GündemKöşe Yazıları

Kıskançlık Gizlenen Bir Hayranlık Mı?

Kıskançlık Gizlenen Bir Hayranlık Mı?

Kıskançlık, “insanın sahip olduğu ilgi ya da sevgiyi kaybetme, başka biriyle paylaşma endişesi ya da başka bir insanda ya da yaşamda var olan şeylere sahip olma isteğini de içeren kaotik bir ruh hali” olarak açıklanıyor. Filozof Soren Kierkegaard ise “Kıskançlık, gizlenen bir hayranlıktır” demiş farklı bir bakış açısıyla.

Sizce bir insan her şeye sahip olabilir mi? Sahip olma isteğinin bir doyum noktası var mıdır? Ya da kendinde olmayanı bir başkasında da istememe gibi bir hak olabilir mi? Bir başkasının mutlu olmasını kıskanmak nasıl bir duygudur ya da bir başkasını mutsuz ederek mutlu olmak?

Kimi uzmanlara göre doğuştan, kimilerine göre ise sonradan kazanılan ve olgunlaştırılmaya çalışılan bir duygu ve davranış biçimi olan kıskançlığın aslında doğru kullanıldığında faydaya dönüştüğü durumlar da yok değil. Üst pozisyondaki bir unvana kavuşmanın yarattığı rekabetle, birilerinin ayağına basmak yerine, daha çok çaba sarf ederek yükselmeyi hedeflemek gibi mesela.

Kıskanmanın temelinde, özgüven eksikliği ve kişinin kendisine olan yetersizlik inancının ağır bastığı görülüyormuş. Zira başkalarını her zaman daha iyi görme ve gözünde büyütmenin temelinde de bu yatıyor zaten. Bu davranış bozukluğunu körükleyenin “çocukluk yıllarından itibaren bir başkasıyla kıyaslanmak, takdir edilmemek, sürekli azarlanmak, ancak başarılı olduğunda daha çok sevileceğine inandırılmış olmak, kardeşler arasında ayırımcılık, aldatılmak” gibi faktörlerin olabileceğini düşünmek, bu duygunun fayda odaklı olgunlaşmasına destek olabilir mi acaba?

***

Kendi imkânlarının ve sahip olduklarının farkında olamayan insanların mutsuzluğu, hayatları boyunca başkaları ile ilgilenmelerine ve keyfine varamadan uçup giden günlerine mal olabiliyor ne yazık ki. Hatta ileri boyuttaki kıskançlıkların, karşı tarafı da rahatsız ettiği durumları duymuyor değiliz. Hoş bu arada kıskanılmaktan hoşlananlar da yok mu var elbette. Bu hoşlanmanın altında yatan nedenin de özgüven eksikliğinden kaynaklandığını düşünüyorum. Öyle ya sağlıklı bir düşünce ile bir insan neden kıskanılmak istesin ki?

Birçok kadın tanıdım yaşam yolculuğumda, sırf kıskançlıkları nedeniyle bir türlü tatmin olmayan istekleri ile kendinin ve aile yaşantılarının bozulmasına neden olan. Hatta bir keresinde arkadaşım eşine sevgililer gününde yüzük hediye etmişti. Daha kutusunu açar açmaz yüzü düşmüştü eşinin ve falancanın yüzüğünün taşı daha büyük diye serzenişte bulunmuştu. Sonuç, ikisi de mutsuz olmuştu hem de sevgililer gününde. Arkadaşım yine de toparlamaya çalışmıştı “hayatım özür dilerim, bir sonrakini daha büyük taşlı alırım” diye. Yine de mutsuz eş, parmağına bile takmadığı hediyesine baka baka söylenip durmuştu. Kadının söylenmesi değil de arkadaşımın kendini bizim yanımızda mahcup hissetmesi üzmüştü beni. Oysa mutluluk, parmağında taşıyacağı taşın büyüklüğü müydü yoksa sevgi ifadesi olan düşünülmüş olmak mıydı? Hele de hayatta unutulmuş o kadar çok kadın varken, bu sorunun cevabını bilemedim.

Demet TOK

Şair/Yazar

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu