Balıkesir Deprem Gerçeğiyle Yüzleşiyor
Balıkesir Deprem Gerçeğiyle Yüzleşiyor
Bu hafta Balıkesir, deprem gerçeğiyle bir kez daha yüzleşti. Zemin etütleri, fay hatları ve depreme yönelik ne yapılması gerektiği konusunda gündem hızla yükseldi. Ancak ne yazık ki, depremde ne yapmamız gerektiğini, hazırlık seviyemizi ve afet sonrası ne gibi önlemler almamız gerektiğini doğru şekilde tartışacak kadar hazır değiliz.
İstanbul depremi gibi büyük felaketlerin olasılığı her zaman akıllarda. Ama asıl sorun, ne kadar hazır olduğumuzu bilememek. Telekomünikasyon altyapısı yetersiz, yapılar güvenlikten uzak ve toplanma alanları yetersizken, toplum olarak ciddi bir panik ve telaş içindeydik. Afetlere karşı daha dirençli kentler inşa etmenin, aynı zamanda daha demokratik bir ülkede yaşama mücadelesinin bir parçası olduğunu Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamalarında bir kez daha gözlerimizle gördük.
Ülke gündemi, olası Marmara depreminin yeri, zamanı ve şiddeti üzerine yapılan tartışmalarla meşgulken, deprem gerçeği ve hazırlık konusunda toplumsal farkındalığın arttığı bir dönemdeyiz. Bilimsel birikimimiz, doğa olaylarını öngörmekte önemli bir rol oynasa da, bu bilgilerin doğru çözümler üretme noktasında yetersiz kaldığını her defasında acı bir şekilde deneyimliyoruz.
Doğal afetlerin afete dönüşmemesi için, bilim ve tekniğin rehberliğinde toplum refahını önceleyen kalkınma politikalarına, sağlam yapılara ve doğayla uyumlu, dirençli altyapı sistemlerine ihtiyacımız var. Deprem çantalarımızı gözden geçirmenin yanı sıra, afetlere hazırlıklı olmanın yaşam hakkı için temel bir gereklilik olduğunu unutmamalıyız.
Afetlere karşı dirençli ve sürdürülebilir kentler yaratmak, sadece binaların sağlamlığından ibaret değildir. Aynı zamanda, toplumsal bilinç, hazırlık ve uygun altyapı ile her türlü felakete karşı daha güçlü bir toplum inşa etmek mümkündür. Bu nedenle, deprem gerçeğini sadece bir felaket beklentisi olarak görmek yerine, bu hazırlıkların hayat kurtaran adımlar olduğunun farkında olmalıyız.
Semra Aman Akyürek