ÖN SEÇİM NAMUS VE ŞEREF İSE BU NE?
ÖN SEÇİM NAMUS VE ŞEREF İSE BU NE ?
CHP kurultayı sonrası genel başkan dahil kadrolarda yaşanan değişiklik geniş halk kalabalıkları üzerinde olumlu etki ve beklenti yaratmıştır.
Sokakta seçmenler, halk partisi yöneticileri ve üyeleri, başları yeniden yukarıya bakar halde yürümeye başladı.
Sokakta oluşan bu umut havası elbette partilileri mutlu etti.
Ancak parti il başkanlığının bu süreçte yapmış olduğu talihsiz açıklamalar, idari eylemler, ildeki bu iyi niyetli havayı sıkıntıya sokar hale gelmiş, partide ve partili ilişkilerinde ise değişimcilerden hesap sorma eğilimine dönüşmüştür.
Dahası, Balıkesir örgütünün, kurultay öncesi kurulmuş bir ekibin ilişkileri dahilinde, kendi varlıklarını dayatma ve bu konuda parti hukukunu ve hatta teamüllerini çiğneme noktasına geldi.
O kadar ki genel başkanın her fırsatta “baba ocağına” çağrı yaptığı ve çok önemli isimlerin affedilerek yuvaya katıldığı bir dönemde, değişimcilere karşı açık tutum alıp disiplin kurulları marifetiyle kuşatılması, özlük haklarının açık açık engellenmesi yoluna gidildi.
Tam da yeniden dirilme döneminde, Balıkesir ilindeki bu pervasızlığın ildeki demokrasi ve iktidar mücadelesine zarar vereceği açıktır.
Yaklaşık 4 ay sonra yerel seçimler gerçekleşecek. Partide adaylık başvurusu için 5 Aralık son gündür. Bu arada il başkanlığına adaylık başvurusu yapmış ve yarışa dahil olmuş önceki dönem milletvekili sayın Haluk Ahmet Gümüş’ün varlığı ortadadır.
Bu adaylık başvurusu tüm kamuoyunca bilinmesine rağmen, 1 Aralık’ta yapılan yani son başvuru tarihinden 5 gün, PM toplantısından 4 gün önce gazetecilerin, “Balıkesir büyükşehir başkan adayı kim olacak?” Sorusuna, Balıkesir il başkanının verdiği cevap aynen şu şekilde olmuştur;
“Büyükşehir aday adayımız değil! Adayımız Ahmet Akın’dır. Bu nettir. Bu tartışılmaz. Bir önceki seçimde de adayımız o’ydu. Daha sonra adaylıktan çekildi. O zaman VAR yoktu şimdi var. O gol olmaz. Ben masayı yumruklayıp devirmem, gereğini yaparım. Öyle bir şey yok. Adayımız Ahmet Akın’dır. Onunla yola çıkıyoruz, onunla yol yürüyeceğiz, net.”
Üstelik tehditkâr bir dille ve genel merkez yetkili organlarının gelecekteki verecekleri kararı REHİN ALIRCASINA hareket edilebiliyor. Bu suretle, gündemi belli olmayan bir gelecekteki merkez organı toplantısının gündeminden, hatta verilecek karardan haberdar olabilme gücünü deklare ediyor.
Bu tavrının parti içinde ve dışındaki muhtemel yansımalarını göz ardı edebilmek, umursamamak ilginçtir.
Burada konu sayın Ahmet Akın değil. Seçimi onunla kazanılacağı konusunda parti tabanında ve kamuoyunda güçlü bir algı da var. İl başkanının yaptığı bu açıklamanın ve kullandığı dilin Ahmet Akın’a hiçbir faydası yok. Hatta zarar verme ihtimali bile var.
“Ahmet Akın aday gösterilmezse gereğini yaparım” diyerek, açık açık üst yönetime adeta gözdağı veriyor. Üstelik “geri çekilirse” vurgusuyla sanki resmiyette aday gösterilmiş gibi bir algı yaratmaya çalışıyor. Oysa ki hali hazırda herhangi bir başvurudan dahi kamuoyunun haberi bile yok.
Burada önemli olan ayrıntı şudur; İl Belediye Başkan Adayını belirleme ve dolayısıyla ilan etme yetkisi İl Başkanlığına verilmiş değildir.
Yazının yazıldığı tarih olan 6 aralıkta ise PM toplantısı bitmiş partinin facebook sayfasında son gün akşam saati adaylık başvurusunun fotoğrafı yayınlanmış, bir gün önce Parti merkezinde sayın Ahmet AKIN’ın Genel Başkan ve Balıkesirli temsilcilerle çekilmiş fotoğraflar ile “Ben olaya hakimim “ mesajı eşliğinde başvuru yapıyor .
Yaniii “ben adayım diyor ”bu da ön seçim i “namus, şeref meselesi” diye duyuranlarla duygusal kopuştaki partililerin zihinsel dünyasını yeniden bozuyor.
İl başkanı bu davranışıyla kurultay öncesi kurulmuş ekip ilişkileri ve pozisyonların paylaşımının korunması için gerektiğinde yerel iktidardan vaz geçebileceklerini hele ki değişimcilerle bu iktidarı paylaşmayacaklarını yüksek sesle haykırıyor başta “değişimciler” olmak üzere kendilerinden olmayan herkese meydan okuyorlar.
Yine aynı toplantıda
Edremit Belediyesi ile ilgili sorulan bir soruya “CHP Belediyeciliğinin kötü örneği” cevabını bir il başkanı olarak verebiliyor.
Öyle veya böyle hali hazırda görevde olan partili bir belediye başkanının yaptığı işi “kötü örnek “diye aşağılamak ilgili başkanla kişisel bir hesaplaşmadır diye düşünüyorum.
Bu beyandaki pervasızlık ve cüretkarlıkta en az yukarda bahsettiğimiz örnek kadar tehlikeli zararlıdır diye düşünüyorum.
Genel başkanın tüm partilileri mevziiye çağırdığı bu dönemde İl başkanlığı’nın sergilediği bu tavırlar Ne yapmak istiyorlar sorusunu da beraberinde getiriyor.
Partinin yüz yıllık kurumsal kimliği, kurultayın yarattığı havanın bu dönemde kurumsal kimliğe yaptığı ve genel başkanın sıkça vurguladığı “duygusal kopuşun” onarımı yolundaki tüm çabaları adeta ezmek istercesine yapılan bu hukuka, teamüllere ve siyasal akla uygun olmayan idarecilik anlayışını dikkatlerinize sunuyorum.