Bu hafta Balıkesir, deprem gerçeğiyle bir kez daha yüzleşti. Zemin etütleri, fay hatları ve depreme yönelik ne yapılması gerektiği konusunda gündem hızla yükseldi. Ancak ne yazık ki, depremde ne yapmamız gerektiğini, hazırlık seviyemizi ve afet sonrası ne gibi önlemler almamız gerektiğini doğru şekilde tartışacak kadar hazır değiliz.
İstanbul depremi gibi büyük felaketlerin olasılığı her zaman akıllarda. Ama asıl sorun, ne kadar hazır olduğumuzu bilememek. Telekomünikasyon altyapısı yetersiz, yapılar güvenlikten uzak ve toplanma alanları yetersizken, toplum olarak ciddi bir panik ve telaş içindeydik. Afetlere karşı daha dirençli kentler inşa etmenin, aynı zamanda daha demokratik bir ülkede yaşama mücadelesinin bir parçası olduğunu Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamalarında bir kez daha gözlerimizle gördük.
Ülke gündemi, olası Marmara depreminin yeri, zamanı ve şiddeti üzerine yapılan tartışmalarla meşgulken, deprem gerçeği ve hazırlık konusunda toplumsal farkındalığın arttığı bir dönemdeyiz. Bilimsel birikimimiz, doğa olaylarını öngörmekte önemli bir rol oynasa da, bu bilgilerin doğru çözümler üretme noktasında yetersiz kaldığını her defasında acı bir şekilde deneyimliyoruz.