İvrindi ilçemize bağlı yağlılar mahallesinde miniklerimiz yöreye bağlı oyunlarınıir şenlik havasında öğreniyorlar. Aynı zaman da değerlerimizin önemli bir parçası olan bu oyunlar çocuklarımızın, değerlerimizi eğlenerek ve yaşayarak öğrenmesini sağlayan çalışmalar. Buradaki çocuklarımızın hevesli, heyecanlı ve bol kahkahalı çalışmalarını onların ağzından çıkanlarla çocukça sayfamıza taşıdık.
BEYZA ÖZTUNÇ: Yöre oyunlarımızı çok seviyorum. Bu çalışmalar da çok güzel çünkü bol bol dans ediyorum bu da beni mutlu ediyor. Değerlerimiz çok güzel mesela çalışırken hata yapınca gülerek özür diliyorum arkadaşımda gülerek kabul ediyor. Ama bunu hatırlamamıza neden olan bu konuyu işlemek. Aslında hep hatırlamak gerekiyor fakat insan kızınca herşeyi unutuyor.
BUĞRA KOYUNCU: Bende oyunlarımızı çok seviyorum. Büyüklerimin ellerinden öpmeyi de seviyorum.
ÇAĞDAŞ KUNDUZCU: Çok eğleniyoruz. Öğretmenimiz halkoyunlarını ve kültürümüzle ilgili bilgileri anlatıyor. Fıkraları çok seviyorum önceden dersimizde Nasrettin hocayı da işlemiştik bize öğüt veren bilge adam o.
BEDRİYE ŞAHAN: Büyüklerimiz bazen özür diliyorlar. Böyle çalışınca çok mutlu oluyorum. Büyüyünce bende çocuklara oyunlarımızı öğreteceğim.
GÖRKEM KUNDAKÇI:Efe olup halk oyunu oynayacağız. çok güzel oynayacağız çünkü iyi çalıştık.
OSMAN YİĞİT KARAÇAL: Okulu ve arkadaşlarımı çok seviyorum. Oyunlarımızı Ailelerimizde izleyecek bu yüzden biraz heyecanlıyım. Büyüklerimiz bazen özür diliyor bazen dilemiyor (Diğer çocuklardan onaylayan gülüşler).
Nasreddin Hoca kimdir?
Nasrettin Hoca 1208 ile 1284 yılları arasında yaşamıştır. Annesinin adı Sıdıka Hatun, babasının adı da Abdullah Efendi’dir.
Nasreddin Hoca 1208 yılında Eskişehir’in Sivrihisar’ın Hortu Köyünde doğdu, 1284 yılında Akşehir’de vefat etti. Büyük Türk halk bilgesi olan Nasreddin Hoca halk dilinde, duygu ve inceliği içeren, gülmece türünün öncüsü olmuştur.İlk eğitimini ve dini bilgilerini babasından aldı. Arapça ve Farsça öğrendi. Kuran’ı öğrenerek küçük yaşta hafız oldu. Gençliğinde köylerde hocalık, Akşehir’de cami hocalığı Konya ve Akşehir’de kadı yardımcılığı, kadılık ve sonrasında da medresede öğretmenlik yaptı.
Nasrettin Hoca deyince hepimizde bir tebessüm oluşur. Onun fıkralarını bilmeyenimiz yoktur. Kısacık da olsa Nasrettin Hoca’nın hayatını anlattıktan sonra bir kaç da fıkrasını paylaşalım :
Nasreddin Hoca bir gün pazara gidiyormuş. Çocuklar hocanın etrafını sarmışlar. Hep bir ağızdan bağırmaya başlamışlar. Kimisi “Hoca bana çakı al!”, kimisi “Hocam bana şeker getir!”, kimisi “Hocam bana düdük al!” diye bağırıp dururken, çocuğun biri cebinden on kurus çıkarmış, “Hocam, bana lütfen bir düdük alabilir misiniz acaba? Size zahmet olacak ama…” demiş. Parayı veren Düdüğü Çalar
Nasreddin Hoca on kurusu almış, kuşağına sokmuş, yola düzülmüş. Akşam olmuş, Hoca öteberisini almış, pazardan dönerken çocuklar yine etrafını sarmışlar, “Hocam benim çakı nerede?”, “Hocam benim şekeri aldın mı?” derken Hoca elini kuşağına atmiş, bir düdük çıkarmış ve “Parayı veren düdüğü çalar” demiş.
Bal ile Sirke
Bir gün Nasrettin Hoca’ya;
– Hocam bal ile sirke uyuşmaz derler, derler.
– Nasıl uyuşmasın? der ve gider yarım okka bal yer yarım okka da sirke içer. Yüzünün yemyeşil olduğunu görenler sorar.
– Bal ile sirke birbiri ile anlaşamadı değil mi Hocam?
Hoca hiç mertliği elden bırakmaz.
– Yoo, onlar anlaştılar anlaşmasına da şimdi beni aradan çıkarmaya çalışıyorlar.
HAZIRLAYAN KAMİL AKYÜREK