Kamil AKYÜREK

“YILMAZ” ANA

Önceki Gün Yücel Yılmaz’ın böbrek yetmezliği nedeniyle hastanede yatan annesini ziyaretine ve ana-oğul aralarında ki muhabbete tanık oldum.

Öncelikle şunu ifade edeyim; Bu planlı bir tanıklık olmadı. Yani büyükşehir belediye başkanlığı ile ilgili yaptığı çalışmalara eklediği bir program değildi. Aslında hastanede karşılaşmamızın tamamen tesadüf eseri olduğunu ve Yılmaz’ın Annesine tek başına yaptığı ziyaretin basına pek de yansımasını istemediğini söyleyebilirim.

Bu tip ziyaretler bazen tarafımızdan objektif haber olarak siz değerli okurlarımıza sayfalarımızdan sunuluyor zaten. Okuyanlar bilir bu durumları ajite eden hiçbir yazıyı da kaleme almışlığım yoktur. Ama ana-oğulun hastane odasında ki samimi muhabbetinden, Ümmühan teyzenin (samimiyetinden çok etkilendiğim için teyze demek istedim) herkeste evladı imiş gibi hissettiren duruşu, sohbeti, hafif ve tatlı nüktedanlığı ve gözleri parlayarak sürekli ettiği duayı anlatması beni o kadar çok etkiledi ki, bu köşede Özellikle Ümmühan Yılmaz Ana’yı yazmak istedim.

Sohbet boyunca gazeteci olduğumu fark etmedi. Ne ben, ne de Yücel Yılmaz onun tatlı samimiyetini bölüp te gazeteciliğim hakkında bir şey söyleyemedik. On-on beş dakika süren sohbetimizde öyle kallavi özlü sözler söyledi diye düşünmeyin sakın. Tam tersine, damdan düşercesine bir yalınlık, çırılçıplak bir içtenlik ve yürek ısıtan nüktedanlığıyla çizdiği çağdaş Osmanlı kadını portresi ile Yücel Yılmaz’ın, bilerek ve isteyerek gölgede bıraktığı bazı ince yönlerini görmemi de sağladı.

Mesela benim “teyze şimdi bu aday oldu seni de ihmal ediyor” dediğimde bana verdiği cevap “bak oğlum ben bunları doğurduğum zaman dua ettim. Allahtan, onların millete ve devlete faydalı birer evlat olmalarını istedim. Her vakit bu duayı ettim. Çoğu kez bunun (Yücel Yılmaz’ı göstererek) başını dizlerime yatırırken de bu duamı duysun diye sesli söylenirdim. Bana da bakıyorlar Allah razı olsun. Ama bu da dahil evlatlarımın asıl işleri millete, devlete faydalı olmaları. Onlar da asıl işlerini yapıyorlar sen de evlatlarını öyle yetiştir ki millete ve devlete zeval gelmesin” dedi. Bunları söylerken de Öyle bir eda ile söylüyor ki, hasta yatağında olmasına rağmen gözlerinde bir parıltı ve vakur duruşu ile adeta “emredersin anacığım” dedirtiyor insana.

Açıkçası kendi adıma Ümmühan teyzeyi bu kadar az sürede tanıyabilmeyi, anlayabilmeyi bir şans olarak görmekle birlikte, böyle bir ANA olunca Yücel Yılmaz’ın da millete ve devlete zarar verecek hatalar yapmasına pek bir şans vermiyorum.  İçinizden kul bu şaşar-beşer diyecekler olacaktır belki. Tanımasan ve biri anlatsa ben de derdim bunu. Ama Ümmühan Yılmaz’ı tanıyınca diyesim de yok inanasımda…

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu