Güneydoğu Sendromu Bir Askerin İçinde Kalan Savaş
Güneydoğu Sendromu Bir Askerin İçinde Kalan Savaş
Balıkesir’in Kepsut ilçesine bağlı Mahmudiye Köyü, 1996 yılının son günlerinde derin bir acıyla sarsıldı.
Genç bir Mehmetçik, Ali Rıza Eker, askerlik görevini tamamlayıp köyüne döndükten kısa bir süre sonra yaşamına son verdi. Henüz 20’li yaşlarının başında olan Ali Rıza, askerliğini Diyarbakır’da yaptı. Birçok çatışmaya katıldı, ölümle burun buruna geldi, yoldaşlarını yitirdi. O artık başka bir insandı.
Teskere aldı, ama cephede bıraktığı korkular, çığlıklar, karanlık anılar peşini bırakmadı. Geceleri saman balyalarıyla siper kuruyor, pompalı tüfekle hayali düşmanlara ateş ediyordu. On gün boyunca köyün ortasında görünmeyen bir savaşı yaşıyordu. Sonunda sessiz bir vedayla, ardında bir mektup bırakarak intihar etti.
Mektubunda şu cümle yürekleri dağladı:
"Bir PKK’lı kızı öldürdüğümde, sanki kendi nişanlımı öldürmüş gibi gözümün önünden gitmedi."
O cümle, yalnızca bir adamın iç çatışmasını değil, bir savaşın ruhlara kazıdığı karanlık izleri anlatıyordu.
Ali Rıza’nın hikâyesi tek değil. Gaziantep’ten askere giden 20 yaşındaki Onbaşı A.K. de terhis olduktan sonra "Ben hâlâ oradayım" diyor. Silah sesleri kulaklarında çınlıyor, uykuları kâbuslarla bölünüyor, hayata tutunmakta zorlanıyor.
“Güneydoğu Sendromu”
Uzmanlar, bu ismi veriyorlar yaşanan travmaya. Tıbbi adıyla Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB).
Psikiyatrist Dr. Selim Yavuz şöyle diyor:
“Askerlerimiz cephede sadece düşmanla değil, kendi ruhlarıyla da savaşıyor. Bu çok derin ve uzun soluklu bir mücadele.”
Bir başka asker annesi, gözyaşları içinde anlatıyor:
“Oğlum artık gülmüyor. Geceleri titreyerek uyanıyor. Sanki bedenini getirdiler ama ruhunu orada bıraktılar.”
Yetkililer, askerlerin terhis sonrası psikolojik destek almasının zorunlu olduğunu belirtiyor. Ancak bu destek çoğu zaman ya hiç verilmiyor ya da yetersiz kalıyor. Her yıl yüzlerce genç, sessiz çığlıklarla baş başa bırakılıyor.
Güneydoğu’da görev yapıp eve dönenler için savaş bitmiyor.
Kurşunlar susuyor ama yankısı, yıllarca ruhlarda çınlıyor.
Ve bir kez daha hatırlatıyor: Bir savaş sadece cephede değil, kalpte ve zihinde de yaşanır.