GündemFahri SağlıkKöşe YazılarıTürkiye Gündemi

Beton yığınları arasında acı ve umut

Beton yığınları arasında acı ve umut

 

Ülkemizin bir deprem bölgesi olduğu gerçeğini ne yazık ki depremlerle yüz yüze gelince hatırlıyor, iki-üç ay sonra da unutup gidiyoruz. Bence bu konuda her kes dönüp kendisine bakmalı deprem ve benzeri afetlere karşı ne kadar duyarlı ve hazırlıklı olduğunu kontrol etmelidir. Hepimiz ömrümüzde üç-beş kez depremi yaşadık. Ben daha çocukken 1967 yılında Adapazarı depremi yaşadım. Oyun oynadığımız alanın deniz dalgalarını andıran bir kompozisyonla beşik gibi sallandığını, kırk-elli metre uzaklıkta çayırın yarılıp otuz-kırk metre yüksekliğinde su püskürttüğünü, karşımızdaki briketten yapılmış bahçe duvarlarının domino taşları gibi büyük bir gürültü ile yıkıldıklarını hiç unutmadım unutamam.         

 

Altmışlı, yetmişli yıllarını yaşayan sizler gibi ben de yakın geçmişimizde yaşanan pek çok depremi hatırlarım. Örneğin 1966 Varto, 1967 Adapazarı, 1970 Gediz, 1975 Lice, 1976 Çaldıran, 1999 Marmara, 1999 Düzce, 2011 Van, 2020 Elazığ, 2020 İzmir ve nihayet 2023 Kahramanmaraş depremleri.

 

1999 Marmara depremini İzmit’te yaşadım.        

17 Ağustos Marmara depremi aslında bizi bakıp ta göremediğimiz pek çok gerçekle yüz yüze getirip tanıştırdı. Deprem sonrası başta Diyanet Aylık Dergi olmak üzere mahalli gazetelerimizde “ Gerçeklerle yüz yüze gelmek”, “ Şafağın cesetleri gösterdiği gece” başlıklı yazılarım yayınlanmıştı. Yaratılmışların en şereflisi olan insana yüce Allah akıl, ilim, irfan vermiş, ilahi kitaplar ve peygamberler göndermiş, ta ki insanoğlu kâinat için konulmuş kanunları çözsün, vahyi bilgilerle akli bilgileri birleştirip dünya ve ahiret hayatını mamur etsin, varlıkta yokluğu, dünyada ahiretini unutmasın.

Ama heyhat! İnsanoğlu nimetleri kendi bilgi ve becerisinden, yoklukları, kıtlıkları ve acıları başkasından bilmeye çok meyyal. Yüce Allah’ın kâinatın düzeni için koyduğu kanunlara uymaz onlarla mücadele etmeye kalkışırsanız zararlarına, acılarına katlanmak mecburiyetinde kalırsınız. Örneğin havayı, suyu kirletir, ormanları yok ederseniz, üzerinde yaşadığınız toprağın iklim, bitki örtüsü ve jeolojik yapısına uygun hareket etmezseniz bunların vereceği acı ve kederlerle karşılaşırsınız.

İlme yan gözle bakan Müslüman düşünülemeyeceği gibi, dine sırtını dönen bilim adamı da düşünülmemelidir. Çünkü ilmin de dinin de kaynağı birdir. Depremler münasebetiyle gördük ki bizler ilmi de dini de hafife alıp elimizin tersi ile bir kenara itmişiz. Çünkü her ikisi de bize doğruluk ve dürüstlüğü, işlerin gereği gibi hakkıyla yapılmasını, haksız rekabet ve haksız kazancın kötülüğünü söylerken kulaklarımız sanki söz hunilerine dönüşmüş ( güzel sözler bir kulağımızdan girip öbüründen çıkmış ), gözlerimizi dünya hırsı bürümüş.

AFAD’ın verilerine göre saat 06.02 2023 Pazartesi günü saat 04.17’de merkez üssü Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde olan 7.7, saat 13:24’te Elbistan ilçesinde olan 7.6 büyüklüğünde iki deprem meydana geldi. Deprem Kahramanmaraş, Kilis, Diyarbakır, Adana, Osmaniye, Gaziantep, Şanlıurfa, Adıyaman, Malatya ve Hatay’da büyük yıkıma yol açtı.  Bu deprem son bir asırda yaşanan 1939 Erzincan depreminden sonraki en büyük felaket oldu.

Bundan önceki büyük deprem 30 Ekim 2020 Cuma günü saat 14.51’de İzmir’de meydana gelmişti. Televizyonlardan film seyreder gibi izlediğimiz bu depremde de çok hüzünlü sahnelere şahit olduk. İçimizi burkan haber ve yorumlar dinledik. Bazen gözlerimiz doldu, bazen derin düşüncelere daldık. Her iki depremde yıkılan apartmanlardan saatler sonra kurtarılan vatandaşlarımız acılarımızı biraz da olsa hafifletti. Demek ki öldürmeyen Allah (c.c. ) öldürmüyor. Ölüm, zamanı bizce meçhul ama nihayetinde haktır. Her nefis er veya geç ölümü tadacaktır. Hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünya için çalışan bizlerin yarın ölecekmiş gibi baki âlemimiz için çalışması gerekmez mi? İzmir depreminde deprem bölgesini ziyaret eden zamanın Tarım ve Orman Bakanı Sayın Bekir Pakdemirli, enkaz altındaki 4 çocuğunun kurtarılmasını bekleyen annenin yanına giderek kendisine su ikram etmek istedi. Suyu içmek istemeyen acılı anne, “Ben burada su içiyorum, yavrularım orada susuz. Güneş doğmadı bugün yavrularımın üstüne.” sözleriyle tüm gözleri yaşartmıştı. Bu sözler anne yüreğinin ne kadar müşfik ve sevecen olduğunu bir kez daha gösterdi. Kahramanmaraş depremde de öyle oldu. Enkazdan çıkarılan bir kadın gözyaşlarına boğuldu ve ilk sözü “Çocuklarımı kurtarın” oldu. Gaziantep Nurdağı’nda Mehmetçiğimizin enkaz altından çıkarıp kurtardığı yavrumuzun ilk sözü de: “Annemi de kurtarın” oldu.

 

 2020 İzmir depreminde enkazdan kurtarılan İnci Okan’ın kendisine enkaz altında müdahale eden ekip ile diyaloğu gözleri yaşartmıştı.

“Abla çok korkuyorum… Elimi tutar mısın? ”Bu dünyada iyi kötü elimizden tutanlar var. Ya öbür dünyada elimizden kim tutacak? Ümidimiz “Salih Amellerimiz ( iyi ve faydalı işlerimiz, hayır ve hasenatımız )” Hayatımızda bunlara yer veriyor muyuz? Hatay’ın Ürgen Paşa Mahallesi’nde yıkılan bir binanın enkazından, anne ve iki kızı depremden 33 saat sonra çıkarıldı. Depremden otuz bir saat sonra İskenderun’da Jandarma Arama Kurtarma ekibi dokuz yaşındaki Zeynep’i sağ salim enkazdan çıkardı. Hatay’da depremden 29 saat sonra 2 aylık Mehmet Çınar isimli bebek enkazdan sağ olarak çıkarıldı. Yine depremden 29 saat sonra Adıyaman’ın Malazgirt Mahallesinde Eylül İklim Bali adlı çocuk enkazdan yaralı çıkardı. Depremden 42, 45, 46, 47, 52 saat sonra göçükler altından insanlar sağ olarak çıkarıldılar. Verebileceğimiz örnekler çoktur. Bu kadarla iktifa edip yazımızı toparlamaya çalışayım.

 

Ülkemizin dört bir yanında meydana gelen depremler nedeniyle dinimizin en girift konularından biri olan kader ve kaza konularında yerli yersiz yazılara konuşmalara şahit oluyoruz. Deprem konusunda almadığımız tedbirleri eleştirmek amacıyla söylenen sözler çoğu zaman maksadını aşarak maalesef kaderi inkâr noktasına kadar sürüp gidiyor. Üç beş gün önce bir haber spikerinin “ Kadermiş bu! Ne kaderi! Kadermiş, Ne kaderi…” diyerek üç beş kez bu mesnetsiz sözü tekrarladığını, bir gazetemizde “ Deprem, “takdiri ilahi” mi? Başlığı ile yayımlanan makalede “takdiri ilahi” değil, “takdiri siyasi”dir. Gerçek budur. Denilerek “ ilahi takdirin” reddedildiğini okuduk. Bu sözler ne kadar yanlış bir kader anlayışına sahip olduğumuzun açık delilleridir. Bu noktada ifade edeyim ki; bizim de içerisinde bulunduğumuz İslam âlemi yanlış kader, kaza ve tevekkül anlayışından çok çekti. Bu çarpık anlayış sonucu ya kabahatlerimizi yüce Allah’a yüklemeye çalıştık, ya da yüce Allah’ı dışlamaya kalkıştık. Bu girift konuda kalem oynatmadan, söz söylemeden önce konuyu Ehl-i Sünnet itikadı açısından inceleyip öğrenmemiz gerekir.

Şimdi sıra bizde hemen şimdi

İnsanlar yaptıkları iyilikler kadar değerlidir. İyilik yapan hiçbir şey kaybetmez ama çok şey kazanır. İyiliğin en makbul olanı zor zamanlarında insanların en çok muhtaç oldukları şeyi karşılamaktır. 17 Ağustos 1999 Marmara Depreminde bölgemizde pek çok insanın bir gömlek, pantolon/etek, bir çift çoraba muhtaç olduklarını hepimiz unutmamışızdır. O zor zamanlarda necip milletimizin gösterdiği yardımseverlik ve dayanışma örnekleri zihinlerimizde hala canlılığını muhafaza eder. Son günlerde yaşadığımız seller ve yangınlarda pek çok kardeşimiz mağdur oldu. Gerçi bu mağduriyetleri giderecek güçlü bir devletimiz var ama kültürümüzde var olan devlet-millet kaynaşmasını her zaman canlı tutmalıyız. Gücümüz nispetinde kardeşlerimizin ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmalıyız.

Kahramanmaraş depreminde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza yüze Allah’tan rahmet ve mağfiret, yaralılarımıza acil şifalar, başta bölge halkı olmak üzere yüce milletimize baş sağlığı, sabır ve metanetler diliyorum. Değerli kardeşlerim. Acınız acımızdır. Rabbim her türlü afetten, sıkıntıdan ülkemizi ve milletimizi korusun. Yüce Allah Milletimize bir daha böyle acılar yaşatmasın. Başta AFAD olmak üzere, UMKE, AKUT, JAK gönüllülerini, Mehmetçiklerimizi, tüm arama-kurtarma, itfaiye, sağlık ve güvenlik ekiplerinde görev yapan kahramanları gönülden kutluyorum. Sizlerle iftihar diyoruz. Varlığınız umut ve güven kaynağımızdır.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu