BAŞARI NEDİR, KİM OLMAK İSTERSİN?
BAŞARI NEDİR, KİM OLMAK İSTERSİN?
Başarı, çağımızın en çok kullanılan ama belki de en az sorgulanan kelimelerinden biri. Onu ne zaman duysak, zihnimizde otomatik olarak belli imgeler canlanır: yüksek maaşlar, prestijli unvanlar, alkışlar, ödüller…
Bütün bu göstergeler dışarıya yöneliktir ve ne yazık ki, modern insanın başarı tanımı artık tamamen vitrine endekslenmiş durumda. Peki ama biz, gerçekten başarılı olmak mı istiyoruz; yoksa başarılı görünmek mi? Bu sorunun cevabını bulmak, belki de hayatın en çetin yolculuklarından biri. Çünkü başarıyı yalnızca dışsal ölçütlerle tanımladığımızda, içimizdeki eksiklikleri daha çok hissediyoruz. Dışarısı gürültülü alkışlarla doluyken, içerisi bazen sessiz bir sorguyla yankılanıyor: “Ben kimim bu hikâyenin içinde?”
Kendini Bilmeden Başarı Olur mu?
Bazı kitaplar vardır, içeriğiyle değil, bizde başlattığı sorularla etki bırakır. Alexis Carrel’in Başarının Sırları kitabı da bunlardan biri. Kitap başarıyı, dışsal hedeflerin ötesinde, insanın kendi içsel yapısını tanıması ve aşması üzerinden tanımlıyor. Bugünün hızlı, rekabetçi ve gösteriş odaklı başarı anlatısına karşı oldukça sakin ama derin bir sesle konuşuyor. Carrel’in yaklaşımını anlamak için filozof Epiktetos’un şu sözüne kulak vermek yeterli olabilir: “İnsanı mutsuz eden, olaylar değil; olaylar hakkındaki düşünceleridir.” Yani sorun çoğu zaman dış dünyada değil, ona yüklediğimiz anlamlarda. Dışarıyı kontrol edemeyebiliriz ama kendimizi tanıma, kendimizle barışma ve kendimizi aşma çabası hep elimizdedir. İşte gerçek başarı da burada başlar.
Başarmak İçin Ne Yapmalı?
Modern dünyada “başarı” sanki bir yarış pistine dönmüş durumda. Herkes koşuyor ama çoğu nereye koştuğunu bilmiyor. İşin ironik tarafı şu ki; kendini tanımadan başarıya koşanların çoğu, hedefe ulaştıklarında bile tatmin olamıyor. Çünkü o hedef aslında onlara ait değil. Gerçek başarı, kendi yolunu seçebilecek cesarete sahip olmaktır. Kimi zaman çoğunluğun yönünün tersine gitmeyi göze almaktır. Kendini bilmek, her şeyin ön koşuludur. Ne istediğini, ne istemediğini, hangi duyguların seni sürüklediğini fark etmektir. Ve belki en önemlisi; başarıya ulaşırken kimlere dönüştüğünü dürüstçe görebilmektir.
Disiplin: Dış Baskı mı, İç Güç mü?
Disiplin kavramı, modern birey için çoğu zaman negatif çağrışımlar taşır. Sanki özgürlüğün karşıtı gibi… Oysa Carrel’in yaklaşımı bambaşka: Disiplin, kendi zaaflarına teslim olmamanın, içsel kararlılığın göstergesidir. Gerçek özgürlük, her şeyi yapabilmekte değil; ne yapmayacağını seçebilmekte gizlidir.Bu da bize şunu hatırlatır: Başarı, yalnızca engelleri aşmak değil, aynı zamanda içsel dirençle mücadele etmektir. Tembellik, korku, erteleme, tatminsizlik… Bütün bunları tanıyıp yönetebilen biri, dış dünyanın karmaşasında kendine bir rota çizebilir.
Yavaşlamak da Bir Başarıdır
Zamanın ruhu bize sürekli hızlanmamızı fısıldıyor. Hızlı üret, hızlı tüket, hızlı büyü… Ama hız, her zaman ilerleme anlamına gelmez. Bazen yavaşlamak gerekir. Hatta bazen durmak… Çünkü bazı cevaplar, yalnızca sessizlikte duyulur. Doğa bize bunun en güzel örneğidir. Lao Tzu’nun dediği gibi:
“Doğa acele etmez, ama her şey gerçekleşir.” Bugün başarıyı bir son durak olarak değil, bir oluş hali olarak görmek, belki de yapabileceğimiz en büyük zihinsel devrimdir. Bu oluş, dışarıya değil; içeride, derinlerde gerçekleşir.
Peki Ya Senin Başarın Ne?
Herkesin başarı tanımı kendine özgü olmalı. Kimi için bu, ailesine vakit ayırmak olabilir. Kimi için bir kitabı tamamlamak. Kimi için sadece iç huzurunu koruyarak yaşamak. Ama her durumda şu sorularla yüzleşmek gerekir:
Kendine Sor:
- Sahip olduklarım, beni gerçekten tatmin ediyor mu?
- Başarılı mıyım, yoksa sadece öyle görünmeye mi çalışıyorum?
- Hangi değerlerimi feda ettim, hangilerini koruyabildim?
- Disiplin benim için bir baskı mı, yoksa beni ben yapan bir güç mü?
- Başarı peşinde koşarken, asıl kim olmak istediğimi unutuyor muyum?
Belki de hayattaki en büyük başarı, kendini kaybetmeden kendini aşabilmektir. Ve belki de o meşhur soruyu bir kez daha sormanın zamanıdır: Başarmak mı önemli, nasıl biri olarak yaşadığın mı?
Onur Ayan