Köşe Yazıları

 Ev Sahibi Ve Unutulan Mesleklerin Ev Sahipliği

 Ev Sahibi Ve Unutulan Mesleklerin Ev Sahipliği

Ev sahibi olmak, bir dairenin yahut aile apartmanının tapusuna sahip olmak dünyalık sevinçler adına çoğu insana öz güven aşılamıştır bir nevi. Kâinatın ev sahibi olan, bizleri sonsuz nimetlerle ödüllendiren en büyük ev sahibimiz ve yaratanımız ise şüphesiz Allah-u Teâla’dır. Esnaflık da kendi bünyesinde ev sahipliği barındırır aslında. Her küçük mesleğin, zanaatın erbabı insanımız elindeki hünerinin ve kazanç yolunun ev sahibi yahut ev sahibesidir. Yeşilçam filmlerinde hani katı yürekli ev sahipleri, birikmiş kiralarını ödeyemeyen fakir kiracılarına “Almanya’dan oğlum gelecek. Bodrum katımı ona vereceğim. Bir hafta içinde evimi boşaltın.” deyip de kalabalık aileyi kış ortasından evinden çıkartmak istediğinde ekran başında izlerken nasıl da duygulanırdık. “Almanya’dan oğlum gelecek.” cümlesi en basit, klasik Türk ev sahibi yalanlarından biri olagelmişti. (Zaten rutubet kokulu, daracık o bodrum katlarını yurt dışından gelen hangi eğitimli zengin evlâdı beğenir ki. Elbette çoğu genç en üst katta yahut çatı katında oturmayı tercih eder.)  “Nerede o eski ev sahipleri, vefalı kiracılar, kıpır kıpır sokak komşuları, mahalle esnafı!” diye serzenişte bulunurcasına yıllanmış anıları mumla arar olduk.

***

            “Nerede o eski esnaflık…” dedirten unutulmuş mesleklere değinelim. Geçmişten günümüze gelemeden kaybolan, unutulan meslekleri araştırmak gerek. Teknoloji, sanal yaşam, sosyal medya etkisiyle unutulmaya yüz tutup da tatlı anılarımıza ev sahipliği yapan bazı küçük mesleklerimize değinsek mi? Minik bir sözlük tanımıyla da olsa o eski şirin mesleklerimizi gün yüzüne çıkartarak tanıtmaya var mısınız?

***

Çığırtkanlık (sokakta dolaşıp ahaliyi toplar), Niyetçilik (günümüzdeki turistik mekânlarda tavşan veya kuşlara fal kâğıdı çektirip para kazanan), Zembilcilik-Hasırcılık (sazlıklardaki sazlardan hasır, sepet, zembil, sandık yapan), Ayı Oynatıcısı (burnuna zincir takılan ayıyı def sesiyle oynatan), zerzevatçı (hasır sepetleriyle sokakta dolaşıp salata, marul gibi sebzeleri satan), Edirnekari-Edirne İşi (çeyiz sandıkları, takı kutuları, ayna kenarlarını süsleme yapan. İlk olarak Osmanlı zamanında Edirne’de denenmiştir.), Esansçı (köy kahveleri ve pazarlarda esans sandıklarındaki küçük şişelere hapsedilen esansları satanlar. Mis şişeleri, çantada taşınan kolonya ve gülsuyu şişeleri.), El Süpürgecisi (Sazlardan, buğday saplarından süpürge yapan), Arzuhalci (Adliye binaları gibi yakın civarlarda dilekçe, mektup yazanlar), Sepet Hamalı (pazardan evlere yük taşıyanlar), Mestçi (kundura içine giyilen, yumuşak ayakkabı olan, renk ve ayak ölçülerine göre mesti imar eden, tamir ve bakımını yapan), Çıracı (tartıya alınan çıraları deste hesabıyla kış aylarında sokakta satanlar), Yazmacılık (yemeni, yorgan yüzü gibi şeylerin çiçeklerini elle yapan kimseler), Urgancı-Kendirci (sanayi bitkisi olan kendirden dokuma yapanlar), Bacacı (özellikle ahşap binaların yoğun olduğu yerlerde yangın riskini önleme adına kış öncesi baca temizliği yapanlar), Salepçi (boza, salep satışında sokakta müşterinin ayağına giden), Sucu-Saka (içme suyunu taşımakla görevli), Şerbetçi (özellikle yaz aylarında ellerindeki taslarla sokak sokak gezip şerbet satanlar), Çerçi (Özellikle ulaşımın zor olduğu yerlere incik boncuk, oyuncak gibi ufak tefek tuhafiye eşyası satan esnaflar), Ciğerci (omuzlarındaki sarıklara dizili ciğerleri ve paçaları satan) ve daha birçok ismi unutulan meslek dallarını titizlikle araştırıp sıralamak gerekir.

***

Ev sahipliğinden bahsedilince aklınıza hemen “ev sahibi-kiracı” ikili ilişkisi gelmesin. “Esnaf-müşteri” ikilisini de buna ekleyebiliriz. Esnaflar Odası, Ahilik Teşkilatı, sosyal projeleri ve yerli üretimi desteleyen toplum yararına dernekler, insanlarımız küçük ama en gerekli olan böyle mesleklerimizi yaşatmalıdırlar. Eskiden sütçüden satın aldığı günlük taze sütle doğal yoğurdunu mayalayan, süpürgesini dahi eskiciden alan, kendi bakkalından toptan alışveriş yapan, bohçacı kadınlarımızdan çocuklarının çeyiz takımını tamamlayan, toptancı amcamızdan mutfak takımını düzen, yün tarayarak geçinen teyzelerimizin koyunyünleriyle elyaf yorganlarının içini dolduran bir nesil yaşardı aramızda. Ev sahibi de kiracısı da yerli esnafımızı desteklerdi hep. Şimdi ev sahipliği yapma sırası kiracılarımızda olsun mesela. Yerli üretime destek olalım, modern ev sahiplerini de bu uğurda teşvik edelim. Unutulan mesleklere ev sahipliği yapmanın, yerli üretimin ev sahibi / ev sahibesi olabilmenin, evrenin tek sahibi olan yüce yaratana şükretmenin tam zamanıdır bugün. Haydi, sahiplenelim unutulmaya yüz tutan yerli mesleklerimizi.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu