Prof. Dr. Nilay Şahin

Prof. Dr. Nilay Şahin

DENGELİ OL; YOKSA DÜŞERSİN

Denge vücudumuz için çok önemli olan, ancak kaybedince önemi anlaşılan destekleyicilerindendir. Peki bu destek bozulursa ne olur derseniz denge bozukluğu olur ve biz pek çok işimizi yaparken zorlanmaya başlarız. Çünkü denge bozukluğu siz yatarken veya dururken hiç fark etmez başınızın dönmesi, düşecek gibi olmanız veya kendinizi boşlukta hissetmenize neden olur. Ama niye olur bu, dengemiz niye şaşar diye sorduğumuz da cevabı çok geniştir. Denge bozuklukları genellikle kullanılan bazı ilaçlara, iç kulakta yaşanan bazı problemlere veya nörolojik sorunlara bağlı olarak meydana gelebilir. Bu sorunlar içinde en büyük yeri nörolojik hastalıklar almaktadır. Peki ne gibi nörolojik sorunlar derseniz işte cevabı.

İlk sıralarda maalesef son yıllarda artış gösteren iki nörolojik hastalığı sıralayabiliriz; Parkinson hastalığı ve multipl skleroz (MS). Yine geçirilen bir felç atağı önemli bir denge problemidir. Beyin tümörleri bazen ilk olarak denge sorunları ile karşımıza çıkabilir. Başınızı hafif bir yere çarptıktan sonra eğer bir denge sorunu yaşamaya başladıysanız mutlaka bir doktora başvurun.

Denge sorunlarında kulak problemlerini es geçemeyiz. Orta kulakta yaşadığınız basit bir infeksiyon ciddi denge sorunlarına yol açabilir.

Yazının Devamı

ELLERİN Mİ TİTREDİ?

Ellerde görülen titreme sorunları son yıllarda gittikçe arttı. Peki niye ellerimiz titrer, bu önemli bir sorun mudur? Cevabım evet bazen önemli olabilir. O nedenle ellerde titremesi olan her hasta mutlaka bir doktora başvurmalıdır. Halk arasında en çok el titremeleri için söylenen ve bilenen hastalık Parkinson olsa da aslında neden bu değildir. En sık el titreme nedeni esansiyel tremor dediğimiz aileden geçişli basit el titremeleridir. Bu titremeler genelde iki elde de olup özellikle yemek yerken, su içerken, yazı yazarken kişiyi rahatsız eder. Bir diğer neden evet Parkinson hastalığıdır ki bu durumda titreme genelde tek elde başlamaktadır ve istirahat halindeyken daha ön plana çıkmaktadır.

Bunlar dışında tiroid hastalıkları da sık görülen diğer nedenlerden biridir. O nedenle mutlaka tiroid testlerinin el titremesi problemlerinde değerlendirilmesi şarttır. Aşırı tüketilen kahve yine ellerde titreme nedenidir. Kan şekerinin düşmesi bazen sadece ellerde titreme ile kendini gösterip sonradan başka şikayetlerin de eklenmesi ile kendini gösterebilir. Bazı kullandığımız ilaçlar da bizde titremeye neden olabilir. Özellikle çoklu ilaç kullanımınız varsa mutlaka bunları hekiminize göstermelisiniz.

Ellerde titreme yapan daha pek çok neden sayabiliriz ki bunların çoğu nörolojik hastalıklar nedeniyle görülen durumlardır. Bu nedenle el titremelerinde mutlaka bir nörolog sizi değerlendirilmelidir. Hepinize ellerinizin titremeyeceği sağlıklı günler dilerim.

Yazının Devamı

BAZI MİKROPLAR İYİDİR, HAYATA HAYAT KATARLAR: MİKROBİYOTA

Bu da ne böyle mikrop mikroptur dediğinizi duyar gibiyim. Ama artık son yıllarda öyle değil. Normalde bağırsaklarımızda doğuştan olan ve yaklaşık 2kg ağırlığı bulunan bakterilerin oluşturduğu bir floramız vardır. Mikrobiyota olarak adlandırılan bu bakteri topluluğu artık ikinci beyin olarak anılmaktadır. Peki bu bakterilerin görevi nedir derseniz işte cevabı. Vücutta doğal olarak bulunan bağırsak bakterileri bizi zararlı bazı diğer bakterilerden korur. Ayrıca vücut için önemli olan B ve K vitaminlerinin üretimini sağlar. Yediğimiz besinlerin sindirimine de yardımcı olur. Eğer mikrobiyota sistemi bozulursa yani bu bakteri topluluğu zarar görürse kilo almaya eğilim, depresyon, stres gibi bir takım ruhsal bozukluklar, karında şişlik, gaz, karın ağrısı gibi sorunlar yaşarız.

Ama vücuda bu kadar çok faydası olan mikrobiyotayı maalesef bizler bozabiliyoruz. Nasıl mı? En başta gereksiz antibiyotik alarak. Eğer antibiyotik almak zorundaysak da tedavi bitimi vücudu mutlaka sizinle daha önce bir köşemde de paylaştığım probiyotik denen maddelerle desteklemeliyiz. Bunun dışında egzersiz ve benim sizlere pek çok durumda önerdiğim yürüyüş mikroibiyotanın devamı ve korunması için çok önemlidir. Lifli gıdalar ve balık tüketimi özellikle tercih edilmeli. Bir de kışa girdiğimiz şu günlerde turşu çok iyi bir mikrobiyota destekçisidir.

Demek ki hayatta mikroplarda gerekli. Her şeyin bir nedeni var, hayata dair bir yeri var…

Yazının Devamı

BEN HİÇ BİR ŞEYİ UNUTMAM!

Bazı kişiler hafızasına çok güvenir, bazıları ise her şeyi unuttuğunu söyler. Siz de hangisi var? Eğer unutkanlık var diyorsanız ilk iş olarak bir nörologla görüşmenizi tavsiye ederim. Yok hafızam fena değil ama bunu korumak hatta daha iyi bir hafızaya sahip olmak isterim derseniz size birkaç önerim olacak.

İlk olarak iyi ve yeterli bir uyku. En az günde 7-8 saat uyumanız, ama kaliteli uyumanız çok önemli. Böylece dinç bir beyin elde edecek ve daha kuvvetli bir belleğe sahip olacaksınız. Tabii ki ikinci sırada olmazsa olmaz egzersiz yapmak; egzersiz beyin kan akımını arttırır, çalışan kaslarla birlikte beyne uyarı vererek onu dinç tutar. Size elbette egzersiz olarak da yine yürüyüş diyeceğim. Hepimizin önemli sorunlarından biri çok işi aynı anda yapmaya çalışmak; bu aslında beyine göre değil. Beyin aynı çok şey yapmayı sevmez. İşleri sıraya koymak onu daha az yorar ve yaşlandırır. Günümüzün belası stres ve depresyon hafızanın en büyük düşmanlarıdır. Çünkü bu iki durum beyin hücrelerini tahrip ederek hafızayı bozar. Oysa ki gülmek hem beyinde ki pek çok bölgeyi canlandırır ve sizi stresten korur. Sevdiğiniz kişilerle daha çok birlikte olmak güçlü bir bellek için de önemlidir. Bir diğer önemli şeyde zihinsel olarak lütfen aktif kalın; maalesef bizim toplumumuzda yaşlandıkça kişiler kenara çekilir, hayattan uzaklaşır ve en önemlisi de hiçbir şey okumaz, yazmaz. Lütfen sürekli bişeyler okuyun, gazete, kitap ne olursa veya bulmaca, sudoku gibi şeyler çözün. Bunlar hem keyifli hem de zihinsel aktivite faaliyetleridir. Elbette yiyecekleri de burada unutmamak gerek; B ve C vitamini içeren besinler, fındık, yeşil sebzeler, yaban mersini, avakado, domates bunlardan bazıları.

Aslında size daha çok önerim var iyi bir hafıza için ancak bunları da başka bir köşe yazımda sizlerle paylaşacağım. Hep iyi anıların yer aldığı güçlü bir hafızanız olması dileklerimle.

Yazının Devamı

SENİ YERİM!

Tabii benim kimseyi yemek istediğim falan yok. Ama bazı besinlere biz kahvaltıda bunu demeliyiz; seni yerim, seni yemeliyim! Hepiniz biliyorsunuz ki kahvaltı günün en önemli öğünüdür. Çok sağlıksız bir kahvaltı yapmak yerine hiç yapmayın daha iyi diyebilirim. Peki sağlıklı bir kahvaltı için ne yapmalıyım? Kahvaltıda bazı besinler olmazsa olmazdır. Hangi besinler derseniz işte cevabı.

Elbette ilk sırada yumurta yer alır. Yumurta hem bizi düşük kalorisi ile tok tutması hem de çok sağlıklı bir besin olması ile kahvaltının baş tacı bir besindir. Yumurta çok iyi bir antioksidan olup gözde katarakt gelişimini önlemekte, karaciğer ve beynin daha sağlıklı olmasını sağlamaktadır. Şunu da belirtmek isterim ki yumurtanın kolesterol seviyesini arttırdığı gibi var olan bir kanı var ancak bu doğru değildir.

Yoğurt size kahvaltıda önerebileceğim diğer bir tok tutucu ve sağlıklı besindir. Yoğurt vücuda verdiği doygunluk hissi yanında iyi bir metabolizma hızlandırıcıdır. Bir de özellikle bayanlarda meme kanserini azaltması ile kahvaltıların vazgeçilmezi olmalıdır.

Yazının Devamı

KEMİKLERİM ERİDİ; NE YAPMALIYIM?

Geçen hafta sizlerle kemik erimesi nedenleri ve bize verdiği zararları paylaşmıştım. Bu haftada kemik erimesi olan birinde ne yapalım onu paylaşacağım. İlk olarak şunun altını çizmek isterim ki kemik erimesinin hem tanısı hem de tedavisi için sadece kemik ölçümü testi yeterli değildi. Mutlaka bazı kan değerleri ve idrar testi de gereklidir. Bunları yaptırdıktan sonra eğer kemik erimesi varsa tedaviye önce altta yatan bir neden varsa onu tamir ederek başlamalı. Örneğin tiroid hastalığı, kalsiyum ve D vitamini azlığı gibi. Ardından da kemik erimesi için gerekli olan haftalık, aylık, yıllık olarak ağızdan veya iğne şeklinde alınan farklı ilaçları tedaviye eklemek uygun olacaktır. Ama burada önemli bir nokta var ki o da bu ilaçların kan kalsiyumunu düşürdüğüdür. O nedenle mutlaka bu ilaçların yanında kalsiyum ve D vitamini takviyesi yapmak gerekmektedir. Tek başına kalsiyum almak biraz sıkıntı yaratabilir. Kişilerde kalp hastalığı, damar daralması gibi durumlar görülebilir. Bu nedenle lütfen kalsiyum alımlarınızı hekim önerisi olmadan yapmayın, aksi taktirde ciddi bir kalp sorunu ile karşı karşıya kalabilirsiniz.

Elbette kemik erimesi sadece ilaçlarla tedavi edilmez. Beslenmemiz de çok önemlidir. Mutlaka her gün yoğurt, peynir, süt, bol yeşillik tüketmeye özen göstermelisiniz. Ayrıca aşırı tuz, kahve, alkol ve protein tüketiminden de kaçınmalısınız.

Olmazsa olmaz bir tedavi basamağı da egzersizlerdir. Egzersizler sizin kamburunuzun çıkmasını engelleyip, ağrılarınızı azaltacak ve kemiklerinizi güçlendirecektir.

Yazının Devamı

KEMİK ERİMESİ GERÇEKTEN NEDİR?

Biliyor musunuz 20 ekim osteoporoz günüydü; yani kemik erimesi günü! Bu nedenle ben de sizlere biraz kemik erimesi hakkında bilgi vermek istedim. İlk olarak kemik erimesi nedir onunla başlayalım. Kemiğin en yaygın hastalığı olan bu durum kemiğin kütlesinde ve kalitesinde azalma olması sonucu kemik kırılganlığının artması halidir. Peki ne oluyor da kemiğimizin kalitesi bozuluyor derseniz işte özetle cevabı. Kemik doku 35 yaşına kadar gelişmeye ve sağlamlaşmaya devam ediyor. Daha sonra ise kadınlarda menapoz erkeklerde de özellikle 50 yaş sonrası bazı hormonların azalması nedeniyle zayıflamaya başlıyor. İşte bu zayıflama herkeste farklı oluyor.

Kemiklerimiz bazı insanlarda çok hızlı bazılarında neredeyse hiç diyebileceğimiz kadar zayıflıyor. Bunun nedenleri ise; genetik gücünüz, ailenizde kemik erimesi varlığı, tiroid ve şeker hastalığı, hormon bozuklukları, kötü beslenme, mide veya barsak ameliyatı olması, kortizol gibi bazı ilaçlar, çölyak veya kolit hastalıkları, iltahaplı romatizmalar, karaciğer ve böbrek hastalıkları sayılabilir. Bu saydığımız hastalıklar siz de varsa mutlaka kemik erimesi taraması yaptırmalısınız. Tabii ki kemik erimesi taramasını menapoza giren her kadın da yaptırmalıdır.

Kemik erimesi bana ne yapar peki? Kemik erimesinin en önemli sıkıntısı kırık yapmasıdır. Kırıklar çoğunlukla bel ve sırt kemiklerinde, kendiliğinden yani bir düşme, çarpma olmadan olmaktadır. Sonrasında da ağrıyla hekimle başvurup tanı koyulmaktadır. Tabii bu kırıklar kişilerin zamanla boyunun kısalmasına da yol açmaktadır. Bu durum ise uzun dönemde yaygın ağrı, uyku bozukluğu, kabızlık gibi başka sorunlarında beraberinde getirmektedir.

Yazının Devamı

UYKUN MU KAÇTI?

Uyku problemi çeken var mı yada uyku problemi çekmeyen var mı diye soruyu düzelterek size sorasam! Sanırım çoğunuz evet var diyecektir. Çünkü son yıllarda o kadar çok hastam uykusuzluktan şikayet ediyor ki bu durum beni bu hafta sizlerle uykusuzluğun üstesinden nasıl gelebiliriz yazısını yazmaya teşvik etti. Evet bu yazımda sizlerle uykusuzluk problemi ile nasıl başa çıkabiliriz onu paylaşacağım ama önce şunu belirtmeliyim ki önerilerim daha çok altta bir hastalık yatmayan ancak uyku problemi çekenlere yöneliktir.

Uykusuzluk çekenlere ve derin güzel bir uyku isteyenlere ilk önerim annelerimizin bize küçükken yaptığı gibi ılık süt ve bal karışımını denemeniz. Bu iki madde beyindeki bazı hormonları aktive ederek bizim güzel bir uyku çekmemizi sağlayacaktır. Eğer uykusuzluğun özellikle stres veya depresyona bağlı ise bilişsel davranışsal tedavi dediğimiz bir yöntemle stresli düşüncelerden uzaklaşmayı öğrenme tekniklerini içeren tedaviyi almak iyi olacaktır. Bunu kim yapıyor derseniz bu konuda deneyimli bir psikiyatrist uygun olabilir. Ama psikiyatriste gitme imkanınız yoksa uyku günlüğü tutun, kaç saat uyuduğunuz, kaç saat uyanık olduğunuz, hangi saatlerde bunları yaptığınız gibi. Bir de gündüz kesinlikle küçük kestirmeler yapmayın ve her zaman aynı saate yatın ve kalkın.

Önemli desteklerden biri de uyuduğunuz ortamı düzeltin. Sakin, rahat bir ortam hazırlayın. Örneğin dijital saat, cep telefonu, bilgisayar gibi elektronik eşyaları odanızdan çıkarın, odanızı aşırı sıcak yapmayın. Yatma saatinize yakın dönemlerde cep telefonu, bilgisayar gibi cihazlarla iş yapmayın. Tam aksine yatışa yakın yoga, meditasyon veya kitap, dergi gibi şeyler okuyun. Hatta size tai-chi egzersizlerini de çok tavsiye ederim. Lütfen hap alarak yatmaya çalışmak yerine önceliğinizi yatmadan önce yapılabilecek rahatlatıcı egzersizler, kitap okuma, her gün ayı saate yatma, dinlendirici bir müzik dinleme gibi beyniniz dinlendirici aktiviteler yapın.

Yazının Devamı

KULAKLARIM ARTIK ÇINLAMASIN!

Geçen hafta sizlerle kulak çınlamasının ne olduğunu ve semptomlarını paylaşmıştım. Bugün de sizlerle bu sıkıntılı durumun tedavisi var mı onu paylaşacağım. Tedavide ilk şart nedenin bilinmesi ve ona göre tedavi yapılmasıdır. Örneğin bu neden bir kulak kiri ise bunun temizlenmesi sorunu derhal çözecektir. Eğer sorun bir damar patolojisine bağlı ise ilaç, cerrahi veya soruna yönelik başka bir tedavi ile genellikle sorun ortadan kaldırılabilir. Kulak çınlamasının önemli nedenlerinden bir olan ilaçlar da dikkatli olarak değerlendirilip düzenlenirse hastalar rahatlayabilir.

Özellikle kulak çınlaması nedeni ile yatmakta zorluk çeken bir kişiye verilecek bir yağmur veya deniz sesi çıkaran cihaz, gece yatak odasına koyulabilecek bir hafif müzik sorunu çözebilir. Yine kulak tıkaçları fayda verebilir.

Peki ilacı var mı bunların derseniz maalesef çok sınırlı demek yanlış olmayacaktır. Yine de verildiğinde faydası olabilecek ilaçlar mevcut olup bunlar mutlaka hekim tarafından verilmesi gereken ilaçlardır.

Yazının Devamı

KULAKLARIM ÇINLIYOR!

Kulak çınlaması ne kadar yaygın bir durum haline geldi. Bu durum hastalar tarafından genellikle kulağımda sürekli bir uğultu, su gürültüsü veya cızırtı var diye ifade edilir. Bu şikayetler çoğu hastamızda aralıklı olurken bazılarında ise sürekli bir hal almaktadır. Tabii sürekli kulak çınlamasının ne kadar kötü olduğunu çoğunuz tahmin edebilirsiniz. Bu sıkıcı durum maalesef toplumda az da görülmüyor. Neredeyse her 5 kişinin 1’ inde bu şikayetler olabilmektedir. Peki bu şikayet neden ve kimlerde görülebilir derseniz işte cevabı. İlk olarak şunu söyleyebilirim ki kulak çınlaması evet rahatsız edicidir ancak çoğunlukla altında çok ciddi bir şey yatmamaktadır. Kulak çınlamasının altında sıklıkla kulak kiri, kulak enfeksiyonları, sinüzit, yaşa bağlı gelişen duyma kaybı, aşırı gürültülü bir ortamda kalma, çene hastalıkları, baş-boyun yaralanması, damar tıkanıklıkları, baş-boyun tümörleri, yüksek tansiyon gibi nedenler yatmaktadır.

Bu nedenler yanında kulak çınlamasını kolaylaştıran bazı nedenlerde yok değildir. Bunlar arasında özellikle gürültülü bir ortamda çalışmak, yaşlılık, sigara içmek, yüksek tansiyon, damar kireçlenmesi gibi kalp-damar problemleri sayılabilir.

Kulak çınlaması gerçekten de hastalarda yaşam kalitesini çok olumsuz etkileyen bir durumdur. Hatta çoğu hastada kulak çınlaması sonucunda yorgunluk, stres, uyku problemleri, konsantrasyon güçlüğü, hafıza sorunları, depresyon, huzursuzluk gibi başka problemlerde görülebilir.

Yazının Devamı

ÇOK HEYECANLIYIM!

Evet bu hafta gerçekten çok heyecanlıyım. Neden mi? Çünkü yaklaşık 6 aydır hazırlıklarını yaptığımız Uluslararası Düşemeye Çok Yönlü Bakış Sempzyomuna günler kaldı. 6-8 Ekim 2017 tarihinde Balıkesir’ de düzenlenecek olan bu sempozyum ayrıca Balıkesir’ de bugüne kadar yapılmış en büyük tıp sempozyumu olma özelliğini taşıyor.

Bu sempozyumun çıkışı aslında bölümüm olan fizik tedavi ve rehabilitasyon polikliğine başka nedenlerle gelip altında düşme şikayeti bulduğum hasta sayımda ciddi bir artış olduğunu görmemle oldu. Bu nedenle hatta ünitemde düşme polikliğini açtım ve bunu da hatırlarsanız siz değerli okurlarımla paylaştım.

Tabii düşmenin önemini daha iyi vurgulamak ve bu konuda daha başarılı sonuçlar elde edebilmek için böyle büyük bir sempozyuma giriştim.

Yazının Devamı

ASTIM HASTALIĞI İÇİN NELER KULLANIYORSUNUZ?

Astım gerçekten çok yaygın bir hastalıktır hatta oranı gittikçe de artış göstermektedir. Peki bu kadar yaygın görülen astım neydi şöyle bir kısaca bir üstünde geçelim. Astım bronşların (solunum yollarımızın) geçici daralması sonucunda gelişen bir solunum zorluğu hastalığıdır. Solunum yollarımız peki neden daralır diye sorarsanız bunun pek çok nedeni var ki bunların başında da çeşitli çevresel etmenler gelmektedir. Bunlar arasında; çimen, polenler, hayvan tüyleri, tozlar ve bazı besin maddeleri yer almaktadır. Elbette bu maddeler içinde sigara, bazı kimyasalların solunmasını da unutmamak gerekir. İşte insanı ciddi sıkıntılara sokabilen bu hastalığın tedavisi de gerçekten çok dirençli olabilmektedir. Tedavide pek çok ilaç verilse de maalesef çevresel uyaranları ortadan kaldıramadığımız sürece bu hastalığın tedavisinde çok başarılı olamıyoruz. Genelde verilen ilaçlar; kortizonlar ve solunum yollarını açıcılardır. Benim bugün sizinle paylaşacağım tedavi ise klasik ilaçlar dışında alabileceğiniz başka destek tedaviler olacak.

Bu tedavilerden biri C vitamini. Bu vitamin bir antioksidan olduğu için öncelikle astımı ortaya çıkaran solunum enfeksiyonlarını azaltarak bize yardım eder. Ayrıca bu vitaminin düşük olmasının astımın tetiklenmesini kolaylaştırmaktadır.

Bir diğer astım destek vitamini de B6’ dır. Yapılan çalışmalarda bu vitamini kullanan astımlı hastalarda atakların ve ilaç kullanım sıklığının azaldığı görülmüştür. Magnezyum son yılların popüler destekçilerinden olup astım da önemli bir yer edinme yolunda ilerlemektedir. Magnezyum desteğinin solunum yollarında görülen daralmayı azalttığı ve solunumu rahatlattığı görülmüştür.

Yazının Devamı

HUZURUNUZ YOK MU?

Huzursuz bacak sendromu insanın gerçekten de huzurunu bozan bir durumdur. Çünkü bu durum sıklıkla geceleri insanları uykusundan uyandıran ve bir süre sonra uyku bozukluğuna da yol açan bir hastalıktır. Peki nedir bu böyle ki gece bizi uyandırıyor? Bu hastalık kişinin özellikle geceleri bacaklarında hissettiği karıncalanma, ağrı, huzursuzluk gibi şikayetler sonucu bacaklarını hareket ettirme istediği geliştiren bir durumdur. Hatta bu sadece bacaklarla da sınırlı değildir, benzer şikayetler kollarda da olabilir. Vücutta ürperme, kaşınma, ezilme, yanma ve bazen de krampta huzursuzluğa eşlik edebilir. Kişide karşı konulamaz bir bacak ve nadiren de kol hareket ettirme ihtiyacı vardır. Saydığımız bu şikayetler kişi de çok hafifte olabilir, ağır da. Maalesef bu şikayetler özellikle geceleri artış göstermekte ve bu da kişinin gece uykusunu bölerek durumu daha da zor bir hale getirmektedir. Peki hep gece mi olur? Hayır ama genellikle gece olur, gün içinde de istirahat veya uzanıp dinlenmek istediğiniz de şikayetleriniz başlayabilir.

Kimlerde ve niye görülür diye sorarsanız işte cevabı. Sıklıkla orta yaştaki kadınlarda görülen bu hastalık nadirde olsa çocuklarda da görülebilir. Her 10 kişiden birinde karşımıza çıkabiliyor. Hastalığın altında genetik büyük bir rol oynamaktadır. Elbette genetik dışında da nedenleri var. Bunlar arasında sayabileceklerimiz; demir eksikliği, Parkinson hastalığı, karaciğer problemleri, şeker hastalığı, bazı antidepresan ilaçlar, alerji ilaçları, gebelik, iltahaplı romatizmal hastalıklar durumudur.

Tanıyı koymak için mutlaka detaylı bir sorgulama, muayene ve bazı kan testleri yapılmalıdır. Bazen EMG dediğimiz sinir ölçüm testi yapmakta gerekebilir. Tanıyı koyduktan sonra da tedavi planlamasına geçelim şimdi. Tedavide mutlaka düzenli bir egzersiz programı, uykunun düzene sokulması (belli saatlerde yatağa gitmek), kahve, alkol ve sigara tüketimini azaltmak yer almalıdır. Bunlar yanında yapılacak bacak masajı, sıcak veya soğuk uygulamalar tedavinin başarısını arttırmaktadır. Elbette tedavide ilaçlarında önemli bir yeri vardır. Ancak şunu da belirtmek gerekir ki maalesef her zaman verilen tedavilere yanıt alınamayabilir. Bu durumlarda da hastanın mutlaka tedavisine devam edilmelidir.

Yazının Devamı

SİZİ TERMAL SAĞLIK TURİZMİ SEMPOZYUMUNA DAVET EDİYORUM!

Evet bu hafta sizi 14 Eylül 2017 tarihinde Avlu/Balıkesir’ de düzenlenecek olan Uluslar arası Katılımlı Termal Sağlık Turizm Sempozyumuna davet etmek istiyorum.

Bu sempozyumun çıkış nedeni aslında Balıkesir gibi bir termal cennetini asıl hak ettiği termal turizmi noktasına nasıl getirebiliriz sorusu olmuştu. Bu sorunun ardından da sonuç olarak birkaç gün sonra heyecanla beklediğim sempozyum ortaya çıktı.

Uluslar arası Termal Sağlık Turizm Sempozyumu Balıkesir Üniversitesi, Balıkesir Büyükşehir Belediyesi, Balıkesir Sağlık Bakanlığı (Kamu Hastaneler Birliği Genel Sekreterliği, İl Sağlık Müdürlüğü ve Halk Sağlık Müdürlüğü) tarafından düzenlenmektedir.

Yazının Devamı

AYAK OYUNLARI

Ayaklar mı oyun oynar, yoksa biz mi? Aslında ayaklar seni her gün oradan oraya taşıyorlar. Ve gözden ırak olunca gönülden de ırak olan ayaklar ancak ağrıyınca aklımıza geliyor. Bu noktada yapmamız gereken ilk şey aslında ayakları dinlemek olmalıdır. Dinleyip gerçekten ağrının nerede olduğu anlamalıyız. Ağrının bulunduğu yer problemin ne olduğunu anlamamızda oldukça büyük önem taşımaktadır.

İlk olarak ayakta en sık ağrıyan bölge olan topuk ağrısına bir bakalım. Topuk ağrısının en sık sebeplerinin başında ayak tabanında bulunan bir zarın iltihaplanması gelir. Plantar fasit dediğimiz bu durum sıklıkla topuk dikeni ile birliktedir. Daha önce sizlerle bu durumu topuk dikeni hastalığını anlatırken daha detaylı olarak paylaşmıştım. Topuk dikeni halk arasında çok popüler bilen bir ayak ağrısı nedeni olsa da inanın plantar fasit daha sık görülmektedir. Yine sık görülen ayak problemlerinden biri de tarak kemiklerinde görülen sorunlardır. Özellikle kötü, dar ayakkabı tercihi, çok ayakta kalma veya uzun koşu ve yürüyüşler bu probleme neden olabilir. Yine tarak kemikleri arasında yer alan sinirlere ait tümörler (morton nörinomu) bu bölgede ağrı gelişmesine ve kişinin ciddi yürüme problemleri yaşamasına yol açabilir.

Gelelim ayağın tam orta bölümünde ki ağrılara. Bunların başında taban çökmesi veya yüksekliği gelir. Ayrıca yine plantar fasit yani taban zarı iltihaplanm bu ası sık görülen taban ağrısı nedenlerindendir. Başparmak ağrısını tabii burada unutmamak gerekir. Başparmak ağrısı yapan nedenlerin başında parmakta gelişen çıkıntı gelir. Bunun da en sık sebeplerinden biri yanlış ayakkabı seçimidir. Bunun yanında romatizmal hastalıları da değerlendirmeye almak önemlidir.

Yazının Devamı

ET TÜKETME ZAMANI

Evet Kurban Bayramına geldik. Hepimizi bir kurbanlık alma telaşı sardı. Tabii bunun ardından da gelen yoğun et tüketim dönemi. Yoğun et tüketiminde dikkat etmemiz gereken bazı noktaları sizlerle bayramın hemen öncesi paylaşmak istedim.

Bir kere kurbanlık alırken veterinere mutlaka aldığınız hayvanı gösterin. Bu bizi et yoluyla bulaşan bazı hastalıklarından korumak için gereklidir.

Bu engeli atlattıktan sonra da eti yeme zamanına geldi sıra. Eğer mümkünse sindirim ve eti pişirmedeki kolaylık açısından 24sa dinlenmiş eti yemenizi öneririm. Özellikle büyükbaş hayvan etleri bir hafta beklediğinde daha da yumuşak ve kolay pişip-yenen bir hal alır.

Yazının Devamı

UNUTMA BENİ!

“Unutma Beni-Still Alice” Julianne Moore ve Alec Baldwin’ in rol aldığı, geçenlerde izlediğim bir filmin adı. Ve filmin tanıtımında şöyle bir söz vardı; “Sahip olduğunuz her anıyı teker teker kaybedecek olsanız ne yapardınız?”. Bu çok ürkütücü ve sanki biraz da inandırıcı değil gibi. Ama aslında inanmak gerek. Öyle bir an geliyor adınızı unutuyorsunuz; peki nedir bu böyle? Bunun adı demans yani halk arasındaki bilenen ismiyle bunama. Yine son yıllarda herkesin çok aşina olduğu bir hastalıkta Alzheimer (alzaymır) da bunamanın en yaygın nedenleri arasında yerini alan bir hastalıktır. Peki bunama aslında tam olarak nedir, nasıl anlaşılır, sadece yaşlılarda mı görülür gibi sorularınıza bugün cevap vermeye çalışacağım.

Aslında bir kişinin sadece hafıza sorunları var diye bu duruma bunama demek çok doğru değildir. Bunamada hafıza problemleri yanında konuşma, iletişim, bir işe odaklanma ve muhakeme sorunlarından birinin de bulunması önemlidir.

Bunamada en erken bulgulardan biri kısa süreli hafıza sorunları yaşanmasıdır. Özellikle yaşlı bireyler yıllar önceki bir olayı size detayları ile anlatabilirken daha dün yaşadığı bir olayı unutabilir. Yine bunamada kişi konuşurken doğru kelimeyi bulmakta zorlanabilir. Örneğin saçımı şeyle tarayacağım… Burada söylemesi gereken tarak kelimesini unutabilir. Çok hızlı ruh hali değişimi görülebilir. Aniden içine kapanır ya da konuşkan olabilir. İlgisizlik erken bir bunama bulgusudur. Yani kişi önemli olaylara kayıtsız kalır, size hiçbir tepki vermez. Artık kişi dışarı çıkmak istemez, ailesi ile birlikte olmak istemez ve sanki duygusuzmuş gibi bir hal alır. Bazen sizi çok sıkar çünkü sürekli aynı şeyleri konuşur. Bazen de günlük yaptığı işlerini yapamaz; örneğin dişini nasıl fırçalayacağını bilemez. Kafası karışıktır; tanıdıklarının yüzlerini, adlarını, hangi günde, ayda hatta yılda olduğunu unutur. Maalesef bu unutma kişinin çocuklarını, eşini ve hatta kendini hatırlayamamaya kadar gidebilir. Bunamanın kişi için çok acı noktaları vardır. Evinde tuvaletin yolunu unutup altını kaçırma, dışarı çıkmak için evin kapısını bulamama gibi. Çok ürkütücü değil mi!

Yazının Devamı

YAĞ ÇEKMEK İYİ MİDİR?

Bu da ne böyle! Bu yağı nefes olarak içimize çekmek yani aromaterapi demektedir. Peki ne işe yarıyor derseniz esans yağların kokularını teneffüs ederek endişe ve stres gibi gergin durumlarda rahatlatmaya yaran doğal bir yöntemdir diyebiliriz. Yağların hoş kokusu burnundaki koku alıcılarını uyararak, sinir sisteminize mesajlar gönderebilirler. Ayrıca vücudun kimyasal ve enerji sistemleri üzerinde ince bir etkisi olduğu da düşünülmektedir. Burada önemli olan hangi yağları ve nasıl kullanacağımızı bilmektir.

İlk olarak en önemli nokta olan yağların içeriğinden bahsedelim. Bu yağlar sentetik koku içermeyen terapötik yağlar olmalıdır. Yağların kullanımında da hassas davranılmalıdır. Esans yağlar cilde uygulanmadan önce bir taşıyıcı yağ ile seyreltilmelidir. Bu, tahriş riskini azaltır. Ayrıca bu yağlar kesinlikle yutulmamalıdır. Bir de her uçucu yağ çok farklıdır ve bazıları toksiktir. Özellikle kaygı, stres, tedirginlik gibi belirtileri hafifletmek için kullanabileceğiniz uçucu yağlarla ilgili biraz daha detaya girelim.

Bu yağlardan biri kedi otudur. Kediotu özellikle uyku problemi olanlarda önerilen bir sakinleştiricidir. Bir diğeri Jatamansi, kediotu gibi aynı bitki ailesindedir ve aynı şekilde uykuyu rahatlatan ve depresyonu azaltan bir yağdır. Lavanta, en popüler aromaterapi yağlarından biridir. Lavana beyin üzerine olan olumlu etkileri sayesinde kişiyi yatıştırıcı bir etkinliğe sahiptir. Ve yasemin; bu yağ muhteşem bir çiçek kokusuna sahiptir ve çok güzel sakinleştirici bir etkiye sahiptir. Tabii ki fesleğen; fiziksel ve zihinsel stres tedavisinde vaat edilen bir bitkidir. Bunlar dışında rezene, sardunya, adaçayı, gül, papatya, bergamot gibi daha listeye ilave edebileceğimiz farklı yağlar var.

Yazının Devamı

BİR GRAM ET BİN AYIP ÖRTER Mİ

Maalesef son yılların en önemli sorunlarından biri kilo ve bu sorun sadece ülkemizde değil dünyada da var. Peki kilolu olmak neden bir sorun, bu yağlar bize ne gibi zararlar veriyorlar? Aslında zararı çok ama ben size en sık görülenleri anlatmaya çalışacağım.

İlk olarak şişmanlığın kas ve kemiklere yaptıklarından başlayalım. Bir kere aşırı kilo sizi hareketsiz yapar, bu da tabii ki daha çok kilo. Yine aşırı hareketsizlik çok kolay lif ve bağ yaralanmalarına yol açar. Ve aşırı kiloyla beraber duruşunuz bozulur. Tüm bunlarda eklemlerinizi bozar ve ardından da ciddi bel, diz ve ayak ağrıları başlar. Obezite bel ve dizde özellikle kireçlenmeyi kolaylaştırıp hatta normal kilolu insanlara göre kireçlenme olasılığını 2-3 kat arttırır. Kaslar zayıflar ve ardında da yürüme zorlaşır. Yağların başımıza açtığı en sıkıntılı şeylerden biri de sinir sıkışmalarıdır. Özellikle kilonuz fazla ve ellerinizde uyuşma şikayeti varsa o zaman dikkat siz de sinir sıkışması olabilir. Yine aşırı kilo gut dediğimiz damla hastalığının gelişmesine zemin hazırlayabilir. Bu hastalık aslında bir iltahaplı romatizma çeşidir ve ciddi eklem ağrılarınızın gelişmesine neden olabilmektedir.

Tabii ki sorunlar bunlarla da sınırlı değil. Aşırı kilonun bir diğer yarattığı sorunlar zinciri de hormonlar üzerinedir. Özellikle insülin üzerine olan etkisiyle şeker gelişimine yol açabilmektedir. Şekerin arkadaşı olan tansiyon yüksekliği de maalesef şişmanlıkta görülen diğer önemli bir sorundur. Tüm bunlarda bize çok kolay felç kapısını açmaktadır.

Yazının Devamı

BİR FİNCAN KAHVENİN KIRK YIL HATIRI VAR MIDIR?

Doç. Dr. Nilay ŞAHİN

Balıkesir Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı

Toplum olarak kahve içmek bize keyif veren bir şeydir. Hatta kahve ikram etmek bizim için o kadar değerli ki “bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır” deriz. Peki iyi güzel, biz kahve içmeyi de, ikramı da çok seviyoruz ama gerçekten kahve vücudumuz için ne kadar yararlı? Kahvenin gerçekten bilimsel olarak da ispatlanmış faydaları vardır. Peki bunları nasıl yapıyor? Şimdi bunlara bir göz atalım.

Yazının Devamı

BENİ FELÇ EDENLER

Doç. Dr. Nilay ŞAHİN

Balıkesir Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı

Bu hafta maalesef son yıllarda dünyada ve ülkemizde artan felç olaylarını sizlerle paylaşma istiyorum. Öncelikle bu hafta felç geçirmemek için neler yapmalıyız bunu konuşalım. Benim her zaman sağlıklı yaşamdan anladığım şey bir şey başına gelmeden önlemini almak ve sonrasını da kaderimize bırakmaktır. İşte felçte bunlardan biridir. Mutlaka çevrenizde hatta yakınınızda olan birileri felç geçirmiştir. İşte bu zorlu hastalığa yakalanmamak için nelere dikkat etmeliyiz hep beraber tartışalım.

Yazının Devamı

YALANCI SANA KİMSE İNANMAZ!

Doç. Dr. Nilay ŞAHİN

Balıkesir Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı

Bu başlıkta nedir böyle! Endişelenmeyin magazin yazarlığına geçiş yapmadım; bu bizim tıpta gördüğümüz bir hastalık yani yalan söyleme hastalığı. Ne ilginç bir hastalık değil mi? İşte bu ilginç hastalığın görülme oranı maalesef son yıllarda dünyada artış göstermeye başladı.

Yazının Devamı

HEP İLAÇ İÇİYORUM, GUATRIN KESİN TEDAVİSİ VAR MI?

Doç. Dr. Nilay Şahin

Balıkesir Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı

www.drnilaysahin.com

Yazının Devamı

GUATR NE, TİROİD NE?

Doç. Dr. Nilay Şahin

Balıkesir Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı

www.drnilaysahin.com

Yazının Devamı