Gerçekten son yıllarda büyük küçük herkesin en önemli sorunu bence hareketsiz yaşam. Evden işe, işten arabaya, oradan da televizyonun karşısına geçen bir yaşam tarzı, artık “normal” hale geldi. Ama unuttuğumuz bir gerçek var: İnsan bedeni hareket için yaratılmıştır; hep dediğim gibi “hareket berekettir”.
Uzun süreli hareketsizliği hep kilo aldıran bir durum gibi görürüz ama maalesef öyle değil. Hareketsizlik sadece kilo aldırmakla kalmaz; kalp-damar hastalıklarından diyabete, bel-boyun ağrısından depresyona kadar pek çok sorunun zeminini hazırlar. Dünya Sağlık Örgütü bu nedenle hareketsizliği, “yeni çağın sigarası” olarak tanımlamıştı. Yani nasıl ki sigara içmek yavaş ama emin adımlarla sağlığı yok ediyorsa, hareketsiz yaşam da aynı etkiyi vücudumuza yapıyor demek yanlış olmaz.
Örneğin hareketsiz kaldığımızda yani kaslarımız hareket etmediğinde sadece güçsüzleşmez; aynı zamanda vücudun metabolik dengesini de bozar. Uzun süre oturmak, kan dolaşımını yavaşlatır, insülin direncini artırır ve iltihap hücrelerinin çoğalmasına yol açar. Yani hareketsiz kaldıkça vücut sessiz bir iltihap ortamına girer. Bu durum zamanla eklem ağrısı, bel-boyun tutulması, yorgunluk ve kilo artışıyla kendini gösterir.