MÜSLÜMAN GÜZEL AHLAKLI OLMALIDIR
Ahlâkın dinimizde önemli bir yeri vardır. Peygamberimiz Kur’an-ı Kerim’de güzel ahlâkı ile övülmüştür.
“Sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin.” (Kalem; 4) Peygamberimiz de; “Muhakkak ki ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim.” buyurmuştur. Yine sevgili Peygamberimiz “ Müminlerin iman bakımından en mükemmeli, ahlak bakımından en güzel olanıdır.” “Kıyamet günü müminin mizanında güzel ahlâktan daha ağır bir şey yoktur.’’ buyurarak ahlak’ın önemini vurgulamıştır. Yüce dinimizde ahlâkla ibadetler arasında sıkı bir ilişki vardır.
İbadetlerin gayesi, insanı ahlaki olgunluğa eriştirmektir. Nitekim namaz ibadetinden söz edilirken: “Namaz kıl, muhakkak ki namaz hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar.” buyrulmuştur. İslam’ın beş esasından biri olan zekât ibadeti hakkında da: “Onların mallarından sadaka (zekât) al; bununla onları (günahlardan) temizlersin, onları arıtıp yüceltirsin.” buyrulmuştur.
Peygamberimiz (SAV), oruç ibadetiyle ilgili olarak şöyle buyurur: “Kim ki yalan söylemeyi ve yalanla iş yapmayı bırakmazsa, Allah o kimsenin yemesini, içmesini bırakmasına yani oruç tutmasına değer vermez.”
Peygamberimiz (SAV) Müslüman’ı tarif ederken: “Müslüman, dilinden, elinden Müslümanların emin olduğu, zarar görmediği kimsedir.” buyurur.
Aişe (RA) validemiz, Peygamberimiz (SAV)’in ahlakının nasıl olduğu sorulduğunda: “Onun ahlakı Kur’an idi.” demiştir.
Bir gün Hz Hüseyin (RA),babası Hz Ali (RA)’tan dedesinin yani Peygamberimiz (SAV)’in ahlakını anlatmasını istemişti. Hz Ali (RA), oğluna Peygamberimiz (SAV)’in ahlakını şöyle anlatmıştı: “Peygamberimiz (SAV) güler yüzlü, güzel huylu, nazik kalpliydi. Hiç bir zaman sert veya dar kafalı değildi. Ağzından hiçbir müstehcen kelime çıkmazdı. Başkalarının tavır ve hareketlerini eleştirmez veya kötülemezdi. Sevmediği bir hareket karşısında bir şey söylemez ve onunla ilgilenmezdi. Şayet böyle bir harekette bulunan kimse kendi hareketinin uygun bulunmasını isteyecek olursa O,kimseyi azarlamadan, kalbini kırmadan bundan vazgeçer yahut susarak bundan hoşlanmadığını o kimseye üstü kapalı anlatmak isterdi.”
Peygamberimiz (SAV) kendisi için üç şeyden sakınırdı:
1-) Tartışma ve çekişme 2-) Lüzumundan fazla söz söylemek 3-) Kendisini ilgilendirmeyen işlerle meşgul olmak
Başkaları için de üç şeyden uzak dururdu:
1-) Kimseyi eleştirmez 2-) Kimseye hakarette bulunmaz 3-) Başkalarının sırlarını, gizli hallerini öğrenmek istemezdi.
Mekke’nin fethinde yanına titreyerek gelen birine: “Sakin ol! Ben bir kral değilim, ben kadîd (güneşte kurutulmuş et) yiyen bir kadının oğluyum.” diyecek kadar alçak gönüllüydü.
Ahlakın bütün yönleri önemli olmakla birlikte, ticaret ahlakının yeri ve önemi çok daha büyüktür. Yüce Allah şöyle buyurmuştur;“Ey iman edenler! Akitleri(n gereğini) yerine getiriniz.”
Ticarette asıl olan doğruluktur. Dürüst olmayan, aldatan, yalan söyleyen, yalanına yemin katan bir tüccar kısa bir dönem için kâr elde etse de uzun dönemde zararların en büyüğünü iflas etmek suretiyle yaşayacaktır. Bu iflas sadece dünyada malın-mülkün bitmesi değildir. Kul hakkına riayet edilmediğinden dolayı ahiret hayatında da hüsranlık söz konusu olabilecektir.
Ticaretin en önemli iki hususu ise ölçü ve tartıdır.
“Ölçüde ve tartıda hile yapanların vay haline! Onlar insanlardan (bir şey) ölçüp aldıkları zaman, tam ölçerler. Fakat, kendileri onlara bir şey ölçüp, yahut tartıp verdikleri zaman eksik ölçüp tartarlar. Onlar, büyük bir gün; insanların, âlemlerin Rabbinin huzurunda duracakları gün için diriltileceklerini sanmıyorlar mı?
Tüccar; *Kusurlu mal satmamalı
*Yemine başvurmamalı
*Ne aldatmalı ne de aldanmalıdır.
Fahri SAĞLIK
Karesi Müftüsü