Yeni Yıla Pişmanlıklarla Değil, Farkındalıkla Başlamak
Yeni Yıla Pişmanlıklarla Değil, Farkındalıkla Başlamak
Evet, bu gece 2024 yılının son günü. Bu yıla geri dönüp baktığınızda hissettikleriniz neler?
Planlarınız ve hedefleriniz gerçekleşti mi? Yoksa zaten bir planınız yok muydu? Olsun, planınız yoktu ise bile yeni yıla yeni planlar ile başlayabilirsiniz. Bu yazımızda planlar, beklentiler ve hayatta kendimizi adamamız gereken şeylerin gerçekten ne olduğu üzerine konuşalım istiyorum. Gelin başlayalım.
Öncelikle daha önce rastlamış olduğum ilginç bir video ile ilgili aklımda kalanları aktarmak istiyorum. Bir grup hasta ve acılarından dolayı ötenaziyi seçmiş insanlar ile yapılan konuşmalar ve onların insanlara mesajı, konulu bir video olduğunu anımsıyorum. Birçoğunun pişmanlığı, keşke daha çok yapsaydım dediği şeyler ise oldukça değerli. Bu konuyla ilgili yazımızı okumadan sizlerin de bir an durup düşünmesini rica ediyorum. Sizin tahminleriniz nedir? Sizce “keşke daha çok para kazansaydım” mı diyorlardı? Yada “İstediğim evi keşke alabilseydim…” mi? Daha iyi bir araba mı yada? Açıkçası hiçbiri değildi. Peki neydi pişmanlıkları?
Bunlardan ilki, belki de en anlamlı olanı, “Keşke kendi hayatımı, başkalarının benden beklediği gibi değil, kendime göre yaşayabilseydim” pişmanlığıydı. Pek çoğumuz, çevremizdekilerin beklentileri doğrultusunda yaşamayı alışkanlık haline getiririz. Toplumun, ailenin, arkadaşların isteklerine göre şekillenen bir yaşam, sonunda içsel huzursuzluk ve pişmanlıkla sonlanabiliyor. Gerçek mutluluk ise başkalarının beklentilerinden bağımsız olarak, kendi kimliğimizi bulup, neleri gerçekten sevip sevmediğimizi sorgulayarak, neleri gerçekten bilip bilmediğimizi anlayarak ve kendi aklımızı kullanıp düşünerek ona göre yaşamakta gizli olabiliyor.
İkinci pişmanlık ise “Keşke bu kadar çok çalışmasaydım” şeklinde karşımıza çıkıyor. Çalışma hayatı, özellikle günümüz dünyasında o kadar ön plana çıkmış durumda ki, insanlar kişisel zamanlarını, sevdikleriyle geçirme fırsatlarını kaçırabiliyor. Kariyer, bir yere kadar önemli olsa da, ailemiz ve arkadaşlarımızla geçireceğimiz anlar, hayatımızın en değerli zamanlarıdır. Bu yüzden, her zaman dengeyi bulmak önemlidir.
Üçüncü sırada ise “Keşke duygularımı ifade edebilme cesaretim olsaydı” pişmanlığı geliyor. Duygularını gizlemek, insanın iç dünyasında birikmesine neden olur ve sonunda bu birikim, hem ruhsal hem de fiziksel sağlık üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir. Sevgi, kızgınlık, korku… Hepsi doğaldır ve bu duyguları ifade etmek, insanın kendini daha huzurlu hissetmesini sağlamakta önemli bir rol oynayabilir.
Dördüncü pişmanlık, “Keşke arkadaşlarımla daha fazla iletişimde kalsaydım” şeklindeydi. Hayatın koşuşturmacası içinde eski dostlarla iletişimi kesmek, zamanla pişmanlık yaratabilir. Arkadaşlık, zamanla eskimeyen bir hazine gibidir. Birçok insan, son anlarında, eski dostlarını ve yakın ilişkilerini yeniden keşfetmek istiyor fakat bağlar koparıldıysa bu çokta mümkün olamıyor.
Son olarak, “Keşke kendimi daha mutlu olmaya izin verebilseydim” pişmanlığı, belki de en evrensel olanıdır. İnsanlar genellikle mutlu olmak için daha fazla şey beklerler; ancak gerçek mutluluk, sahip olduklarımızı kabul etmekte ve kendimize huzur verme cesaretini göstermekle gelir. Bazen en önemli şey, sadece anı yaşamaktır.
Ve belki de şunu da eklemek gerek: Sevdiklerimizle daha fazla vakit geçirebilseydim. Ailemiz ve dostlarımızla geçireceğimiz her an, bir ömre bedel olabilir. Sonunda geriye dönüp baktığımızda, kazandığımız paralar ya da aldığımız ödüller değil, yanımızda kimlerin olduğunu, kiminle güldüğümüz ve kiminle ağladığımız önemli olacaktır.
Bu pişmanlıkları düşünerek, hayatımızda neleri değiştirebiliriz? Daha cesur olabilir, duygularımızı ifade edebilir, sevdiklerimize daha çok vakit ayırabiliriz. Sonuçta, hayatı başkalarının beklentileriyle değil, kendi iç huzurumuzla yaşamak, geriye bakıldığında en değerli şey oluyor. Belki de yeni yıl planınız – hatta bir yaşam felsefesi – şu olmalı: “ Pişmanlıklar ile dolu bir hayat sürmemek ve bu yolda gerekeni yapmak”
GÜNÜN KELİMESİ: PİŞMAN
Bugün ki yazımızın ana konusu olan ve yazımızda sıkça geçen bir kelimenin kökenlerini inceleyelim istiyorum bugün: Pişman.
Türkçede sıkça kullandığımız “pişman” kelimesi, yalnızca bir duyguyu değil, aynı zamanda derin bir tarihsel ve dilsel evrimi de içinde barındırıyor. Bu kelimenin kökeni, Farsçaya, hatta daha eskiye, Orta Farsçaya kadar uzanıyor. Farsça paşimān veya paşmān (پشمان), pişman olma anlamını taşıyor ve bu kelime, “geri-düşünen” anlamına geliyor. Bu anlamı taşıyan kelime, aslında iki ayrı kökten türetiliyor.
Birinci kök, paş veya paşē, “art, arka” anlamına geliyor. Burada “geriye doğru” bir hareketi, zamanın gerisine gitmeyi ifade eder. İkinci kök ise mān, “düşünmek” anlamına geliyor. Yani paşmān kelimesi, kelime anlamıyla “geri düşünen” ya da “geriye bakan” bir durumu anlatır. İnsan da pişman olduğunda, genellikle geriye bakıyor ve geçmişte yapılmamış veya yapılmış olan bir şeyin ağırlığını hissediyor. Bu anlam, kelimenin günümüze kadar olan evriminde belirgin bir şekilde korunuyor.
Bugün sizlerle paylaşmak istediklerim bu kadar. Hepinize mutlu ve sağlıklı yıllar diliyorum.