Direk Değil, İstikamet Sorunu: Altıeylül’de Liyakatsizlik Dersi

Kamil Akyürek

Kamil Akyürek

Tüm Yazıları

Direk Değil, İstikamet Sorunu: Altıeylül’de Liyakatsizlik Dersi

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün çocuklara armağan ettiği 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı etkinlikleri ruhuna aykırı ne yapılabilir deseler, “Gece kulübü estetiğinde direk dansı” gösterisi düzenlemek, herhalde en uç örneklerden biri olurdu.

Geçtiğimiz günlerde Altıeylül Belediyesi’nin 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı etkinlikleri kapsamında çocuklara yönelik olarak düzenlediği programda, bir gece kulübünü andıran sahnede direk dansı gösterisi yapılması büyük bir infial yarattı. Bu olay ne yazık ki sadece Balıkesir halkının değil, tüm Türkiye’nin tepkisini çekti ve haklı olarak ulusal medyada geniş yankı buldu. Bu skandal, sadece bir organizasyon hatası değil; liyakatsizliğin, vurdumduymazlığın ve “ben bilirim” zihniyetinin ete kemiğe bürünmüş hâlidir.

Ve ardından gelen açıklama:

Belediye Başkanı Hakan Şehirli, “Bilgimiz dahilinde değildir,” diyerek özür diledi. Ancak bu özrün, kamuoyunu tatmin etmediği çok açık. Çünkü burada mesele sadece yapılan bir yanlış değil, o yanlışı önleyemeyen, görmezden gelen ve hatta planlayan liyakatsiz yapı.

Kamuoyu neden tatmin olsun? Göreve gelişinin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen hâlâ kadrosunu oluşturamamış, kültür-sanat gibi hassasiyet gerektiren alanlarda kiminle çalışacağını bile belirleyememiş bir başkanın bu açıklaması, samimi değil çaresizce bir savunmadır. Çünkü bu tür etkinliklerin planlanması, sadece sahne kurup sanatçıyı çağırmakla olmaz. Sanatın, toplumun değerlerine uygunluğunu gözetmek, özellikle çocuklara yönelik organizasyonlarda büyük bir hassasiyet göstermek, belediyeciliğin olmazsa olmazlarındandır.

Kültür, Sanat ve Çocuklar: Şaka Kaldırmaz Alanlardır

Çocuklara yönelik etkinliklerde hassasiyet, yalnızca bir estetik değil; bir bilinç, bir sorumluluk işidir. Hele ki kültür-sanat gibi doğrudan gelecek nesilleri etkileyen konularda, işi ehline teslim etmek hayati bir önem taşır. Bu alanlar, memur zihniyetiyle değil; vizyon sahibi, pedagojik duyarlılığı olan, toplumsal hassasiyetleri bilen uzmanlarla yürütülmelidir. Bu nedenle kültür işlerinin başına sıradan bürokratlar değil, bu işi meslek edinmiş, liyakatiyle oraya gelmiş profesyoneller getirilmelidir.

Altıeylül’de olanlar, belediyecilikte kurumsal aklın, ekip çalışmasının, liyakat ilkesinin ne denli önemli olduğunu bize bir kez daha göstermiştir. Bu bir “direk dansı skandalı” değil; belediyecilikte istikamet kaybı skandalıdır.

Bu yaşananlar, CHP gibi köklü ve halkçı bir partinin vizyonuyla, sosyal belediyecilik anlayışıyla örtüşmemektedir. Altıeylül’deki bu fiyasko, sadece bir belediye başkanının değil, aynı zamanda onun etrafına topladığı idarecilerin, yardımcılarının ve danışmanlarının da sınıfta kaldığını göstermektedir. Bu tablo, CHP’nin neferleri olarak bizleri hem üzmekte hem de utandırmaktadır. Biz halkın gözünde güvenilirliğini liyakatle, halkçı duruşuyla kazanmış bir partinin, bu tarz liyakatsiz kadrolar nedeniyle itibarsızlaşmasını kabul edemeyiz.

CHP’nin Sırtındaki Yük: Liyakatsiz Adaylar

Ben bir CHP seçmeni olarak şunu açıkça ifade etmek istiyorum: Bu yaşananlar sadece bir belediye başkanının gafı değildir. Bu aynı zamanda, partimizin neden hala halkın büyük kesiminde güven inşa etmekte zorlandığının somut bir örneğidir. CHP, “donanımlı kadrolarımız var” diyerek halka umut verirken; liyakatsiz isimleri, parti içi dengelerle veya kişisel yakınlıklarla aday göstererek kendi ayağına kurşun sıkmaktadır.

Sayın Hakan Şehirli, belki iyi niyetli bir insandır ama bu görevi yürütecek vizyona, iradeye ve ekip gücüne sahip değildir. CHP’nin omuzlarına yük olan bu tarz figürler, yalnızca belediye değil, partinin de itibarını aşağıya çekmektedir.

Bir CHP’li olarak söylüyorum: Biz bu partiyi AKP’ye benzediği için değil, farklı olduğu için destekledik. Liyakatsizliğe, keyfiliğe, “koltuk dağıtımcılığına” karşı olduğumuz için destekledik. O yüzden Altıeylül gibi örnekler sadece Balıkesir’de değil, tüm Türkiye’de CHP’ye olan güveni zedelemektedir.

Bu olaydan çıkarılması gereken en önemli ders; belediyecilikte özellikle kültür ve sanat alanında görev alacak kişilerin, işin ehli, yetkin, toplumsal hassasiyetleri olan ve CHP’nin değerlerini özümsemiş bireylerden seçilmesi gerektiğidir. Sırf “tanıdık”, “benim ekibimden” ya da “bana sadık” diye seçilen liyakatsiz yöneticilerin nelere yol açabileceği gözler önündedir. Direk dansı gösterisi bir sonuçtur; asıl sorun, bu tür yanlışlara zemin hazırlayan yönetim zihniyetidir.

Unutulmamalıdır ki CHP, Mustafa Kemal Atatürk’ün “fikri hür, vicdanı hür” bireyler yetiştirme hedefiyle kurulmuş bir partidir. Bu hedefe ulaşmak için çocuklara yönelik etkinliklerimizin de aynı bilinçle planlanması gerekir. Her çocuk, bu ülkenin geleceğidir. Onları neyle beslerseniz, o yöne eğilirler. Direk dansı gibi bir gösterinin, hem pedagojik hem de toplumsal açıdan ne denli yanlış olduğu ortadadır. Bunu göremeyenler, bırakın belediyeyi yönetmeyi, bir okul etkinliği bile düzenlememelidir.

Altıeylül örneği, CHP’nin aday belirleme süreçlerinde sadece siyasi sadakati değil, yetkinlik ve donanımı da esas alması gerektiğini bizlere bir kez daha göstermiştir. Partimizi küçük düşüren, halkın nezdinde güven kaybına yol açan bu tür yönetim anlayışlarına karşı daha dikkatli ve seçici olmalıyız. Aksi takdirde, bu olay sadece Altıeylül’le sınırlı kalmaz; CHP’nin tüm Türkiye’deki halkçı belediyecilik mirasına gölge düşürür.

Altıeylül’de yaşanan bu skandal, CHP’nin köklü değerleriyle taban tabana zıt bir örnektir ve bunun sorumluları sadece eleştirilmemeli, görevden el çektirilmelidir. Çünkü bizler, “halka rağmen halk için” değil; “halkla birlikte halk için” siyaset yapan bir partiyiz. Bu hatayı görmezden gelmek, partimizin geleceğine yapılacak en büyük kötülük olur.

Ders Alınmazsa Tekrarı Kaçınılmazdır

Altıeylül Belediyesi’nde yaşanan bu skandalın özrü, ancak somut adımlarla kabul edilebilir: Derhal liyakat esaslı kadroların oluşturulması, kültür-sanat politikalarının uzman ellere teslim edilmesi ve partinin yerel yönetimlerdeki aday belirleme kriterlerinin gözden geçirilmesi gerekiyor.

Aksi takdirde, biz bu köşelerde sadece bir “direk dansı”nı değil, partimizin yaşadığı her türlü istikamet kaybını yazmaya devam edeceğiz.

CHP, bu ülkede sadece bir parti değil, bir umuttur. Bu umudu kirli ellerin gölgesine teslim edemeyiz.

Unutmayın: Liyakat, en büyük halk hizmetidir.

Onur Ayan’ın Köşe Yazısı

köşe yazısı Onur Ayan Direk Değil İstikamet Sorunu: Altıeylül’de Liyakatsizlik Dersi