Evrim ve Tesadüfü Savunanlar Yöntem mi Değiştirdi?

Tesadüf, etimolojik tanımıyla birbiriyle ilişkisiz, aralarında bir bağ bulunmayan veya tanımlanamayan olayların genellikle eş zamanlı olarak ortaya çıkması, oluşması, meydana gelmesi demektir. Google, “tesadüf” sözcüğünü “birbiriyle ilişkili olduğu belli olmayan olaylar veya durumların sıra dışı bir şekilde bir arada meydana gelmesi” olarak tanımlamaktadır. Merriam-Webster sözlüğü de tesadüfü, “planlanmamış ya da beklenmedik olayların bir arada meydana gelmesi” olarak tanımlamaktadır.

Evrim görüşünü savunanlar yıllardır yeryüzünde hayatın tesadüfen kendi kendine ortaya çıktığını savunup dururlardı. Ama son yıllarda ne hikmetse evrimcilerin söylemlerinde değişiklikler olmaya başladı. Artık evrende tesadüf yok diyorlar hatta da ileri gidip “Evrim Kuramı, hiçbir zaman kompleks bir canlının, daha basit olan parçaların tesadüfi bir birleşimi sonucunda oluştuğunu iddia etmemiştir, iddia etmemektedir ve iddia etmeyecektir!” diye de oldukça iddialı cümleler kuruyorlar. Sanki yıllardır ısrarla “tesadüf” kelimesini dillerine dolayan kendileri değilmiş gibi aklımızla alay ediyorlar.

Anlaşılan o ki evrim görüşünü savunanlar evrendeki muhteşem düzeni ve programı gördükçe onlar da evrende hiçbir yerde tesadüfe tesadüf edilemeyeceğini anlamışlar ya da böyle bir iddiada bulunmanın akıl dışı olduğunu görmüşler.

En azından ben böyle düşünmek istiyordum ama görüyoruz ki evrimciler pek akıllanamamışlar. Yeni geliştirdikleri söylemlerine bu sefer tesadüf yerine “doğal seçilim” ifadesini koymuşlar. Kendilerince de şöyle sihirli bir cümle kurmuşlar, diyorlar ki; “Doğada Evrimin Seçilim Mekanizmaları sebebiyle yavaş ve kademeli olan bir seçilim/eleme vardır.” Yani yeni türlerin oluşumunda ya da türlerdeki değişimlerde “seçilim mekanizması” söyleminin altına gizlenerek yine kendilerince bu fiillerin arkasında bir Yaratıcının olmadığını ima etmeye çalışıyorlar. Sanki çevrenin ya da “Doğal Seçilim” dedikleri şeyin bir iradesi ve seçme gücü varmış da ona göre bir seçim ve eleme yapılıyormuş gibi. Oysa yine unuttukları bir şey var bilimsel bir yöntem olan “mantığa dayalı akıl yürütme yöntemi” ne göre; bir seçilim varsa bir seçenin de olması gerekir.

Evrimcilerin kafaları karışmış olmalı ki bir paragraf önce dediklerini bir sonraki paragrafta inkâr edercesine doğanın seçme gücünün olamayacağını şöyle yazmışlar: “Çevre, Doğal Seçilim, Cinsel Seçilim veya diğer evrim mekanizmalarının bilinci, öngörüsü, istekleri, arzuları, talepleri, planları, programı, fikirleri yoktur.” Ancak en sonda da şöyle bir ifade kullanmışlar “Doğal Seçilim, bulunduğu çevreye en uyumlu olan canlıların hayatta kalması, diğerlerinin ise elenerek yok olması sonucu yaşanan sürece verilen isimdir.” Bu seferde bu seçme işini canlının kendisinin yaptığını ifade etmişler.

Şimdi onlardan aşağıdaki şu sorularımıza akıllarıyla birlikte vicdanını da kullanarak cevap vermelerini bekliyoruz:

• Doğada var olduğunu iddia ettikleri bu “evrim seçilim mekanizması”nı kim neden kurdu?
• Bir seçme ve seçilme varsa buna kim ve nasıl karar veriyor?
• İlmi ve bir aklı olmayan varlıklar bu seçme ve seçilme işini nasıl yapıyorlar?

Sonuç olarak aslında batı cephesinde değişen pek de bir şey yok. Evrimciler, baştan beri dedikleri gibi her şeyin kendi kendisine olduğunu bu sefer “doğal seçilim” gibi bir takım süslü terimlerle söylemeye çalışıyorlar. Ama aklıyla birlikte vicdanının da sesini dinleyenler bu aldatmacalara kanmazlar.

BAÜN Botanik Bahçesi Hayali Gerçekleşiyor//