Kamil Akyürek

Kamil Akyürek

Şeker hastaları için öneriler

Sevgili Merhaba okurları dün sizlere şeker hastaları için uzman ların tavsiyeleri ile birlikte neler yenmeli konusunda öneriler vermiştim.Bugün devam eden yazımda yememiz gerekenleri belirledik ama nelerden uzak durmamız gerekiyor onuda ihmal etmemeli diyerek tüketilmemesi gerekenlere yer verdim.Sağlığınız yerinde olsun diyerek şeker hastalığı için yapılabileceklere şöyle bir göz atalım.

Hangi Besinler Tüketilmemeli

Diyabet, damar tıkanıklığı ve damar sertliği gelişimini hızlandırarak kalp hastalığı ve inme riskini arttırır. Bu anlamda diyabet hastalarının aşağıdaki besinlerden kaçınması gerekiyor. Şeker hastaları;

Yazının Devamı

Şeker Hastası İçin Beslenme ve Yememesi Gerekenler

O halde nasıl beslenmemiz gerekir? İşte diyabetliler için beslenme önerileri…

Omega 3 Yağ Asitleri: bu esansiyel yağ asitleri vücut tarafından üretilememektedir, dolayısıyla farklı gıdalar aracılığıyla vücuda aktarılmaktadır. Omega 3 yağ asitleri şeker hastalığının yol açtığı kalp ve damar rahatsızlıklarını önlemek amacıyla oldukça önemlidir.

Zeytinyağı: iyi kolesterolü yükseltir ve damar tıkanıklığına karşı koruma sağlar. Beraberinde İnsülin direncini azaltır ve kan şekerinin stabilize olmasına yardımcı olur.

Yazının Devamı

KAMP DÜNYASI

Türkiyenin Farklı bölgelerinden ve hemen hemen her yaş gruptan çocuğun bulunduğu bir organizasyon olan Kamp Dünyası şimdilerde Foça Deniz Kampı ile devam ediyor. Benim de için de bulunduğum, eğitmenlik yaptığım ve sizlere yazımı buradan paylaştığım kamp çok eğlenceli ve eğitim dolu geçiyor. Her yaş grubu bir lider eşliğinde günlük proğramlarını takip ediyor ve böylece lider gruplar için tam bir anne ve baba işlevi görmekte. Öğrencinin sorunları ve sıkıntıları ile de ilgilenen grup lideri için grubu büyük bir sorumluluk…

Okçuluk, Eskrim , Müzik, Dans, Tiyatro , Kısa Film , Yüzme , gibi alanlarda ise yaklaşık 26 eğitmenin bulunduğu 3 Temmuzda Foça’da başlayan kamp 17 Temmuzda sona eriyor.

Akşam eğlenceleri ise çocuklar için kampta keyifli saatler demek. Burada çocuk yeteneğini sergileyip eğlenceli vakit geçiriyor. Yarışmalar, oyunlar, danslar ile geçen akşam eğlenceleri her gece saat 21.00 den 23.00 e kadar rutin halinde yapılıyor. Sabah sporu ise bir diğer rutin. 08.40’da sabah sporu için toplanan öğrenciler 20 dakikalık bir spordan sonra kahvaltıya geçiyor.

Yazının Devamı

Yeni sistemin getirdikleri…

Hukuk ve Mevzuat Müdürlüğü, Türk Ceza Yasası’ndaki cumhurbaşkanına hakaret kapsamına girmeyen, ancak yargı mercilerince Cumhurbaşkanlığı’na gönderilen ve cumhurbaşkanının taraf olarak gösterildiği evraka ilişkin işlemleri de takip edecek. Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğü, TBMM üyelerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına ait işlemleri yapacak, TBMM seçimlerinin yenilenmesine ilişkin işlemleri yürütecek.

Cumhurbaşkanı’na vekâlette ikili bir uygulama getirildi. Birden fazla yardımcı atanırsa, cumhurbaşkanı, hastalık veya yurtdışına çıkma gibi geçici durumlarda vekaleti bir yardımcısına verecek. Ancak makamın boşalması halinde vekalet en yaşlı yardımcıda olacak.

Yazının Devamı

YENİ EVLENECEKLERE…

Evlilik öncesi hazırlıklar zevkli olduğu kadar yoğun ve yorucudur. Evlilik öncesi muhteşem görünmek adına kişisel bakıma önem vermek gerekiyor. Yaz aylarında evlenecek olan gelin adaylarına düğünde göz kamaştırıcı görünebilmeleri için birkaç öneride düğüne hazırlandığım bugünlerde benden yeni evleneceklere gelsin istedim.

Düğünlerinin unutulmayacak bir gün olmasını herkes ister. Kimi kilo vermeye çalışır, kimisi almaya. Makyaj, saç derken tam bir karmaşanın içinde buluruz kendimizi. Önemli olan Cildimiz için en önemli şey, nemlendirici bakımlar uygulamak gerektiği. Cildinizi ihtiyacı kadar nemlendirin; cilt bakımı için maske veya yoğun nem maskeleri uygulayın. Özellikle kuru ve sıcak olan bu günlerde cilt bakımı önemli. Balıkesir’de son 3 günün sıcağı ise tartışmasız bir gerçek. Öyleyse hemen bakıma…

Gençler gözleriniz için onarıcı bir krem kullanmayı ihmal etmeyin. Uykusuzluk ve stresten en çok zarar gören göz çevreniz için elinizden geldiğince rahatlatmaya çalışın, mümkün olduğunca stresten kaçının. Cildinizi günlük olarak yüz yıkama jeli ile yıkayın. Alkolsüz cilt toniği de tercih edebilirsiniz. Göz çevresi ve göz torbalarınız için etkili bir bakım kremi kullanın. Düğün öncesi saçlarınızı boyatacak olursanız en az 2 gün öncesinden boyatmaya çalışın, saçınızın doğal görünümünü kullanmak için en az 2 gün yeterli olur. Saçlarınız yıpranmış ise tamamıyla toparlanabilmesi için düzenli saç bakımı yapmış olmanız gerekir. Bir süre öncesinden başlamış olmanız gereken uygulamalardan biridir. Gün için de yorulan, uykusuz ve makyaja maruz kalan ciltler size siyah nokta sivilce, leke, şişlik olarak geri dönebilir. Cildinizi arındırmanız için peeling en çok ise yarayacak olan yöntemlerden biridir. Peeling yöntemlerini haftada bir kez yapmanızı öneriyorum. Cildinize uyguladığınız bölgelere peeling sonrası krem ve nemlendiriciler uygulamanız cildinizde oluşabilecek kuruluğu önlemenize yardımcı olur.Her hafta peeling yapmayı alışkanlık haline getirdiğinizde, düğün gününüzde cildiniz alışılmış bir ferahlığa sahip olduğu için siz de kendinizi rahat hissedeceksiniz.

Yazının Devamı

Ekonomik kriz mi?

Cebimizdeki para her geçen gün eriyor. Ev ve otomobil fiyatları korkunç şekilde yükselmiş durumda. Yükseldi ama alanda yok. Bazı müteahhitlerin el altından 350-400 bin liraya satışa sundukları konutları 180-200 bine verdiklerini duyuyoruz. Sıcak para akışı olsun diye.

Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan ve AK Parti Hükümetini ekonomi konusunda zor bir dönem bekliyor. Güçlü bir yapı güçlü bir hükümet, umarız bir çıkış yolu bulunur. Ülke insanı bu nedenle de oy verdi, destek gördü AK Parti. Bakıp göreceğiz, kısa ve uzun vadede yapılacaklar belirleyecek geleceği.

Vatandaşın ekonomisi kötü dedik. Sadece vatandaşın mı? İş dünyası da önünü göremiyor. İsmini vermeyeceğim ama Balıkesir’de üretim yapan büyük fabrikalar işçi çıkartmaya hazırlanıyor. Bazı fabrikalarda ki bunlarda yüzlerce insan çalışıyor, isteyenlerin kendilerini ayrılabileceği, tazminat ve sosyal haklarının verileceği çıtlatılıyor. Yani işdünyası da önünü göremiyor. Kriz var ama gizli bir kriz. Bu daha kötüsü olmayacağı anlamına da gelmiyor. Bakıp göreceğiz. Bunları hep kulağımıza gelen söylentiler.

Yazının Devamı

VİTAMİN..

Yapılan araştırmalarda dikkat çeken D Vitamininin sayısız faydaları neler? Kalp rahatsızlığından yaşamını yitiren Balıkesir’deki pekçok vatandaşın olduğu göz önüne alındığında Balıkesirlilere de “D” vitaminsiz kalmayın diyerek bu konuda uzman tavsiyelerine yer vereceğim.

D vitamini sayısız faydalarının yanı sıra hasar görmüş kalp hücrelerini onararak kalbi yenileyebiliyor. edildi. Evet, D vitamini eksikliği kalp krizi yaratmıyor ama kalp krizi riskini arttırabiliyor. Bu konuda yapılan bir araştırmada Türkiye’de her 10 kişiden 9’unda D vitamini eksikliği görülmüş. Bugünler de yine hatırlarsanız zayıflama önerileri ve çevremde duyduğum birkaç cümleyi de sizlere aktarmıştım zayıflamak isteyenlerde de D vitamini eksikliği görülüyor…

Güneş ışığından yararlanamadığımız için D vitamini eksikliği yaygın görülen bir halk sağlığı sorunu. D vitamini düşük düzeyde olan kişiler tespit edildiğinde doktorlarının planladığı tedavide D vitamini doğru kullanılmıyor. Hekim veriyor ancak hekimin dediği gibi değil de kendi bildiğimiz gibi kullanıyor olmak bu işe çare olmuyor. Basite almayın derim.

Yazının Devamı

3.Dionysos Tiyatro Şenliği

– TİYATRO TANRISI Ve antik dönemlerde tiyatro hamisi, Bitkilerin, Hayvanların, Öldükden sonra yeniden dirilişin tanrısı olarak da kabul edilen DİONYSOS’UN yaşadığı, Dionysos Ritüellerinin – Şenliklerin yapıldığı, topraklarda, Tumolos (Bozdağ) Dağı yamaçlarındaki Paktolos Çayı (Sartçayı) kenarında-mekanlarda Salihli – Sardes 3.Dionysos Tiyatro Şenlikleri bu yıl 30 Haziran – 9 Temmuz tarihleri arasında gerçekleşiyor. Sıfır bütçe ile yapılan tek şenlik olma özelliğini taşıyan bu buluşma türkiyenin farklı bölgelerinden tiyatrocuları, eğitmenleri ve öğrencileri tek çatı altında topluyor. Tiyatro öğrencileri bu eğitim kampında bir çok atölyeden yararlanıp uygulama yapma fırsatı bulurken, bu şenlik birliktelik ve dayanışma açısından da önemli.. Tiyatrocular kol kola tiyatronun doğduğu topraklarım ķöylerinde ve sokaklarında “İnadına tiyatro” , “Tiyatro hayattır, hayat sokakta” gibi sloganları hep bir ağızdan atıyorlar bu da bu ülkede bütün umudun sanatta olduğunun göstergesidir.

Kampa katılım sağlayanlardan birisi de Yılmaz Arıkan.. Kendisi Türkiye’de en çok satılan Tiyatro Eğitimi Kitaplarının yazari.. Arıkan bir çok tiyatrocu için kitaplarını imzalıyor..

Rasim Aşın Şenliğin büyük emektarı.. Çocuk Tiyatrosu Araştırmaları Laboratuarı Derneği Başkanı Pedagog Rejisör Dr. Rasim Aşın’ın özverili çalışmalarıyla ayakta duran bu ritüeller onun sayesinde yaşıyor ve yaşamaya devam edecek. Rasim Hocaya yürek dolusu tebrikler ve tabi ki gönüllü ekibine de..

Yazının Devamı

MERAK EDİLENLER

Olmayanı nasıl var etmek mümkün değilse sıradışı söylemlerde bir o kadar tanıya işaret eden bir durum. Bu konuda tanı net. Uzmanlar Halüsinasyonu açıklamış.

Halüsinasyon görmek, insanın zihnin dışında bir gerçeklikte var olmayan şeyleri görmesi, işitmesi, koklaması, tatması veya hissetmesi demek.

Pek çok insan halüsinasyonları gerçekte var olmayan şeyleri görmek olarak bilir. Ancak halüsinasyonlar bu tanımdan çok daha fazlasını içermektedir. Mesela gerçekte olmayan şeylere dokunmak hatta onları koklayabilmek de halüsinasyonların kapsamına girebilmektedir.Halüsinasyonların pek çok sebebi olabilmektedir. Şizofreni gibi akıl sağlığı ile ilgili bozukluklardan kaynaklanabileceği gibi Parkinson gibi sinir sistemi hastalıkları da halüsinasyonlara neden teşkil edebilir.Eğer siz ya da sevdikleriniz halüsinasyonlar görüyorsanız, bir doktora başvurmanız gerekmektedir. Halüsinasyonları kontrol altına alan ve onları gideren tedaviler, halüsinasyonların ortaya çıkış sebeplerine göre değişkenlik gösterebilmektedir.

Yazının Devamı

NEYE DİKKAT ETMELİYİZ?

Beslenmek, sağlıklı, güzel, keyifli sofralarda güzel şeyler yiyip içmek, sağlığımızı geliştiren, ayakta tutan, güçlendirip koruyor. Yeterli, dengeli, çeşitli beslenmeyen çocuklar büyüyüp gelişemiyor. Sık hastalanıp geç iyileşiyor. Okul başarıları düşük, bedenleri güçsüz, ruhları güvensiz oluyor. Yanlış beslenen yaşlılar ise kötü yaşayıp kötü yaşlanıyor. İşte bu nedenle herkesin ama herkesin beslenme konusunda bilgilenmesi, beslenmesine özen göstermesi lazım. Beslenme deyince çok yemek yeme aklınıza gelmesin herşeyin dengelisi vakitlisi beslenmedeki düzen önemli.

Evet! Hayatı daha iyi yorumlayan, bilgili, uyanık, güvenli, yalansız dolansız güçlü bir gençlik istiyoruz. Bu konuda Balıkesir’de de adım atan yerel idarecilerimiz var. Spora teşvik edilen genç nesil aynı zamanda hareketli bir yaşama da tutunmuş olacak. Yapılan sağlıklı projelerle sağlık gelecek.Üstelik bu neslin sağlıkla ilgili bildikleri, düşündükleri bizden çok ama çok farklı ve fazla olacak gibi geliyor.Neden mi? Milli Eğitim’in TÜBİTAK projeleri ile ilgili geçtiğimiz dönemde okul bahçelerinde düzenlediği fuarlarda öğrencilerin birebir yaptıkları projeleri inceleme fırsatı buldum .Beslenmeden sağlığa spora ve yaşama dair pekçok konuda çalışma vardı.

Kaliteli ve sağlıklı bir yaşam için en önemli faktör doğru beslenme.Bu konuda uzmanların birkaç önerisini bugün sizlerle paylaşmak istedim.

Yazının Devamı

HER YÜKSELİŞİN BİR İNİŞİ HER İNİŞİN DE YÜKSELİŞİ OLUR

Yavaş yavaş inme eğilimine giren patates, soğan fiyatları normal seyrine düştü. Düşmeye de devam ediyor. Bu konuda Muhabirimiz Fatma Kara’nın yaptığı haberi görünce düşünmeden edemedim. Pazarcının durumunu gerek Fatma Kara’dan bazen de Semra hanımdan alıyoruz. Ne getirecekler diye merakla bizde gazetede bekliyoruz.

Duyduklarımız bu aylarda kimi esnafın patates fiyatlarının artışının suni gündem oluşturma amacı taşıdığı yönünde ve patates fiyatlarının düşmesinin ürün talep azlığı yönündeydi. Bu konuda Sebzeciler Odası Başkanımız Ayhan bey son noktayı koymuş. Balıkesir’de yaşayanlar olarak söylediklerini çok doğru buldum. Hele ki şu sözler altı çizilmesi gerekenler.Balıkesirli pazarcılar Balıkesir’de üretip Balıkesir’de tüketiyor. Ekonominin çarklarının şehrin içinde dönmesi hareketliliği getiriyor. Elbette ki büyük işadamlarının dışarıdan yatırımla gelip burada istihdamı ayrı bir konu. Önemli olan şehirde yaşayanların şehrin değeri olan üreticileri ve tüketicilerini el üstünde tutması. Bir nevi kendilerine değer vermesi. Balıkesirliler kıymetli. Bence her Balıkesirli en güzelini hak ediyor. Şehirde her ne konuda olursa olsun adeta şehri yaşatması kişinin kendini yaşatması gibi oluyor.

Konu patates ve soğan fiyatlarıyken bugün iki güzel nimetin faydalarından da bahsetmek istiyorum. Küçük bir kase soğan 64 kalori, 15 gram karbonhidrat, 3 gram lif, 7 gram şeker, 2 gram protein içeriyor. Ayrıca günlük ihtiyacınız olan C vitamini, B6 vitamini ve magnezyumun karşılanmasında % 10’luk bir etkiye sahipr. Kuru soğan ayrıca küçük miktarda kalsiyum, demir, folat, magnezyum, fosfor ve potasyum içeriyor.Taze yeşil soğan ise; özellikle beyaz başları C vitamini yeşil kısmı ise beta karoten için iyi bir kaynak. Yükselmİş kan kolesterolünü düşürebilir ve kap hastalığı riskini azaltabilir. Kanın pıhtılaşmasınıda azaltıyor. Hafİf antibakteriyel etkisi yüzeysel enfeksiyonları önlemeye yardımcı olabiliyor. Sülfür bileşikleri kanserojenleri bloke ediyor. Geleneksek tıpta dekonjestan (burun tıkanıklığını giderici ilaç) olarak kullanılıyor.Soğan ile ilgili araştırma yaparken ilginç hikayelere rastladım. Bunlardan birine göre Büyük İskender ordularını savaş için güçlendirmek adına büyük miktarlarda soğanla beslermiş, Mısır mezarlarındaki resimlerde ise çok miktarda soğana rastlanıyor hatta diğer bütün bitkilerden daha fazla soğan resmi çizilmiş. Eski İbrani yazılarında Yahudilerin Mısır’dan kaçtıktan sonra özlemini çektikleri yiyeceklerden birinin soğan olduğu anlatılır. Ve tarih boyunca, şifacılar soğanın kellikten enfeksiyonlara kadar her şeyi iyileştirmekteki sihirli gücüne inanmışlar…

Yazının Devamı

Kasım’da seçim sinyalleri

Bir televizyon programında konuşan Fakıbaba, “Bu konuda haberler çıkıyor, Kasım ayına alınacak diye. Ben bilmiyorum ama ben eski bir belediyeci olarak böyle bir şeyin doğru olacağına inanıyorum. Kasım, Aralık, Ocak, Şubat, Mart… Bu 5 ay sizin için önemli bir zamanı iyi değerlendirme anıdır. Hem tebrikleri kabul ediyorsunuz, belediyeciliği öğrenmeye çalışıyorsunuz ve o yılı boşa harcamamış oluyorsunuz. Bu bağlamda Kasım ayı olursa bütün belediye başkanlarının 1 yıl daha kazanacağını öngörüyorum” diye konuştu.

Bu sözlerden sonra haber siteleri bu haberle çalkalandı. ‘Kasım’da erken seçim var’ haberleri dolaşmaya başladı. Hükümetin önemli isimlerinden biri Fakıbaba. Öyle boşta konuşmaz. Dedikleri yaptıkları hep olacakların sinyalini vermiştir.

Peki yerel seçimler öne alınacaktı neden genel Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimleri ile birlikte yapılmadı. Vatandaşlar bunu da soruyor birbirlerine. Türkiye’de seçim ekonomisi denilen bir şey var. Siyasi partilere yardımlardan tutun, harcanan seçim çalışması ücretlerine kadar önemli bir ekonomi. Türkiye evet zengin bir ülke, belki parası yok ama toprağıyla, değerleriyle zengin ülkelerin başında geliyor. Yine de vatandaş soruyor tabi. Maden erkene alınacak neden hepsi bir arada yapılmadı. Bu kadar masrafa gerek var mıydı? Haklılar. Büyük paralar harcanıyor seçim dönemlerinde.

Yazının Devamı

SPOR’DAN VAZGEÇME!

Velhasıl Balıkesir’de sporun her dalında ayrı ayrı göze çarpan detaylar nüksediyor bu sıralar. İl’in yerel idarecileri destekliyor spor’u sporcuyu. Balıkesir’de başarılı milli sporcularımız var. Haberlerimizde sizlerde zaman zaman bu başarıların taçlandırılışını okuyorsunuz. Gerek forma, gerek top, ayakkabı v.s..i htiyaç olan ne varsa öğrencilere adeta yağıyor son 4 yıldır.Hal böyleyken spor yapmamak oldukça garip ve üzücü bir durum olmaz mı? Birde buna sporun faydalarını eklersek hiç durulur mu? Bakalım spor insana neler kazandırıyor;

Spor’u öncelikle belirli ölçüde fiziksel güç ve beceri gerektiren yarışmalı ve eğlenceli bir etkinlik olarak görebiliriz. Ayrıca fiziksel, zihinsel, bilişsel ve sosyal gelişimi amaçlayan, oyun ya da yarışma formunda olan, kurallı ya da kuralsız, ferdi ya da takım halinde yapılan etkinliklerin tümü spor olarak değerlendirilebilir. Özünde; sistem, disiplin, hedef ve başarı kombinasyonu. Spor yapan çocuk ister istemez, disiplinle sistemi uygulamaya, hedef koymaya ve başarmaya güdüleniyor.

Okul başarısından endişe duyulan, sistemli çalışma ve disiplinle ilgili desteğin faydalı olacağı düşünülen çocuklara, uzmanların ilk önerisi, spor eğitimi. Enerjisini atan, sosyal bir gruba ait olan çocuk mutlu olur, çevresinin desteği ve kazandığı başarı onu motive eder. Sağlığı, direnci, görüntüsü ve becerileri arkadaşları içinde de saygı uyandırır. Spor yapan çocuk onaylanır, destek görür ve sevilir. Tüm bu pozitif katkılar çocuğun ders başarısını da pozitif yönde etkiler…

Yazının Devamı

BİR MERHABA DİYENİNİZ OLSUN

Merhaba sevgili okurlarımız, merhaba dostlar, arkadaşlar, anneler babalar, kardeşler…Bugün okuduğum güzel bir hikayeyi sizinle paylaşmak istiyorum.

Genç adam iyi bir terziymiş. Bir dikiş makinesi ve küçücük bir dükkânı varmış. Sabahlara kadar uğraşıp didinir ama pek az para kazanırmış. Çok soğuk bir kış gecesi dükkanı kapatırken elektrik sobasını açık unutmuş ve çıkan yangın onun felaketi olmuş. Artık ne bir işi varmış ne de parası. Günler boyu iş aramış ama bulamamış… Yük taşımış, bulaşıkçılık yapmış, yine de evinin kirasını ödeyecek kadar para kazanamamış. Sonunda ev sahibinin de sabrı taşınca, küçük bir bavula sığan eşyalarıyla sokakta bulmuş kendini… Mevsim kış, hava ayaz olsa da genç adamın köşedeki parktan başka gidecek yeri yokmuş. Bir sabah iş arayacak derman bulamamış bacaklarında. Açlıktan ve soğuktan bitkin bir şekilde bankta otururken, kocaman bir araba yanaşmış kaldırıma. Arka kapıyı açmaya çalışan şoförü kızgınlıkla yana itmiş arabadan inen yaşlı adam, “Yalnız bırakın beni, parkta dolaşırsam belki sinirim geçer” diye söylenmiş. Zengin bir işadamı olduğu her halinden belli olan ihtiyar, birkaç adım attıktan sonra bankta titreyen terziyi görmüş. Terzi, adamın üzerindeki paltoya bakıyormuş dikkatle. Birden siniri geçiveren ihtiyar, “Zavallı adamcağız kim bilir nasıl üşüyordur, ona nasıl yardım etsem acaba?” diye düşünmeye başlamış. Oysa terzinin düşlediği paltonun sıcaklığı değilmiş. O, çok kalın ve kaliteli bir kumaştan üretilen bu paltonun sahibine hiç de yakışmadığını ve onun vücuduna uygun şekilde dikilmediğini düşünüyormuş. Yaşlı işadam, terzinin yanına yaklaşıp, “Ne o evlat, bu ayazda parkta donmuşsun. İstersen paltomu sana verebilirim” deyince, “Hayır, teşekkür ederim. Ben sadece bu paltonun size göre olmadığını düşünüyordum. Kumaşı fazla kalın ve sizi olduğunuzdan şişman göstermiş” diye yanıt vermiş terzi. Yaşlı adam bu cevabı alınca hayli şaşırmış. Çünkü o da üzerindeki paltoya onca para ödediği halde kendisine bir türlü yakıştıramıyormuş. “Soğuktan titrerken nasıl böyle bir şeye dikkat edebiliyorsun?” diye soran yaşlı adam, “Ben terziyim” yanıtını alınca “Benimle gel, hayat hikayeni yolda anlatırsın” diyerek arabaya bindirmiş bizim terziyi. Bu karşılaşma, terzinin hayatındaki dönüm noktası olmuş. Böyle yetenekli bir insanın işsiz ve evsiz kalmasına çok üzülen iyiliksever yaşlı adam, terziye bir dükkan açmasına yetecek kadar para vermiş. Bunun karşılığında tek istediği kendi giysilerini bu genç adamın dikmesiymiş. Terzi yeniden bir işe hem de kendi işine başlamanın heyecanıyla deliler gibi çalışmaya başlamış. Bu arada yaşlı işadamı da desteğini esirgemiyor, onu kendi çevresinden zengin kişilerle tanıştırarak yeni siparişler almasını sağlıyormuş.. Küçük dükkân önce kocaman bir modaevine dönüşmüş, sonra da pek çok ünlü marka için üretim yapmaya başlamış. Terzi artık “ünlü işadamı” diye anılır olmuş. Bir gün ihtiyar adam onu ziyarete gitmiş. Terzi çok büyük bir iş bağlantısı yapmak üzere yurt dışına gidecekmiş ve uçağa yetişmesine az bir zaman varmış. Biraz sohbet ettikten sonra yaşlı adam birden fenalaşmış, kalp krizi geçiriyormuş. Hemen bir ambulans çağırılarak hastaneye kaldırılmasını sağlamış. Yeni işadamımız ise büyük işi kaçırmak istemediği için uçağa yetişmiş. Yaşlı adam krizi atlatmış ve uzun süre hastanede yatmış, bir yandan da sadece bir kez telefon ederek durumunu soran terziyi bekliyormuş. Fakat terzi daha çok para kazanmak için oradan oraya koştururken bir türlü yaşlı adamı ziyarete gidememiş. Aradan o kadar uzun bir süre geçmiş ki bu sefer de utancından yaşlı adamın kapısını çalamaz olmuş. Bir süre sonra terzinin işleri yolunda gitmemeye başlamış. Fabrikalarını kapatmak zorunda kalmış ve elinde kala kala yine küçücük bir dükkan kalmış. Utana sıkıla yaşlı adama koşmuş hemen nerede hata yaptığını sormak için. Son derece kırgın olan ihtiyar yine de onu kabul etmiş ama anlatacağı öyküyü dinledikten sonra hemen çıkıp gitmesini istemiş. Ve başlamış anlatmaya: “Bir zamanlar fakir bir oduncu varmış. Ormandaki bir kulübede yaşar ve odun keserek hayatını kazanırmış. Bir gün kulübesinde yangın çıkmış ve bu yangın bütün ormanı kül etmiş. O çevrede kimse ona güvenip iş vermeyince, çıkınını alan oduncu, eşeğine binip yola koyulmuş. Ağaçların arasında yürürken birinin kendisine seslendiğini duymuş. Başını kaldırınca konuşanın bir bülbül olduğunu görmüş. Bülbül ona “Senin haline çok üzüldüm, şimdi öyle bir büyü yapacağım ki eşeğin çok güzel şarkı söylemeye başlayacak, sen de onunla gösteriler yapıp çok para kazanacaksın” demiş. Gerçekten de eşek birbirinden güzel şarkılar söylemeye başlamış. Oduncu o şehir senin bu kasaba benim dolaşıp eşeğine şarkı söyletiyor ve herkes onları izlemek için birbiriyle yarışıyormuş. Oduncu ve şarkı söyleyen eşeği bütün ülkede ünlenmişler. Bir gün yine bir gösteriye yetişmek için koştururlarken, bülbülün yardım isteyen sesini duymuş oduncu. Bir kedi bülbülü yakalamış ve yemek üzereymiş. Şöyle bir duraklamış ama gösteriye gitmemeyi, onca parayı kaçırmayı gözü yememiş, arkasına bakmadan kaçmış oradan. Gösteri başladığında ise eşeği her zamanki gibi güzel şarkılar söylemek yerine sadece bir eşeğin çıkarabileceği sesleri çıkarmış. Oduncu kendisini şarlatanlıkla suçlayan izleyicilerin elinden canını zor kurtarmış. İşte o zaman bülbül ölünce büyünün bozulduğunu anlamış. Ben de senin bülbülündüm ve sen beni öldürdün, büyü de o yüzden bozuldu. Keşke güzel giysiler dikerken dostluk ipliğini koparmasaydın…” Öyküyü dinleyince hemen çıkıp gitmiş terzi, çünkü söyleyecek bir sözü yokmuş… Dostluk iplerinizi koparmamanız dileğiyle……. Yalnızlığa dayanırım da, bir başınalığa asla, Yaşlanmak hoş değil, duvarlara baka baka. Bir dost göz arayışıyla, Saat tıkırtısıyla… Korkmam geçinip gideriz biz mutlulukla, Ama; ”Günün aydın, akşamın iyi olsun” diyen biri olmalı. Bir telefon çalmalı ara sıra da olsa kulağımda. Yoksa zor değil, hiç zor değil, Demli çayı bardakta karıştırıp, Bir başına yudumlamak doyasıya. Ama ”Çaya kaç şeker alırsın?” Diye soran bir ses olmalı ya ara sıra…

Gözler arasındaki ilişkiyi biliyor musun? Onlar birlikte göz kırparlar, birlikte ağlarlar, her şeyi birlikte görürler ve birlikte uyurlar. Buna rağmen asla birbirlerini görmezler. Arkadaşlık bunun gibi olmalı. Arkadaşsız hayat cehennem gibidir.

Yazının Devamı

DOĞAÇLAMA TİYATRO

Onların başlatmış olduğu bu oluşum ülkemizde geniş alanlara yayılmış bu anlamda Doğaçlama Tiyatro Ligleri ve turnuvalar gibi organizasyonlar düzenlenmiş, bir çok doğaçlama tiyatro ekipleri oluşmuştur. Metin tiyatrosuna göre farklılık gösteren doğaçlama tiyatro biraz zeka ve yaratıcılık ister. Oyuncunun oyun içerisinde anında vermiş olduğu cevaplar doğaçlama tiyatronun temelidir. Doğaçlama aslında gündelik yaşamımızdaki ilişkilerimiz için de önemlidir. Bu yüzden alacağınız doğaçlama eğitimi meslek hayatınızda da büyük yarar sağlayacaktır.

Doğaçlama Tiyatronun ne zaman ortaya çıktığına dair pek çok görüş mevcut. Tam bir tarih belirtilmemekle birlikte akademisyenler, İlyada ve Odysseia gibi erken Yunan anlatı destanlarını bir tür doğaçlamalı hikaye anlatımı olarak gördüklerinden, doğaçlamanın tarihini de oldukça eski zamanlara kadar götürülebileceğini, doğaçlamanın sanatsal ifade ve iletişim biçimi olarak ilkel insanların ritüel görüntüleri içinde, binlerce yıllık dini gelenek ve yazıda yer alan kutsallığa dayandığını da dile getiriyorlar. Bu anlamda Antik Yunan’da çeşitli şölenlerde doğaçlama tiyatro gösterilerinin gerçekleştirildiği de yine konuyla ilgili dikkat çekilen noktalardan biri. Özellikle Roma’da Atellan Farce olarak bilinen Atellan Komedileri, bir takım maskeli doğaçlamacıların, pandomim benzeri bir sunumla gerçekleştirdikleri anlık şakalardan oluşuyordu. Ancak doğaçlama tiyatro, kendi başına bir disiplin olarak ilerleme göstermekten çok yüzyıllar boyu tiyatroların oyun metinlerinin oluşturulmasında, oyunculuk egzersizlerinde yardımcı bir unsur olarak görüldü. Örneğin modern doğaçlamanın köklerinden biri olarak kabul edilen Commedia Dell’Arte’nin yine Roma dönemindeki doğaçlama oyunlardan ortaya çıktığını, Shakespeare’in oyunlarının da yazılmış metin ile provalarda aktörlerin doğaçlama söz ve eylemlerle birleştirilerek son şeklini aldığını iddia eden kaynaklar mevcut.

Doğaçlama Tiyatro gösterileri ise seyircilerin keyif aldığı ve her gösteri de farkli bir şey izleyebildiği bir etkinliktir. Bu gösterilerde seyirci oyunun yönetmeni, yazarı, kostümcü ve dekoru olur bu anlamda bu gösterilerde seyircinin katılımı muazzam önemlidir. Seyirciden aldıkları çıkış noktaları ile oyuna başlayan oyuncular yine performanslarındaki başarıyı seyirciye bırakır. Aslında bu gösteriler de seyirci bir nevi oyuncudur kimi zaman sahnede oynar, kimi zaman ise çıkış noktalarıyla oyunu yönlendirir. Doğaçlama Tiyatro gösterileri bir ekibin doğaçlama turları oynaması ile ya da iki ekibin bu turlar üzerinde yarışmalarıyla tiyatro sporuna dönüşebilir. Bu gösterilerde oyunun yönetmeninin önemli bir etkisi vardır. Oynanan doğaçlama turların doğru yerlerinde düdük çalmalı ve en doğru finali yakalayabilmelidir.

Yazının Devamı

BİR YAĞMUR HİKAYESİ

Her ne olursa olsun yağmur berekettir, Yağmur coşkudur Cama vuran her damlada yağmurun götürdüğü anılara gitme vaktidir. Seyrin en güzel anıdır. Oradan oraya koşuşturan, bir yandan şemsiyelerini satmaya çalışan, bir yandan ıslanmak için sokağa koşan çocuktan ıslanmamak için elindeki poşeti kafasına geçiren vatandaşa… Yağmurlu bir gün bambaşka bir fotoğraf hafızası bırakıyor hafızamıza…

Ne zaman geleceği belli olmaz. Hava tahmincileri haftalık raporlar yayınlasa da yanılabiliyorlar da bazen. Veeee. Bahar gelince, hava günlük güneşlikken nasıl oluyorsa öğleden sonra bir anda güneş kayboluyor ve yerini gri bulutlara bırakıyor dersiniz? Hafif serinlik…efil efil esen bir rüzgar…Nefisss…Beraberinde şakır şakır yağan yağmur…Ve o yağmurla birlikte bir anda ortaya çıkan “şemsiye satan abiler” sokaklarda… “Allah Allah, bunlar bir yerde ellerinde şemsiyelerle yağmurun yağmasını mı bekliyorlar?” diyorum. Vallahi henüz çözemedim akıbetlerini. Dün de yaşadım mesela aynı şeyi. Yağmur başladı, adım başı “şemsiye satan abiler” belirdi. Bir restorana girdik, yemeğimizi yedik, çıktığımızda yerlerde şemsiye poşetleri doluydu. “Şemsiye satan abiler”in gizli kapılar ardında “Ah yağmur yağsa da şemsiyelerimi satsam!” diyerek beklemesine değmişti doğrusu. Sanırım herkesin başına gelmiştir şemsiyesini almadan dışarı çıktığı bir gün, yağmura yakalanıp, bulduğu ilk şemsiyeciden mecburen şemsiye satın alması. Ben direndim, henüz almadım ama benim de o şemsiyelerle ilgili şöyle bir anım var hemen anlatmak isterim.

2 yıl öncesiydi. Liseden bir arkadaşım olan Güler bize oturmaya gelmişti. Hava yağabilir diyerek şemsiye almış yanına. Şeffaf çirkin bir şey. Nereden aldın bu şemsiyeyi başka bulamadın mı? Dedim hatta. O da yok ya 1 TL ye aldım ucuz yağmur yağacak gibi ya ne olur ne olmaz diye aldım” dedi. O gün yağmur yağmadı. Güler haliyle şemsiyeyi bizde unuttu. Sonrası mı o şemsiye hala bende. Geri vermek istedim, almadı tabi, “Amaaan at gitsin!” dedi. Ben de şimdi atmayayım da, arabanın bagajında duruversin, belki lazım olur diye düşünerek sakladım onu.

Yazının Devamı

SAHİ "UĞUR" NE DEMİŞTİ!

Eh Uğur’un bu değerlendirmeden beklentisi ne idi bunu bilemem ve muğlak ifadeler kullandığı için niyet okuma gibi bir çaba göstermeye de niyetim yok. Ama bu sonuçlar en azından AK Parti Genel merkezi ve Erdoğan’ın istifa talebini oldukça net bir şekilde haklı gösteriyor. Zira 24 Haziran seçimlerine istifa süreci öncesi AK Parti’nin aktörleri arasında yaşanan gerilim ile girilse ortaya çıkacak tablo hiç kuşkusuz o günkü anket değerleri olan %25-27 civarında olacaktı.

Bu sert ve gerilim sürecinde ısrarla dile getirdiğim bir başka olgu da, AK Parti siyasetine yön veren Recep Tayyip Erdoğan’ın, gerilim ya da kavga söz konusu olduğunda “kavgaya” taraf olan tüm kesimlerle birlikte kavgayı ortadan kaldırma refleksiydi. Kaldı ki bu konuda da yanılmadım zira, Erdoğan sadece Uğur’un istifası ile yetinmeyerek gerilimde rol oynayan diğer aktörleri de aday göstermedi. Erdoğan, uzlaşmacı ve kapsayıcı tavrı ile dikkat çeken Zekai Kafaoğlu’na şehirdeki siyasi gerilimi yumuşatma görevi verirken, İl Başkanı Hasan Demiraslan’ı da olağan kongrede aday gösterip Demiraslan’a ikinci bir kredi sağladı.

Görünen o ki Demiraslan ve ekibinin deneyim eksikliğinden kaynaklanan bazı aksaklık ve yetersizliğine rağmen, adayların sahada gösterdiği yoğun performans ve özellikle Kafaoğlu’nun Ramazan ayına rağmen sergilediği inanılmaz mesai işe yaramış gibi. Zira Kafaoğlu kendisine verilen uzlaşı görevini yerine getiremeseydi ya da aday isimlerinde yanlış tercihler yapılsaydı, emin olun Uğur’un sık sık dile getirdiği iddia edilen “benden sonrası kaos” sözlerini bazı medya organlarında bu gün manşetten verilen büyük puntolarda görürdük.

Yazının Devamı

KİLO VERMENİN SIRRINI VERİYORUM

Öncelikle sevgi, güven ne inanç, hedefi doğru belirleme, emek ve azim ile başarı olmak için kapıyı doğru aralamak gerekiyor. Yani sevgi ile açılan bir kapıdan girip güven ve inançla yürüyüp hedefe ulaşmak için azimli olmak önem taşıyor. Diyet kavramının oluşmasındaki en önemli etken; toplumun yanlış, yetersiz ve dengesiz beslenmesi ve beraberinde getirdiği; başta obezite olmak üzere, kardiyovasküler hastalıklar, diyabet, hipertansiyon gibi birçok sağlık sorunu olduğunu sık duyuyoruz. Bu konuda önemli olanın beyni hazırlamak olduğuna dikkat çekiyor uzmanlar. Kısacası önşart beyni hazırlamak. Kişinin öncelikle diyette aç kalacağını, sevdiği lezzetlerden uzak durması gerektiğini düşünmesi doğru değilmiş. Diyet demek aslında uzun dönemde davranış değişikliği yaratabilmek.

DİYETE BAŞLAYACAĞIM BUGÜN SON KEZ YİYEYİM İNANCI…

insanların diyete başlamadan önce ve başladıktan sonra yaşadıkları endişeler sabit aslında genelde duyduklarımızı toplumda arkadaşlarımızla ailemizle bir hatırlayalım: “Belli bir süre kilo verdim ve sonra tekrar verdiğim kiloları geri aldım, eyvah diyete başlıyorum, pasta, makarna, pilav ve lahmacuna veda etmek zorundayım, aç kalacağım, sebze ve meyveyle hayat geçmez” …bu cümleler size tanıdık geldi mi?

Yazının Devamı

Çocukluğumuzun demokrasisi…

Mevcut AK Partili Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan, MHP ile kurduğu Cumhur ittifakı ile yeniden Cumhurbaşkanı seçildi. Üstelik yüzde 52 gibi büyük bir oy oranı. Yeni sisteme göre ise Devlet Başkanı oldu Erdoğan. Türkiye’de artık Başbakanlık kurumu kalmadı. Türkiye Cumhurbaşkanlığı sistemi ile yönetilecek.

Demokrasi basittir. Demokrasi için çoğunluğun tercihi yeterlidir. Yüzde 50 artı biri bulduğunuzda sizin dediğiniz olur, sizin kararlarınız uygulanır. Sevseniz de, sevmeseniz de. Beğenseniz de beğenemeseniz de demokrasi dünyanın her yerinde böyle işler.

Çocukken mahalle aralarında oynadığımız oyunlar aklıma gelir demokrasi denilince. 5-6 arkadaş toplandığımızda oynayacağımız oyun için genelde oylama yapardık. Hangi oyun fazla oyu alırsa onu birlikte oynardık.

Yazının Devamı

Oyunuzu kullanın..

24 Haziran gecesi yeni dönemin şifreleri ortaya çıkacak. Meclis aritmetiği belli olacak. İlk turda Cumhurbaşkanının seçileceğini düşünmüyorum. Cumhurbaşkanlığı için ülke yeniden 8 Temmuz’da sandık başına gidecek. Alanlar daha da ısındı son bir haftadır. Özellikle Cumhurbaşkanı adaylarının atışmaları ana haber bültenlerine konu oluyor.

Televizyon ve sosyal medya reklamları ise renkli görüntülere sahne oluyor. Animasyonlar kullanıldı bu seçimlerde. Genç seçmenlerin oyu önemli. Sadece gençlerde değil, orta yaş seçmende internet ile haşır neşir artık. Akıllı cep telefonları ile herkes her an sanal alemde turluyor. Bu turlamalarda karşımıza sürekli reklamlar çıkıyor. En cazip olanlar izleniyor, kimileri sosyal mecralarda hit yapıyor.

Ülkemiz 25 Haziran sabahı yeni bir sistem ile uyanacak. Cumhurbaşkanlığı sistemi ile başbakanlık kurumu ortadan kalkıyor. Devlet başkanlığına benzeyen bir sistem ile ülke tanışacak. İyi mi olacak, kötü mü bunu ilerleyen günlerde göreceğiz.

Yazının Devamı

40 YIL GERİYE GİTSEK?

Komşunun komşusunu gözettiği evladını emanet ettiği, fakir zengin ayrımının yapılmadığı ve hırsların öne geçmediği yıllar.40 yıl geriye gitsek şimdi? Tarlaya traktör henüz yeni giriyor, biçer döverle Anadolu yeni tanışıyor ekinler ise el yardımı ile tek tek yada kırım makinaları ile işleniyor. Harmanlarda iki öküz bir düven üstünde bir çiftçi dön Allah dön harmanı savuruyor. Köylerde öyle bir birlik hakim ki işler rayında gidiyor. İnsan gücü zayıf olanlar bu gidişe ayak uyduramazsa komşular eş, dost, ne güne duruyor. Hemen her iş için yardıma koşan yakınlar, komşular imece denilen o güzellikte buluşuyor ve karşılık beklemeden yardım ediyor.

Ekinler biçilemeden kalmışsaaa haber salmaya gerek bile duyulmaz köyün ileri gelenleri bunun farkında ve çözüm için konuşmaktalardır. Kahvede kim ne yapıyor bilinir. Aynı işi bitirenler o işi bitirmeden komşuya o işi bitirinceye kadar yardım ederler adeta eşitlik sağlanır. Aynı anda yürür tüm işler. O komşuda başka bir gün diğerinin yardımına yardım istemeden koşar. Ekinler biçer, harman sürme, savurma, halı dokuma vb…işler hem yardımlaşma hem de kaynaşmayı beraberinde getirir sosyal bir aktivitenin öz be öz yaşanış şekilleridir bu 40 yıl geride kalanlar…

Bu sayede insanlar birbirlerini yakından tanıyarak güven duyguları da artardı. Şimdi kim kime güveniyor? Köylerde kim in neyi var neyi yok bilindiği için fark ettirilmeden ihtiyaç sahibine ihtiyacı veriliyordu. Köyün ihtiyar delikanlıları fakirleri daima kollardı. Ekecek tarlası olmayana buğday verenler bulunurdu. Bu gelenekler sevgiyi saygıyı ve beraberinde huzuru getirirdi. Bugünlerde huzur yok sizce neden? Samimiyet görünmüyor yüzlerde veren elin üstün gözüktüğü yerler var. Ne kadar verilse de huzursuzluk var neden? Kısacası eskiye özlem var samimiyetlere gerçek komşuluklara, arkadaşlıklara yardımlaşmaya incitmeden-kırmadan-sevgi ve saygıyla birlikte bugünlere taşınacak geleneklerimiz var ama…

Yazının Devamı

Köpek değil de kadın olsaydı yine paylaşır mıydınız?

Bu tür vahşetlerde tepkiler gayet normal. Özellikle sosyal medyada bir furya başladımı devam eder. Bu da normal, artık insanlar sokağa çıkarak özgürleşmek yerine sosyal medyada tepkilerini gösteriyorlar. Dijital çağa girdik. Her şey ‘akılanıyor’, dijitalleşiyor. Tepkiler ve protestolarda aynı şekilde. Hatta siyasi partiler troller grupları oluşturup salıyor sosyal medyaya. Oranın gündemi ayrı. Bizim reel hayattan biraz farklı. Tepkiler daha yoğun gözüküyor. Ama araştırılmadan paylaşılıyor her şey.

Bu da başka bir sorunu sosyal medyanın. Paylaşılan yada görülen her şey gerçekmiş gibi algılanıyor o mecrada gezinenelerin önemi bir kesimi tarafından. Toplumda aydın diyebileceğimiz ikişiler bile inanıyoruz bazen sosyal medya yalanlarına. Bu ayrı bir konu tabi.

Gelelim ayakları, kolları kesilerek ölüme terk edilen ve ölen köpeğimize. Dediğimiz gibi bir vahşet, insan olan böyle bir şey yapamaz. Yapanın toplumdan, insanlardan ve hayvanlardan uzak bir yere götürülerek tedavi edilmesi gerek. Ağır psikolojik sorunları olan bir varlık karşınızdaki. Onda herkes hemfikirdir. Hayvanları sevmeyenler bile.

Yazının Devamı

Bayram hayalleri ve yerli üretim…

Bayramları genelde köyümüzde geçirirdik. Köyü çok severdim. Hatta çocukken evden kaçıp köy minibüslerine giderek babanemin evine gittiğimi hatırlıyorum. Köy demek toprak demek, hayvan demek, zamanın oyunlar içerisinde hızla akması demekti o dönemler. Keçilerimiz vardı. Onlarla vakit geçirirdim çoğu zaman, evin arka bahçesinde ekilen ürünlerin arasında dolaşır, bazen köydeki çocuklarla balık tutmaya giderdik. Köydeki kavun yada karpuz tarlalarına girer ufak çaplı ziyafet çekerdik. Domatesi, salatalığı dalından kopartıp yerdik. Fındık bahçesine gider fındıkları koparır, taşla kırar lüplerdik.

Tabi ardık dönem değişti. Üzerinden 30 yılı aşkın süre geçti. Teknoloji ilerledi. Artık bayramlar çoğu çocuk için bir heyecan olmaktan çıktı. Çocuklar bayramlarını köylerde, topraklarda geçirmiyor. Alışveriş merkezlerinde, çocuklar için hazırlanmış eğlence merkezlerinde geçiriyor. Yada evlerinde telefon, tablet yada konsollarında oyunlar oynuyorlar.

Evet çağ değişti, gelişti diyebilirsiniz. Çağın gelişimi değişimi ile toprağa bağımızda azaldı. Aslında toprağa bağlıyız ama dışa bağımlı hale geldiğimizden bunun farkında değil. Kendi adıma da konuşayım benim kızımda tarladan taze taze ne salatalık, ne karpuz koparıp yiyebilecek. Üretim desteklenmediği için artık köyler boşalmaya başlandı. İnsanlar şanslarını şehirlerde arıyor, işsizlik ordusu büyüyor. Çiftçi yada üretici haklı tabi. Ne devlet desteği nede ithal edilen ürünlere kota uygulanıyor.

Yazının Devamı

‘TÜİK enflasyonu’ ve ‘Halkın enflasyonu’

Ana harcama grupları itibariyle 2018 yılı Mayıs ayında endekste yer alan gruplardan, ulaştırmada %2,32, çeşitli mal ve hizmetlerde %2,06, lokanta ve oteller ile gıda ve alkolsüz içeceklerde %1,45 artış gerçekleşti. Ana harcama grupları itibariyle 2018 yılı Mayıs ayında endekste düşüş gösteren grup olmadı. Ana harcama gruplarından alkollü içecekler ve tütün %0,15 ile en az artış gösteren grup oldu.

IMF tarafından dünya enflasyon ortalaması Nisan 2018’de %3,2 olarak hesaplanmış. Yani, Türkiye’nin aynı aydaki enflasyon oranı dünya ortalamasının yaklaşık 3,4 katı durumda. İddiada referans gösterilen bir ölçüt olmasa da, daha sağlıklı bir karşılaştırma için Türkiye’nin enflasyon oranını aynı hesap dönemi için AB, G20 ve OECD ülkeleri içerisinde karşılaştırdığımızda önemli bir tablo da gözümüze çarpıyor. Türkiye’nin Nisan 2018 enflasyon oranı, AB ülkelerinin enflasyon ortalamasının tam 7,8 katı. OECD ortalamasının 4,7 katı, içinde bulunduğumuz G20 ülkelerinin ise 4 katı.

Tabi bu enflasyon oranları TÜİK tarafından pinpon topu gibi hayatınızda bekli de hiç almayacağınız şeylerin birleşiminden hesaplanıyor. Yani pazarın, vatandaşın enflasyonu farklı. Mesela soframızda yada evimizde görmeye alışık olduğumuz limonun kilosu 6 liradan 12 liraya çıktı. Veya havuçun kilosu 3 liradan 8-9 liralara fırladı. Maydanoz 50 kuruştan 1 liraya, patates 2 liradan 3.5 liraya fırladı. Vatandaşın cebine yansıyan enflasyon daha da arttı.

Yazının Devamı