Bilgi Ağacını Diktik Mi?
Bilgi Ağacını Diktik Mi?
Hepimizin bir gençlik dönemi vardır; hayata yeni adımlar attığımız, her şeyin bir oyun gibi göründüğü, bir yandan da büyümenin getirdiği sorumlulukları anlamaya çalıştığımız yıllar.
Bu yıllarda birçoğumuz sadece eğlencenin peşinden koşar, zamanın ne kadar hızlı geçtiğini anlamadan, “ileride” diye ertelediğimiz birçok şeyi yapmamaya başlarız. Ama bir düşünün, Chesterfield’in söylediği gibi: “Gençken bilgi ağacını dikmezsek, ihtiyarlığımızda gölgesinde barınacak ağacımız olmayacaktır.”

Bu söz, sadece birkaç kelimeyle hayatın özünü anlatıyor aslında. Gençlik yıllarında öğrendiklerimiz, tecrübelerimiz ve edindiğimiz bilgiler, ileride başvurabileceğimiz en değerli kaynaklarımız olacak. Ne kadar erken başlarsak, o kadar sağlam bir “ağaç” dikmiş olacağız. Çünkü bilgi, bir ağacın büyümesi gibi zaman ister. Hızlıca yetişmez, kökleri derinlere inmeli, dalları güçlenmeli.
Birçoğumuzun, “Daha vaktim var” dediği yıllarda, hayat aslında hızla geçiyor. O yüzden bugün, belki de yapmak isteyip ertelediğimiz şeyleri yapmak, öğrenmeye başlamak için en doğru zaman. Kimse, geçmişe dönüp daha fazla bilgi edinmek için bir şans daha verilmeyeceğini biliyor. O yüzden her anı değerlendirmek gerek. Yalnızca kitaplar, dersler ve eğitim kurumları değil; yaşadıklarımız da bize bir şeyler öğretir. İnsan ilişkileri, iş hayatı, ailevi bağlar… Hepsi, büyüdükçe biriktirdiğimiz bilgilerin dallarını oluşturur.
Peki, bu bilgi ağacını nasıl dikeceğiz? Belki de bugünden başlayarak daha çok soru sormak, etrafımızdaki dünyayı daha dikkatle gözlemlemek, çeşitli kaynaklardan kendimize yeni bilgiler katmakla… Her okunan kitap, her yapılan sohbet, her deneyim, o ağacın köklerine bir besin daha katmak gibidir.
Geleceğimizi inşa etmek için, bugünü bilgiyle doldurmalıyız. Çünkü, Chesterfield’in dediği gibi, gölgesinde barınacak bir ağacımız olmadan, yaşlandığımızda huzurla dinlenmemiz de mümkün olmayacaktır.
Günün Kelimesi: Genç
“Genç” kelimesi, aslında oldukça uzun bir yolculuğa sahip. Başlangıçta Soğdca “kanč” kelimesinden türetilmiş, bu da “çocuk” anlamına geliyormuş. Aynı kökten türeyen başka bir kelime de “kanče” (küçük kız) olmuş. Bu kelime, zamanla Avesta Dilindeki “kainika” (genç kadın, kız) şeklinde bir dönüşüm yaşamış. Dersim bölgesindeki Deylemiler de bu kökeni kullanarak “keynek” (kadın) kelimesini söylemişler. Yani, aslında “genç” dediğimiz kelime, yüzyıllar öncesine dayanan bir mirasın sonucu.
Türkçeye ise bu kelime Soğd dilinden geçmiş ve “kenç” olarak şekillenmiş. Kaşgarlı Mahmud’un Divan-ı Lügat-it Türk’te bu kelimenin “genç, çocuk” anlamında kullanıldığını görebiliyoruz. Hatta Türklerde “kançık” (dişi köpek veya bazen bir kadına yönelik bir tabir) şeklinde de kullanılmış. Bu etimolojik kök, aslında farklı halklar arasında da benzer bir şekilde var olmuş. Kıpçaklar ve Gagavuzlar “genç” anlamında “genç”, Çağataylar ise “kence” kelimesini kullanmışlar. Moğollar ise “kence”yi “küçük” anlamında telaffuz etmiş.
Bugün sizlerle paylaşmak istediklerim bu kadar, hepinize sağlıklı günler diliyorum.
Çiçeklerin Fısıldadığı Parfümler