GündemKöşe Yazıları

Kahramanına Sahip Çıkan Havran

Kahramanına Sahip Çıkan Havran

 

Yürüyüş tutkumuzu milli ruhumuzla birleştirip Koca Seyit’i ziyaret etmeye karar verdik ve 18 Mart sabahı düştük yine yollara. Havran Barajının hemen yanı başında heybeti ile bizi karşılayan mağaranın cazibesine kapılarak kısa bir mola verdik. Devasa bir ağacın kovuğu gibi görünüyordu. İçine girdiğimde ilk dikkatimi çeken, oyuklardan birinin önüne örülmüş taş duvar oldu. Rehberimizin açıklamasına göre, Havran Belediyesi bu mağarayı ve içinde yaşayan yarasaları koruma altına almış, duyarsız ziyaretçilerine karşı..

Gerçekten takdire şayan bir davranış, tarım zararlılarını, sivrisinekleri yiyerek ve tohum taşıyarak ekosistem için önemli işlev üstlenen bu canlıların yaşam alanlarını korumak. Her ne kadar Covid-19’un suçlusu olarak tarihe geçseler de, “yaban hayatına ve ekosisteme müdahale sonucu olarak tahrip olan ekosistemlerin, parçalanan habitatların, yok olma eşiğine gelen yaban hayvanlarının, ekosistemdeki dengeleri bozması ve öngörülemeyecek yeni salgınların oluşmasına” 20. yüzyıldan sonra daha geniş alanlara yayılan insanlığın katkısı da aşikâr.

Barajı ardımızda bırakıp tırmanmaya başladık dağın zirvesine, dondurucu soğuğa bir de kar fırtınası eklendi yol boyu. Dağın tepesinden aşağıya doğru baktığımızda, ağaçların arasında dans eden kar taneciklerinin görseli mest etti bizi ve üşümekten eser kalmadı bedenimizde. Sonra Sarnıç Köy yoluna çıkmak için zorlu bir iniş derken bir tepe daha ve vardık kahraman Koca Seyit’in anıt mezarına. Kuşanmış askerlerin top atışı eşliğinde andık hep birlikte Çanakkale Şehitlerimizi. Bayrak açtık ve en gür sesimizle okuduk milli marşımızı. Ne yapsak ödenemez ki onların hakları, yoklukta doğmuş, büyümüş yine yoklukta kurmuşlar kendi yuvalarını. Sevdiğini, yoldaşını, bebesini, anasını, babasını bırakıp ardında düşmüşler milli mücadelenin, vatan topraklarını savunmak için. Aç, susuz, yarı çıplak lakin tek yürek olmuşlar vatan için.

Havran’ın yiğidi Koca Seyit’te onca kahramandan birisi. Zira anlatmamış bile kahramanlığını, döndüğünde köyüne. Nice sonra Mustafa Kemal Atatürk gelmiş köylerine, arar olmuş Onbaşı Seyit’i de ondan sonra öğrenmişler, iki yüz yetmiş altı kiloluk top mermisi ile “Ocean” adlı İngiliz savaş gemisini batırdığını. Kahramanlığı karşısında ne teklif edildiyse kabul etmemiş Seyit Onbaşı, “benim ne farkım var ki diğer davadaşlarımdan” demiş. En güzel hediyeyi ise doğup büyüdüğü toprakların belediyesi vermiş ona, anısına sahip çıkarak. Gelgelelim günümüz talancıları karşısında insan kahrediyor yine de, onca vefakâr, cefakâr vatan evlatlarının yaşam öykülerine.

Tören sonrası Seyit Onbaşı adına yapılmış minyatür müzede, Balıkesir Lisesi Edebiyat Öğretmeni Yusuf Akgül Hoca, “Çopuroğlu Koca Seyit Destanı” adlı kitabını imzalıyordu ziyaretçiler için. Ayaküstü sohbetimizde, Havran Belediyesinin kitap basımı için destekleyici olduğunu öğrendim ve bir yazar olarak çok mutlu oldum. Çünkü ticari amaç gütmeyen ve sosyal sorumluluk projelerine, özellikle de ihtiyaç sahibi çocukların eğitimine katkı sağlamak isteyen yazarlara destek olunması örnek bir davranış. Bu nedenle Havran Belediyesini alkışlıyorum.

Fazla kalabalık olmasa da, dondurucu soğuğa ve kara aldırış etmeden gelen ziyaretçileri, yöresel oyunları sergileyen pırıl pırıl gençleri, töreni anlamlandıran askerlerimizi ve beldenin mülki amirlerini görünce Seyit Onbaşının etrafında, ben de duygulandım elbette. Hatta Koca Seyit’in Havran’lı olduğunu yaklaşık bir buçuk yıl önce Karaağaç’a taşındığımda öğrendiğim için de bu konudaki cehaletimden utandım açıkçası.

Anıttan ayrılıp dönüş yolumuza revan olduk ve Koca Seyit Köyü’nün zirvesinde kalmış olacak ki aklımız ve yüreğimiz dönüp dönüp baktık köy gözden kaybolana dek. İnişe geçtiğimizde ise Havran Barajının, dağların arasına gizlenmiş sanki denizi andıran görüntüsü çıktı karşımıza, seyri doyumsuz. Bu arada şahit olduğum güzelliklerin yanında, yol kenarlarına ve orman içlerine bırakılmış atıklar da dikkatimden kaçmadı elbette ve bu konuda halkın bilinçlenmesi için, yerel yönetimlerin acil müdahalesine ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Zira dile getirmekten bile utanç duyduğum bu çirkinlikler hiç yakışmıyor yurdumun değerlerine.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu