GündemKöşe Yazıları

Çevre Ahlakı

Çevre Ahlakı

 

Çevre kavramı ve çevre sorunları, renk dil ve din ayırımı gözetilmeksizin günümüz insanlığının en önemli sorunlarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Artık hiçbir devlet, toplum ve hiçbir kuruluş kendisini çevre sorunlarının dışında tutabilme şansına ve yetkisine sahip değildir.

Çevre sorunlarının sadece protestolarla, teknolojik önlemler ve hukuki düzenlemelerle önlenemeyeceği bir gerçektir. Bu noktada artık bireysel davranışların önemi ön plana çıkmış ve sorunun ahlaki boyutu gündeme gelmiştir. Yaşadığı çevrede yalnız olmayan insan, kendisiyle beraber bulunan insanların ve diğer canlıların hukukuna riayet etmeli ve bunun gereklerini yerine getirmelidir.

Çevre ahlakı, dünya çapında ortaya çıkan büyük çevre sorunlarının çözüm ümidi olarak görülmektedir diyen Prof. Dr. İbrahim Özdemir çevre ahlakını; “çevre- ahlak ilişkisi bağlamında ele alınan yeni bir disiplin olup ahlak felsefesinin alt dalıdır” şeklinde tanımlamaktadır. Çevre ahlakı, felsefi bir disiplin olarak son zamanlarda düşünce hayatında yerini almıştır.

Klasik Yunan düşünürlerinin ve Hıristiyan ahlak anlayışının yansıması olan insan merkezli (anthropocentric) ahlak anlayışının çevreyle ilgili sorunlara çözüm üretmesini bekleyemeyiz. İslam ise çevre konusunda çevre merkezli (ecocentric) anlayışı benimser.

 

Kose Fatih Satil

 

İslam dinine göre içinde yaşadığımız Dünya ve çevre, Allah’ın biz insanlara bahşettiği bir nimet olmakla birlikte insanlara verilmiş önemli bir emanettir. Kutsal kitabımız yüce Kur’an’da bu nimet ve emanet bizlere defalarca hatırlatılır. Biz Müslümanlar olarak inanırız ki Tabiat ve gezegen üzerindeki her şey Allah tarafından yaratılmış ve bunların korunması da biz insanlara emanet edilmiştir. O nedenle biz insanlar yeryüzünde yaratılmış tüm varlıları korumak ve oluşan çevre sorunlarına karşı tedbir almakla sorumluyuz.

Bu nedenle bizler kapitalizmin bize dayattığı “benim malımsa, benim paramsa ben istediğim gibi harcar kullanırım” mantığı ile hareket edemeyiz. Bizlerin istifadesine sunulan bu sayısız nimetlere karşı “kullan ve at” kültürü ile hoyratça davranamayız. Allah’ın mizanla, ölçüyle ve sonsuz bir dengeyle yarattığı bu alemle olan ilişkilerimizde bir ahlaki temele dayanmak zorundayız.

Peygamberimize (asm) göre, hangi konu olursa olsun, sınırı aşmak, ölçüsüz hareket etmek israftır. Bu noktada Peygamber efendimiz, “Nehir kenarında bile abdest alıyor olsanız, suyu israf etmeyiniz.’‘ uygulaması ile bizler için doğadan yararlanma ölçüsü için güzel örnek olmuştur. Yüce Allah da “Yiyiniz, içiniz, israf etmeyiniz…” buyurarak israfı yasaklamıştır. Benzer şekilde tarihimize bakacak olursak kuş evleri, yaban hayatı hakları gibi çevre ahlakına dair bir çok güzel örnek görürüz.

Sonuç olarak, yaşarken insan odaklı değil, Dünya odaklı yaşamak zorundayız. Herkesin neyi ne kadar tükettiğine dikkat etmesi ya da günlük yaşamında kullanılan araç ve gereçlerin, doğanın hangi parçasının sökülüp çıkarılarak elde edildiğini düşünmesi, bireysel çözümler üretmek için atılacak en önemli adımlardandır.

Bunun için parolamız şu üç davranış olmalıdır; AZ TÜKETİM, YENİDEN KULLANIM, GERİ DÖNÜŞÜM.

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu