yanlış duymadınız, ağaçlar kendi aralarında gizlice konuşuyor, takas yapıyor ve hatta birbirleriyle savaşıyor. Ağzı ve dili olmayan ağaçlar “nasıl konuşur?” dediğinizi duyar gibiyim. Gelin izah edelim.

Malumunuz yeryüzündeki tüm canlılar; “YARDIMLAŞMA KANUNU” gereği birbirleriyle, beslenmek, barınmak veya düşmanlarından korunmak gibi amaçlarla iş birliği yapacak şekilde yaratılmışlardır. İşte bu yardımlaşma şekillerinden biri de mantarlar ve ağaçlar arasında gerçekleşmektedir. Ağaçlar bu haberleşme işini köklerinin içinde ve çevresinde büyüyen mantarlar yardımı ile yapıyorlar.

Yazının Devamı

Bitkiler Kanser Olur mu?

Bitkilerdeki kansere genel olarak bakteri, virüs veya mantar bazlı enfeksiyonlar neden olur. Fakat hayvanların aksine bitkilerde görülen kanser daha az ölümcüldür. Bunun nedeni bitkilerde metastaz olayının gerçekleşmemesidir. Çünkü bitki hücrelerinin dış cephesini çevreleyen ve cansız olan hücre duvarı tümörlerin bulundukları yerden göç etmelerini engeller. Hapsolmuş kanserli hücreler zaman ile büyümeye devam ederek bulundukları dokuya hasar verse bile diğer dokular bu durumdan etkilenmezler. Yani hücre duvarı kanserin diğer dokulara yayılmasını (metastaz) engeller. Bitkilerin bu tür tümörlerden daha az etkilenmesinin bir diğer nedeni de organ seviyesindeki özelliklerinin hayvanlardan oldukça farklı olmasıdır. Örneğin bitkilerde hayvanların tersine kalp, beyin ve karaciğer gibi “hayati organları” bulunmaz.

Ağaçlarda çürüklüğe neden olan mantarlar çınar ağaçlarında da yaygın olarak görülen bir kanser durumudur. Çınar kanseri ilk olarak 1930’lu yıllarda ABD’de görülmüştür. Daha sonra kereste ihracatı, 2. Dünya Savaşı’nda askerlerin kullandığı ekipmanlar ve bazı deniz taşıma araçlarıyla Avrupa’ya yayılmıştır.

Yazının Devamı

Zehirli Bir Böcekle Gönderilen Şifa

Günümüzün popüler tedavi şekillerinden biri olan Apiterapi; arı ve arı ürünlerinin (bal, balmumu, arı poleni, propolis, arı sütü, apilarnil ve arı zehri) koruyucu ve bazı hastalıkların tedavisinde tamamlayıcı uygulama yöntemi olarak kullanılması biçimidir.

Eski Mısırlıların, Çinlilerin ve Hintlilerin bal arısının zehrini çeşitli hastalıkların tedavisinde kullandığı bilinmektedir. Özellikle Mısırlılar romatizma tedavisini ağrıyan yeri arıya sokturularak yapıyorlardı.

Bugün arı zehrinin birçok rahatsızlığa iyi gelmesi nedeniyle özellikle Uzak Doğu ülkelerinde başlayan ve dünyada hızla gelişen arı ürünleri ile tedavi yöntemleri hızla yaygınlaşmaktadır. Hatta başta Japonya, Doğu Asya ülkeleri, ABD, Kanada ve birçok Avrupa ülkesinde apiterapi merkezleri kurulmuştur. Ülkemizde de Sağlık Bakanlığının destekleyici ve tamamlayıcı tıp uygulamaları kapsamında onay verdiği arı ürünleri hem hastalık önleyici hem de tamamlayıcı tedavi amaçla kullanılmaya başlanmıştır.

Yazının Devamı

Şamama

Öyle bir kavun düşünün ki parfüm kadar etkili mis gibi kokulu ve elma kadar küçük. İşte Şamama adı verilen bu kavun çeşidi günümüzde unutulmuş lezzetlerden biridir.

Bu kavun çeşidi aslında Anadolu’nun hemen hemen her yerinde yetişebilen bir meyvedir. Anadolu’da farklı isimlerle bilinir; şamama, alabaş, cırdatan, cırlangıç, eşememe ve şebeden. Türk Dil Kurumunun sözlüğünde de şamama; güzel kokulu bir tür küçük kavun, kavuna benzer bir yıllık otsu ve sürünücü bir bitki şeklinde tanımlanmaktadır.

Şamama kavununun halk arasında kullanımı da oldukça ilginç:

Yazının Devamı

Havadan Sudan Bedava Şeker Üreten Fabrikalar

Her şey bir ışıkla başladı.

Dünyamızdan yaklaşık 150 milyon kilometre uzaklıktaki Güneşten gönderilen ışık, 8 dakika gibi bir sürede mavi gezegenimize ulaştı. Atmosferden süzülerek bir ağacın yeşil yapraklarında parıldadı.

Bu ışığın yapraklara girmesiyle birlikte, sayfalar dolusu formülle izah edilemeyen bir mucize başlar kâğıt gibi incecik yaprakların içinde. Hem de kâğıt gibi incecik yaprakların içinde. Hem de her gün. Hem de yeryüzündeki bütün yeşil yapraklarda.

Yazının Devamı

Bitkiler Et Yer Mi?

Ağzı bile olmayan bitkiler bırak bir şey yemeyi nasıl et yerler ki? Etobur terimi daha çok hayvanlar için kullanılan bir terimdir. Ancak elleri, kolları ya da ağızları olmadan böcek yakalayabilen ve etçil beslenen bitkiler de vardır. Böcek yiyen bitkiler olarak da adlandırılan bu bitkilerin yaprakları böceği yakalayıp sindirebilecek özellikte bir yapıda yaratılmışlardır.

Bitkiler aleminde et yiyen bu bitkilerin varlığı ve avını yakalayabilmeleri için onlara bahşedilen tuzaklar biz botanikçileri şaşırttığı kadar insanoğlunu da şaşırtmaktadır.

Etcil bitkilerin avlanma stratejileri çok enteresandır. Bazı bitkilerde aktif bir kapan yapısı vardır. Bazılarında ise pasif bir yakalama stratejisine uygun bir yapı vardır. Aktif kapan ile avlanan bitkilerde böcekleri cezbedilmek için aromalı bir koku ve tad salgılanır. Bu kokuya kanan böcekler bitkinin kapan şeklindeki yaprağının içine girdiklerinde, kapan saniyenin otuzda biri bir hızla kapanarak böceği hapseder. Bu bitkilerin, saniyede 200 kere kanat çırpabilen sinekleri kaslı yapıya sahip olmamalarına rağmen, nasıl bir manevra ile içeriye doğru hapsettiği de hala bilim insanları için bir merak konusudur. Tuzağa yakalanan böcek çırpındıkça tuzağın duvarlarından onu sindirecek salgılar salgılanır ve böylece böcek hazmedilmeye başlanır. Böcek bu tuzak içerisinde bir hafta içinde tamamen sindirilerek bitkinin besin ihtiyacını karşılanmış olur.

Yazının Devamı

En Faydalı Yeşillik: TERE

Mutfağımızın olmazsa olmazlarından olan; maydanoz, roka, tere, dereotu, fesleğen gibi yeşilliklerin hepsinin ayrı bir faydası olduğunu biliyoruz ama bu yeşilliklerin içinden biri yüksek besin değerleriyle yıldız oldu.

Amerika’da yapılan bir araştırmada yeşilliklerin, sebzelerin ve meyvelerin besin değerlerine bakılmış ve en yüksek besin değerine sahip yeşilliğin tere olduğu görülmüş.

Turpgiller familyasından olan terenin içerisine, sonsuz merhamet sahibi Yaratıcımız bizlerin istifadesi için yüksek oranda A, C, K, B, B2 ve B6 vitaminleri yüklemiş. Bu vitaminlere ilave olarak; Niyasin, Folik Asit, Fosfor, Kalsiyum, Demir, Magnezyum ve Çinko gibi mineraller de eklenmiş. Yüksek düzeyde demir içerdiği için kan yapıcı özelliği vardır. Düzenli olarak tüketildiğinde kansızlığı dengeler. Ayrıca içerdiği bol miktardaki A vitamini göz sağlığı için önemlidir. Terenin içerdiği vitamin ve mineraller kadın hastalıkları için de şifa kaynağıdır.

Yazının Devamı

Zambak Çiçeğinin Anlamları

Halk arasında gelin çiçeği olarak da bilinen beyaz zambaklar zarifliğiyle göze çarpar. Asalet, annelik ve doğurganlık, yeniden doğuş, masumiyet, saflık ve gençliğin güzelliği anlamlarını taşıyan Zambak çiçeğine farklı milletlerde farklı anlamlar yüklenir. İşte bunlardan bazıları:

Hıristiyanlıkta Meryem Ana’nın safiyetinin bir sembolü olarak kabul edilir.

Yunan mitolojisinde zambak çiçeğinin Hera’nın sütünden filizlendiğine inanılır ve büyük saygı gösterilir.

Yazının Devamı

Uyku Getiren Bitkiler

İnsan, beden ve ruh ikilisinden meydana geldiğine göre, yediğimiz besinlerin bedenimizin biyolojik yapısı üzerindeki etkisinin yanında psikolojik yapısı üzerinde de etkisinin olması gayet doğaldır. Bu nedenle ‘Bitki yiyerek uyku gelir mi?’ demeyin. Çünkü bize mutluluk veren, uyku düzenimize yardımcı olan bitkiler olduğu gibi stresi azaltan bitkiler de var.

Bilindiği gibi serotonin hormonu, iştah ve ruh halimiz üzerinde direkt etkilidir. Vücutta serotonin seviyesi düştükçe depresyon, yorgunluk, uykusuzluk, sinirlilik gibi hoş olmayan duygular açığa çıkabiliyor. Vücudumuzda öyle hassas bir denge kurulmuş ki bazen bir hormon seviyesindeki düzensizlik bile vücudun tüm dengesini bozabiliyor. Örneğin mutluluk hormonu olan serotonin molekülü, dopamin ve melatonin üretiminde önemlidir. Melatonin hormonu ise uyku döngüsünün düzgün çalışması için kritik öneme sahiptir. Yani vücudumuzda melatonin üretilebilmesi için, serotonine ihtiyaç vardır. Bu nedenle yeterli serotonin hormonuna sahip olmamak, uyku düzenini ve kalitesini etkileyebilir. Beyinde serotonin seviyesi azalınca, uyku kalitemiz de bozulur.

Şimdi hangi bitki ve meyveyi yersek daha iyi bir uyku çekebiliriz gelin ondan bahsedelim. Özellikle akşam yemeğinde bazı yiyecekler tüketerek gece boyunca deliksiz bir uyku çekmek mümkün.

Yazının Devamı

Kar Bütün Çirkinlikleri Örter

Ülke genelinde yağan kar bembeyaz örtüsüyle kimimize göre çok güzel, kimimize göre de bir felaket. Acaba bize göre çirkin ve kötü gibi görünen şeylerin arkasındaki gerçek ne? Karın yağması bu mevsimde normaldir, asıl yağmaması anormal olur. Bunu kavrayamayan bazı insanlar da karın yağmasıyla feveran ederler ve “kara kış” kelimesiyle duyururlar. Oysa kış ve kar felaket olur mu hiç? Karın yağması Allah‘ın bir lütfudur, bitki ve hayvanlar kadar insanlar için de tahmin edemeyeceğimiz kadar faydalı hikmetleri vardır.

İşte o soğuk ve tatsız karın altındaki hikmetler şeker gibi tatlı neticelerden bazıları;

Bunlar gibi daha nice faydaları vardır karın. Kar yağışının bu faydalarından olsa gerek ki büyüklerimiz “kar yağışında bereket vardır” atasözünü sürekli söyleyip dururlar.

Yazının Devamı