Semra AMAN AKYÜREK

BU ANIYA DİKKAT!

 

Beklenen Bayram geldi. Her yıl olduğu gibi bu kurban Bayramında da kurbanlıklar alındı. Alamayanlara dağıtılmak için parça parça edildi. Kurban Bayramları genellikle küçük çocukların çok ilgisini çeken bir bayram olmuştur. Ve her zaman konuşulan, tartışılan bir konu var. Çocuklar kesimi izlemeli mi?  izlememeli mi?

Çocuklar hem korkarak bakmak istemez hem de meraktan elini yüzüne kapatsa da parmak arasından izlerken buluyoruz hala onları. Öyle değil mi? Bu konuya bir uzman arkadaşımdan da destek alarak değinmek istedim. Çocuklar Kurban kesimini izlemeli mi izlememeli mi?

İlgili Makaleler

Çocuğun zihinsel olgunluk düzeyine uygun hareket edilmesi gerektiği ve 7 yaşına kadar çocuklar istemedikçe kurban kesiminin izlettirilmemesi önem taşıyor. Çocuk Kurban kesimini izlemek istiyorsa ne yapacağız? O halde önceden çocuk bilgilendirilmeli. Neden Ne İçin Ve Nasıl Olması Gerektiği hususu anlatılmalı. Çocukla konuşulmalı. Büyüklerin bu konuda ki tepkisi her yerde belirleyici olduğu gibi burada da olmalı. 7 yaşındaki çocukta artık gerçeklik duygusu ve soyut düşünce gelişmeye başladığı için kültürel öğrenim ön plana çıkıyor. Bunun bir dini görev olduğu, yoksullara yardım gibi sosyal boyutu olduğu anlatılmalı. Ölüm kavramı, kan akıtmaktan hoşlanmamak gerektiği ama insanın proteine ihtiyacı nedeniyle bazı şeylere katlanması gerektiği, ölüm ötesi gerçeklik gibi kavramlar yine bu yaşta öğretilmeli. Bir diğer önemli konuda kendi korkularımızı çocuğa yansıttığımız zaman çocukta öfke, şiddet ve düşmanlık gibi duygular gelişebileceği. Aman Dikkat!

Örneğin bu konu ile ilgili başımdan geçen bir hadiseyi hatırlıyorum. Az sonra aktaracağım sözlerle daha da iyi anlaşılmış olacaktır diye tahmin ediyorum.

Kesilecek hayvanla çocukların duygusal bir iletişiminin pek olmaması gerekir. Bu duygusal iletişimi nedeniyle ömür boyu tavuk yemeyen kişiler olduğunu söylediğinde çok şaşırdım açıkçası uzman arkadaşımın. ‘Hadi yaa’ dedim.

**

11 yaşındaydım. Adını İnci koyduğum gözlerinin içi adeta inci tanesini hatırlatan muhteşem bakışlara sahip, perçemini her gün ayaklarıyla düzelten ve yürüyüşü hoplaya zıplaya olan kıpır kıpır bir İncim vardı. Geldiğinde evimizin avlusuna küçücüktü, çok sevimliydi ve onu ben büyüttüm. Evde kesilen karpuzların içi nereye gidiyor diye sorardı annem. Ben suskun kalırdım. Suskunluğumun sebebiydi İnci. Dişleri de küçük diye düşünür, karpuzun kabuklarını bile minik minik doğrardım. Ellerimle yedirirdim. O da, bana baka baka yerdi, suyunu üzerime fışkırtırdı. O lekelerde başıma dert olurdu. Neden mi? Ablam Bediş sen nasıl yemek yiyorsun? Hep mi döker insan, kıyafetlerin hep leke leke. Söyleyemezdim İncinin haylazlığını, güler geçerdim. Okul çıkışlarında eve koşarak gelme nedenimdi İnci. Evimiz, yemyeşil ve çalılıkların bol olduğu, bomboş bir alanda tek evdi. Emek mahallesinin ilk evlerinden. İnci’de beni beklerdi. Okul çıkışı daha kıyafetimi değiştirmeden onu alırdım. Kırlara onunla birlikte koştuğum günlerdi…

Ve Bir Kurban Bayramı günü. İnci ilk geldiğinde bakışlarıyla onu çok sevdiğim İncinin yine bana bakışlarıyla ve gözyaşını görerek, onunda benim gözyaşlarımı görerek gittiği gün.

O güne kadar Annem ve ablalarım hiç söylemedi bana İnciye veda edeceğimi.  ‘Söyleyemedik’ dediler hep. Annem üzülmemi istememiş. ‘ İnciyi çok seven birine verdim. Oda bize bu kurbanı verdi diyecekmiş’.

Arka odanın o kalın perdesini benim açabileceğimi kim bilebilirdi? Ben bile, oda karanlık diyerek açmayı düşünmüş ve o perdeyi mutlu bir Bayram sabahında hızla açarken böyle bir manzarayla karşılaşabileceğimi hayal bile edemezdim herhalde…

 

Perdeyi açtığımda hem İncinin hem de benim gözyaşlarına boğulduğumuz anlardı o anlar. Perdeyi açar açmaz onun gözleri penceredeydi ve ben direk onunla göz göze gelmiştim. Aramızda sadece bir cam vardı ve çok yakın bir mesafede. O ilk bakışlar, hiç aklımdan çıkmadı. Ağlamıştı ve bende ağlamıştım. O ağlayarak giderken, bende pencerenin arkasında onu ağlayarak uğurlamıştım. Vedalaşamamıştık bile…

Komşumuz rahmetli Adem abi; sonradan öğrendim ki 2 gün önce eve misafirliğe değil İnciyi nasıl gizli keseceklerini annemle konuşmaya gelmiş. Bana sık sık laf atması da ondanmış. Semra nasıl gidiyor? İnci ne yapıyor? Diye sormuştu ve artık yenisini alalım,  İnci kocaman olmuş diyordu. Ben o gün ona küsmüştüm. Okul dönüşü yolda karşılaşmıştık selam vermemiştim. Anneme onu da söylemiş. Aman Behice teyze, Semra bana çok kızgın o duyarsa ben ne derim diyormuş…

İnciyi Rahmetli Adem abi kesti. Çocukluk işte. Şimdi olsa konuşurdum. Ama ben uzun yıllar konuşmadım. O çok pişman oldu. ‘Keşke ben kesmeseydim’ dedi hep. Her karşılaşmamızda bunu söylerdi ama, ben hep suskun kaldım. Sadece o kadarla da kalmadı tabi ben İnciyi nasıl yerdim. Mümkün müydü? Annem İnci’yi komşularımıza dağıttı. Evin kapısı açık kaldığında yarı açık kalsa bile iterek içeriye giren şımarık İnci eve girmedi bir daha. Ben 8 yıl et yemedim. Şimdi yiyorum. Ama beni 8 yıl o etten mahrum eden Adem abiyi hiç unutmadım. O kesmeseydi annem başka birine hayatta İnciyi kestiremezdi. ‘Behice teyze İnci hariç her hayvanı keserim diyen eli bıçak tutan deneyimli mahalleli kasaplar hala yaşıyor’… Adem abi rahmetli…

Kurban Bayramınız kutlu olsun. Çocuklarınıza Kurban Bayramının önemini neden Kurban kesildiğini anlatın. Aman Dikkat! Kesimi yapılacak kurban ile fazla bağ kurdurmayın…

İNCİ’NİN ANISINA…

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu