Sinemanın Çığır Açan Kadınları

Sinemanın çığır açan kadınları, her alanda olduğu gibi kendini göstermeye başlayalı çok oldu. Peki siz bu kadınları tanıyor musunuz?

Hollywood sinemasının alışılagelmiş kadın karakterlerine hepimiz aşinayız. Ancak kurtarıcısını bekleyen kadın imajı artık sıkıcı derecede tanıdık. Bizler sinemada gerçek kadın karakterlerini görmeyi daha çok istiyoruz. Benzerlerine göre cüretkar sayılabilecek rolleri, alışılmışın dışındaki karakterizasyonlarıyla bu listeyi hazırladık. Gelin hep birlikte sinemanın çığır açan kadınları kimlermiş bakalım.

Thelma and Louise

Sinemada alışılagelmişin dışındaki kadın karakterler söz konusuysa, Thelma ve Louise’i listenin ilk sırasında yer alır. Feminist bir film olup olmadığı tartışmalı olsa da sıradan kadın karakterin dönüşümünü simgeler. Ancak tüm tartışmalara rağmen sinema tarihinde kesinlikle önemli yere sahip filmlerden birisidir. Var olan hayatlarından uzaklaşmak için bir yolculuğa çıkmaya karar veren iki kadını anlatıyor. Yaşadıkları bir olay sonucundaki kararlarına odaklanan Ridley Scott imzalı filmin başrollerine Susan Sarandon ve Geena Davis hayat veriyor. Filmin sonunun zafer ya da yenilgi olup olmadığı ise bir diğer tartışma konusu.

Blue Velvet

Kolay tanımlanamayan karakter yaratma ustası David Lynch’in pek çok filmi, sinemadaki kadın stereotipini yıkma iddialı. David Lynch filmlerindeki kadına şiddet içerikleri yüzünden eleştiri oklarının hedefi. Fakat yönetmenin sinemasında kadının yüzeysellikten çok uzak olduğunu söylemeliyiz. Blue Velvet de o filmlerden biri. Film birbirine çok tezat olup, bir yandan da aşina olduğumuz kadın stereotipini çağrıştıran iki kadın karakteri anlatıyor. Oysa bu karakterlerin göründüklerinden çok daha derin işlenmiş olduklarını anlamamız kısa sürüyor.

The Silence of the Lambs

Sinemanın çığır açan kadınları demişken mutlaka listede yer alması gereken bir film. Filmi basit bir gerilimden daha fazlası yapan şey, erkek egemen bir dünyada çevresindeki tüm cinsiyetçi yaklaşımlara rağmen çaresiz kadın imajından çok uzak olması. Üstelik bunu bizlere Jodie Foster’ın hayat verdiği FBI ajanı Clarice Starling aktarıyor. Starling; profesyonel, zeki, cesur ve her kadın ya da erkek kadar kırılgandır. Fakat sinema tarihinde en az Hannibal karakteri kadar önemli bir yeri hak ediyor.

Boys Don’t Cry

Kadın bedeninde doğmuş olup kendini erkek gibi hisseden Brandon Teena, sinemada cinsel kimlik konusunun önemli temsilcilerinden biri. Ayrıca film gerçek hayat hikayesinden sinemaya uyarlanmıştır. Üstelik filmde Teena Brandon’ken Brandon Teena’ya dönüşen trans bir bireyi canlandıran oyuncu da Hillary Swank. Swank bu başarılı performansını En İyi Kadın Oyuncu Oscar’ıyla da taçlandırmıştır.

Erin Brockovich

Eski güzellik kraliçesi Erin Brockovich’in gerçek hayat hikayesinden sinemaya uyarlanmıştır. Film, tam bir klasik olmasının ötesinde sinemada güçlü kadın temsilinin de başarılı örneklerinden biri. Julia Roberts’ın hayat verdiği iki kez boşanmış, üç çocuk annesi Erin’in en belirgin özelliği iş bitiriciliği. Ayrıca kuralları ve sınırları kendi belirleyen Erin, sinemanın en ilham verici karakterlerinden biri.

Lady Bird

Liseye geri dönüyoruz. Unutulmaz arkadaşlıklar ve gülmekten çenemizin ağrıdığı zamanlar… Elbette her şey bu kadar değil. İlk aşk acısı, kendini kanıtlama, ait olma çabaları ve aileyle yaşanan ilk sürtüşmeler. Genç bir kadının büyüme sancılarına eşlik ettiğimiz Lady Bird, izleyen hemen herkese tanıdık, son derece gerçek bir karakter. Yüzünüzde bir tebessüm ve zaman zaman dolan gözlerle izleyeceğiniz sıcacık bir yapım.

Mustang

Seçkinin son filmi Türk yönetmen Deniz Gamze Ergüven’den. Ufak bir kasabada yaşayan beş kız kardeşe odaklanan hikaye toplum baskısını, büyüme sancılarını ve bazı coğrafyalarda kadın  olmanın daha da zor olabileceğini sert bir netlikle ortaya koyuyor. Kız kardeşlerin özgürlük mücadelesini boğazınızda bir düğümle izleyeceğiniz Mustang, En İyi Yabancı Film dalında Fransa’dan Oscar adayı olarak adını sınırların ötesinde de duyurmuştu.

Daha fazlası için tıklayınız.