Sinema ve Gerçeklik: Hayal Gücünden Toplumsal Dönüşüme

Yusuf Akpınar

Yusuf Akpınar

Tüm Yazıları

Sinema ve Gerçeklik: Hayal Gücünden Toplumsal Dönüşüme

Sinema, bir yandan hayal gücümüzü beslerken, diğer yandan toplumsal algılarımızı da şekillendiriyor.

Özellikle fabrikalaşma dönemi gibi dönüm noktalarında, sinemanın toplumu nasıl etkilediğini görmek oldukça ilginç. O dönemdeki filmler, sadece eğlencelik bir kaçış değil, insanların yaşam biçimlerine, çalışma alışkanlıklarına hatta sigara gibi zararlı alışkanlıklara nasıl yön verildiğine dair güçlü bir etki yaratıyordu. Sinema, insanları sadece eğlendirmiyor, onlara toplumsal değerler ve idealler hakkında mesajlar veriyordu.

Sinema ve Gerçeklik: Hayal Gücünden Toplumsal Dönüşüme
Sinema Ve Gerçeklik: Hayal Gücünden Toplumsal Dönüşüme

Fabrikalar ve Kas Gücünün Yüceltilmesi

Fabrikalarda çalışan işçiler, ağır koşullar altında ama bir o kadar da “kahraman” olarak sinemada yer buluyordu. O dönemde, kas gücünün ön planda olduğu filmlerle insanlar, emeklerinin “değerini” ve fiziksel gücün ne kadar önemli olduğunu kafalarına kazındırıyordu. İşçilerin acı verici ama bir o kadar da kahramanca hayatları sinemada yüceltiliyor, sanki bu sert yaşam tarzı daha “erkeksi” ve daha saygıdeğer bir şeymiş gibi gösteriliyordu. Bu da toplumda, “yapman gereken şey çalışmak, yorulmak, ama sonunda bir kahraman gibi hissetmek” algısını güçlendiriyordu.

Sinema Ve Gerçeklik: Hayal Gücünden Toplumsal Dönüşüme

O dönemin filmleri, işçinin ya da emekçinin gerçekten insana dair duygusal yönlerini değil, sadece fiziksel gücünü ön plana çıkarıyordu. Sinema, aslında bu durumu biraz daha kabul edilebilir hale getirmek için “çalışmanın güzelliği”ni anlatıyordu. Bu da insanlara o zor şartları daha kolay kabullenmeleri için bir çeşit “kabul mekanizması” gibi geliyordu.

Sigara: Karizma ve Özgürlüğün Sembolü

Sinema, bir başka önemli konuda ise sağlıksız alışkanlıkları özendiren bir mecra haline gelmişti. Özellikle Hollywood’un altın çağında, sigara içmek yalnızca bir bağımlılık değil, aynı zamanda bir özgürlük ve karizma simgesi olarak gösteriliyordu. Filmlerde, sigara içen karakterler genellikle bağımsız, asi ve başkalarına aldırmayan tipler olarak resmediliyordu. Sigara içmek, “güçlü” olmanın, topluma karşı koymanın bir yolu gibi sunuluyordu.

Birçok genç, sinemadaki bu karakterleri örnek alarak sigara içmeye başladı. Sinema, sigara içmeyi adeta bir kültür haline getirmişti. Sigara, film sahnelerinde bir karakterin elinde güçlü bir ifade haline gelirken, izleyici de bu mesajı almakta zorlanıyordu. “Sigarayı bırakmak, güçsüzlüktür” gibi yanlış bir düşünce toplumun içine yavaşça işlemeye başlamıştı.

Toplumsal Dayatmalar ve Sinemanın Rolü

Sinema, tabii ki sadece kas gücünü ve sigarayı yücelten bir mecra değildi. Aynı zamanda sınıf farklılıklarını, kadın ve erkek rollerini, hatta tüketim kültürünü de pekiştiren bir araç haline gelmişti. O dönemdeki filmler, zengin ve başarılı adamları güçlü, işlevsel ve toplumda saygı gören figürler olarak resmederken, kadınları ise genellikle güzellikleri, sadakatleri ve ev içindeki rolleriyle tanımlıyordu.

Bu tür bir sinema, toplumu belirli kalıplara sokuyor ve bu kalıpları benimsemeyenleri dışlıyordu. Sinemanın bu tür yönleri, kişisel özgürlüğü baskılayarak, insanları toplumsal beklentilere ve “doğru” kabul edilen kalıplara uymaya zorluyordu. Erkek ve kadın rollerinin bu kadar sabitlenmiş olması, sinemanın sadece bir eğlence aracı olmadığını, aslında toplumsal normları nasıl dayattığını gözler önüne seriyordu.

Günün Kelimesi: Sigara

Fransızca cigare “bükülmüş tütün çubuğu, puro” sözcüğünden alıntıdır. (İlk kullanımı: 1688) Bu sözcük İspanyolca aynı anlama gelen “cigarro” sözcüğünden alıntılanıyor. Bu sözcük ise Meksika İspanyolcasında “sicar” “tütün içmek” fiilinden alıntılanıyor. Bu fiil de Maya dili “sic”, “duman, tütün” sözcüğünden türetiliyor.

Yusuf Emir Akpınar

Dijital Verileri Korumak

sinema etki dönüşüm Yusuf Emir Akpınar toplumsal gerçeklik