GündemKöşe YazılarıNursima Akyürek

Kristalin Minik Elleri

Kış, oracıkta uyuyordu. Saklamak için çok erken diye düşündü kristal taşı. Derin bir kuyunun dibine atsa kimse bulamadı belki de, Taş parlayıp sönüyordu.

Enerjisi kızıl ışık saçıyordu göz alıcılığı ile. Kar yağışı yaklaşık 1 ay boyunca kesilmeyecek gibi duruyordu, Gece vakitleri dağlar soğuk olmak ile birlikte buzdan yapılma gibi duruyordu. Yıldızlar imrenircesine yaklaştılar taşı görmek için . Sonra bir yıldızın ayağı kayıverdi düşmeye başladı bilmediği yere doğru. Tutunacak hiçbir yıldız yoktu etrafında.

Kış, sonbaharı bekliyordu. Ağaç dalları yıpranmış ve bitkin duruyordu. Buzula dönüşmüştü bazı göller. Taş uyanması gereken zamanı bekliyordu kış ile birlikte. Arzuladığı şey gökyüzünden fazla olan enerjisini etrafa saçmaktan başka bir şey değildi. Büyüklüğü bir palamut kadardı, kış elleri ile tuttu taşı ve onu dünyanın öbür ucuna doğru fırlatıcı .

Taş, yüzyılların etkisi ile, değişime uğramıştı. Artık daha küçük bir kristal parçasıydı. Müzede sergilenecek kadar değerliydi. Kışı görmeyeli uzun zaman olmuştu taş için. Onu özlüyordu, soğuktan eser yoktu müzede. Bir vakit taş bir şeyler hissetti , kötü bir şeyler.. Taş kucaklandığını fark etti birileri ya da bir şey onu çalıyordu, Kızıl ışıklarını saçtı etrafa kışı bekleyecekti kristalleri gittikçe parçalanıyordu. Enerjisini kaybetti ve müzeden dışarıya çıktığını anladı, havada nem kokusu vardı ve soğuktan eser yoktu. Yıldızları görmek için uzandı ve onlara kışı getirmelerini fısıldadı.

Yıldızlar ölü gibiydiler. Onu duymazdan gelmişlerdi sanki. Taş huzursuz hissediyordu. Burada ne dağlar vardı ne de ormanlar. Yıldızlardan biri ona göz kırptı, eğer gerçekten doğru gördüyse o zaman bir mucize olabilirdi. Taş usulca yıldıza selam verdi . Yıldız insanoğlunun ne kadar çıkarcı olduklarını biliyordu.

Taşa dikkatli olmasını ve kısa sürede kışa haber edeceğini söyledi .Taş bir kutunun içinde öylece duruyordu. İnsan ona yaklaştı ve kutuyu dikkatlice beton zemine bıraktı. Diğer elinde bir alet ile başka biri ile konuşuyor gibi gözüküyordu. Taşın değeri milyonlardan fazlaydı. Paha biçilemez olağanüstü yeteneklere sahipti taş . İnsanların taşa ne kadar büyük zarar verebileceğini taş bile hayal edemiyordu.

Aradan yıllar geçiyor taş kendini farklı yerlerde buluyordu. En son bir koleksiyoncu onu büyük bir miktar paraya satın almıştı. Şimdi kristalleri dökülmüş bile olsa camdan yapılma bir düzeneğin içinden gökyüzünü seyredebiliyordu. Koleksiyoncu taşa sahiplenmişti ve ona iyi bakıyordu. Bez ile ve temiz bir su ile kristali temizliyordu.

Taş suyun oldukça tanıdık olduğunu fark ettiğinde aklına sadece kış geldi . Onu senelerce beklemişti ama hala gelmemişti. Zaman su gibi değil kar gibi ilerliyordu adeta. Bir gece yarısı taş cam fanusun titrediğini hissetti. Sonra cam fanus yere düştü ve kırıldı. Taş aniden havaya doğru uçtu ve gökyüzüne baktı. Yıldızlar ona bakıp gülüşüyorlardı. Sonra bir soğukluk taşın etrafını sardı Yıldızlardan biri ona baktı ve ona kışın geldiğini söyledi.

Taş bedenini saran soğuğa minnettar kaldığını ve yıldızların her birine enerji saçtığını fark etti. Kış ele avuca sığmaz bir büyüklükte hal aldı. Kış ona tebessüm etti ve onu insanlardan uzağa götürdü. Buzullardan mağaralara gitti kış taşta bir sarkıta dönüştü . Artık milyarlarca değeri olmasa bile kış için o hala paha biçilemez bir güzellikteydi.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu