Nur 61. Ayet...
Nur 61. Ayet...
Bismillahirrahmanirrahim
“ Gözleri görmeyen için bir sakınca yoktur, topal için bir sakınca yoktur, hasta için de
bir sakınca yoktur. Sizin için de kendi evlerinizden, babalarınızın evlerinden,
annelerinizin evlerinden, erkek kardeşlerinizin evlerinden, kız kardeşlerinizin
evlerinden, amcalarınızın evlerinden, halalarınızın evlerinden, dayılarınızın evlerinden,
teyzelerinizin evlerinden, anahtarı elinizde bulunan evlerden ve arkadaşınızdan yiyip
içmenizde bir sakınca yoktur. Birlikte veya ayrı ayrı yemenizde sizin için bir günah
yoktur. Evlere girdiğinizde, Allah katından mübarek ve güzel bir selâmlama ile
kendinize birbirinize selâm verin. Düşünesiniz diye Allah size âyetlerini işte böyle
açıklıyor.”Nur,61
Bu âyette ki konular hasta ve sakatlarla ilgili muafiyet, yakınların evlerinden yiyip içmek,
birlikte veya ayrı ayrı yemek ve evlere girildiğinde selâm vermeyi emretmektedir. Ayrıca
âyetin nüzûl sebebiyle ilgili rivayetler şöyledir.
1-Hasta ve sakatlar diğer sağlam insanlar ile birlikte yedikleri zaman hak geçmesi, onların
karınlarını doyuramaması ihtimali nedeniyle rahatsızlık duyanlar, “Birlikte yemenizde sakınca
yoktur” denilerek rahatlatılmıştır.
2- Hasta ve sakatların, âyetin devamında sayılan yakınların evlerinden yemelerinde sakınca
bulunmadığı açıklanmıştır (bu anlayışa göre ilk iki konu farklı değildir, tek konuda açıklama
yapılmış demektir).
3-Hastalar ve sakatları, karınlarını doyurmak üzere evlerine götüren kimseler, kendi evlerinde
yiyecek bulamazlarsa âyette sıralanan yakınlarına götürüyorlardı; bunda sakınca bulunmadığı
bildirilmektedir.
4- “Mallarınızı aranızda haksızlıkla yemeyin” (Bakara 2/188) meâlindeki âyet
gelince, “bağışlama, alım satım gibi bir durum olmadan akraba ve eş dost evinden yiyip
içmenin de câiz olmayan, haksız yoldan yeme ve içme” sayılacağı kanaati bazı kimseleri
rahatsız etmişti, bunu gidermek üzere bu âyet nâzil olmuştur.
6-Sağlam müminler savaşa giderken evlerini, sakatlıkları veya başkaca mazeretleri yüzünden
savaşa katılamayanlara emanet ediyorlardı, emanetçilerin de bu evlerde bulunan
yiyeceklerden yararlanma hususunda gönülleri rahat değildi, onlara ruhsat tanınmıştır.
7- Bu âyet nâzil olduğunda genellikle insanların evlerinde kapı yoktu, perde çekilmiş olurdu
ve evlere kolaylıkla girilirdi, eve giren kişi bazan orada sahiplerini bulamazdı ve bir şeyler
yiyip içmeye de ihtiyacı olurdu. Sonraları evlere kapı yapıldı, sahipleri bir yere gideceklerinde
kapılarını kapayıp gittiler, bu uygulama da ortadan kalkmış oldu.
8- Hasta ve sakatlarla ilgili kısım, daha sonra gelen ve birbirinin evinden yiyip içmekle ilgili
bulunan kısımdan farklı olup onların mazeretleri sebebiyle başta cihad olmak üzere bazı
emirlerden ve yasaklardan muaf oldukları hükmünü getirmektedir.(Ebu Cafer Muhammed b.
Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, Hisar Yayınevi: 6/162-165; Ebû Bekir İbnü’l-Arabî, III, 1402).
Günümüzde şu üç yorum öne çıkmıştır.
1-Topal, kör ve hasta olanların başta cihad olmak üzere (sağlam olma, güç yetme şartı aranan
işlerde sakat, özürlü kişilerin) birçok yükümlülükten muaf oldukları.
2- O günlerde hem ihtiyaç bulunduğu hem de örf ve âdet haline geldiği için akraba ve
dostların birbirinin evinden, sahibinin iznini almaksızın (yine örf ve âdet ölçüsünde) yiyip
içmelerinin câiz olduğu ifade edilmiştir.
3-Araplar’ın İslâm’dan sonra sürdürdükleri bir âdetleri de yolculukta azıkları birleştirip
gerektikçe ortadan yemekti. Bu durumda bazı kimseler çok veya sık, bazıları az yiyorlardı,
bazı kimseler de herkes bir araya toplanmadıkça ortak azıktan yemek istemiyorlardı. Âyette
iyi niyet ve ihtiyaç sınırları içinde kalındığı sürece tek başına da, bütün arkadaşlar bir araya
gelerek de yemenin câiz olduğunu göstermektedir.
Âyetin son bölümünde ise "Evlerinize girdiğimiz zaman kendinize selam verin."
buyurulmuktadır. Buradaki "Kendinize" ifadesinden maksat: "Kendi evinize girdiğiniz zaman
aile efradınıza selam verin." Denilmiştir.
Rabbimiz bizlere ve tüm inananlara Kuran-ı Kerim’e göre yaşamayı nasip eylesin.