GündemKöşe Yazıları

Küçük Mutlulukları Hayata Aktarmak

Küçük Mutlulukları Hayata Aktarmak

 

Çocukken babanızın alet, tamirat kutusunu karıştırıp her birinin ismini merak ederek dokunmayı sever miydiniz? Maymuncuk, beton çivisi, asma kilit, bakır tel, testere, balta (nacak), çekiç, tornavida, usta kalemi, keser, balyoz, ceviz kıracağı, anahtarlık, fındık kıracağı ve birçok irili ufaklı cisimler eminim ilginizi çekmiştir. Üç yaş altı çocuklardan uzak tutmalı elbette kesici ve delici aletleri. Ama meraklarını da törpülemeden plâstik yapımı oyuncak alet kutusu ile yüreklerini mutlu edebiliriz. Küçük mutlulukları hayata aktarmak gerekir.

Anahtarları karıştırıp asma kilitleri de atın ortalığa, isimlerini tanıtın 6 yaş grubuna. Motor öğrenmeyle hangi anahtar hangi kilide ait kendi bulsun. Bostanlıktaysak vurun karpuzu yere ve elle yemeyi öğretin, evdeyseniz karpuzun içini kaşıkla oyarak yemenin keyfini yaşatın. Karpuzun içini oyarak içine kına mumu koyup Batı’daki Cadılar Bayramı kültürünü deneyip yatılı misafirim olan İngilizce Öğretmeni arkadaşım Özlem ile karpuzdan mumluk/fener/şamdan yapmıştık mesela. Oyulan kısmını tabakta tüketip karpuz suyunu da bardakta afiyetle içmiştik. İnsan her yaşta mutlu olabilmenin yolunu aramalıdır.

***

         Ey insan, önce kendini mutlu etmekle işe başla! Papatyalardan taç yapmayı dene ve örerek devam et. Buğdayların başağı sapıyla doluyken harman vakti topla. Biraz olgunlaşma vaktine gelen başakları örünce abaküs misali tatlı bir doğal sarı renginde duvar süsü oluyor, küçükken bana hediye edilmişti ve duvarımızdaki doğal başaklar kuruyunca bile çok zarifti. Gardıroptaki fazlalık elbiselerden çizgi film karakteri veya renkli palyaço dikin. Suyun içine plâstik hayvanları koyup leğende yüzdürün. Çocuk ve siz de oyuncak hayvanlarınızla yeşillikte oynayın ve ormanı beraber tanıyın.

1990’lı yıllardaki simli yılbaşı kartları, sahaflık sararmış kartpostallar bile huzur verir bana hâlen. 2000 yılına girince, 2000 senemize has “milenyum bileziği” çok modaydı. Önce milenyum rengi olarak gümüş, parlak gri boncuklar piyasaya çıktı beyaz lâstik ipe yahut misinaya dizilen türünden. Ardından renkli, irili ufaklı, ahşap, plâstik, bakır, parıltılı milenyum bilezikleri çıkmıştı 2000 yılına özgü. Erkek çocukların bileğinde bile çok şık dururdu. Kopuşanları yeniden toplayıp sağlam ipe dizerdim, yitirdiğim boncuklarıma üzüldüğün de olmuştu. Yerli üretimimiz olan Ülker’in pembe-mor paketli Hobby çikolataları, Çokoprens bisküvileri, Halley marka kaymaklı sandviç bisküviyle ne mutlu olurduk. 2000’li yılların sonrasında o çerezlerin gerçekten eski tadı hiç kalmadı.

Hormonlu katkılar ve renklendirici gıda maddeleri, tarifi değişen çikolatalar damak zevkimizi azalttı. Kandillerde kandil simidi, kare bisküvi, lokum, uzun bisküvi arasına lokum koyduğumuz yöresel “kıstırma” çerezi, gofret, yağlı gevrek, simit dağıtırdık. Kandil simidi yoksa gödek (lokma) kızartıp gazete kâğıdı arasında konu komşuya içtenlikle verirdik. Ölmüşlerin ruhuna bağışlardık lokma hayrımızı. 2020 yılı pandemi döneminde bile sokak aralarında büyükşehirlerde bu geleneğin yaşatılıyor olmasına, cami önlerindeki büyük kocaman kazanlarda sıcak lokma dağıtılmasına çok sevinmiştim. Balıkesir’e dışarıdan misafir gelen biri hiç aç kalmaz mesela. Hemen her yerde kaynağı Kaz Dağlarından akan tarihî içme suyu çeşmesine ve lokma kuyruğuna rastlarsınız, açlık ve susuzluğunuzu tek kuruş ödemeden giderebilirsiniz. Balıkesir’in de “Lokmacı Ali Usta’sı meşhurdur.

***

Eşeğiyle gezen gezici kütüphane varmış hani, köyleri gezen eşekli kütüphanecinin sandığındaki kitapları insanlarımız okuyup iade ederlermiş cumhuriyetimiz kurulduğu zamanlarda. “Eşekli Kütüphaneci” sayesinde sevdik belki de gezmeyi, okumayı, köy değerlerini. 1920’lerden 2020’lere, o dönemin yoksul ama saygılı halkından bugünün teknolojisine yol aldım hayallerimle. Çocuğa tuvalet eğitiminde ortamı temiz bırakma, tuvalet kâğıdı ve temiz suyu idareli kullanma, taharet olayını çocuklarımıza okul öncesinde öğretme bile edep konusunun içinde barınır. Eski insanlar ne kadar saygılıymış hiç okul eğitimi alamasalar bile. Düşünüyorum da savaş çocuğu olan dedelerimize, tarlalarda büyüyen ninelerimize göre ne kadar şanslı bir çocukluk yaşamışız. Bugünün zengin çocukları eski kuşağın köy kökenli atasına borçlu her şeyi. Atatürk ve silâh arkadaşlarını yâd etmeli, bugünlere şükretmeli her daim. Küçük mutlulukları, pratik bilgileri hayata aktarmalı.

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu