Duruşun Konuştuğu Yerde Kelimeler Susar

Duruşun Konuştuğu Yerde Kelimeler Susar

İnsan, konuşmadan da çok şey anlatabilir. Üstelik çoğu zaman kelimelerden çok daha fazlasını…

Bir doktorun hastasını karşılarken ki yüz ifadesi, bir avukatın duruşmada ki el hareketi, bir öğretmenin öğrencilerine dönerken ki bakışı, bir garsonun tezgâha yaslanma biçimi…

Her biri ardında güçlü bir mesaj bırakır. Çünkü beden, ruhun sesi kadar, profesyonelliğin de aynasıdır.

Beden dili, yalnızca sunum yaparken ya da biriyle tartışırken değil, mesleğimizi icra ettiğimiz her an devrededir. Hatta çoğu zaman farkında olmadan en net mesajları o verir. Göz teması kurmayan bir terapist ne kadar bilgili olursa olsun, karşısındaki kişiye güven veremez. Sürekli sağına soluna bakan bir satış temsilcisi, üründen çok kendi kararsızlığını satar. Kollarını göğsünde kavuşturup dikilen bir yönetici, “kapalıyım, dinlemeyeceğim” der demez.

Çünkü duruşun bir dili vardır. Ellerimizin, omuzlarımızın, yüz kaslarımızın, hatta ayaklarımızın bile bir sözü vardır. Ve en önemlisi: Beden yalan söylemez. Diliniz “memnun oldum” dese bile, eğer yüzünüzde samimi bir ifade yoksa, karşınızdaki kişi aslında ne hissettiğinizi anlar. İşte tam da bu yüzden, mesleğiniz ne olursa olsun, bedeninizi eğitmeli, ona sözünüzü geçirmeyi öğrenmelisiniz.

Bir hemşirenin, hastasına iğne yaparken hafifçe gülümsemesi, ağrıyı azaltmaz ama acının algısını değiştirir. Bir otobüs şoförünün aynaya bakıp göz ucuyla tebessüm etmesi, yolcunun sabahki stresini hafifletir. Bir hakim, karar anında kalemini yavaşça bırakıp dosyaya bakmadan önce derin bir nefes alıyorsa, o salonun havası bile değişir. İnsanlarla çalışmak, insanlara hizmet etmek, insanları ikna etmek ya da insanlara yol göstermek… Hepsi için aynı temel geçerlidir: Kendini doğru anlatmak. Ve bunu yaparken söz kadar sessiz olanı da duymak gerekir.

Peki ne yapmalı?

Önce fark etmeli. Aynanın karşısına geçip nasıl durduğunu, nasıl baktığını, ellerini nereye koyduğunu gözlemlemeli. Sonra bilinçle yönlendirmeyi öğrenmeli.

“Gülümsemek için sebep aramamalıyım, ben bir sebep olmalıyım,” diyebilmeli.

Çünkü her meslekte, insan ilişkilerinin dili bedenle başlar. Sonuçta hepimiz, söylenmemiş cümleleri hisseden, kelimesiz mesajları okuyan varlıklarız. Ve bazen iyi bir iş, iyi bir fikir ya da iyi bir sunum değil; yalnızca iyi bir duruşla başlar.

Onur Ayan