GündemKöşe Yazıları

Duygusal Açlığın Doyumsuzluğu

Duygusal Açlığın Doyumsuzluğu

Karın doyurmakla ruhu doyurmanın aynı şey olmadığı aşikâr. Eğer can sıkıntısı, stres, yorgunluk, gerginlik, öfke, yalnızlık, depresyon ve anksiyeteye bağlı olarak yemek yiyorsanız, duygusal boşluğunuzu doldurmak için yediğinizi unutmayın diyor konunun uzmanları. Yani mideniz “ben acıktım” demeden bir şeyler yeme ihtiyacı hissediyorsanız duygusal açlık yaşıyor olabilirsiniz.

Duygusal açlığın, bulimia nervoza ve anoreksiya nervoza gibi bir yeme bozukluğu olduğunu biliyor muydunuz? İtiraf edeyim ki ben bilmiyordum. Hatta çok nadir de olsa strese bağlı olarak abur cubur tükettiğimde, bana kazandırdığı kilolarla ilgileniyordum sadece. Yaklaşık iki yıldır yaşanan pandemi nedeniyle hızlı artış gösteren duygusal açlığın, aslında ne kadar önemli bir toplumsal sorun olduğunu bu süreçte daha iyi anlamış olduk.

Yemek yedikten bir müddet sonra yani mutluluk sona erdiğinde “of yine çok yedim pişmanlığı” başlıyorsa ve mideniz dolu olsa da gözünüz hala yiyecekler üzerinde geziniyorsa eğer, duygularınızı doyurmuş olduğunuzdan emin olabilirsiniz. Tecrübe ile sabit diyebilirim. Çünkü fiziksel açlık için görev yapan midede tokluk hissi var. Keyif için değil, yaşamak için gerekli olan kadarını tüketiyor zavallıcık. Duygusal açlığın doyumsuzluğu karşısındaki isyanını ise hastalanarak ifade edebiliyor. O halde beyinin “yemek ye mutlu ol” mesajı yerine, midenin “az ye sağlıklı ol” mesajına kulak vermek ilk adım olabilir mi duygusal açlıktan uzaklaşmak için?

***

Şimdi gelelim asıl konumuza yani bu duygusal açlıkla beraber oluşan ve taşımak zorunda kalınan kilolara. Ruh sağlığının yanında fiziksel sağlık ve görüntünün de bozulması ile beraber kısır döngü de başlıyor. Zamanla kendini toplumdan soyutlayan ve yalnızlaşan kişinin kaçınılmazı haline geliyor hareketsiz ve yemek üzerine kurulu bir yaşam. Obeziteye davetiye çıkaran duygusal açlığın, sevilme isteği ile eşdeğer olması ne acı değil mi? Oysa paylaşılması en kolay olan ve birçok derdi alıp götüren bir deva iken.

İlgimi çeken bir şey daha oldu konu ile ilgili araştırma yaparken. İnsanın duygusal açlığının konusu ile seçtiği yiyecekler arasında alaka varmış. Mesela geçmişinde veya çocukluk dönemlerinde duygusal sertlik, aşırı öfke ve kızgınlık yaşayan kişilerin kuruyemiş cips gibi daha çok sert ve kıtır gıdaları, sevme-sevilme, anne sevgisi ve şefkatine açlık hisseden bireylerin ise daha çok yumuşak dokulu ve tatlı olan puding gibi gıdaları ya da baba sevgisi ve güven ihtiyacı duyanların ise patates püresi tarzı tuzlu gıdaları tercih ettiği görülüyormuş.

Duygusal açlıkla bağlantılı olarak; mesela dopamin yoksunluğunda, hayatınızın ışıltısını yitirmiş gibi kendinizi boşlukta, moralsiz, bitkin hissedebilirsiniz ya da Seratonin açlığı çekiyorsanız, endişe ve gerginlik yaşayabilir, işiniz veya özel hayatınız kontrolden çıkıyormuş gibi kaygı duyabilirsiniz. Bu gibi durumlarda “duygusal yeme davranışı” gelişmesinin olağan bir durum olması rahatlatıcı olan kısım lakin vücudun bu hormonların boşluğunu, karbonhidrat ve yağlı besinlerle gidermeye çalışması üzücü sonuçlar yaratabilirler. Bu nedenle her iki açlığın da kontrol altında tutulması ve eğer kontrolden çıkmışsa gecikmeden konunun uzmanından yardım alınması, sağlığımız için sanırım doğru karar olacaktır. Sağlıkla ve sevgi ile…

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu