Köşe YazılarıFahri Sağlık

Kur’an-ı Kerim Hayatımızın Neresinde?

Kur’an-ı Kerim Hayatımızın Neresinde? Bugün Müslümanların en büyük problemi ilk emri oku olan hayat rehberini okumaması/ okuyamaması ve hayatına aksettirmemesi/ aksettirememesidir. Elbette ki bu durumun pek çok sebebi vardır.

Müslüman Türk toplumunda neredeyse evinde Kur’an bulunmayan kimse bulunmamasına rağmen, Kur’an’ı okuyan ve anlamaya çalışanların oranı oldukça düşük düzeydedir. Kur’an gereği gibi okunup anlaşılmış olsaydı, fert ve toplum olarak çektiğimiz sıkıntıların yüzde doksanının olmaması gerekirdi.

 

İlgili Makaleler
Kur’an-ı Kerim Niçin İndirildi?

 

Bu soruyu Kur’an’ın kendisi cevaplıyor. “Ey insanlar! İşte size, Rabbinizden bir öğüt, gönüllerdeki dertlere bir şifa, müminlere doğru yolu gösteren bir hidayet ve rahmet geldi.” ( Yunus, 57 ), “Bu Kur’an, ayetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır.”  (Sâd, 29).

Hz. Muhammed (s.a.v.) vefatına yakın bir zamanda yaptığı veda konuşmasında;

“Ben size iki şey bırakıyorum. Onlara sıkıca sarıldığınız müddetçe doğruluktan ayrılmazsınız. Onlar Allah’ın Kelamı ve benim sünnetimdir” buyurarak, Müslümanların dikkatlerini Kur’an’ı ve sünneti anlayarak yaşamaya yöneltmiştir.

Yaşadığımız hayata baktığımızda hayatımızda Kur’an’ın yeri nerededir? Bu soruyu Kur’an-ı kerim hayatımızın neresinde? Diye de sorabiliriz. Onu okur muyuz?  Ya da ne kadar okuruz?  Nerede, ne zaman ve niçin okuruz? Onu hiç kendimiz için okuduk mu? Onu ne kadar tanıyoruz? Tanınmayan, okunmayan bir kitap ne kadar anlaşılır ve ne kadar sevilir? Evet, sorular çok. Önemli olan bu sorulara vereceğimiz cevaplardır.

Hiç eğip bükmeden herkes samimiyetle hayatımızda Kur’an’ın yeri ve önemini bir iki cümle ile özetlesin dense ne deriz acaba. Kur’an baş tacımdır, misafir odamın duvarında süslü kılıf içerisinde asılıdır. Ama doğrusunu söyleyeyim hiç açıp okumam mı diyorsunuz. Ramazandan Ramazana kılıfından çıkarıp televizyondan hatim süzerim mi diyorsunuz. Cuma akşamları açıp torunuma “Yasin” okuturum mu diyorsunuz. Herkesin cevabı farklı olabilir ama bu cevapların hiçbiri Kur’an’ın tanımladığı Müslüman tiplemesine uymaz.

 

Kur’an-ı Kerimi okumak sevaptır.

 

Hz. Peygamber buyurdu ki: “Kim Kur’an-ı Kerim’den bir harf okursa, onun için bir iyilik sevabı vardır. Her bir iyiliğin karşılığı da on sevaptır. Ben elif lam mim, bir harftir demiyorum; bilakis elif, bir harftir. Lam bir harftir. Mim de bir harftir. Her harf için on sevap vardır.”

Okunan Kur’an-ı dinlemek te sevaptır.

 

Yüce Allah şöyle buyurmuştur; “ Kur’an okunduğu zaman ona kulak verip dinleyin ve susun ki size merhamet edilsin.” (A’râf, 204), “Kim Kur’an’ı okur ve onu güzelce ezberler, helâlini helâl, haramını haram kabul ederse, Allah bu sayede o kimseyi cennetine sokar. O kişi de kendi ailesinden hepsi cehennemi hak etmiş on kişiye şefaat eder”.

A’raf, 204’ten dolaylı olarak şu sonuç ta çıkar. Pratikte Kur’an’ı dinlemenin mümkün olmadığı yerlerde açıktan Kur’an okumak veya  dışarıda namaz kılanlar bulunması gibi bir zaruret olmadıkça camilerde okunan Kur’an sesini cami dışına vermek doğru değildir, böyle durumlarda insanların durup Kur’an’ı dinlemeleri çeşitli yönlerden sıkıntıya yol açacağı için Kur’an okuyacak kimse, insanların onu dinleyebilecekleri yerlerde ve şartlarda okumalı ve böylece Kur’an-ı Kerîm’e saygısızlık görünümü veren davranışların sergilenmesine sebep olmaktan sakınmalıdır.

Demek ki Kur’an-ı Kerim önce okunacak, okunuyorsa dinlenecek. Bu Kur’an ayında hemen hemen bütün camilerde öğle veya ikindi namazlarından önce veya sonra Kur’an (mukabele) okunurken cami cemaatinin yüzde doksanının cami çayhanelerinde veya bahçelerinde birbirlerini ilk defa görüyormuş gibi koyu sohbetlere dalmalarına şaşırıyor insan. İçeride her harfine en az on sevap verilecek bir manevi ziyafet sunuluyor ama hacı amcamızın umurunda değil.

Ayrıca, Kuran’dan yüz çevirerek onu terk etmeyelim. Kur’an’ı okumayan, okunan Kur’an-ı dinlemeyen onu terk etmiştir. Kur’an’ı okuduğu halde onun anlamlarını düşünmeyen onu terk etmiştir. Dahası, Kur’an’ ı okuyup anlamını düşünse de muhtevası ile amel etmeyen onu terk etmiştir.

İçinde bulunduğumuz çağda,  modernliğin tesiri ile manevi ve ahlaki değerlerin yozlaştığı, sonu gelmez heveslerin bütün hayatımızı ve geleceğimizi kuşattığı bir dönemde, Rabbimizin rahmet yüklü mesajı Kur’an-ı Kerim’i okumaya, dinlemeye, anlamaya, onun değerlerini yaşamaya, yaşatmaya çok ihtiyacımız vardır. Allah kelamı Kur’an-ı Kerim ve Kur’an-ı Kerimin yaşanmış biçimi olan peygamberimizin sünnetine de muhtacız. Kur’an ve Sünnet bize kendimizi, Rabbimizi ve kâinatı tanıtmış. Ayrıca, doğru yolu göstermiş, dünya hayatının engebeli yolculuğunda bizim sırat-ı müstakimde dimdik ayakta durmamızı ve dosdoğru yol üzere yürümemizi sağlamıştır.

Kur’an; Allah’ın kitabı, sözlerin en güzeli ve en doğrusudur. Dahası O, bizi en doğru yola ileten şifa kaynağımız, hidayet rehberimiz ve rahmet vesilemizdir. Kur’an-ı Kerim, insanları inançsızlığın karanlıklarından hidayetin aydınlığına çıkarmak için Yüce Allah’tan gelen eşsiz bir hitaptır. Daralan gönüllerimize ferahlık veren Rahmani bir ses ve nefestir. Sevgili Peygamberimizin ümmetine bıraktığı en değerli emanettir. Son olarak, emanetlere sahip çıkalım. Sözlerin en doğrusu Allah’ın Kitabı; rehberliğin en güzeli ise Muhammed (s.a.s)’in rehberliğidir.

Kur’an-ı Kerim Hayatımızın Neresinde?

Daha fazla köşe yazısı için tıklayınız…

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu