Prof. Dr. Nilay Şahin

Prof. Dr. Nilay Şahin

KAŞINMAN GEÇSİN ARTIK!

Prof. Dr. Nilay Şahin Balıkesir Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı www.profdrnilaysahin.com prof.dr.nilaysahin-instagram

Geçen hafta size kaşınmanın nedenlerinden bahsetmiştim. Bu haftada size kaşınmanın tanı ve tedavisinden bahsetmek istiyorum. Elbette geçen haftaki yazımından da hatırlarsınız kaşıntının pek çok nedeni var. Bu yüzden kaşıntınızın nedenini bulmak zaman alabilir. Öncellikle hastanın fizik muayenesi ve tıbbi geçmişini sorgulamak ve ardından da yaptığımız bu sorgulama sonucunda hastadan kan testi ve gerekli olursa bir akciğer grafisi istemek uygun olacaktır. Kanda genellikle tam kan sayımı, demir, guatr, karaciğer ve böbrek fonksiyonlarına bakılır. Akciğer grafisi ile de kaşıntılı deri ile birlikte genişleyen lenf bezleri olup olmadığını gösterebilir. Tedavisi de elbette ki tanıya göre yapılmalıdır. Yani kaşıntıya sebep olan duruma göre hastaya tedavi düzenlenir. Özellikle karaciğer, safra ve böbrek gibi organlardaki problemlere bağlı olarak gelişen kaşıntılarda mutlaka bu organlara bağlı tedaviler yapılmalıdır. Aksi taktirde kaşıntıdan kurtulmak biraz zordur. Ancak bu hayati organlarda ki sorunların çözümü çok kolay olmuyorsa o zaman da en azından cildi rahatlatıcı bir takım tedaviler önermek uygun olacaktır. Diğer kaşıntı yapan nedenlerde de sıklıkla cilde yönelik kremler kullanılmaktadır. Sıklıkla önerilenler kortikosteroidler yani kortizonlu kremlerdir. Yine sıklıkla kaşıntılı alana önerilen uygun kremlerle tedavi sonrası cildin nemli bir pamuklu malzeme ile kapatılması tavsiye edilmektedir. Tabii ki kortizonlu kremler dışında da başka kalsinörin inhibitörleri, topikal anestetik, kapsaisin ve doksepin gibi içeriği bulunan kremler kaşıntı için önerilmektedir. Sadece krem uygulamaları mı hayır kaşıntı için ağızdan önerilen ilaçlar da var. bunların bazıları antidepresan grubunda yer alırken bazıları da antihistaminik ilaçlardan oluşmaktadır. Yine fototerapi dediğimiz ışık uygulamaları kaşıntı kontrol altına alınana kadar genellikle çoklu seanslar şeklinde planlanan tedaviler arasında yer almaktadır. Pratik öneriler olarakta size birkaç tavsiyede bulunmak istiyorum. Kaşıntıya neden olan maddelerden veya durumlardan kaçının. Örneğin; sert giysiler olabilir, aşırı sıcak oda; çok sıcak bir banyo veya bir temizlik ürünü gibi. Cildinizi günlük nemlendiriciler ile nemlendirin. Cildi rahatlatan ve serinleten kremler, losyonlar veya jeller kullanın. Mümkün olduğunda kaşıntıya bağlı cildinizi çizmekten kaçının. Ilık banyo suyunu tercih edin ve duş sonrası cildinizi nazikçe kurulayın ve nemlendirici uygulayın. Elbette stresi azaltmaya çalışın. Hepinize kaşıntısız, iyi haftalar dilerim…

Yazının Devamı

KAŞINMA!

Prof. Dr. Nilay Şahin Balıkesir Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı www.profdrnilaysahin.com prof.dr.nilaysahin-instagram

Kaşıntı sanırım çoğu insanın yaşadığı bir sorundur. Bu nedenle de hatta önemsenmediği çok olur. Peki biz kaşıntıyı ne kadar önemseyelim derseniz işte cevabı. Öncellikle şunu söylemeliyim ki bazı kaşıntılar çok basit nedenlerle olurken, bazıları çok önemli nedenlere bağlı olarak gelişebilir. İşte bu yüzden kaşıntıyı önemsesek iyi olur sanırım. Peki kaşıntı neden olur? İşte cevabı. En sık nedenlerin başında kuru cilt gelir ki önümüz kış yani havalar soğuk ve kuru olunca bizim de cildimiz kurur ve kaşıntı sıklıkla kış aylarında başımıza bela olabilir. Özellikle de kol, bacak ve karında bu daha sık görülür. Diğer bir sık neden de besin alerjisidir. Bu durum bazen hapşırma, kaşıntılı gözler, şişme, döküntü, kurdeşen, mide krampları, bulantı, kusma ve nefes almada zorluk gibi hayati düzeyde olabileceği gibi bazen de basit bir kaşıntı ile karşımıza çıkabilir. Özellikle inek sütü, yumurtalar, yer fıstığı, balık, kabuklu deniz ürünleri, ağaç kuruyemiş, buğday ve soya gibi besinlerde bu daha da sık olabilmektedir. Böbrek ile ilgili bazı durumlarda da ciltte kaşıntı söz konusu olur. Sıklıkla da ileri evre böbrek sorunlarında kaşıntı karşımıza çıkar. Eğer koltuk altı, kalça, göğüs altı, parmak ve ayak parmakları gibi bölgelerinizde kaşıntı varsa ilk sırada mantar enfeksiyonları akla gelmelidir. Yine hayati önemi olan ve acil durumlar arasında saydığımız bazı safra ve karaciğer sorunları da kendini ilk oalrak kaşıntı ile gösterebilir. Bir diğer neden de bazı bireylerin temasta bulundukları bazı eşyalara karşı vücudun verdiği reaksiyonla kaşıntı olması durumu vardır ki biz buna kontakt dermatit diyoruz. Elbette kaşıntının önemli nedenlerinden biri olan böcek ısırmalarını da unutmamak gerekir. Benim de rutin olarak sık karşılaştığım bir diğer kaşıntı nedeni ise ilaçlara bağlı yan etki sonucu olan kaşıntılar. Pek çok ilaç kaşıntı yapabilir. Bu nedenle size yeni başlanan bir ilaç sonrası eğer kaşıntısınız olursa mutlaka bunu veren doktora ulaşarak bilgi verin. Şeker hastalığı diğer bir kaşıntı nedenidir. Evet bu hafta kaşıntı nedenlerini sizlerle paylaştım. Haftaya da size bu sorunun tanı ve tedavisini anlatacağım. Hepinize iyi haftalar dilerim…

Yazının Devamı

BASUR-HEMORİD:UTANMA, TEDAVİ OL, MUTLU OL!

Prof. Dr. Nilay Şahin Balıkesir Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı www.profdrnilaysahin.com prof.dr.nilaysahin-instagram

Evet geçen hafta size hemoridin nasıl geliştiğinden ve korunma yöntemlerinden bahsetmiştim. Bu haftada biraz tedavisinden sizlere bahsetmek istiyorum. Aslında erken dönemde evde alacağınız bir takım önlemlerle bu durumun ilerlemesini önleyebilirsiniz. Öncelikle yüksek lifli yiyecekler yiyin. Diyetinizde mutlaka daha fazla meyve, sebze ve kepekli tahıllar yer verin. Bunu yapmak dışkıyı yumuşatır ve kütlesini arttırır, bu da mevcut hemoroitlerden gelen semptomları kötüleştirebilecek gerilmelerden kaçınmanıza yardımcı olur. Gazla ilgili sorunları önlemek için diyetinize yavaşça lif ekleyin. İlaç kullanımı ise mutlaka doktor kontrolünde olmalıdır. Hemoroid bölgesine yönelik doktorunuzun öneride bulunduğu topikal/lokal kremler hafif durumlarda başarılı sonuçlar vermektedir. Yine düzenli olarak ılık bir banyo veya oturma banyosunda beklemeniz o bölgeyi yumuşatarak daha rahat dışkılama yapmanıza yardımcı olacaktır. Eğer çok ağrılı iseniz de yine doktorunuzun önereceği bir ağrı kesiciyi kullanın. Eğer hemoroid biraz ağır gidiyor ve yukarıda önerdiğim tedavilere yanıt vermiyorsa o zaman cerrahi girişimler düşünülmelidir. Önerilen operasyonların çoğu minimal yani hafif işlemler olup ayakta tedavi ortamında ve genellikle genel anestezi gerektirmeyen işlemlerdir. Bu girişimlerin detaylarını hekiminizden öğrenmeniz ve öyle işleme gitmeniz uygun olacaktır. Bunların dışında bir de daha büyük girişimler gerektiren ameliyatları vardır hemoroidlerin ki bu hasta grubunun küçük bir yüzdesini içermektedir. Bu büyük ameliyatlar eğer yapılan tüm uygulamalara rağmen yanıt verilmezse veya çok büyük hemoroid varlığında hekminizin önerisi ile yapılır. Peki bu sorunda hangi hekime gitmek gerekir diye sorarsanız ya gastroenteroloji veya genel cerrahi diyebiliriz. Hepinize iyi haftalar dilerim…

Yazının Devamı

EYVAH BASURUM-HEMORİD:UTANAYIM MI?

Prof. Dr. Nilay Şahin Balıkesir Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı www.profdrnilaysahin.com prof.dr.nilaysahin-instagram

Evet herkesin söylemeye çekindiği ama çok yaygın olan bir sorun hemoroid yani basur. Bu hafta sizlerle bu konuyu paylaşmak istedim. Önce hemoroid nedir onunla başlayalım. Hemoroid aslında makatta görülen şişmiş varisköz damarlardır. Yani bir nevi anal bölgenin varsileridir diyebiliriz. Bazen bu geniş damarlar anüs çevresinde (buna dış hemorioid) bazen de rektumun yani kalın bağırsağın son kısmında (buna da iç hemoroid denir) olabilir. Eğer hemoroid dışta ise anal bölgenizde kaşıntı veya tahriş, acı veya rahatsızlık, anüsünün etrafında şişlik ve kanama şikayetleri görülür. Ayrıca yoğun kanama İç hemoroid ise nadiren rahatsızlığa neden olur. Özellikle dışkı bu bölgeden geçerken hemoroidin zorlanma veya tahrişi neden olabilir. Bu durumda bağırsak hareketleri sırasında ağrısız kanamaya veya tuvalette küçük miktarlarda parlak kırmızı kan görülmesine yol açar. Peki neden hemoroid oluşuyor diye sorarsanız işte cevabı. En başta kabızlık demek sanırım doğru olacaktır. Yine tuvalette uzun süre oturmak önemli bir nedendir. Kabızlık yanında sık ishal olmakta bir etkendir. Kilolu olmak ve gebelik hemoroid gelişimine zemin hazırlamaktadır. Tabii lifli gıda tüketmemekte çok önemli bir nedendir. Tüm bu oluşum nedenlerini göz önünde bulundurursak o zaman hemoroid gelişimini önlenmenin yollarını da hemen çıkarabiliriz. En başta yüksek lifli gıda tüketmek ve bol su içmeyi önermek yanlış olmayacaktır. Büyük abdesti yaparken nefesinizi tutmamak çok önemlidir. Yine kabızlıktan korunmak için karna saat yönünde dairesel olarak masaj yapmakta basurdan korunmak için iyi bir yöntemdir. Uzun süre tuvalette oturmamak ve hatta gün içinde bir yerde uzun süreli oturmaktan kaçınmakta koruyucu yollardandır. Haftaya sizlere hemoroidin tedavisinden bahsedeceğim. Herkese iyi haftalar dilerim….

Yazının Devamı

YARA BAKIMI SEMPOZYUMUNA DAVETLİSİNİZ!

Prof. Dr. Nilay Şahin Balıkesir Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı www.profdrnilaysahin.com prof.dr.nilaysahin-instagram

Bu haftalar ben yine heyecanlıyım çünkü 4-5 Ekim 2019 tarihinde yapılacak olan bir sempozyumun kongre başkanlığını yapıyorum. Evet bu yılda Yara Bakımına Çok Yönlü Bakış Sempozyumu’ nu gerçekleştireceğiz. Size biraz sempozyumla ilgili bilgiler vermek istiyorum. Düzce Valiliği Kordinasyonunda; Balıkesir Üniversitesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı, İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Geriatri Bilim Dalı ve Düzce İl Sağlık Müdürlüğü tarafından 04-05 Ekim 2019 tarihinde Düzce’ de, Atatürk Devlet Hastanesi Konferans Salonu/Düzce Merkez’ de “Yara Bakımına Çok Yönlü Bakış Sempozyumu” düzenlenecektir. Bu sempozyumun amacı çok sık karşılaşılan bir sorun olan yaranın ve bunun sonucunda yaşanan önemli sıkıntıların başta plastik rekonstrüktif ve estetik cerrahisi, dermatoloji, ortopedi ve travmatoloji, aile hekimleri, iç hastalıkları, geriatri, fizik tedavi ve rehabilitasyon, nöroloji gibi pek çok tıpta uzmanlık alanının yanında ilgili hemşire, terapist, sağlık bakanlığında çalışan uzmanlar, aile ve sosyal politikalar alanında çalışan uzmanlar, sosyal hizmet uzmanları gibi oldukça geniş bir yelpazenin katılımını sağlamak ve alanlar arasında yara bakımı konusunda bilgi alış-verişi yapmaktır. Yara bakımı mutlaka koordineli bir şekilde ilerlemesi gereken bir problemdir. Bunun sağlanması da elbette bir araya gelerek yapılacak paylaşımlarla mümkün olmaktadır. Bu nedenle sempozyumumuz tıp ve diğer sağlık çalışanlarını bir araya getirerek bu konunun tartışılmasını ve birlikte yaraya karşı mücadelede yapılabilecek çalışmaları tartışmayı da hedeflemektedir. Çünkü yara bakımı tek bir alanın kontrolünde olabilen veya başarıya gidilebilen bir sorun olmayıp multidisipliner çalışılarak çözüm aranması gereken bir sorundur. Hedeflerimiz doğrultusunda yara bakımının tıbbi boyutunu paylaşmak yanında diğer sağlık mesleklerinin bakış açılarının tartışılacağı oturumlar, konuşmalar ile yara bakımı alanında farklı konularda uzman olan katılımcıların oluşturduğu bir ortamda ayrıntılı bir şekilde tartışabileceğimiz bir program oluşturduk. Yara oluşum nedenleri, sonuçları, tedavisi ve önlenmesi ile kapsamlı bir şekilde ele alınacağı, farklı uzmanlık dalları ve disiplinlerden bir çok uzmanın bir araya geleceği bu toplantı için 4-5 Ekim 2019 tarihlerinde sizleri de Düzce’de görmekten mutluluk ve onur duyarız.

Yazının Devamı

ŞİŞTİN Mİ?

Prof. Dr. Nilay Şahin Balıkesir Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı www.profdrnilaysahin.com prof.dr.nilaysahin-instagram

Evet bu hafta sizlerle uzun süredir yazmak istediğim karın şişliği sorununu paylaşmak istiyorum. Karın şişliği çok yaygın görülen ve maalesef insanları fazlasıyla sıkıntıya sokan bir durumdur. Öncelikle yaşam kalitesini azaltan bir durumdur. Peki neden karnımız şişer; işte bu sorunun cevabı. Karın şişliğinin en yaygın nedenleri arasında irritabl barsak sendromu ve hazımsızlık gelmektedir. Bu hastalarda şişkinlik yanında karında gerginlikte bulunmaktadır. Ancak sadece şişkinlik varsa ön planda kabızlık düşünülmelidir. Diğer nedenlerden biri de bağırsak gazıdır. Özellikle bazı besinler tüketildikten sonra bağırsakta kalır ve bağırsak gaz üretimini artırarak şişkinliğe neden olabilir. Bir başka nedende fruktoz ve mannitol gibi içeriği bulunan gıdaların tüketiminin ince bağırsaktaki su miktarını arttırarak karında şişliğe yol açmasıdır. Diğer çok sık görülen sorunlardan biri de karın kaslarında zayıflık olmasıdır. Bu gazın vücuttan uzaklaştırılmasını zorlayan bir durum olarak şişliğe neden olmaktadır. Havanın aşırı yutulması da karında şişliğe katkıda bulunan bir faktördür. Bağırsaklarda ki hareket azalması yine önemli şişlik nedenlerinden biridir. Karın şişliği nedenleri arasında unutulmaması gerekenlerden biri de çölyak hastalığı ve gluten hassasiyetidir. Son yılların en bilinir durumlarından biri olan gluten allerjisi ciddi bir karın şişliğine yol açabilir. Bu durumun varlığını anlamanın en iyi yolu da diyetimizden glüteni çıkartmaktır. Glutensiz bir diyetle eğer rahatlıyorsanız işte sorunu bulmuş sayılırsınız. Pankreas sorunları da şişlik yapabilir. Özellikle pankreasta görülen iltahabi durumlar önemlidir. Yine çoklu yumurtalık kistleri özellikle alt karın bölgesinde şişliğe neden olabilir. Elbette önemli olan sorunlardan biri de psikolojik faktörlerdir. Aşırı stres ve anksiyete de karında şişliğe neden olabilir. Tüm nedenler dışlandığında göz önünde bulundurulması gereken nedenler arasındadır. Herkese rahat ve şiş olmayan günler dilerim…

Yazının Devamı

KASIK AĞRISI: ÖNEMSE LÜTFEN!

Prof. Dr. Nilay Şahin Balıkesir Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı www.drnilaysahin.com

Ben hastalarıma şu cümleyi çok kurarım; “alanımda üç yerin ağrısını hiç sevmem; omuz, kasık ve ayak”. Neden mi? Çünkü tanısı bazen zorlayıcı olabilir ama tedavisi iyice zordur. Çok yerle bağlantılı olduğu için gerçekten de kasık ağrıları bizi zorlayan bir bölgedir. Kasık ağrıları neler olabilir şimdi bunları sizlerle paylaşacağım. En sık nedenlerinden biri kas, bağ veya tendon incinmeleridir. Sorun genelde zorlanma sonrası görülür. Özellikle de sportif faaliyetler sonrası meydana gelebilir. Ancak ağrı zorlanmadan hemen sonra görülmeyip zamanla oluşabilir. Spor veya aktiviteye devam etmek ağrıyı daha da kötüleştirebilir. Bir diğer neden kasık fıtığı olabilir. Gerçekten bu da sık görülen bir problem olup ilerlemiş vakalarda ciddi sıkıntılara yol açabilir. Yine erkek hastalarda özellikle testislerde, kadınlarda yumurtalıkta görülen hastalıklar kasık ağrısı ile kendini gösterebilir. İdrar yolu enfeksiyonları idrar yaparken yanmaya ve/veya kasıkta ağrıya yol açabilir. Böbrek taşları kasık ağrılarında yine düşünülmesi gereken sorunlardan biridir. Bağ-kas zorlanmaları dışında da başka pek çok kas-iskelet sistemi problemi kasık ağrılarına neden olabilir. Bunların başında kalça eklem hastaları gelir. Özellikle kalça kireçlenmeleri bunların başında gelir. Yine kalça ekleminde görülen lif sıkışmaları, kalça eklemi kapsül yırtıkları ve avasküler nekroz dediğimiz kalçanın beslenme sorunları da kasık ağrılarında dikkate alınmalıdır. Bizim için hayati önemi olan kalça kırıklarına da kasık ağrısı olan hastalarda dikkat etmek gerekir. Bel fıtıkları ve kireçlenmeleri, sakroiliak eklem disfonksiyonları da kasığa yayılan ağrı yapabilirler. Yine bel veya kalça kemiklerine ait tümörler ilk olarak kasık ağrısı ile kendini gösterebilirler. Kasık bölgesine yakın sinirlerde görülen sıkışmalarda kasıkta ağrı, uyuşma ve karıncalanmaya neden olabilirler. Büyümüş lenf bezleri kasıktan bacak iç kısmına yayılan bir ağrıya neden olurlar. Yani kasık ağrısı basit tıbbi nedenlerden çok hayati nedenlere kadar geniş bir yelpazede görülen sorunlarla karşımıza çıkabilir. O nedenle bunu önemseyerek doktora başvurmanızını tavsiye ederim.

Yazının Devamı

VARİS-DAMAR GENİŞLEMESİNİN TEDAVİSİ VAR MIDIR?

Prof. Dr. Nilay Şahin Balıkesir Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı www.profdrnilaysahin.com prof.dr.nilaysahin-instagram

Varislerin neden oluştuğundan ve kliniğinden geçen hafta size bahsetmiştim. Bu hafta da size varislerden korunma ve tedavisinden bahsetmek istiyorum. Öncelikle tüm hastalıklar için geçerli olan tabii ki o hastalığa yakalanmamak için kendimizi korumak ve önlem almaktır. Geçen haftaki yazımızda yer alan varis gelişimine yönelik özellikle riski olan hastalarımız bunlara daha da dikkat etmelidirler. Aslında varis damarlarını tamamen önlemenin yolu yoktur, ancak en azından daha hafif gelişimine yardımcı olabileceğiniz yöntemler vardır. Bunların başında kan dolaşımınızı ve kas tonunuzu geliştirmek gelir. Bunu da ancak hekiminiz tarafından düzenlenen bir egzersiz programı ile yapabilirsiniz. Tabii ki kilo kontrolü çok önemlidir. Eğer kilonuz fazla ise bundan kurtulmanız varis gelişimini veya var olan varislerinizin daha da kötüye gitmesini önleyecektir. Az tuzlu ve yüksek lifli bir diyette varise bağlı gelişen ödemi biraz daha azaltabilecek bir uygulamadır. Yine yüksek topuk ve sıkı çorap giyinmekte varis için çok uygun değildir. Gün içinde uzun süre oturmak veya ayakta durmaktan kaçınmak önemlidir. Sık sık bacakları kaldırıp ayak bilekleri ile pompalama egzersizleri yapmak çok iyi olacaktır. Peki varis gelişti tedavisi var mı derseniz işte cevabı. İlk öneri genellikle herkesin bildiği gibi varis çoraplarıdır. Bütün gün varis çorapları giymek, genellikle diğer tedavilere geçmeden önce denenen için ilk yaklaşımdır. Çoraplar bacaklarınızı düzenli olarak sıkar, damarların ve bacak kaslarının kanı daha verimli hareket ettirmesine yardımcı olur. Sıkıştırma miktarı türe ve markaya göre değişir. Yine halk arasında köpük uygulama olarak bilinen skleroterapi küçük ve orta büyüklükteki varisli damarların köpük enjekte edilerek yapıldığı bir tedavi yöntemidir. Birkaç hafta içinde, tedavi edilen varisli damarların solması gerekmektedir. Diğer bir tedavide lazerdir. Lazer tedavisi daha küçük varisli damarları ve örümcek damarlarını kapatmak için kullanılır. Lazer tedavisi, damarın üzerine güçlü ışık patlamaları göndererek çalışır, bu da damarın yavaşça solmasına ve kaybolmasına neden olur. Daha ileri varislerde ise endoskopik damar operasyonları yapılmaktadır. Hepinize iyi bir hafta dilerim…

Yazının Devamı

KADINLARIN KORKULU RÜYASI: VARİS-DAMAR GENİŞLEMESİ

Prof. Dr. Nilay Şahin Balıkesir Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı www.profdrnilaysahin.com prof.dr.nilaysahin-instagram

Varis damarlarda olan genişleme ve bükülmedir. Herhangi bir yüzeysel vende varis gelişebilir, ancak en çok etkilenen damarlar bacaklarımızdaki damarlardır. Bunun nedeni sıklıkla uzun süre ayakta durmaktır. Varisli damarlar büyük, şişmiş damarlardır ve genellikle bacaklarda ve ayaklarda görülürler. Damarlardaki valfler-kapaklar düzgün çalışmadığında meydana gelirler, böylece kan etkili bir şekilde akmaz. Birçok insan için varisli damarlar ve örümcek damarlar hafiftir ve kozmetik bir endişe kaynağıdır. Bazıları içinse varisli damarlar ağrı ve rahatsızlık kaynağı olabilir. Hatta bazen ciddi sorunların nedenidir. Peki neden varis bu kadar yaygın, nedeni nedir? İlerleyen yaş damar kapaklarının çalışmasını yavaşlattığı için bir risk faktörüdür. Yine kadın cinsiyette varise yatkınlığın önemli bir nedenidir. Gebelikte varis gelişmesi veya var olan varislerin büyümesi çok sık görülmektedir. Elbette şişmanlık damar yükü nedeniyle varise yol açabilecek bir sorundur. Uzun süreli ayakta kalmak önemli bir etkendir. Varis çok kolay anlaşılabilen bir sorundur. Damarlar bükülmüş, şişmiş, topaklı ve mavi/koyu mor görünür. Bunun dışında da elbette bulguları vardır. Bunlardan bazılarını sizinle paylaşacağım. Sıklıkla ağrıyan bacaklara neden olur. Özellikle egzersizden sonra veya geceleri belirgin olan bir ağrıdır bu. Bazen de uzun oturma veya ayakta durma sonrası gelişen ağrılarından şikayet etmektedir hastalar. Yine varisin olduğu bölgede yaşanan bir küçük yaralanma normalden daha uzun kanama neden olabilir. Ayak bileklerinde özellikle şişme olur. Bacaklarda örümcek damarları gelişir. Varisli damarların yakınında ki deride genellikle kahverengimsi veya mavi renkte parlak bir renk gelişebilir. Bazen de etkilenen bölgedeki cilt kırmızı, kuru ve kaşıntılı olabilir. Sık yol açtığı problemlerden biri de bacak kramplarıdır. Kramplara ayrıca ayaklarda daha belirgin olmak üzere yanma, zonklama gibi semptomlarda eşlik etmektedir. Variköz venleri olan kişilerin büyük bir kısmında aynı zamanda huzursuz bacak sendromu da gelişebilir. Haftaya da sizlere varisten korunma yöntemleri ve kısaca tedavilerinden bahsedeceğim.

Yazının Devamı

TIRNAKLARIN SAĞLIKLI MI: BİLİYOR MUSUN?-2

Prof. Dr. Nilay ŞAHİN

Balıkesir Üniversitesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı

www.profdrnilaysahin.com

Yazının Devamı

TIRNAKLARIN SAĞLIKLI MI: BİLİYOR MUSUN?-1

Tırnaklarımız özellikle kadınlarda daha fazla olmakla birlikte hemen hemen herkesin hoş görünmesi için çaba harcadığı ve bakımına özellikle önem verdiği bir yerdir. Peki bunu yaparken tırnaklarımızın sağlıklı olup olmadığına dikkat ediyor muyuz? Çünkü bazen biz hekimler tırnaklara bakarak kişilerin bazı hastalıklarını yakalayabiliriz. İyi de hangi hastalıklar bunlar ve nasıl bunu anlarız diye sorarsanız işte cevabı. İlk olarak size sağlıklı yani normal tırnak nasıl olmalı onu anlatmak istiyorum. Sağlıklı tırnaklar homojen yani her yeri aynı renkte, pürüzsüz ve düz olmalıdır. Eğer bu özelliklerden biri bile kaybolsa işte o zaman bir yerlerde sorun var demektir.

En sık karşılaşılan tırnak problemi kırılmadır. Eğer tırnaklarınız kolayca çatlıyor, kırılıyor veya ayrışabiliyorsa öncelikle tırnaklarınızın tekrarlayan ıslanması/kuruması varsa bunu önlemelisiniz. Örneğin ellerinizi sık ıslatmak zorunda kalıyorsanız eldiven kullanmalısınız. Ayrıca alfa-hidroksi asit veya lanolin içeren losyonları deneyebilirsiniz. Bu işe yaramazsa bir doktora mutlaka görünün. Çünkü tırnak kırılmalarının diğer bir sık nedeni de guatr bezinin az çalışması veya demir eksikliği olabilir. Bunların araştırılması da önemlidir. Diğer bir tırnak sorunu da tırnakların kolayca bükülmesi ve yumuşamasıdır. Yumuşak tırnaklar nem, uygun olamayan tırnak bakımı ya da örneğin deterjan, temizleme sıvıları, aseton gibi kimyasallara aşırı maruz kalmadan kaynaklanabilir. Bu durumda ise tırnaklarınızın çevresinde kimyasal maddeler kullanmaktan kaçının. Tırnaklarınıza iyileşme şansı vermek için doğal olun. Zayıf tırnakların büyük olasılıkla B vitaminleri, kalsiyum, demir veya yağ asitleri eksikliği ile ilişkili olduğu tespit edilmiştir. Eksik olan minerallerin yerine koyulması tedavinin önemli bir parçasıdır. Diğer bir sorun tırnağın kabuklanması veya soyulmasıdır. Eğer tırnağınıza bir baskı olduysa, tırnak cilanızı uzaklaştırmaya çalıştıysanız veya elinizi uzun süre köpüklü bir suda beklettiyseniz tırnaklarınız soyulabilir. Bazen de neden yine demir eksikliği olabilir. Özellikle el ve ayak tırnaklarında aynı anda soyulma sorunu görüyorsanız ilk olarak demir değerlerinize baktırın. Mercimek, kırmızı et, tahıl veya kabuklu fırınlanmış patates tüketimi tırnak soyulmalarında önemlidir. Ayrıca biotin takviyesi de doktor kontrolünde ilave edilmelidir. Tırnak losyonu uygulayarak tırnaklarınızı nemli tutmakta tedavinin başarısını arttıracaktır. Bulaşıkları yıkarken koruyucu eldiven de kullanabilirsiniz.

Haftaya da size diğer sık gördüğümüz tırnak problemlerini anlatacağım. Hepinize iyi bir hafta dilerim…

Yazının Devamı

HERKESE HAYIRLI, MUTLU BAYRAMLAR!

Malum haftaya kurban bayramı; büyük-küçük herkese güzel, mutlu ve huzurlu bir bayram dilerim. Hepinizin bildiği gibi bu bayramın özelliği kurban kesilmesidir. Doğal olarak ardından da sevdiklerimizle bol bol et yenmesidir. Bu nedenle size et tüketimi ile ilgili birkaç öneride bulunmak istiyorum.

Öncelikle kurban etini 1-2 gün beklettikten sonra tüketmek sağlık açısından daha doğru olacaktır. Hatta bu süreyi uzatırsanız daha da sağlıklı bir et elde edeceğinizi size hatırlatmak isterim. Bu küçük hatırlatma sonrası size asıl bugün anlatmak istediğim şey fazla et tüketiminin zararları ile yerinde tüketiminin yaraları.

Hepinizin bildiği gibi et iyidir, candır, kandır, candır ama herşeyin olduğu gibi et tüketiminin de fazlası zarardır. Kırmızı et yemek vücutta ürik asit dediğimiz bir maddeyi yükseltmekte, bu da bazı romatolojik hastalıklara, şekere, kiloya, yüksek tansiyona zemin hazırlamaktadır. Tabii tansiyon yüksekliğinin önemli nedenlerinden biri de kırmızı etin aşırı tüketiminde zarar gören organların başında bulunan kalp gelmektedir. Yapılan çalışmalar fazla et tüketiminin kalp krizi riskini arttırdığını göstermiştir.

Yazının Devamı

BACAKLARIM UYUŞTU: TEDAVİSİ VAR MI?

Sizlere geçen hafta bacak ve ayak uyuşukluklarının nedenlerinden bahsetmiştim. Bu haftada bu durumun tedavisinden bahsetmek istiyorum.

Elbette ki tedavide neden çok önemlidir. Öncelikle eğer kötü duruşa bağlı bir uyuşma ise postür eğitimi yani doğru oturma, kalkma ve ayakta durma pozisyonları hastaya öğretilmelidir. Bacak ve ayak uyuşmalarında kişinin tanısına göre medikal tedavi yani ilaç tedavisi de başlanmalıdır. Duloksetin ve milnasipran gibi bazı antidepresanlar, fibromiyalji tedavisi için özellikle ilk sırada tercih edilmelidir. Kortikosteroidler yani kortizol tedavisi de multipl skleroz (MS) gibi durumlar ile ilişkili kronik enflamasyonda uyuşukluğu azaltmaya yardımcı olabilir. Gabapentin ve pregabalin gibi sinir sinyalini bloke eden veya değiştiren ilaçlar fibromiyalji yanında MS ve şekere bağlı diyabetik nöropati gibi durumlarla ilişkili uyuşukluğu azaltmaya yardımcı olabilir.

Bunlar dışında sizlere bacaklardaki uyuşma için yapılabilecek genel önerileri de şöyle bir özetlemek istiyorum. Dinlenme; özellikle bacak ve ayak uyuşmasına neden olan ve sinir basıncı gibi durumlarda etkilidir. Soğuk veya buz uygulama; bacak şişliği olanlarda özellikle şişliğin azalmasına yardımcı olarak semptomları rahatlatabilir. Günde birkaç kez bir seferde 15 dakika boyunca uyuşmuş bacak ve ayaklara soğuk kompresler veya sarılmış buz paketleri uygulamak uygun olacaktır. Bunun tersine sıcak uygulaması da bazen sinirlere baskı uygulayan ve uyuşukluğa neden olabilecek sert, ağrılı veya gergin kasları gevşetmeye yardımcı olabilir. Bununla birlikte, aşırı sıcaktan uyuşmuş bacakları ve ayakları kaçının, çünkü bu iltihapları kötüleştirir veya ağrı ve uyuşukluğu daha da arttırabilir. Yine uyuşmuş bacak ve ayaklara masaj yapmak kan akışını iyileştirir ve semptomları azaltabilir. Uygun egzersiz kan akışını arttırabilir ve kronik enflamasyonu veya ağrıyı azaltabilir. Kötü beslenme, özellikle B vitamini eksiklikleri, uyuşukluğa yol açan sinir hasarına neden olabilir. Yeterince vitamin ve diğer besinleri almak da kronik iltihabı ve ağrıyı azaltabilir.

Yazının Devamı

BACAKLARIM UYUŞTU: NEDEN?

Bacaklarda uyuşma çok yaygın bir şikayet olmakla birlikte maalesef nedenini bulmakta bir o kadar zordur. O nedenle bu hafta sizlere bu kadar yaygın olan bu şikayetin nedenlerinden ve kliniğinden biraz bahsetmek istedim.

İlk olarak ayak ve bacaklarda neden uyuşma olur, hangi hastalıklar ve durumlar buna yol açar onu paylaşmak istiyorum. Bu nedenlerden biri sinirlere baskı yapan uygun olmayan pozisyonlarda duruştur. Örneğin bacakları çok uzun süre çapraz pozisyonda tutmak yani bacak bacak üstüne atmak, uzun süre oturmak veya diz çökmek, günümüzün de çok modası olan dar pantolon, çorap veya ayakkabı giymek sinire bası yapan durumlar arasındadır. Yine sık nedenlerden biri olan omurga özellikle de bel bölgesi, kalça, bacak, ayak bilekleri ve ayaklardaki yaralanmalar sinirlere baskı yapabilir ve ayakların ve bacakların uyuşmasına neden olabilirler. Diyabeti yani şekeri bulunan bazı insanlarda diyabetik nöropati adı verilen bir tür sinir hasarı gelişebilir. Şekere bağlı olarak gelişen diyabetik nöropati; ayaklarda uyuşma, karıncalanma ve ağrıya, ayrıca şiddetli ise bacaklara da benzer şikayetlere neden olabilir. Bir diğer sorunda özellikle halk arasında da bacaklarda uyuşma olunca ilk akla gelen sorun olan bel fıtığıdır. Bel bölgesinde gelişen büyük bir fıtık belden ayaklara kadar inen siyatik siniri sıkıştırdığı taktirde kişi bacaklarında veya ayaklarında uyuşma veya karıncalanma hissedebilir. Özellikle ayak bölgesinde olan uyuşmalarda ise ayak sinirlerinin sıkışması sonucunda gelişen tarsal tünel sendromu ilk olarak dışlanmalıdır. Tarsal tünel sendromu olan insanlar ayak bileklerinde, topuklarında ve ayaklarında uyuşma, yanma, karıncalanma ve ateşlenme gibi hissetme eğilimindedirler. Elbette bacak ve ayak uyuşması sadece sinir problemlerine bağlı olarak gelişmez. Damar hastalıklarında da çoğu kişi özellikle yürürken veya yokuş çıkarken bacaklarında ve kalçalarında ağrı, uyuşma ve kramp hissederler. Bizim kliniğimizde de sık gördüğümüz yumuşak doku romatizması yani fibromiyalji de bacak uyuşması ile karşımıza çıkabilir. Multipl sklerozlu (MS) kişiler, vücutlarının küçük bir bölgesinde veya tüm uzuvlarında uyuşukluğa neden olabilecek duyusal sinir hasarı yaşarlar. Yine bazı inme olayları vücudun bazı bölgelerinde geçici veya uzun süreli uyuşukluğa neden olabilir.

Sizlere haftaya da bacak ve ayak uyuşukluklarının tedavisinden bahsedeceğim. Hepinize iyi haftalar dilerim.

Yazının Devamı

SARARDIN SOLDUN!

Sarılık dediğimiz şey evet cilt renginin ve gözün beyaz kısmının sarımsı bir renk aldığı durumdur. Sadece cilt ve göz değil vücut sıvıları da sarı olabilir. Ancak özellikle derinin rengi ve gözlerin beyazların da görülen bu durum kanda bulunan ve atık bir madde olan bilirubin seviyesine bağlı olarak değişir. Orta seviye bilirubin sarı renge neden olurken, çok yüksek seviyeler ise ciltte kahverengiye yol açmaktadır.

Sarılık hep halk arasında bebeklik döneminin bir sorunu olarak bilinse de aslında her yaşta insanda görülebilen bir sorundur. En sık nedeni de karaciğerde veya safra kanalında görülen bir sorundur. Peki ne oluyor da karaciğer veya saframıza zarar verip rengimizi sarıya çeviriyor diye sorarsanız işte cevabı. Karaciğer ve safrada iltahap olması, safranın özellikle safra taşı gibi nedenlerle tıkanması sarılığın en sık nedenleri arasındadır. Nadiren de doğuştan bazı safra ve karaciğer enzimlerinin çalışmaması olabilir. Peki biz bunun nasıl farkına varabiliriz sadece cilt rengi ile mi; hayır başka bulguları da elbette var. Büyük abdestin soluk renkte olması, koyu idrar, vücutta yaygın kaşıntı, yorgunluk, karın ağrısı, kilo kaybı, kusma, hafif ateş hali diğer görülen semptomlardır.

Eğer bu şikayetleriniz varsa başvurduğunuz hekim önce sizi detaylı olarak muayene eder ve ardından da bir takım kan ve idrar testleri ister. Gerek hissederse karaciğer ve safra MR veya ultrasonu isteyebilir. Hatta bazı önemli durumlarda ERCP dediğimiz sıkıntılı ve zor bir işlemde hekim tarafından hastaya yapılabilir. Bazen durum karaciğer biyopsisine kadar de gidebilir. İşte bu testlerde tamamlandıktan sonra tanı netleşir ve tedaviye geçilir. Tedavi elbette alta yatan nedene göre değişir. Eğer kansızlığa bağlı ise buna yönelik takviyeler alarak veya bunun için gerekli gıdalar yiyerek tedavi edilebilir. Hepatit kaynaklı ise sarılık antiviral veya steroid ilaçlar gerektirir. Bazen de gerekli halde safra kesesi ameliyatı uygulanabilir.

Yazının Devamı

ÇALIŞMAK, ÇALIŞMAK, ÇALIŞMAK: BENİM İÇİN HAYAT BİÇİMİ

Çalışan demir ışıldar; ne güzel bir atasözü. Gerçekten de öyle, çalışan demir pas tutmaz ve hep ışıl ışıl kalır. Bu söz aslında her şeyi bize anlatıyor. Elbette bu çalışmayı sadece iş yaşantısı olarak düşünmemek gerekir. Ancak hayatımızda en fazla efor harcadığımız yani çalıştığımız yer iş yerimiz olduğu için sizlerle daha çok iş yerindeki çalışmanın yaşamımıza olan olumlu etkilerinden söz etmek istiyorum. Eğer kurumsal bir yerde yani pozitif çalışma ortamında çalışıyorsanız yani en iyi bildiğiniz, tecrübe kazandığınız veya kazanmak istediğiniz bir pozisyonda iseniz çalışmak sizi hem psikolojik hem de fiziksel olarak mutlu edecektir. Nitekim yapılan çalışmalar çalışan bireylerin sağlıklarının çalışmayan veya işsiz olanlara göre daha iyi olduğunu göstermiştir. Huzurlu bir iş yerinde çalışmanın kişide yarattığı keyif, huzur ve mutluluk beyni hoşnut bırakarak genel sağlık üzerine olumlu etkiler yaratmaktadır. Yine kişinin verimli ve doyurucu bir şekilde çalışması, iş yerinde daha aktif olarak yer alması ilerleyen yaşlarda daha az kalp ve beyin hastalıklarının yaşanmasını sağlamaktadır. Yapılan bazı çalışmalarda iş memnuniyeti bulunan bireylerin daha uzun ve sağlıklı yaşadığı gösterilmiştir.

Sonuç olarak size şunu söyleyebilirim ki bulunduğunuz pozisyon ne olursa olsun işinize dört ele sarılmak, gün boyu yaptığınız işi keyifle yapmak veya onu keyifli hale getirmek, yoğun ama yorgunluk yaratmayacak kadar çalışmak size daha sağlıklı bir beyin ve kalp verecektir. Bu da daha sağlıklı yaşlanmak demektir.

Hepinize huzur dolu, mutlu çalışma ortamları dilerim…

Yazının Devamı

ÇAĞIN VEBASI MOBBİNG: BU DA NE?

Geçenlerde son yılların en büyük sorunu olan çalışanlara karşı bezdirme ve yıldırma yani popüler adıyla mobbing ile ilgili yüksek öğretim kurulu tarafından bir bilgi notu yayımlandı. Ben de bunu okuyunca sizlerle mobbing nedir ve sağlığımız üzerine ne kadar etkilidir paylaşmak istedim. Öncelikle mobbing kavramını biraz açalım isterseniz. Mobbing kelime olarak psikolojik şiddet, baskı, rahatsız etme ve kişiye sıkıntı vermeye çalışmaktır. Bu durumu yaratan kişiler çalışanın üstü, eşit düzeydeki veya astları tarafından yapılabilir. Yani sadece bunu üsler değil astlarda yapabilir. Bu işin hangi boyutlarda yapılabilediği ve hukuki sürecini merak eden okurlarımız Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından hazırlanan “İş yerinde psikolojik taciz bilgilendirme rehberi”nden detayları inceleyebilir. Ben bugün size mobbingin kişilerin sağlıkları üzerine olan etkilerini anlatmak istiyorum. Elbette ki mobbing sadece kişinin sağlığını değil iş performasını da olumsuz etkilemektedir. Ancak ben size mobbingin daha çok sağlık üzerine olan olumsuz etkilerinden bahsedeceğim.

Yapılan pek çok mobbing çalışmasında iş yerinde baskıya maruz kalan bireylerde kalmayanlara göre yüksek tansiyon hastalığının, baş ağrısının ve yumuşak doku romatizmasının daha yaygın olduğunu göstermiştir. Ayrıca yaygın eklem ve kas ağrısında da artış olduğu tespit edilmiştir. Hatta bazı mobbinge uğrayarak felç geçiren hastalar olduğu bildirilmiştir. Bununda altında özellikle psikolojik yıldırmaya bağlı gelişen kalp hastalıkları yatmaktadır. Öyle ki bazı kalp problemleri kalp krizi ile sonuçlanabilmektedir.

Elbette psikolojik iş baskısının kişinin psikolojik durumu üzerine de ciddi etkileri vardır. Pek çok mobbing maduru insanın diğer sağlıklı ortamlarda çalışan bireylere göre antidepresan ilaç kullandığı saptanmıştır.

Yazının Devamı

“ANKİLOZAN SPONDİLİTTE TANI VE TEDAVİ” TOPLANTISINA DAVETLİSİNİZ!

Gerçekten iltahaplı romatizmal hastalıklar hastayı yoran, üzen ve bıktıran hastalıklardır. Bunlardan biride ankilozan spondilit yani halk arasındaki adıyla iltahaplı bel romatizması denilen hastalıktır. Bu hastalık aslında son yıllarda daha da artış göstermiştir. Hasta grubu sıklıkla gençlerden oluşup özellikle bel ve sırt ağrılarıyla doktora başvuru ön plandadır. Hastaların çoğunda gece uykudan uyandıran eklem ağrıları vardır. Ayrıca sabahları öğlen saatlerine kadar süren tutukluklar da mevcuttur. Özellikle bel ve sırt ağrısı olmakla birlikte kalça, diz, boyun, omuz, ayak ve nadiren dirsek eklemleri de bu hastalıktan etkilenmektedir.

Maalesef bu hastalık sadece eklemleri değil eklem dışı olan göz, kalp, akciğerler gibi organ tutulumları da yapabilmektedir. Hatta bazen eklem şikayetleri olmadan direkt göz problemleri ile tanı koyulabilmektedir. Peki bu hastalığın tanısı nasıl koyulmaktadır diye soracak olursanız öncelikle hastalığınızın hikayesi, ardından fizik muayene ve bir takım kan ve radyolojik testleri ile derim.

Tanıyı koyduk peki ankilozan spondilitin tedavisi nasıl yapılıyor bir de ondan kısaca söz edelim. Öncelikle iyi bir ev egzersiz programı ve yanında yürüme veya yüzme gibi bir iyi olacaktır. Elbette ilaç tedavi bu hastalığın vazgeçilmez basamaklarından biridir.

Yazının Devamı

BESİN ALERJİSİ GEÇER Mİ?

Sizlere geçen hafta gıda alerjilerinin nedenleri ve nasıl görüldüğünü anlatmıştım. Bu hafta da nasıl tanı koyulduğu ve tedavisini anlatacağım. Öncelikle tekrar altını çizmek istiyorum yiyecek alerjileri her yaşta gelişebilir o nedenle bir gıda alerjisinden şüpheleniyorsanız hemen bir alerji uzmanı ile görüşün. Çünkü besin alerjisini anlamak için bu alanda uzman bir hekimin sizden alacağı bir anamnez yani hastalığınızın öyküsü ve bazı testlerin yapılması gerekiyor. Hikayenizde özellikle ne ve ne kadar yediğiniz, besini yedikten ne kadar sonra semptomların geliştiği, hangi semptomları yaşadığınızı ve ne kadar sürdükleri önemlidir. Bunu belirledikten sonra da kanda değerlendirilen immünoglobulin E (IgE) antikorları adı verilen bir test yapılması gerekir. Ardından da tabii ki bir cilt testi. Cilt testi 20dk içinde genelde sonuç verir. Bu testte en sık karşılaşılan besin alerjilerine yönelik ve sizin şüphelendiğiniz besinler sulandırılarak ve az miktara kolunuza yapılır. Ardından da kısa bir süre beklenerek buna vücudun reaksiyon verip vermediğine bakılır. Sonuçları hekim tarafından değerlendirmeye alınır.

Tedavide elbette ilk iş alerjiye neden olan besinin diyetten çıkarılması gelir. Bu noktada alerjiye yol açan gıdanın tamamen diyetten uzaklaştırıldığından emin olmalısınız. Gıda paketlerinde içerik kısmında alerji yaratabilecek gıdalar genel olarak belirtilmektedir. Bunları okuyarak ona göre ürünü satın almak uygun olacaktır. Diyetten kesildikten bir süre sonra süt, yumurta, buğday ve soya gibi besinlerin alerjileri zamanla kaybolabilir. İşte o zaman kişi bu yiyecekleri tekrar tüketmeye başlayabilir. Ancak yer fıstığı, fındık, balık ve kabuklu deniz hayvanlarına karşı alerjileri olanların ise sorunları genelde yaşam boyu sürmektedir. Diyetten çıkarma dışında bazı besinlerin alerjilerinden kurtulmak için aşılama yöntemleri vardır ancak bu yöntem henüz çok fazla kabul görmüş değildir.

Hepinize alerjinin olmadığı, dostlarla birlikte olan keyifli yemekler dilerim…

Yazının Devamı

HERKESTE BİR BESİN ALERJİSİ!

Son yıllarda çevremizde ne çok farklı besine karşı alerjisi olan insan duyuyoruz değil mi? Ve ardından şöyle diyoruz: “Ya eskiden böyle şeyler bilmezdik!”. Doğru gerçekten de eskiden besin alerjileri bu kadar yaygın değildi çünkü. Peki ne oldu da besinlere karşı alerjilerimiz başladı? İşte bu sorunun cevabı biraz karışık ama size kısaca özetlemeye çalışacağım.

Hepimiz son yıllarda ne yesek, ne içsek diye konuşuruz olduk. Hatta adını daha önce hiç duymadığımız besinleri hızla hayatımıza soktur. Tarımda da farklı teknikler geliştirdik ve yiyeceklerimizin elde ediliş şeklini değiştirdik. İşte vücudun bu değişikliklere karşı olan reaksiyonları bizlerde alerji gelişimine neden oldu. Üstelik eskiden yeni bir yiyecekle ilk kez karşılaşan çocuklarda yaygın olan besin alerjisi bu nedenlerle erişkinlerde de oldukça yaygın görülmeye başladı. Peki alerji vücutta nasıl bir rahatsızlık yaratıyor derseniz işte cevabı. Alerjik reaksiyon belirtileri öncelikle cilt, mide-barsak sistem, kalp ve solunum sistemini içerebilir. Bu sistemler üzerine ise oluşan yan etkiler; kusma ve mide krampları, kurdeşen, nefes darlığı, hırıltı, tekrarlayan öksürük, şok veya dolaşım çökmesi, ses kısıklığı ve yutma sıkıntısı, dilin şişmesi, konuşma veya nefes almada zorluk gibi durumlardır. Bazen de hayati risk içeren anafilaksi dediğimiz nefes almayı engelleyen ve vücudu şoka sokan reaksiyonlar olabilir.

Peki en çok alerjen olan yiyecekler hangileri derseniz liste uzun aslında ama ben size en sık karşılaştığımız gıdalardan örnek vermek istiyorum. Yumurta, süt, fındık, balık, kabuklu deniz hayvanı, buğday ve soya alerji oluşumundan başı çekiyor. Bunların içinde çocukların özellikle süte ve yumurtaya karşı alerjik reaksiyonları oluşurken, yetişkinlerde ise meyve ve sebze poleni, fıstık ve fındık, balık ve kabuklu deniz ürünlerine karşı gelişir.

Yazının Devamı

AĞIZ TADINDA BİR BAYRAM OLSUN!

Bu hafta son oruç haftamız ve haftaya Ramazan bayramı yani şeker bayramı. Burada uzun bir oruç dönemi sonrası hele de ardından gelen bayram ile nasıl beslenmemiz gerektiği çok önemli.

Öncelikle şunu belirtmek isterim ki oruç nedeniyle bir miktar yavaşlayan metabolizmamızı dikkate alarak eski beslenme düzenine geçiş yapmalıyız.

Size ilk tavsiyem kesinlikle hamurlu ve şekerli gıdalara karşı temkinli ve dikkatli olmanızdır. Bayramda eğer yoğun tatlı ve hamurlu gıdalar tüketirsek bunlar direkt yağ olarak vücuda geçiş yapacaktır bunu lütfen unutmayınız. Bu yağlarda vücutta kilo olarak kendini gösterecektir. Yulaf, bulgur, çavdar gibi ürünlerin tercihi özellikle oruç sonrası karşılaşılabilen kabızlığa karşı koruyucu olacaktır. Elbette posası yüksek meyve ve sebze tüketimi de bu noktada önemlidir. Su tüketimini de oruç sonrası arttırmak şarttır. Unutmadan bayramın ilk günü yani oruç sonrası ilk kahvaltınızı lütfen hafif yapın. Bayram ilk günü yapılan zengin aile kahvaltılarında abartmadan ve hamurlu işlerden uzak durarak hafif yiyecekleri tercih edin.

Yazının Devamı

İÇİNİN GÜZELLİĞİ YÜZÜNE VURMUŞ!

Özellikle kadınlar çok paralar verip kendilerini güzelleştirmek için pek çok uygulama yaptırırlar. Estetik cerrahiler, kremler, iğneler ve daha pek çok işlem…Ancak bu kadar çok seçenek varken bazen neden hedeflenilen güzellik elde edilemiyor? İşte burada devreye iç güzellik giriyor. Peki bu iç güzellik nedir, iç güzelliğimizi anlayabilir miyiz? Aslında bu sorunun cevabı çok kolay değil ve pek çok faktöre bağlıdır ancak ben size yine de bugün bu konuyu dilim döndüğünce anlatmaya çalışacağım. Size aslında iç güzellik nasıl sağlanır onu anlatacağım.

Öncellikle kendimizi ve bedenimizi sevelim. Bedenimize iyi bakalım, ona karşı olumlu tutumlar sergileyelim. Kendinizin iyi yönlerini görün yani resminizde hata bulmak yerine, en sevdiğiniz üç özelliğinize odaklanın. Aynaya baktığınızda kendinize gülümseyin. Çünkü bir gülümseme beyninize sadece mutlu olduğunuzu düşündürmekle kalmaz, aynı zamanda daha çekici görünmenizi de sağlar. Bu yüzden her sabah en sevimli halinizle aynada kendinize bakın ve saçım kötü, yüzümde leke var demek yerine gülümseyin.

Hayatınızdan negatif olan şeyleri özelliklede olumsuz düşüncelerinizi mutlaka çıkarmaya çalışın. Çünkü yapılan çalışmalar şunu göstermiştir ki sürekli olumsuz düşünmek bir süre sonra alışkanlık yapıp otomatik hale geliyor. Kendimize karşı esnek ve kibar olmalıyız. Bu çevremizin de dikkatini mutlaka çekecek ve kişilerin bize daha kibar ve nazik davranmasına destek olacaktır.

Yazının Devamı

RAMAZAN GELDİ HOŞGELDİ, MİDEYE HUZUR GELDİ!

Ramazan ayında hepimiz dini görevimizi yerine getirmenin mutluluğunu yaşarız. Ancak bu sadece dini görevleri yerine getirdiğimiz bir ay değildir, ayrıca bu ay sağlıklı beslenme şekline de uygun olduğu için sağlıklı beslenme açısından da bir fırsat ayıdır. Doğru bir şekilde tutulan oruç aslında vücudu tam bir dinlendirme şeklidir demek hiçte yanlış olmayacaktır. Peki doğru oruç tutmak ne demektir?

Öncelikle şunu belirtmek isterim ki normalde gece boyu yaklaşık 16saat aç kalırken oruçta bu süre yaklaşık 20saate çıkmaktadır. Bu nedenle mutlaka sahur yapın, sahursuz oruç tutmayın. Peki bu kadar önemli olan sahur saatinde neler yiyelim derseniz yoğurt, peynir, süt, yumurta gibi hafif kahvaltılıkları öneririm. Ayrıca tuzlu ve şekerli yiyeceklerden de mutlaka uzak durulmasını tavsiye ederim. Çünkü bunlar sizin erken susamanıza neden olacaktır. İftar da ise sakin ve yavaş yemek yenmesi önemlidir. Öncelikle yoğurt, yumurta, mercimek gibi posalı çorbalar, baklagiller, tuzsuz ayran, etli yemekler, pirinç yerine bulgurlu gıdalar tercihiniz olmalıdır. Fındık, badem, ceviz gibi kuruyemişlere oruç ayında daha çok yer vermeye çalışın. İftarda da yine sahur gibi tuzlu ve şekerli yiyeceklerden uzak durmaya çalışın. Elbette iftar ve sahur arasında bol bol su tüketmeyi unutmayın. Aşırı şekerli olmayan meyveler özellikle yoğurtla birlikte tüketilebilir. Hurma tabii ki vazgeçilmezlerden olmalıdır. Hem tok tutucu özelliği hem de şeker ihtiyacı noktasında çok güzel bir besindir hurma. Bunun yanında şeker sorunu olanlarda özellikle canım çok tatlı istiyor diyenlere önerim tarçını yoğurtla birlikte tüketmeleri olacaktır. Tarçın vücut şeker dengemiz için çok güzel besindir.

Elbette bunların yanında tekrar altını çizmek istediğim husus özellikle sahurda çok fazla tuz ve şeker tüketmekten kaçınmanız ve bol bol sahurun son dakikalarına kadar su içmenizdir.

Yazının Devamı

UYKUSUZ GECELERE VEDA?

Geçen hafta sizlerle uykusuzluğun ne olduğunu ve nedenlerini paylaşmıştım. Bu haftada uykusuzluk sorununda ne yapabiliriz onu paylaşacağım. Aslında uykuyla ilgili sorunlarda yapılması gereken ilk şey nedeni bulmaktır. Ardından da tabii ki bu nedeni ortadan kaldırmak. Ancak ben size bu hafta yine de uykusuzluk sorununuz için evde yapabileceğiniz birkaç öneride bulunmak istedim.

Öncelikle düzenli bir egzersiz programı hayatınıza sokmanızı öneririm. Örneğin günlük kısa yürüyüşler uykusuzluk problemlerinde oldukça destekleyici bir spordur. Yine illa uykuya dalmak için yatak içinde kendinizi zorlamayın. Uyumaya düzenli olarak belli saatlerde gitmek yani düzenli uyku takvimi sürdürmek çok etkili bir yöntemdir. Geceleri ayrıca çay, kahve gibi kafein içeren tüm içeceklerden, sigardan kaçınmak önemlidir. Çok aç yatmakta yine kişinin uykudan uyanmasına neden olabilir.

Yattığınız oda da çok önemlidir. Aşırı sıcak veya soğuk oda da uyumakta uyku sorunlarında yol açabilir. Ayrıca yatak odanızı her zaman havalandırın ve gerekirse yatmadan iki saat önce uykuya dalmayı kolaylaştıran bir takım bitkisel yağlarla odanıza kokutun.

Yazının Devamı