Balıkesir'den Çıkan Hikaye İle Yanlış Örnek Doğruyu Utandırdı!

Semra Aman Akyürek

Semra Aman Akyürek

Tüm Yazıları

Merhaba bugün bizim çocukların getirdiği haberlerde dikkatimi çeken bazı cümleleri yorumlamak istedim. Düşündüren cümlelere dönüşen yaşanmışlıklar oldukça ilginç oluyor. Bazen bir cümle, bir toplumun emeğe bakışını özetliyor .Hele birde bulunduğumuz görevler içinde ne iş yapıyoruz? Görevimizi yaparken ne için yapıyoruz ve hakkını veriyor muyuz? sorularını da beraberinde getiren karşılıklı konuşmalar. Ayrıca toplumda bilinen bazı laflar vardır .Örneğin; İmam şaşırırsa cemaat namazı bozar.” Lider ,önder kişi hata, yanlış yaparsa, onu izleyenler de yanlışa düşer.

Baba haksızsa evlat adalet bilmez.”
Ailedeki yanlış örnek, nesillerin değer anlayışını bozar.

Ağa eğri oturursa, köylü yana yatmaz mı?”
Gücü elinde tutan kişi yanlış yaparsa, halk onu taklit etmez mi?

Doğruluk, dürüstlük, yalan vb. şeyler tepedeki klişelerin tavırları ile şekillenir. Dolayısıyla hangi iş alanında isek bu hepimize ayrı ayrı verebileceğimiz örnekleri barındırır.

Gelelim Balıkesirli nakliyeci Resül Çiple’nin anlattığı hikâyeye

“Müftü yardımcısını Adamaya götürdük. ‘Birinci kat’ dedi, meğer on birinci katmış. Asansör parası istedim, 500 lira. Bana ‘Hakkımı helal etmem’ dedi. Ben de dedim ki: ‘Benim hakkım ne olacak?’”

Bir yanda “hakkımı helal etmem” diyen müşteri, diğer yanda sırtında on bir kat yük taşıyan bir emekçi.
İki kelime, iki farklı dünya: Helallik isteyen ile helalliği hak eden.

Emeğin Ağırlığı, Kat Sayısıyla Ölçülmez

Nakliyecilik… dışarıdan bakınca “eşya taşımak” gibi görünür.
Oysa taşınan sadece koltuk, dolap, beyaz eşya değildir; taşınan bir evin hayatıdır.
Her kutunun içinde bir anı, her eşyanın üzerinde bir umut vardır.
Ve o umut, bazen birinci kattan değil, on birinci kattan indirilir.

Yine de emeğe biçilen değer çoğu zaman kat sayısı kadar yükselmez.
Biz hâlâ emeği “ne kadar sürede yaptın?” diye ölçeriz,
“ne kadar ter döktün?” diye değil.

Birinci Kat, On Birinci Kat — Aradaki Fark Vicdanda

Taşınma hikâyesi gibi görünen bu olay, aslında vicdan muhasebesi. Daha da ilginç olanı Balıkesir'de görev yapmış daha sonra taşınan bir müftü yardımcısı. Bu daha da garip geldi bana açıkçası. Toplumun medeniyet seviyesi, yüksek binalar değil, emeğe verdiği değerle ölçülmeli. Hakkımı helal etmem ve acaba karşımdaki kişi hakkını helal edecek mi? düşüncesiyle bakış gerekmez miydi?.
Bir nakliyecinin “Benim hakkım ne olacak?” sorusu,
hepimizin içinden geçmesi gereken bir aynadır.

Eğer o aynaya bakabilirsek,
belki bir gün gerçekten “helalleşebiliriz.”