Köşe Yazıları

VİYANA ’ DA SONBAHAR  

 

Wolfgang Amadeus Mozart , Ludwig Van Beethoven , Franz Schubert , Sigmund Freud , Gustav Klimt , Marie Antoinette , Stefan Zweig , Franz Kafka ve onun Milena’sı.. Kimler geçmemiş ki bu topraklardan !  Tevekkeli değil Viyana denince akla sanatın , felsefenin , operanın , valsin gelmesi.

Bu güzel şehre gitmeden önce Marie Antoniette ,Sissi , Amadeus ,Copying Beethoven filmlerini izlemenin ve  ilgili birkaç kitap karıştırmanın, tarihi açıdan fikir sahibi olunması adına faydalı olacağı kanaatindeyim.Vie 1

Sokak müzisyenleriyle , şık giyimli yayalarla , lüks markalarla dolu olan en hareketli caddesi Kartner Strasse , bu caddede yer alan Aziz Stefan Katedrali , caddenin sonundaki meşhur Opera Binası , bir zamanlar Avusturya -Macaristan İmparatorluğu’nun kışlık sarayı olan  Hofburg Sarayı , eşsiz mimarisiyle büyüleyen belediye binası Rathaus , Viyana Sanat Tarihi Müzesi , Parlamento ,  Albertina Müzesi , Museums Quartier , St. Peter Kilisesi gibi en önemli yapıların hepsi şehrin merkezinde , birbirine yürüme mesafesinde yer alır. İşte bu nedenle Viyana’yı gezmek son derece kolaydır.

Bunlara ek olarak , Hofburg hanedanlığının yazlık sarayı olan ve adını güzeller güzeli bahçesinden alan Schönbrunn Sarayı , Burggarten’da bulunan Schmetterling Haus (Birbirinden güzel kelebeklere ev sahipliği yapıyor) , Belvedere Sarayı ,Freud müzesi , Prater ,Kunsthaus gibi yapılar da bu şehirde görülmeyi hak eden yerlerden. Binaların zerafeti ve görkemiyle adeta bir açık hava müzesi olan Viyana , pek çok önemli tarihi ögeyi de müzelerinde barındırmaktadır.

Tarihi dokusu itibariyle, saraydan ve bir zamanlar sadece saray için yapılan sanattan ayrı düşünülemeyen bu şehrin sembollerinden biri olan Opera Binası , Mozart’ın Don Juan bestesi ile açılmış ve daha sonraki yıllarda Bethoveen’ın da adını dünyaya duyurduğu yer olarak ün kazanmıştır.

Bizim tarihimizle yakından bağlantılı Aziz Stefan Katedrali , 1147 yılında inşa edilmiştir ve şehrin en yüksek yapısıdır. (Hatta bir iddiaya göre daha yükseğini yapmak yasaktır ve buna yeltenen mimarlar en ağır şekilde cezalandırılmışlardır ) Katedralin tepesindeki çan  kulesi, Osmanlı kuşatmasından kalma silah ve toplar eritilerek yapılmış ve başına da Osmanlı akıncıları gelirse buradan gözetleyerek, çanla halka haber versin diye bir memur görevlendirilmiştir.

Freud, Stalin ,Hitler gibi önemli isimlerin uğrak mekanı olan Cafe Central ise birinci ve ikinci dünya savaşı öncesi politik toplantıların yapıldığı, dönemin sorunlarının tartışıldığı bir merkez olma önemini taşımaktadır. Burada Viyana’nın meşhur Sacher Torte’sini tadarken  , II.Viyana Kuşatması sonrası Osmanlı askerlerinin geride bıraktığı kahve çuvallarından çıkan bir kahve türevi olan ve bugün Viyana kahvesi olarak tüm dünyaya adını duyuran  Cafe Melange’ı yudumlamak harika bir tarihi lezzetten başka nedir ki ?

Lezzet demişken , Viyana’nın en meşhur yiyeceği olan Schnitzel için de elbette harika bir adres var bu şehirde. Bir asrı aşkın süredir Schnitzel’de bir numara olan Figlmüller , mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerlerden. Kapısında her zaman uzun kuyruklar olsa da beklediğinize değecek tatlar sunuyor. Soğuk bir Viyana gününde , schnitzeliniz hazırlanırken içeceğiniz sıcacık bir Kraftige Rindsuppe çorbası da iliklerinize kadar ısınmanız için harika bir seçenek.

Viyana’dan alınacak en güzel hediyelikler ise üzerlerine Gustav Klimt imzalı resimlerin basıldığı, porselen objeler ve gofretin atası olan Manner ürünleri diyebilirim .

Denize kıyısı olmayan Orta ve Doğu Avrupa coğrafyasındaki şehirlere en çok sonbahar ve kış yakışıyor. Yani şimdi Viyana’yı gezmenin tam zamanı.

 

 

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu