Fahri SağlıkKöşe Yazıları

Muharrem Ayı ve Aşure

Yıllar geçiyor ki, yâ Muhammed, Aylar bize hep Muharrem oldu!

Muharrem Ayı ve Aşure.. Muharrem ayı hicri takvimin birinci ayıdır. On Muharremin ( Aşure günü ) kültür ve medeniyetimizde ayrı bir yeri ve önemi vardır. Her yıl on Muharremi büyük bir hürmet, hüzün ve ümitle yâd ederiz. Hürmetimiz, bu günde Hz. Adem ( a.s. )’dan itibaren pek çok peygamberin yaşamış oldukları aziz hatıralarına, hüznümüz, başta Hz. Hüseyin efendimiz olmak üzere çoğu Ehl-i beyt’ten yetmiş sahabenin Kerbela’da  şehit edilişlerine, ümidimiz de bu elim olaydan dersler alınarak Müslümanların birlik, beraberlik ve kardeşlik idrakine kavuşabilmelerinedir.

Aşure Günü

Aşure… Muharrem ayının onuncu günü… ( bu sene 28 Temmuz 2023 Cuma )

Sevgili Peygamberimiz buyuruyor ki:

“Ramazan orucundan sonra en faziletli oruç, Allah’ın değer verdiği ay olan Muharrem ayında tutulan aşure orucudur…”

Hazreti Ayşe (r.ah) İslâm öncesinde, Mekke halkının oruç tutmakta olduğu aşure gününde peygamberimizin de oruç tuttuğunu bildirmektedir. Allah Resulü Medine’ye hicret ettikten sonra da bu orucu tutmuş ve müminlere de Muharremin onuncu günü ile birlikte, bir gün öncesi veya sonrası ile oruç tutmalarını tavsiye etmiştir.

Aşure, paylaşmanın, dayanışmanın, birlikteliğin ve sevginin ifadesi, bolluk ve bereketin simgesidir. Aşurenin bu mecazî anlamları toplumumuz için bugün her zamankinden daha fazla önem taşımaktadır. Milletimiz, asırlardır sürdürdüğü aşure geleneği ile bugün de, bütün farklılıkların ahenk içindeki ortak tada katkı sağlamasının teminine, farklı tatları aynı kazanda kaynatıp, aşure aşı yapıp dağıtarak bu aşı,  birlikte yaşamanın sembolünü haline getirmeye devam etmektedir.

Muharrem ayı aynı zamanda hicret ayıdır.

Hicret sadece bir yerden bir yere göç etmek anlamında anlaşılmamalıdır. Sevgili Peygamberimizde bir hadisinde şöyle buyurmaktadır. “Muhacir, Allah’ın yasakladığı şeyleri terk eden kimsedir.” Bu sebeple yaşadığımız yer neresi olursa olsun, hayatımızı yüce dinimizin ön gördüğü doğrultuda sürdürebilmemiz, hatalarımızdan, yanlışlıklarımızdan, isyanlarımızdan ve günahlarımızdan iyiliklere, doğruluklara, itaate doğru yol alabilmemiz hem dünyamızın hem de ahiret hayatımızın kazanılmasına sebep olacaktır.

On Muharrem Kerbela

Kerbela, yüzlerce yıldan beri İslam âleminin kanayan yarasıdır. Kerbela, ırkı, rengi, coğrafyası, mezhebi, meşrebi ne olursa olsun her Müslümanın ortak elemidir. Hz. Peygamber (s.a.v.)’in Hz. Fatıma (r.a)’dan torunu, Hz. Ali ve Hz. Fatıma’nın ikinci oğlu Hz. Hüseyin efendimiz (r.a) ile çoğu Ehl-i beytten 70’ten fazla yakını ile birlikte on Muharremde Kerbela mevkii yakınlarında şehit edilmeleri faciasıdır.

Bir başka değişle, kardeşkanı dökmenin haram olduğunu bile bile Müslümanların birbirlerini katletmelerinin sebepleri neler olabilir? Lafı hiç uzatmadan söylemeliyiz ki; Siyasi hesaplar, iktidar kavgaları ve bitmek tükenmek bilmeyen hırslar… Bazı Müslümanların iktidar olma hırsıyla nefsanî arzularını dizginleyememesi, önlerine çıkan engelleri aşmak için her yolu mubah saymaları en başta gelen sebeplerdendir. Yani sebepler siyasidir, ekonomiktir. Tıpkı bugün de olduğu gibi.

Ayrıca, bu elim olayı bahane ederek  Hz. Hüseyin  efendimiz üzerinden İslam âlemine tefrika ve ayrılık tohumlarını ekmek. Beraberinde, Müslümanları paramparça etmeye çalışmak ve Müslümanlar arasında yeni Kerbelalar yaşanmasına vesile olmak, bu faciayı istismar ederek kendi politik ve ideolojik fikirlerini pazarlayıp nemalanma gayreti içerisinde olmak Hz. Hüseyin efendimizi kendi tekeline alarak başkalarını ötekileştirmek, O mazlum ve masum insanı ve davasını sevmek ona sahip çıkmak değil, onu istismar etmektir. Onu sevmek, akl-ı selim ile hareket ederek, tıpkı 680’li yıllarda olduğu gibi paramparça olmuş Müslümanları birlik ve dirliğe çağırmak, İslam kardeşliğini yeşertip geliştirerek Yezitler karşısında dimdik durabilmektir.

Bu gün Kerbelalar yaşanmıyor mu? İktidar uğruna, siyasi hesaplar uğruna nice masumlar katledilmiyor mu? Bu gün yüzlerce Hüseyin Suriye’de, Irak’ta, Mısır’da diğer İslam coğrafyalarında hunharca öldürülmüyor mu? Yezitler tüm acımasız tavırlarıyla sahnede değiller mi? Üzülerek belirtmek gerekir ki bugün İslam coğrafyasının pek çok noktası birer Kerbela konumundadır.

Kerbela’yı bir daha ve yeniden tahlil edip ondan dersler almamız lazım.

Hz. Hüseyin ve arkadaşlarının çadırlarının ateşe verildiği gibi bugün de Müslümanların evlerinin ateşe verildiğini görmüyor muyuz? Eğer biz Kerbela’yı yeterince iyi okuyabilseydik, ondan dersler çıkarabilseydik bugün bu acıları yaşamayacaktık. Müslümanlar hep birlikte eğer Hüseynî bir zihniyeti kazanmazlarsa, zulme, zalime, haksızlığa, adaletsizliğe başkaldıracak bir şuura eremezlerse öyle görünüyor ki yezidi Yezitler bu zulümlerini devam ettireceklerdir.

Kerbela şehitlerinin hangi değerler uğruna can verdiklerini düşünmek, anlamaya çalışmak yetmez, aynı zamanda onları katleden Yezitlerin hangi sapmalar yaşayarak, hangi ayetleri çarpıtarak, Hz. Peygamberin Ehl-i Beytine ve yakın arkadaşlarına hangi iftiraları atarak bu katliamları meşrulaştırdıklarını bilmek, değerlendirmek ve bugün yaşadıklarımızı yeniden gözden geçirme mecburiyeti vardır. 14 asır geçtikten sonra biz hala Kerbela’nın ahu figanları üzerine bir güç ve iktidar inşa etmeye kalkışırsak Yezid’in düştüğü hatalara düşeriz.

Tarihin belirli bir kesiminde meydana gelen ve bizleri derinden etkileyen bu olay hakkında iyi düşünmek ve gerekli dersleri çıkarmak gerekmektedir. Bu husus hepimizin yüreğini dağlamakta ve derinden üzmektedir. Ama bu üzüntü bizleri bir ayrıma, bazı Müslümanları ötekileştirmeye itmemeli, aksine bu gibi olayların tekrar yaşanmaması için gerekli tedbirleri alarak, birlik ve dirlik bilincini oluşturup geliştirmeye sevk etmelidir.

Ayrıca, Dünya Müslümanları olarak hepimiz aynı Rabbe iman eden, aynı Peygamberi kabul eden, aynı kitabı benimseyen ve aynı kıbleye yönelen insanlarız. Hepimiz din kardeşleriyiz. Kardeşlik hukukunun gereklerini yapmak mecburiyetindeyiz.

On Muharrem 1445’in birliğimize ve beraberliğimize, İslam âleminde akan kan ve gözyaşlarının dinmesine vesile olmasını Allah’tan niyaz ediyorum. Kalbinizden Hz. Muhammed muhabbetinin, Ehl-i beyt muhabbetinin eksik olmamasını diliyorum.

Yazımı bir ayet mealiyle bitirmek istiyorum.

“ Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın; bölünüp parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayınız. Hani siz birbirine düşman idiniz de Allah gönüllerinizi birleştirdi ve O’nun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi Allah kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle açıklıyor ki doğru yolu bulasınız.”  (Âl-i İmrân; 103)

Fahri SAĞLIK

Emekli Müftü

…Muharrem Ayı ve Aşure…

Daha fazla köşe yazısı için tıklayın…

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu