BAHANEMİZ YOK, YÜCE ALLAH VE SON PEYGAMBERİ ŞAHİTLERİMİZDİR
“Şahid ol Yarab! Şahid ol yarab! Şahid ol yarab!”
Hz. Peygamberin insanlara yönelik bir başka görevi “müjdeleyici” ve “ uyarıcı” olması, iyi işler yapanları nimetlerle müjdelemesi, kötülük işleyenleri bekleyen azabı, cezayı haber vermesidir.
Ayet-i kerimede bildirilen önemli bir sorumluluk ta Allah’ın izniyle insanları yüce Allah’ın yoluna çağıran bir davetçi ve adınlatıcı bir kandil olmasıdır. Hz. Muhammed “Allah’ın izni ile” insanları doğru yola (sırat-ı müstakime) çağırdı. O, bu görevini yaparken kendi heva ve hevesinden konuşmadı. Yüce Allah’ın iznine ve buyruğuna göre hareket etti. Yüce Allah’ın kendisi için çizdiği sınırları aşmadı.
Yüce Allah kullarına peygamber gönderip inanç, amel, ahlâk konularında ne istediğini açıklamadıkça onları sorumlu tutmaz. Kur’an-ı Kerimde “Bilmiyorduk, bilemezdik demeyesiniz diye size peygamberler gönderdim” buyurulur. Mesela “ Müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdik ki, peygamberlerden sonra insanların Allah’a karşı bir bahaneleri olmasın. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” ( Nisâ Suresi, 165). Bütün bunlara rağmen âhirette “uyarılmadığı, bilgi verilmediği yolunda” mazeret ileri sürecek olanlara da Allah Teâlâ peygamberleri şahit gösteriyor. Hz. Peygamber’in bu niteliği, O’nun Rabbi katındaki değerini gösterir. Çünkü şahitler önce tezkiye edilir (onları iyi tanıyanlar tarafından tanık olabilecekleri ifade edilir ) Hz. Peygamber’i tezkiye eden ise bizzat yüce Allah’tır. Hz. Peygamber hem Kur’an âyetlerini tebliğ etmekle, hem de bunları açıklayan, canlandıran ifadeleriyle yeteri kadar müjdeci ve uyarıcı olmuştur. Onun tebliği ve açıklamaları itaat edenler için ebedî mutlulukların müjdesi, inkâr ve isyan edenler için ise, felâketlerin haberidir. Peygamber efendimiz insanları Allah’a çağırmaktadır. O’na iman, ibadet ve itaat etmeye davet etmektedir. Bu davet görevi başta Hz. Peygamberin varisleri olan alimler ile, güç ve imkanına göre bütün Müslümanlar üzerine farzdır. Bu davet, sağlam ve doğru dini bilgiye dayalı olmalıdır. Şahsi ve zanni bilgiler özellikle, sezgi keşif ve rüyalara dayalı davet asla caiz değildir. Sezgi, keşif ve rüyaların dinde delil olmadığını, rüyalarla amel edilemeyeceğini çok iyi bildikleri hâlde hem kendi rüyalarını hem de müntesiplerinin rüyalarını birer hüccet gibi kullanan din bezirganlarına aldanmamak gerekir.
Hz.Muhammed Müslümanların önlerini aydınlatan bir kandil ( aydınlık kaynağıdır ) dır. O, neleri aydınlattı? Her şeyden önce tebliğ ettiği Kur’an ile kainatı aydınlattı. tevhid inancı ile kalpleri, yüce ahlakı ile hayatı, adaleti ile zulümleri, ilim ile cehaleti aydınlattı. O, aydınlanmak isteyen herkesi her konuda aydınlatır. Yeter ki bizler O’nun ışığına yönelelim. O’nu kendimize rehber ve önder kılalım.