GündemHüseyin YıldırımKöşe Yazıları

Hz. Ömer rh. (Şehit edilişi anısına Miladi 644 Kasım ayı ilk haftası)

“Ailene namazı emret ve kendin de ona devam et. Senden rızık istemiyoruz. Sana da biz rızık veriyoruz. Güzel sonuç, Allah’a karşı gelmekten sakınanındır.” Taha, 132

Hz. Ömer rh ibadet ederken bütün benliğiyle Rabbine yönelirdi. Kendisi gece teheccüd namazı kılardı. Sabah namazına, ev halkını kaldırırken Kur’an-ı Kerim’de ki “ve namazı ailene emret” Tâhâ, 132 mealindeki ayeti okurdu.
Halife olduktan sonra, devlet işleriyle uğraşmasından dolayı kendi geçiminin temini için Ashab’a müracaat etmiş, Hz. Ali rh’in teklifine uyularak normal ölçülerde beytülmaldan geçimi sağlanmıştı. Hicri 15 yılında Müslümanlara maaş bağlandığı zaman, ona da ileri gelen Ashab’a verilen miktarda, beş bin dirhem maaş tayin edilmişti. Fakat, onun günlük gideri çok mütevazi idi. Hz. Ömer rh yemek olarak genellikle şunları yerdi, Ekmek, bazen et, süt, sebze ve sirke idi.
Hz. Ömer rh’ın, şahsi hayati oldukça sadeydi. Hz. Ömer rh bazen dul bir kadına su taşırken görülür, bazen da günün yorgunluğunu hafifletmek için mescid’in toprak zemini üzerinde uyuduğu görülürdü.. Medine’den Mekke’ye çok sayıda yolculuk yapmış olduğu halde hiç bir zaman yanına çadır almamış ve yolda, bir çarşafı dalların üzerine gererek basit bir şekilde dinlenmeyi tercih etmiştir.

Bir gün, Ahnef b. Kays yanında Arapların ileri gelenlerinden bazı kimselerle birlikte Hz. Ömer rh’i ziyarete gitmiş; onu, elbisesinin eteklerini beline sıkıştırmış olduğu halde koşar bir vaziyette bulmuştu. Hz. Ömer rh, Ahnef’i gördüğünde ona; “Gel de kovalamaya katıl. Devlete ait bir deve kaçtı. Bu malda kaç kişinin hakkı olduğunu biliyorsun” dedi. Bu esnada biri ona neden kendini bu kadar üzdüğünü ve deveyi yakalamak için bir köleyi görevlendirmediğini söyleyince O; “Benden daha iyi köle kimmiş?” diyerek karşılık vermiştir.” Sibli Numanî, Bütün Yönleriyle Hz. Ömer ve Devlet İdaresi, Terc. Talip Yasar Alp, istanbul t.y,I, 384-385.

Hz. Peygamberimiz sav’in Medine’ de Hayber’in fethini müteakip burada ele geçirilen araziler, savaşa katılanlar arasında taksim edilmişti. Hz. Ömer rh kendi payına düşen araziyi vakfetmiş ve bir vakıf şartnamesi de düzenlemişti: “Bu arazi satılamaz, hibe edilemez ve miras yolu ile sahip olunamaz; geliri fakirlere, akrabaya, kölelere, Allah yolunda, yolcu ve misafirlere harcanacaktır. Vakfı yöneten kişinin ölçülü olarak yemesinde ve yedirmesinde bir sakınca yoktur” Buhari, şurût, 19. Bu bağışın Hz. İbrahim’ den sonra Islâm’da ilk vakıf olduğu bilinmektedir.

