GündemKöşe Yazıları

Bırakırsan Yaşayamam

Bırakırsan Yaşayamam

 

“Hava çok soğuk ve sığınacak bir evim yok, karnım aç ve yaşamak için mama bulmam lazım. Kimin kapısına gitsem beni kovuyor. Hoş buralarda pek kimse de kalmadı şu kış ayında. Yaz olsa yine idare edebilirim çöplüklerde, her ne kadar ev ortamında büyümüş olsam da. Şimdi senin kapına musallat oldum diye bana kızma lütfen. Yiyeceklerini benimle paylaşırsan çok mutlu olurum.”

Beyaz, sarı, siyah kırçıllı güzel mi güzel bir kedinin mırıltısıydı, bu dile getirdiklerim. Sakin, kibar ve sokulgan duruşundan ev kedisi olduğu anlaşılıyordu. Lakin bu soğuk havada ne işi vardı dışarıda? Sordum “sen kimsin, nereden geldin?” diye.

“Haklısın kendimi tanıtmayı unuttum. Benim adım Prenses. Doğduğum gün sahiplenmiş beni ailem ve birkaç ay öncesine kadar da sevgi ile bakıp, büyüttüler. Yediğim önümde, yemediğim arkamdaydı. Sokaktaki arkadaşlarım kıskanırlardı beni. Pırıl pırıl tüylerim, yumuşacık yatağım bir de gezmeye giderken içinde yattığım pusetim vardı. Oyuncaklarım bile vardı sıkılmamam için. Evimize gelen komşular da çok severlerdi beni, özellikle de çocuklar bayılırdı uslu olduğum için. Kışın sobanın başında, yazın balkonda çok keyifli geçerdi günlerim. Sonra bir gün eşyaları toplamaya başladılar, sanırım yeni evimize gidecektik. Balkondaki sandalyemin üzerinden izledim olup biteni. Eşyalar kapıdaki kocaman arabaya yüklendi birer birer ve bomboş kaldı evimiz. En son da sandalyemi aldılar, annem beni kucağına aldığında. Ama bir tuhaflık vardı çünkü annem ağlıyordu beni öpüp koklarken. Daha önce hiç böyle görmemiştim onu.”

***

“Güzel kızım seni çok özleyeceğim” dedi bana. “Daha ne olduğunu anlayamadan, gezmelere gittiğimiz küçük arabamıza bindi ve camı açıp el salladı bana. Bırakma beni, bırakırsan yaşayamam dedimse de beni duymadı, zaten duysaydı bırakmazdı ki. Yaramazlık da yapmamıştım oysa. Birkaç gün bekledim balkonda belki beni almak için döner diye, ancak dönmedi. Bütün sokakları dolaştım, bulamadım. Sokakta yaşam çok zor geldi, alışkın olmayınca.”

Hem üzgün hem de çok kızgınım, kendini hayvan sever sanan bu insanlara. Söz konuşmaya gelince “evladımız gibi” deyip de, nedeni her neyse şimdi sokağa atmak da nedir? Evlat sokağa atılır mı? Bu nasıl bir vicdan? Bilemedim. Hadi diyelim ki mecbur kaldın, sahiplenecek başka bir aile bulmak daha insaflıca olmaz mıydı? Konu komşunun şikâyetleri karşısında ortalığı ayağa kaldıranlara sözüm, terk edip giderken hiç mi içiniz sızlamıyor?

Özellikle yazlık yerlerin önemli sorunları arasında bu konu ve ne zaman benimle göz teması kuran, bakışları ile beni duygulandıran bir can görsem, onların hislerine tercüman olmaya çalışıyorum yazılarımda. Elbette bunun bir çözüm olmadığının farkındayım onlar için. Çünkü sorunun çözümü insanların vicdanlarında gizlenmiş durumda. Zira birçok tanıdığım var sokak hayvanlarını besleyen lakin bu da kesin çözüm değil ne yazık ki. Bu canların, ruhsal tatmin için oyuncak olmadığının farkına varılması, çözümün bir parçası olabilir mi acaba?

Demet TOK

Şair/Yazar

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu