Nefs-i Emmare. .
Nefs-i Emmare. .
“(Bununla beraber) nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis aşırı şekilde kötülüğü emreder; Rabbim acıyıp korumuş başka. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayan, pek esirgeyendir.”Yusuf, 53
“…Nefse ve ona birtakım kabiliyetler verip de iyilik ve kötülüklerini ilhâm edene yemin ederim ki; nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömen de ziyân etmiş, hüsrâna uğramıştır.”(eş-Şems, 7-10)
Tasavvufta nefs kavramı, kendisinde irâdî hareket, duygu ve hayat kuvveti bulunan latîf bir cevher şeklinde tanımlanmaktadır. Kötülüğü emreden anlamına geldiği gibi, Allah tarafından insana üflenen ve ruh-i Rahmanî, ilâhî ben anlamında da kullanılmıştır.
Buna göre, en büyük düşmanımız, nefsimizdir. Dışarıdaki düşmanımız, bu iç düşmanın yardımı ile bize saldırıyor. Varlıklar içinde en cahil olanı, insanın nefsidir. Çünkü, nefs-i emmare kendine düşmanlık yapmaktadır. Hep, kendini yok edici şeyleri istemektedir. Her isteği, Allahü teâlânın yasak ettiği şeylerdir. Hep, kendi can düşmanı olan şeytana uymaktadır. (İmam Rabbani, Mektubat, 3/27)
Peygamberimiz Efendimiz sav buyurmuşlardır. “En azılı düşmanın nefsindir.” (Aclûnî, Keşfü’l-hafâ, I, 143)
Peygamberimiz Efendimiz sav nefisle mücadele konusunda şöyle buyurur. “(Hakikatte) mücâhid, nefsine karşı cihâd eden kimsedir.”(Tirmizî, Fedâilü’l-Cihâd, 2/1621; Ahmed, VI, 20)
“Akıllı kişi, nefsine hâkim olup onu hesaba çekerek ölüm ötesi için çalışan; ahmak da nefsini hevâsına tâbî kıldığı hâlde Allah’tan (hayır) umandır.”(Tirmizî, Kıyâmet, 25/2459; İbn-i Mâce, Zühd, 31)
Nefisle cihâd etmek, kalbî, ahlâkî eğitim ve mânevî terbiyedir. Gaye; insanı mânen olgunlaştırarak «insân-ı kâmil» hâline getirmektir. Kur’ân ve Sünnet ile taçlanmış ahlâk ve davranışlarla kemâle ermektir.
Hz. Allah cc dostu olan Ahmed Hadreveyh Belhî ks der ki;
“Nefsimi her türlü riyâzet ve mücâhedelerle yenmiştim. Bir gün nefsim gazâya gitme isteği ile doldu, nefisten ibâdete dâir bir istek olmayacağını bildiğim için bu duruma şaşırdım. Dedim ki; bu sözün altında acaba hangi hile var? Yoksa nefsim kendisine devamlı oruç tutturduğum için, artık dayanacak gücü kalmadığından sefere çıkıp orucu bozmak mı istiyor? Bunun üzerine; “Ey nefis, bu sefere gitsem de orucumu bozmayacağım” dedim. “Râzıyım, tamam” dedi. Bu sefer; “Yoksa gece namazına güç yetiremiyor da, seferde uyumak mı istiyor?” diye düşünerek; “Seferde gece namazımı azaltmam, hazardaki gibi kılarım” dedim. O yine “tamam, râzıyım dedi.” Sonra; “Acaba bu sefere gitme sebebi insanlara karışma isteğinden olmasın?” diye düşündüm. Dedim ki; “Ey nefis bu seferde nereye gidersem, harabelerde konaklayacağım ve hiç kimseyi göremeyeceksin.” O yine “râzıyım, olur” dedi.
Artık nefse söyleyecek bir şey bulamadım, Hz. Allah’a yalvarıp onun hilesini açığa vurması için tazarruda bulundum, Hz. Allah onun hilesi konusunda bana ilham verdi. Anladım ki bunu istemesinin sebebi, gazâda bir seferde ölmek ve bütün dünya halkının Ahmed Hadreveyh gazâda şöyle şehit oldu denmesini sağlamakmış. Dedim ki; “ Hz.Allah’ı tesbih ederim. Nefis ne bu dünyada, ne de ahrette İslam’ın hakîkatini istiyor.” O vakit dedim ki; “Ey nefs-i emmâre, Allah’a yemin olsun ki bu gazâya gitmiyorum ve sen ibâdet ve tâat altında zünnâr bağlayacaksın. Burada yaptığım riyâzât ve mücâhedeleri de arttırıyorum.” (İsmail Hakkı Bursevî, Rûhu’l-Beyân, XXI. 45
Rabbimiz bizlere ve tüm inananlara nefislerimizi hakikî terbiye etmeyi nasip eylesin. ..