Prof. Dr. Fatih Satıl

Prof. Dr. Fatih Satıl

Yılbaşında Neden Çam Ağacı Süslenir?

Eminiz birçok kişi yılbaşında neden ağaç süslenir sorusunu kendisine sormuştur. Bu soruya cevap vermeden önce gelin çam ağaçlarının ekolojisinden ve çeşitli bölgelerde onlara yüklenen anlamlardan bahsedelim.

Solmayan yeşiliyle bulunduğu bölgenin solmayan rengidir çam ağacı. Uyum sağlama yeteneği yüksek olduğu için birçok iklimde, birçok toprak çeşidinde yetişir. Soğuk iklim, taşlı toprak dinlemez, tutunur toprağa. Güçlü ve inatçıdır. Tehlikeli rüzgarlarda bile kırılmaz.

Yazının Devamı

KARDEŞ BİTKİLER

Bitkiler doğada başka bitkilerle yan yana kardeşçe büyürler. Ama bizler tarlamızda ve bahçemizde bunu bir karmaşa olarak görüp, zararlı olduğu kaygısıyla bu kardeşleri ayırır bitkilerin çevrelerindeki diğer otları temizleyerek yalnız büyümesine izin veririz. Aslında tabiatı dikkatle gözlemlersek her bitkinin diğer bitkilerle komşuluk yaptığını ve genellikle simbiyotik ilişkilerle birbirlerine yarar sağladıklarını görebiliriz.

Kardeş bitkiler uygulaması, yabancı kaynaklarda “companion planting” olarak geçiyor. Bu uygulama ile bir bahçede farklı türdeki bitkilerin yan yana ekilerek bunların sinerjik etkilerinden yararlanmak amaçlanmaktadır. Sinerjik etki (Birlikte etki): İki etkenin beraberce olan etkisinin, her ikisinin tek başına etkisinin toplamından daha fazla olması durumudur.

İşte kardeş bitkiler uygulaması ile doğada kurulu bu muazzam düzen ve ilişkiler ağı yapay ekosistemlerde de taklit edilerek bitkilerin birbirlerine yararlarını arttırıp, zararlarını azaltacak şekilde ekim ve dikim yapabiliriz. Bu yöntemle doğal denge gözetildiği için bahçemizin biyoçeşitliliği de artacaktır. Toprağın organik ve canlı yapısı korunacak, hastalıklara ve zararlılara karşı da doğal bir mücadele yöntemi kullanılmış olacak, bu da zehirli kimyasallar ve yapay gübre kullanımının azaltılmasına ve terk edilmesine yol açacaktır.

Yazının Devamı

Doğayla Uyumlu Bir Yaşam İçin: PERMAKÜLTÜR

Doğayla Uyumlu Bir Yaşam İçin: PERMAKÜLTÜR

Permakültür terimi, tanım olarak İngilizce “permanent” (kalıcı) ve “agriculture” (tarım) kelimelerinin birleşmesi ile üretilmiştir.

Permakültürün amacı şehir ve köylerde ihtiyaçlarını karşılayan, çevresini sömürmeyen ve kirletmeyen, dolayısıyla uzun vadede sürdürülebilir, ekolojik olarak sağlıklı ve ekonomik olarak uygulanabilir ekosistemler oluşturmaktır. Bu şekilde mümkün olan en küçük alanı dahi kullanarak arazinin ve yapıların karakteristiğini, bitki ve hayvanların doğal özellikleriyle bir araya getirmeyi amaçlar. Permakültür kısaca doğaya rağmen değil, doğayla birlikte çalışmanın felsefesidir.

Yazının Devamı

Kentsel Akupunktur ve Yeşil Tasarım

Kentsel akupunktur, günümüz yüzyılında şehir tasarımlarında karşılaşılan mevcut problemleri çözmek için alternatif stratejilerden biridir. Kentsel akupunkturda, şehirler yaşayan organizmalar olarak görülmektedir. Kentsel mekânda belli noktalara küçük ölçekli müdahaleler yapılarak, akupunkturun hastaların tüm organizmasını etkilediği gibi tüm kentin de enerjisini etkileyen yeniden canlandırma vb. işlemler yapılabilir. Bu kapsamda kentsel akupunktur; kentsel tasarımın bir parçası olarak kentsel çevreyi iyileştirmeye yönelik süreçleri yönetmekte ve sosyal-çevresel sürdürülebilirliği savunmaktadır.

Özellikle kentsel akupunktur projelerinde yeşil tasarımlar katalizör görevi yapar. Bu tasarımlar arasında geleneksel parklar, plaza parkları, toplumsal bahçeler vb. yeşil alanlar kentsel yapıyı iyileştirmektedir.

Newyork High Line Park Projesi ve Madrid Rio Park Projeleri yeşil örüntü tasarımları sürdürülebilirliğin sağlanmış olduğu örnek projelerdir. Ülkemizde Eskişehir Hamamyolu Caddesi projesi de kentsel dokuya entegre edilen yeşil örüntünün, kentsel mekânın kullanılabilirliğini artıran örnek bir projedir. Bu projelerde mimari açıdan kentsel çevreyi nasıl iyileştirebiliriz kurgusundan yola çıkılarak yeşil tasarım ve toplum öncelikli mekân konsepti hakimdir. Bu kapsamda kentsel akupunktur her ne kadar küçük ölçekli müdahaleleri kapsasa da oluşturduğu etki kentin bütününe hitap etmektedir.

Yazının Devamı

TÜBİTAK’tan Üniversiteli Gençlere Proje Sunma Fırsatları

TÜBİTAK’tan Üniversiteli Gençlere Proje Sunma Fırsatları

Gençler, toplumsal yaşamın en dinamik aktörleridir. Gençlerin projelere katılımı ve fikirlerini ortaya koymadaki becerisi ancak ilgi, bilgi ve farkındalık düzeylerinin artmasıyla mümkündür. Ülkemizde son yıllarda giderek önem kazanan gençlere yönelik proje çalışmaları ile eğitim, öğrenim ve istihdam açısından yararlı sonuçlar elde edilmektedir.

Günümüz eğitim anlayışına sahip öğretim programları, çevresine ilgi ve merak duyan, araştıran, sorgulayan, karşısına çıkan günlük hayat problemlerini çözebilen bireyleri yetiştirebilme üzerine kurulmuştur. Buna paralel olarak ülkemizde bulunan üniversiteler, kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum kuruluşları, belediyeler ve özel okullar tarafından proje odaklı çalışmaların yürütüldüğü ve çalışmalarının sergilendiği pek çok organizasyon düzenlenmektedir. Bahsedilen bu organizasyonlar araştırma proje yarışmaları, bilim fuarları, bilim şenlikleri, proje sergileri vb. isimler adı altında gerçekleştirilmektedir. Bu etkinlikler, öğrencilere genel anlamda bilimsel bir kimlik kazandırma amacı taşımaktadır. Bu doğrultuda öğrenci çalışmalarını destekleyerek Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK); 2209-A Üniversite Öğrencileri Araştırma Projeleri Destekleme Programı, 2209-B Üniversite Öğrencileri Sanayiye Yönelik Araştırma Projeleri Desteği Programı, 2224-B Yurt İçi Bilimsel Etkinliklere Katılımı Destekleme Programı, 2238- Üniversite Girişimcilik ve Yenilikçilik Yarışması, 2241-Özel Sektöre Yönelik Lisans Bitirme Tezleri Yarışması ve 2242-Üniversite Öğrencileri Araştırma Proje Yarışmaları ve 4004- Doğa Eğitimi ve Bilim Okulları gibi farklı kodlara sahip programlar ve yarışmalar düzenlemektedir.

Yazının Devamı

Tek Başına Bir Ecza Dolabı: SOĞAN

Soğanın kanserle mücadeleden grip tedavisine, enfeksiyon hastalıklarının tedavisinden kalp sağlığına kadar birçok hastalıktan korunma ve tedavisinde faydası olduğunu biliyor muydunuz? Soğan, Ayurveda ve Çin Tıbbında binlerce seneden beri konjesyon yani kan birikmesini giderici etkisi sebebiyle kullanılır. Antik Yunan Tıbbı kas ağrılarına karşı soğan masajını tavsiye eder. Kızılderililer soğanı grip ve soğuk algınlığına karşı kullanırlar. Dünya Sağlık Örgütü de soğanın grip, solunum yolları enfeksiyonlarında öksürük ve burun tıkanıklığı gibi belirtileri gidermede faydalı olduğunu kabul ediyor.

Soğanın yeni keşfedilen özellikleri de onun mucizevi bir besin olduğunu gösteriyor. Şimdi okuyacaklarınız belki de yıllardır “Benimkinde soğan olmasın” diyerek lokantalarda hor gördüğünüz soğan hakkındaki düşüncelerinizi tamamen değiştirebilir. Soğanın enfeksiyon hastalıklarına faydaları: Özellikle sindirim siteminde bağırsak ve mide gibi organlarda meydana gelen enfeksiyon sorunlarına karşı çok etkilidir. Gazın giderilmesine yardımcı olur. Doğal antibiyotik özelliği ile genel anlamda harika bir vücut temizleyicidir. Soğanın kansere karşı etkili bir silah: Soğan, özellikle kolon kanserine yakalanma riskini ciddi anlamda düşürür. Kalp sağlığı ve damar sertliği için soğan: Düzenli olarak soğan tüketimi damar sertliği sorunlarına yakalanma riskini azaltır ve dolaylı olarak kalp sağlığını da korur. Soğan, kötü kolesterolü sağlıklı seviyede tutar ve iyi kolesterol seviyesini de korur. Şeker seviyesini dengeler: Soğanın en önemli görevlerinden bir tanesi de kandaki insülin seviyesini sağlıklı seviyede tutarak şeker hastalığının genel anlamda vücuda verebileceği hasara karşı sağlığı korumaktır.

Soğan Kokusu Gribi Önler mi? Halk arasında soğan kokusunun grip virüslerini kendine çektiğine dair bir söylenti vardır. Elimizde soğan kokusunun bağışıklığı güçlendirdiğine dair yeterli bir delil yoktur ama soğan yemenin sağlıklı beslenmenin temel unsurlarından biri olduğundan da şüphe yoktur. Ayrıca kokularla sağlık ve hastalıklar arasında bir ilişki olduğunu gösteren sayısız araştırma vardır.

Yazının Devamı

Yeşil Kampüs

Üniversite gibi büyük kurumlar, sürdürülebilir ve ekolojik uygulamalar ile sürdürülebilir bir yaşam biçiminin yaygınlaşması adına aktif görev alırlar. Böylelikle üniversitelerin yol gösterici ve yenilikçi olma rollerinden dolayı sürdürülebilir ve ekolojik kampüs uygulamaları dünya genelinde hızla yaygınlaşmaya başlamıştır.

Yeşil kampüs literatürde sürdürülebilir kampüs ile eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Eşitlik, barış, adalet, saygı ve bilgi şeffaflığını ilke edinerek, doğal sistemlerin bütünlüğünü korumak için yapılması gereken eylemlerin, kurumsal bir kimlik ile gerçekleştirildiği üniversitelerdir. Aynı zamanda sürdürülebilir kampüsler; enerji, ulaşım, gıda, su, eğitim, katılımcı ve sürdürülebilir yönetim, sorumlu tüketim, yenilikçi ve çevreci teknoloji üretimi gibi birçok alanda neler yapılabileceği konusunda canlı bir laboratuvardır. Yeşil kampüs ve sürdürülebilirlik sadece ağaçlandırma ya da sıfır atık konusu ile sınırlı değildir. Sürdürülebilirlik multidisipliner bir konudur ve güzel sanatlardan iktisata kadar her bölümün çalışma konusu içindedir.

Sürdürülebilir kampüslere olan ilginin artmasıyla beraber bu konunun değerlendirilmesi amacıyla uluslararası değerlendirme modelleri geliştirilmiştir. Yeşil Lig (Green League), Çevresel ve Sosyal Sorumluluk İndeksi (Environmental and Social Responsibility Index) ve Yeşil Ölçüm (GreenMetric) bu modellerden bazılarıdır.

Yazının Devamı

Baharat ve Sağlık Üzerindeki Etkileri

Anadolu’nun eskimeyen kültür geleneklerinde özellikle sofralarımızda eksik etmediğimiz baharatlar; çeşitli bitkilerin kök, yaprak, tohum, kabuk, çiçek, meyve, çekirdek gibi kısımlarından bazen tazeyken olduğu gibi bazen de kurutulup toz haline getirilerek yemeklere ve içeceklerde tat ve koku vermesi için istifade ettiğimiz lezzet verici doğal bileşiklerdir.

Baharatın tarihi ile ilgili çalışmalar yapan arkeologlar MÖ. 5000 yıllarında insanların tükettiği gıdalara tat, koku ve lezzet vermesi için aromatik bitkileri keşfettiklerini ve kullandıklarını söylemektedirler.

Bharat’ın Hindistan demek olduğunu biliyor musunuz? Hintliler, Hindistan’a “Hindistan” demiyor. Onlar kendi lisanlarında ülkelerine “Bhārat” diyorlar. Bundan da baharatın anavatanının Hindistan olduğunu anlıyoruz. Hinduların kendi kutsal metinlerinde “Sanskritçe” bir isim olan “Bhārat” bir zamanların en kıymetli ticaret mallarından biri olarak sayılıyordu. Bugün Dünyada en çok baharatı tüketen ülke de Hindistan’dır.

Yazının Devamı

Bitkilerde Komşuluk

Yazılarımı takip edenler bilirler daha önceki yazılarımda ağaçların toprak altındaki mantar ağı (mikorizal ağ) aracılığıyla birbirleriyle haberleştiklerini ve kaynakları paylaştıkların hatta savaştıklarını yazmıştım. Gelin şimdi de bitkiler aleminde komşuluk ilişkilerine bir göz atalım.

Ağaçlar, uzaktan bakınca yaşamlarını tek başlarına devam ettiren canlılar gibi görünse de araştırmalar bunun tersini söylüyor. Araştırmacılara göre bazı bitkilerin birbiriyle iyi geçinirlerken bazıları da doğuştan geçimsizdirler. Mesela bazı bitkiler kendilerine komşu olan diğer bitkileri hasta etmekte hatta ölümlerine sebep olmaktadır. Bazı bitkilere ise hiç zarar vermedikleri gibi onların büyümelerine ve bol mahsul vermelerine yardımcı olurlar. Bitkiler arasında bunun birçok örneklerini görmek mümkün. Bu konuda en meşhur örnek ceviz ağacıdır. Ceviz ağacının altına domates ve yonca ekildiğinde bunların kısa zamanda öldükleri görülür. Halbuki cevizin dibinde çayır ve üçgül otları çok iyi gelişebilmektedir. Bu durum bizlere atalarımızın “Ev alma komşu al” sözünü hatırlatıyor değil mi?

Yazının Devamı

Soğuk Havanın 'İlacı' Şifalı Bitki Çayları

Sonbahar aylarına girdiğimiz şu günlerde hava sıcaklıkları oldukça değişkenlik gösteriyor. Haliyle bu havalarda insanlar yeni sıcaklık seviyelerine alışmaya çalışırken, hastalıklara da açık hale gelebiliyor. Sonbahar, bağışıklık sistemi hastalıklarına en açık durumda olduğumuz bir mevsimdir. Bu nedenle mevsim geçişleri içinde vücudun alıştığı düzen değiştiği için bağışıklık sisteminin bu değişime uyarlanması gerekir. Vücudun ihtiyacı olan vitamin ve besinleri doğal yollarla alarak hastalık kapımızı çalmadan vücut direncimizi güçlendirilmenin yolu mümkün.

Mevsim geçişleri içinde özellikle belli ürünler daha düzenli olarak tüketilmelidir. Bu sayede vücut, mevsimler arası geçişlere daha hazır olacaktır. İşte bu doğal bitkilerden bazıları:

Yazının Devamı

Uğur Böcekleri Uğurlu Mu?

Günlük hayatımızda sıklıkla karşılaştığımız, çocukluk çağlarımızda ellerimizin arasında gezdirdiğimiz, şarkılar ve türküler söylediğimiz uğur böcekleri nasıl canlılardır? Özellikleri nelerdir? Uğur böcekleri neden uğurludur?

Çocukluk yaşlarımızda sokakta oynarken ya da evimizin bahçesinde otururken sürekli karşılaştığımız böceklerdendir onlar. O yaşlarda birçok böcekten korkmamıza ve tiksinmemize rağmen uğur böceklerinden asla korkmazdık. Uğur böceklerini hep sevdik, iyi davrandık onlara. Parmaklarımızın arasında gezdirdik, incinmesin diye çok sevecen yaklaştık, tekerlemeler mırıldandık:

Uç uç böceğim

Yazının Devamı

Evimizdeki Hayvan Dostlarımıza Zararlı Olabilen İç Mekân Bitkileri

Normalde dışarda yaşayan kedi ve köpekler genelde ot yeme ihtiyaçlarını gezerken park ve bahçelerdeki doğal bitkilerden giderebilir. Yani kısmen de olsa ot yemek bu hayvanların yaratılıştan gelen doğal ihtiyaçları arasında diyebiliriz. Fakat ev ortamında yaşayan kedi ve köpekler pek dışarı çıkmaz bu nedenle de zaman zaman evde bulabildikleri bitkileri yiyebilirler.

Yaşam alanlarını daha çekici hale getiren, ortama renk katan ve ortamdaki zararlı maddeleri absorbe etme gibi ekolojik özelliklere sahip olan iç mekân bitkileri, bazen insanlar ve evcil hayvanlar üzerinde toksik etkilere de yol açabilirler.

Bursa’da gerçekleştirilen bir çalışmada, iç mekân bitkisi olarak değerlendirilen türlerin toksik özellikleri incelenmiştir. Bu çalışma sonuçlarına göre en fazla satışı gerçekleştirilen iç mekân bitkilerinin %70’inin kedi ve köpek gibi evcil hayvanlar üzerinde toksik etkiye sahip oldukları belirlenmiştir. Bu türler içerisinde; Flamingo çiçeği, Ağlayan çiçek olarak da bilinen Difenbahya türleri, Ejderha bitkisi olarak bilinen türler, Barış çiçeği ve Yuka ya da diğer adıyla avize çiçeği evcil hayvanlar için toksik özelliği ile ön planda oldukları görülmüştür. Bunların dışında evlerimizde süs amaçlı sıkça yetiştirdiğimiz; Atatürk Çiçeği, Noel kaktüsü, Siklamen, Fil Kulağı, Tıbbi sarı sabır (Aloe vera), Deve Tabanı, Paşa Kılıcı, Salon Sarmaşığı gibi süs bitkilerinin kök, gövde ya da yaprakları evcil hayvanlar tarafından çiğnedikleri ve yuttukları durumlarda da zehirlenme olgularına rastlanılmaktadır.

Yazının Devamı

Çevre Ahlakı

Çevre kavramı ve çevre sorunları, renk dil ve din ayırımı gözetilmeksizin günümüz insanlığının en önemli sorunlarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Artık hiçbir devlet, toplum ve hiçbir kuruluş kendisini çevre sorunlarının dışında tutabilme şansına ve yetkisine sahip değildir.

Çevre sorunlarının sadece protestolarla, teknolojik önlemler ve hukuki düzenlemelerle önlenemeyeceği bir gerçektir. Bu noktada artık bireysel davranışların önemi ön plana çıkmış ve sorunun ahlaki boyutu gündeme gelmiştir. Yaşadığı çevrede yalnız olmayan insan, kendisiyle beraber bulunan insanların ve diğer canlıların hukukuna riayet etmeli ve bunun gereklerini yerine getirmelidir.

Çevre ahlakı, dünya çapında ortaya çıkan büyük çevre sorunlarının çözüm ümidi olarak görülmektedir diyen Prof. Dr. İbrahim Özdemir çevre ahlakını; “çevre- ahlak ilişkisi bağlamında ele alınan yeni bir disiplin olup ahlak felsefesinin alt dalıdır” şeklinde tanımlamaktadır. Çevre ahlakı, felsefi bir disiplin olarak son zamanlarda düşünce hayatında yerini almıştır.

Yazının Devamı

Dünya Habitat Günü Balıkesir'de Kutlanacak

“Şehirlerimizi çevre dostu bir bilinçle yönetmeli ve tasarlamalıyız.”

Dünya Habitat Günü, 1985 yılında Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği tarafından alınan kararla her yılın ekim ayının ilk pazartesi günü kentlerin ve kasabaların durumunu göz önüne almak için kutlanılmaktadır.

Dünya Habitat Günü’nün hedefi tüm insanların en temel hakkı olan barınma konusunda çalışmalar yapmak ve tüm yerleşimlerde bu hakkı elde etme konusunda yaşanan eksiklikleri gidermektir. Bu hedeflerle birlikte Dünya Habitat Günü insanlara yaşadıkları kentin geleceğini belirleyebilecekleri güce sahip olduklarını hatırlatmayı sağlar.

Yazının Devamı

Genç Araştırmacılara Balıkesir Tanıtım Günleri

Tübitak-BİDEB 2237A tarafından desteklenen ve yürütücülüğünü Prof. Dr. Fatih Satıl‘ın yaptığı “Coğrafya Eğitiminde Yeni Yaklaşımlar ve Alan Yazına Katkılar” projesi tamamlandı.

Türkiye’nin farklı bölgelerinden seçilen ve lisansüstü eğitim gören 20 coğrafya öğretmeni ve araştırmacı proje sürecince teorik ve uygulamalı dersler aldılar.

Projede sosyal etkinlikleri de unutulmadı. Etkinliğin ikinci günü de eğitime katılan öğretmenlere yönelik bir Balıkesir Tanıtım gezisi düzenlendi. Şehir turuna Çamlık Tepesinden başlandı. Önce şehrin coğrafik yapısını ve şehrin planını bu tepeden gözlemleyen katılımcılar daha sonra Balıkesir Millet Kütüphanesini de ziyaret ettiler.

Yazının Devamı

Coğrafya Eğitiminde Yeni Yaklaşımlar

Eğitim Bilimleri dinamik bir alandır. Bu nedenle her an yenilik ve değişimin yaşandığı bu alanda çalışan kişilerin iyi bir bilim okuryazarı olmaları; yenilik ve değişimleri takip etmekle birlikte bu yenilik ve değişimlerin olumlu ve olumsuz yönlerinin belirlemesi de önem taşımaktadır.

Bazen yeni ortaya çıkan bir teknolojinin eğitime entegresi, bazen yurt dışında uygulanan bir yöntemin ülkemizde uygulanma gerekliliği, bazen değişen sosyal yapının eğitim ile ilişkisi alana dinamizm katmaktadır. Bu durum, alanda çalışanların sürekli olarak bilimsel yayın okumalarını ve kişisel araştırmalarını nitelikli olarak ortaya koymalarını gerektirir.

TÜBİTAK bu noktada öğretmen ve araştırmacılara kendilerini geliştirecekleri birçok destek sağlamaktadır. Bu desteklerden biri olan BİDEB 2237 A projeleri; ön lisans, lisans ve lisansüstü öğrenciler ile araştırmacıları alanlarında çalışma yapmaya teşvik etmekte, çalışmalarını yönlendirmekte ve bilimsel gelişmelerine katkıda bulunmak amacıyla düzenlenecek olan bilimsel eğitim etkinliklerine destek vermektedir. İşte bu amaçlarla Tübitak’a sunmuş olduğumuz, “Coğrafya Eğitiminde Yeni Yaklaşımlar ve Alan Yazına Katkılar” projemiz de BİDEB tarafından desteklenmeğe değer bulunmuştur.

Yazının Devamı

Deve Dikeni ve Hırs

Deve dikenleri yol kenarlarında ve ekili olmayan tarlalarda sıkça çıkar karşımıza. Çok zorlu koşullarda yaşayabilen deve dikenleri aşırı sıcaklara karşı da yeşil kalabiliyor. Onun yeşil kalmasını sağlayan özelliği, amansız dikenlerle donatılmış olması. Bu bitkilere aşırı sıcaklarda artan terlemeyle su kaybı azaltabilmelerini sağlayacak şekilde yaprakları sert ve dikenli yaratılmıştır. Ayrıca onlara takılan bu sert ve batıcı dikenleri sayesinde kurtlara, böceklere, kuşlara ve diğer büyük hayvanlara karşı da korunmuş olurlar.

Yüzlerce yıldır insanlığın bin bir derdine deva olan bu bitkinin Anadolu’da deve dikeni, deve kengeli, meryemana dikeni, sütlü kengel, akkız, şevketül meryem, mübarek dikeni gibi birçok çeşitleri bulunur.

Yazının Devamı

Suçun Aydınlatılmasında Kullanılan Sessiz Tanıklar: BÖCEKLER

Olay yerine özenle çekilen o sarı şeridin arkasını merak etmeyen yoktur. Acaba olay yerinde hangi kanıtlar aranıyor ve nasıl aranıyor? İşte bu yazımızda hiç tahmin edemeyeceğiniz biyolojik bir kanıttan bahsedeceğiz. Konu özellikle ölümlü vakalar olduğunda, hemen her zaman her yerde bulunan ve kendilerini dikkate alanlara asla yalan söylemeyen ve olayın gizeminin çözülmesine yardımcı olacak bir kanıt bulunmaktadır: Böcekler…

Kazalarda, cinayetlerde ve fâili meçhul ölümlerde olay yerindeki kanıtlar kadar ölüm yeri ve zamanının bilinmesi de adlî yargılama açısından oldukça önemlidir.

Böcekler gibi eklembacaklıların kriminal araştırmalarda kullanılmasının en temel nedeni, cesedi en kısa sürede tespit edip bulan canlı türlerinden olmaları ve çürümenin her evresinde var olmaları ve bazı böcek türlerin belli ortamlara ve yaşam alanlarına spesifik olmasıdır

Yazının Devamı

Ayçiçekleri Neden Güneş’i İzler?

Sürekli yüzü Güneş’e dönük olan ayçiçeklerine bu ismi kim neden vermiştir hiç düşündünüz mü?

Bilimsel adı “Helianthus annuus” olan bu bitkiye birçok yerde “Güne Bakan”, “Gündöndü” ve “Günçiçeği” gibi isimler verilmiştir. Helianthus eski Yunancadan gelen bir isimdir; “helios” yani güneş, “anthos” ise çiçek anlamına gelir.

Dünya’nın birçok dillerinde de bu çiçeğin ismi hep Güneş’le bağdaştırılmış. İngilizce‘de Güneş çiçeği manasına gelen “sunflower” , Fransizca‘da Güneş’e dönen manasında “tourne-sol” isimleri verilmişken bizim dilimizde ne gariptir ki “Ayçiçeği” denilmiş. Güneş daha batarken morali bozulup başını önüne eğen bu bitki, Güneş iyiden iyiye kaybolunca Ay’ın yüzüne bakmazken isminin ayçiçeği olmasının ne gibi mantığı olabilir ki?

Yazının Devamı

Dışı Yakıcı İçi Şifalı Bir Ot: Isırgan Otu

Isırgan otu yıllardır çeşitli hastalıkların tedavisi için kullanılan şifalı bir bitkidir. Isırgan otunun yapraklarında ve gövdesinde içi boş tüp şeklinde ince tüyler vardır. Sivri uçlu tüylerin yüzeyi birçok hikmet ve fayda için yüce Yaratıcımız tarafından camsı yapıda tasarlanmıştır. Hafifçe dokunulduğunda bile kırılırlar ve içlerindeki kimyasal maddeler deriye geçer. Bu kimyasallar, formik asit ve histamin gibi yakıcı maddelerdir, değdiği yerde kaşıntı ve kızarıklığa neden olurlar. Bu özelliği ile bitki düşmanlarına karşı koruma sağlanmış olur.

Tabi bu yakıcı etkinin altında ısırgan bitkisine bir de şifalı etkiler yüklenmiştir. Isırgan tüylerinde bulunan kimyasallardan formik asit ciltte tahrişe neden olsa da içeriğindeki diğer kimyasallar oldukça şifalı özelliktedir. Histamin, asetilkolin ve serotonin gibi maddeler nörotransmiter özelliktedir yani sinir hücreleri arasında iletişimi sağlamakla vazifeli maddelerdir. Örneğin bağışıklık sisteminin bir parçası olarak görev yapan histamin, beyaz kan hücrelerinin ve bazı proteinlerin iltihaplı bölgeye geçişini hızlandırır ve yangıya sebep olur. Her ne kadar ısırgan yapraklarına dokunmak acı verici olsa da ısırgan otu yüzyıllardır insanlar tarafından kaslardaki ve eklemlerdeki ağrıların, egzama, eklem iltihabı gibi hastalıkların tedavisi için kullanılmış şifalı bir ottur. Bu amaçla ısırgan otu 5 dakika kadar suda kaynatıldıktan sonra biraz bekleyip ılık şekilde eklem ve romatizma ağrısı olan yere masaj yapılarak uygulanır.

Yazının Devamı

Ağaçlar Şehir Sıcaklığını Nasıl Etkiler?

Eyyam-ı buhur denilen yazın en sıcak şu günlerinde serinlemek için bir ağaç gölgesine hasretiz. Peki hiç düşündünüz mü neden ağaç gölgeleri diğer yapay gölgelere göre daha serin? Sorumuza cevap vermeden önce bitkilerin iklim üzerindeki etkilerinden bahsetmekte yarar var.

Yeni yapılan bir araştırmaya göre; bitkiler olmasaydı dünyamız, özellikle de bazı tropikal bölgeler, daha kurak ve sıcak olacaktı. Bilindiği gibi, bitkilerdeki terleme olayı, atmosferdeki su buharı dengesi açısından büyük bir önem taşır. Bitkiler sürekli olarak kökleriyle topraktan aldıkları suyu terleme yoluyla yapraklarından atmosfere vererek adeta suyu topraktan havaya ileten su pompaları gibi işlev görürler. Öyle ki orta büyüklükte bir ağaç günde yaklaşık 500 lt, bir hektar orman 30 ton suyu terleme yolu ile atmosfere vermektedir.

Peki Bitkiler Terlemezse Ne Olur? Chicago Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, çiçekli bitkilerin olmadığı bir dünyayı canlandırabilmek amacıyla bir iklim modeli geliştirdiler. Bu modellemede, bitkilerin terleme miktarını yaklaşık olarak %75 oranında düşürecek şekilde değişiklikler yaptılar. Bu değişiklik yeryüzünde adeta bir kaosa neden oldu ve tüm dengeleri alt üst etti. Kimi yerler daha kurak, kimi yerler daha yağışlı hale geldi. Örneğin Kuzey Amerika’daki yağış oranında %30-50 oranında düşerken Güney Amerika’nın tropik bölgelerinde yağışlar 300 mm kadar azaldı. Bu araştırmalar gösteriyor ki eğer bitkiler olmasaydı, yerküremizdeki bu hassas denge büyük ölçüde değişikliğe uğrayacaktı. İklim üzerinde; kavurucu sıcaklar, şiddetli fırtınalar, düzensiz yağışlar gibi anormal değişiklikler meydana gelecekti. Ormanların yok edildiği şu günlerde ülkemizde ve Dünya’da görülen anormal hava değişimleri bunun en büyük delilidir.

Yazının Devamı

İştah Açıcı Otlar

İştahsızlık pek çok sebebe bağlı olarak ortaya çıkan bir durumdur. Bundan dolayı öncelikle iştahsızlığın nedeni iyi bir şekilde araştırılması gerekmektedir. İştahsızlığın altında ciddi bir hastalık da yatabilir. Bundan dolayı iştahsızlık şikâyeti yaşayan kişiler öncelikle bir hekime başvurması son derecede önem teşkil etmektedir.

İştahsızlığının altında bir sağlık sorunu yatmıyorsa tabiat eczanesinde iştah açıcı doğal çözümler önerilebilir. İştahsızlığa karşı olarak öncelikle doğal besinler tüketmeye çalışmalıyız.

Baharatlardan kırmızı acı pul biber, kara biber, tarçın yemeklerin içerisine ve yerken yemeklerin üzerine dökülerek tüketildiğinde iştah açıcı olacaktır. Özellikle acı biber, hem metabolizmayı hızlandırıcı hem de iştah açıcı özelliğe sahiptir.

Yazının Devamı

Çiçeklerin İnsanların Üzerindeki Etkileri

Bazen hayat zorlaşır ve kendimizi daha iyi hissedebilmek için pozitif şeylere ihtiyaç duyarız. İşte bu noktada çiçekler işe yarayabilir. Bazı çiçekler ruh halimiz üzerinde olumlu bir etkiye sahiptir, stresimizi azaltabilir ve iç huzur bulmamıza yardımcı olabilir.

Çiçeklerin insanlar üzerindeki olumlu etkileri bilimsel çalışmalar da kanıtlanmıştır. Yapılan araştırmalarda, insanlar bir kimseden çiçek aldıklarında kendilerinde mutluluk duygusunun harekete geçtiği görülmüştür. Çiçeklerle içli dışlı olan insanlar, diğer insanlara göre daha az heyecanlı ya da az depresif ruh halindedirler. Tüm çiçekler ruh halimizi güçlendirip, bize mutluluk verse de bazılarının diğerlerine göre sağlığımız üzerinde daha büyük etkisi var gibi görünüyor.

Çiçekler, sadece kendimizi kötü hissettiğimiz zamanlarda bize iyi hissettirmek ile kalmaz, bazen huzurlu bir gece uykusu ile uyumamıza yardımcı da olur. Mesela lavanta çiçekleri gibi.

Yazının Devamı

Tabiat Eczanesinden İltihap Kurutucu Bitkiler

İltihaplanma olarak bilinen inflamasyon, herkeste meydana gelen ve yaratılıştan vücudumuza yerleştirilmiş olan bağışıklık sisteminin vücudu çeşitli hastalık ya da yaralanmalara karşı korumak amacıyla gösterdiği bir reaksiyondur. Vücuttaki birçok iyileşme sürecinin temelinde inflamasyon oluşması vardır. Ancak çeşitli nedenlerle bu iltihap süreci uzarsa ve kronikleşirse doku ve organlar olumsuz etkilenir. Bu da vücudumuzda önemli sağlık problemlerine yol açabilir. Kötü beslenme alışkanlıkları da iltihaba yol açabilir veya mevcut iltihabı daha kötüleştirebilir. Trans-doymuş yağ ve (veya) yüksek fruktozlu mısır şurubu içeren her türlü işlenmiş ve paketlenmiş hazır gıdalar, kızartmalar, tam yağlı mandıra ürünleri, beyaz ekmek, pirinç, makarna gibi rafine karbonhidratların vücutta iltihaba neden olabilen zararlı besinler olduğunu da unutmamak gerekir. Öte yandan antioksidan yüklü besinler tüketerek ya da zencefil ve zerdeçal gibi şifalı bitkileri kullanarak iltihabı kısmen kontrol altında tutabiliriz.

Zencefil: Bu şifalı bitki yüzlerce yıldır hazımsızlık, kabızlık, kolik ve diğer mide-bağırsak sorunlarının yanı sıra romatoid artrit ağrısını tedavide kullanılmaktadır. Kolayca uygulayabileceğiniz bir kürle iltihapları vücudunuzdan uzak tutabilirsiniz. Bunun için 1,5 bardak suyu kaynatıp içine bir parça (yaklaşık 4 gr.) kök zencefili atın ve 5 dakika daha kaynatın. Ilıyınca süzüp kahvaltıdan 15 dakika önce aç karnına için. Bu kürü 21 gün kullanıp daha sonra ara vermelisiniz.

Yazının Devamı