Bir defasında Hz. Ömer rh hizmetçisi Eslem’le birlikte Medine’nin kenar mahallesi Harra taraflarında dolaşırlarken ışık yanan bir yer görür ve Eslem’e; “şurada, gecenin ve soğuğun çaresizliğine uğramış biri var. Haydi onların yanına gidelim” der. Oraya gittiklerinde bir kadını iki çocuğuyla üzerinde tencere bulunan bir ateşin etrafında otururken gördüler. Hz. Ömer, onlara; “esselâmü aleyküm” dedi. Kadın selâmı aldıktan sonra yanlarına yaklaşmak için izin alan Hz. Ömer ona yanındaki çocukların neden ağladıklarını sordu. Kadın, karınlarının aç olduğunu söyleyince, Hz. Ömer merakla tencerede ne pişirdiğini sordu. Kadın, tencerede su bulunduğunu, çocukları yemek pişiyor diye avuttuğunu söyledi ve; “Allah bunu Ömer’den elbette soracaktır” diye ekledi.

Hz. Ömer rh, ona; “Ömer bu durumu nereden bilsin ki?” diye sorduğunda kadın; “Madem bilemeyecekti ve unutacaktı neden halife oldu” karşılığını verdi.

Hz. Ömer rh bu cevap karşısında irkilerek Eslem’le birlikte doğruca erzak anbarına gitti. Doldurdukları yiyecek çuvalını Eslem taşımak istedi. Ancak Hz. Ömer rh, “Kıyamet gününde benim yüküme ortak olacak değilsin. Onun için bırak da yükümü kendim taşıyayım” diyerek buna izin vermedi; çuvalı omuzuna aldı ve kadının bulunduğu yere götürdü. Orada bizzat yemeği Hz. Ömer rh hazırlayıp pişirdi ve onları doyurdu.
Eslem; “O, ateşe üflerken şakakları arasından çıkan dumanları seyrediyordum” demektedir. Hz. Ömer oradan ayrılırken kadın; “Siz bu işe Ömer’den daha layıksınız” der. Hz. Ömer; “Ömer’e dua et. Bir gün onu ziyarete gidersen beni orada bulursun” der.

Bunlar onun insanlara yardım etme ve mağduriyetlerini gidermede gösterdiği hassasiyetin sadece birkaç tanesidir.

Bir gün, Medine çarşısında, Mugîre b. Şû’be’nin Hristiyan veya zerdüşt kölesi Ebû Lü’lü, Halife’yle karşılaştı. “Ey Mü’minlerin Emîri! Mugîre, bana ağır haraç koydu; onu hafiflet.” Der. Hz. Ömer rh konuyu öğrenmek için sordu, “Haracın nedir?” köle, “Günlük 2 dirhem.” Hz. Ömer rh “Sanatın nedir?” köle, “Nakkaşım, demirciyim.”

Hz. Ömer rh “Bu sanatlara göre haracını çok görmüyorum. Hem duyduğuma göre, sen “Yel değirmeni yapabilirim” demişsin.” Hristiyan köle, “Evet” diye onu doğruladı. Fakat köle, haracı hafifletilmediği için kızmıştı. Kızgınlıkla Halife’ye şöyle dedi, “Sana öyle bir değirmen yapayım ki, doğudan batıya dillere destan olsun!”

Hz. Ömer rh son cümle üzerine, “Köle beni tehdit etti!” deyip evine gitti. Ertesi gün sabah namazını kıldırmak için saflar düzeltilirken, Mescid’e giren köle, hançeriyle, Hz. Ömer rh’i altı yerinden yaraladı. O sırada birkaç kişiyi daha öldürdü ve mescidden kaçtı. Bu Hristiyan köle, Ebû Lü’lü idi.

Hz. Ömer rh sabah namazını Abdurrahman b. Avf’ın kıldırmasını istedi ve sonra evine götürüldü. O gece H. 23. yılı Zihhicce sonu miladi 644 Kasım ayı ilk günleri idi, vefat etti.
Enes rh şöyle der: “Peygamberimiz sav altmış üç yaşında vefat etti. Ebûbekir rh’de altmış üç yaşında vefat etti, Ömer rh’ de altmış üç yaşında vefat etti.” Müslim, Fedâil, 114

Rabbimiz bizleri şefaatine nail eyleye….

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu