Erzincan’ın Sofrasında Gizli Bir Hikâye
Erzincan’ın Sofrasında Gizli Bir Hikâye
Erzincan’da sadece sokakları değil, kokuları, sesleri ve tatları da dolaştık. Şehir bir yandan çağdaş adımlarla büyürken, bir yandan da geleneksel çizgisinden hiç kopmamış gibi. Özellikle Esentepe’den bakınca, şehrin hem geçmişi hem de bugünü aynı karede soluk alıyor.
Bir akşamüstü, Erzincan Belediye Başkanı Sayın Bekir Aksun’un misafirperverliğinde buluştuk sofrada. Sıcacık bir masa, Erzincan’ın kendine has lezzetleriyle bezeli. Ancak sofranın en dikkat çekici detayı neydi biliyor musunuz? O küçük, ince ince sarılmış yaprak sarmaları…
Tek tek, sabırla, zarafetle hazırlanmış.
Öyle ki, her biri neredeyse parmak ucu kadar.
İçinde sadece bir bulgur yada pirinç değil; emek, gelenek ve biraz da gurur saklı.
Bu sarmalar yalnızca bir yemek değil; Erzincanlı genç kızların sabrının, becerisinin ve zarafetinin bir göstergesi.
Çataldan önce gözle yeniyor; sonra dilden önce yüreğe dokunuyor. Çünkü el emeği bir başka güzel, bir başka kıymetli.
Sarmaların anlatmadığı hikâye kalmamış gibi…
Düğünlerden bayramlara, doğumdan misafir ağırlamaya kadar uzanan bir kadim kültürün izleriyle dolu. Birde başkan Aksu’nun “Ramazanın geldiğini kesme çorbasının kokusundan bilirsiniz” cümlesiyle taçlanan sofralardaki bereketin izi lezzetin ve geçmiş kültürün geleceğe taşınan hikayesi gibiydi…
Erzincan’ı Dolaşmak, Bir Şehri Dinlemek Gibiydi
Şehirde yürürken; taş binalar, sokak isimleri ya da manzara değil yalnızca…
İnsanlar, esnafın selamı, çayın demi ve sofraların diliyle bir şehir anlatıyor size kendini.
Esentepe’de serin esen rüzgârla Erzincan’ı bir kez daha hissettik. Sessiz, ama kendinden emin bir şehir.
Bu şehri tanımanın en iyi yollarından biri de onun mutfağı.
Ve o mutfağın kalbinde ise, adı çok anılmayan ama emeği çok büyük olan kadınlar var.
Belki de Erzincan’ın özeti bir sarmanın içinde gizliydi:
Sabır, özen, emek ve incelik.