Köşe Yazıları

Okuyarak Bu Kapıdan Girenler Olalım

Hiç şu soruyu bir arkadaşınıza, dostum dediğinize yada akrabanızdan birine sordunuz mu? Ben nasıl bir insanım? Benim iyi yanlarım ve kötü yanlarım sence neler? Kişi kendini elbette bilir ancak günümüzde kendi kusurlarımızı karşımızdakinin kusurlarını görmekten bazen alıkoyuyoruz. Bir düğün dernekte yada cemiyette biri hakkında olumsuzluk dile getiriliyorsa hemen ortak oluveriyoruz. Peki ya o konuşulan ve adı geçen biz olsak hiç kendimize de soruyor muyuz?
Bugün sizlere İbrahim Edhem Hz.’nden,Mevlana’ya ve Bilginlere uzanan kısa sözler ve hikayelerle bir kusuru örtmenin güzelliğini yaşamak için kapı aralamak istedim. Okuyarak pek çok kapının aralandığına mutlaka şahitlik etmişsinizdir. O halde buyrun o kapıdan hepimiz girenlerden olalım.
İbrahim Edhem Hazretleri ile uzun yıllar arkadaşlık yapmış olan bir kimse vardı. Bir defasında:“–Senelerdir beraber bulunuyoruz. Ricâ etsem, bende gördüğün ve hoşuna gitmeyen şeyleri söyler misin?” diyerek İbrahim Edhem Hazretleri’ne sordu. Hazret ise bu suâle şu mânidâr cevâbı verdi:
“–Ben sana hiç o gözle bakmadım ki!”
Şeyh Sâdî ne güzel buyurmuştur:
“Şunu bil ki, bu dünyada başkalarının hep iyi taraflarını görenlerin, yarın mahşer günü kusurları görmezlikten gelinir.
Ey akıl sahibi! Gül, dikenle beraber bulunur. Senin dikenle ne işin var? Gülü demet yap… Eğer tabiatında dâimâ ve yalnız kusurları görmek varsa tavus kuşunda çirkin ses ve ayaktan başka bir şey göremezsin.”
Mevlana’nın Yedi Öğüdü
Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol.
Şefkat ve merhamette güneş gibi ol.
Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol.
Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol.
Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol.
Hoşgörülükte deniz gibi ol.
Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.
Mevlana’nın bu 7 öğüdünün ardından takvim yaprağındaki güzel bir hikaye ye uzanarak bugün paylaşacağım Bilgin’in sözlerine kulak verelim.
Geçmişin büyük bilginlerinden biri, yorgun bitkin bir halde uzun bir yolculuktan dönmüş, ter ve kir ağırlığı da buna eklenmişti. Yurduna yuvasına kavuşan bilginin ilk işi hamama gidip kendisine en fazla rahatsızlık vermiş olan kir ve terden kurtulmak oldu. Hamamda kendisini yıkayan tellak görgüsü kıt biriydi. Yıkanma kesesine dolan avuç avuç kirleri suya tutacağına “Ne kadar kirlisin” der gibi bilgin zatın önüne yığıyordu. Keseleme işi devam ederken, tellak keselediği şahsın ilim sahibi biri olduğunu öğrenince, “Efendim madem siz derin bir bilginsiniz ‘mertlik nedir?’ bana açık seçik anlatır mısınız?” dedi. Yıkanmakta olan büyük bilgin tellağa bir incelik dersi vermenin fırsatını yakalamıştı Şöyle dedi: “Mertlik, kimsenin ayıp ve kusurlarını yüzüne vurmamak, kirlerini kendisine göstermemektir”

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu