Medya ve siyasette sen seni bil hikayesi
Sen seni bil ”den kasıt kişinin kendini bilmesi ve ruhuyla örtüştüren bir bağ kurması demek
Medya ve siyasette sen seni bil hikayesi
Demiş ki Hacı Bayram Veli
Bilmek istersen seni,
Cân içre ara cânı.
Geç cânından bul ânı,
Sen seni bil, sen seni.
Balıkesir’de genel siyasi havada ne güzel bir sözdür bu. Birde Ramazan ayına doğru ilerlerken çokça duyduğumuz ve Karagöz-Hacivat perdesindeki iki ahbap çavuştan birin diğerine söylediği, ya da halkımızın ağzında, kendi haddini aşanlara kolayca dile getirdiği bir söz:
Sen seni bil sen seni
Sen seni bilmezsen
Patlatırlar enseni!
Burada Hacı Bayram Veli’den yola çıkarsak,” sen seni bil ”den kasıt kişinin kendini bilmesi ve ruhuyla örtüştüren bir bağ kurması demek.
Perde oyununun ardına bakıp, ensede patlayan bir tokatı izah etmekse şöyle algılanıyor. Haddini aştı cevabı gelir.
Bugünlerde medya olarak dilimizin değiştiği bir süreç yaşıyorken, izahı girizgahla yürüyen bir merdiven misali şunu söylemek istiyorum.
Bazı ifadeler kırılgandır tıpkı kalpler gibi. Gazeteciler yazar çizer, eğer büker, iyi güzelde okuyanın yada yazılanın hiç mi suçu yok?
Vardır elbet yürüyen merdivenin paslanmış yanları.
Heleki siyasetçilerde bazen gördüğümüz Süfliliğe, saldırgan, tepeden, küçümseyen, gerçeği pervasızca büken diline bir nebze ayar çekeyim derken, çekidüzenin harap olduğu yığıntılar…
Kulaklarımda bir şarkı Cem Karaca’dan: “Hanimini hüppen denzigi banna rap rap /Kefeşle tayyüş ille de kıtmir rap rap /Alavere dalavere kim ala da kim vere rap rap /Köşeleri möşeleri dön baba dönelim rap rap /Raptiye rap rap zaptiye zap zap rap rap.” Şimdi ne medya ne siyasetçi arasındaki bu köprü hangi ayarda
Semra Aman Akyürek