GündemKöşe Yazıları

Kurguda Yaşamak

Kurguda Yaşamak

Sorumluluk sahibi her vatandaş gibi hem kendimi hem de aynı ortamda bulunduğum insanları olası riskten korumak için üçüncü doz hatırlatma aşısı olmaya gittim hastaneye. İki tecrübe atlatmama rağmen yine de heyecanlıydım, aslında buna tedirginlik demek daha doğru olur sanırım. Kendimi rahatlatmak için yıllardan beri uyguladığım, yani “randevuya erken git, ortamı gözlemle ve kendini hazırla” taktiğini uyguladım yine. Ne yazık ki bu sefer taktiğim tutmadı ve aşı sırasında kimse olmayınca iki dakika içinde ismim okundu.  “Ama ben daha hazır değilim ki” bile diyemeden aşı odasında buldum kendimi. Yine de hemşireye aşı hakkında sorduğum sorularla, az da olsa zaman kazandım. Zaten hemşirelerin güler yüzlülüğü ve o anki duygu durumuma önem vermeleri, her seferinde kendimi iyi hissetmeme sebep oluyordu. Bu nedenle onlara sonsuz teşekkürler… 

Aşı sonrası on beş dakikalık müşahede süresini geçirmek için bekleme koltuklarının olduğu bölüme geçtim. Benim gibi aşı olmuş hanımlar, koyu bir sohbet halindeydiler hatta karşı bankta oturan beylerin de sohbete dâhil oldukları gözümden kaçmadı. Bu hoş sohbetin konusu “ne ola ki acaba” merakı ile boş olan koltuğa oturdum. Hararetli konuşmalarının arasında bana da “geçmiş olsun” demeyi ihmal etmediler. Harika değil mi? Çünkü günümüzde neredeyse insanlar birbirini ne görüyor ne de duyuyor. 

Sohbetin konusu, bol entrikalı bir yaşam hikâyesiydi. Bir taraftan “bunlar birbirini tanıyor olmalı çünkü hepsi konuya hâkim ” diye düşünürken, bir taraftan da bahsettikleri olayların kulağıma tanıdık gelmesi, bana annemi hatırlattı o anda. Çünkü hemen hemen her hafta sevdiği, kızdığı dizi karakterlerini ve olayları bana şikâyet eder gibi anlatan annemin dizisiydi bu.         

***

Her ne kadar televizyon amacına hizmet ediyor olsa da genelde orta yaş ve üstü hanımların hatta beylerin bu programların içerikleri ile bu kadar bütünleşmiş olmaları, düşündürücü geliyor bana. Öyle ki bu bütünleşmenin sonucunda annem, sahte anılar üretmeye bile başladı. Bütün gün başta haberler olmak üzere, çare arayan insanların dertlerini konu eden programları takip eden ve dizileri izleyen annem, adeta onlarla farklı bir yaşam kurmuş kendisine ve gördüğüm kadarıyla bu konuda yalnız da değil. Ürkütücü olan kısım izliyor olması değil, onlarla konuşuyor ve kavga ediyor olması.      

Psikolog bir arkadaşıma sormuştum, bu konuda “ne yapabiliriz” diye. Gülümseyerek “ilgisini yönlendireceğiniz başka şeyler var mı?” diye soruyla cevap vermişti yıllar önce benim soruma. Hatta “annenin konuşması normal ancak onlar annene cevap verecek olursa tekrar görüşelim” diye de espri yapmıştı. Bir de “endişe etme, bizde de durum hemen hemen aynı” diye de eklemişti vedalaşırken. Bu durum, toplum psikolojisi üzerinde nasıl bir etkiye sahip? Zaman zaman düşünmekten kendimi alamıyorum.      

Belki de ülke ekonomisi, dünyadaki yeri, toplumsal yaşanan olaylar, adeta can çekişen doğa ve dahası gibi hayati konulara kafa yormak yerine, kısmen gerçek, genelde hayali olayların konu edildiği programlar hakkında fikir yürütmek ve insanlarla bu şekilde sosyalleşmek, kısaca kurguda yaşamak psikolojik rahatlama sağlıyor olabilir. Ne dersiniz? 

Demet TOK

Şair/Yazar

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu