Köşe YazılarıFahri Sağlık

Arınmaya Direnmek

 Arınmaya Direnmek

 

Özlemle beklediğimiz kutlu zaman dilimine az kaldı. 23 Mart Perşembe günü Ramazanın başlangıcıdır. 22 Mart Çarşamba günü akşam ilk teravih namazı kılınacak ve o akşam ilk sahura kalkılacaktır. Hepimize hayırlı olsun. Hayırların fethine şerlerin def’ine, çektiğimiz sıkıntı ve üzüntülerin bir an önce son bulmasına vesile olsun. Hoş geldin ey rahmet, mağfiret ve kurtuluş ayı.

İlgili Makaleler

Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) bir Şaban ayının son gününde ashabına şöyle hitap ettiği nakledilmiştir: “ Ey insanlar! Yüce ve mübarek bir Ay’ın gölgesi üzerinize bastı. O ayda bir gece vardır ki bin aydan daha hayırlıdır. Allah o ayda oruç tutmayı farz kıldı. Geceleyin ibadet yapmayı (teravih) kılmayı nafile kıldı. O ayda bir hayır işleyen kimse diğer aylarda bir farz işlemiş gibi olur. O ayda bir farz işleyen ise diğer aylarda yetmiş farz işleyen gibidir. O, sabır Ayı’dır, sabrın karşılığı ise Cennettir. O, yardımlaşma Ay’ıdır. O ayda müminin rızkı bollaştırılır. O ayda kim bir oruçluyu iftar ettirirse bu, günahlarının bağışlanmasına ve Cehennemden kurtulmasına sebep olur. Aynı zamanda oruçlunun sevabı kadar sevap verilir. Oruçlunun sevabından da bir şey eksilmez. ” Ashap; “Ya Rasûlüllah! Hepimiz oruçluyu iftar ettirecek bir şey bulamıyoruz” deyince Rasûlüllah (s.a.v): Allah bu sevabı oruçluyu kuru bir hurma ile veya bir yudum su ile ya da bir yudum süt karışığı ile iftar ettirene de verir. O öyle bir aydır ki; evveli rahmet, ortası mağfiret ve sonu da Cehennem ateşinden kurtuluştur. O ayda köle ve hizmetçilerinin yükünü hafifleten kimseyi Allah bağışlar ve Cehennem ateşinden kurtarır”

Ramazan ayı, Kur’an-ı Kerim’de adı geçen tek aydır. Bu ayı mübarek kılan, o aydaki Kadir Gecesi’nden başlayarak Kur’an’ın peyderpey nazil olması ve oruç ibadetinin bu ayda yerine getirilmesidir. “Ramazan ayı ki o ayda Kur’an insanlara yol gösterici, doğru yola iletici, eğri ile doğruyu birbirinden ayırt edici olarak indirildi. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa onu oruçla geçirsin…” (Bakara, 2/185) Arınmaya Direnmek

Ramazan bir mekteptir. Bu mektebinin programı, bizzat Allah tarafından tanzim edilmiştir. Bu programın temel iki unsuru Kur’an-ı Kerim ve oruçtur. Sahurla başlayıp iftarla son bulan bu programa, teravih ve sahur Hz. Peygamber tarafından eklenmiştir. Sahur, sadece ertesi gün açlığa daha iyi dayanmak için tavsiye edilmemiştir. Müminler, duaların reddedilmediği seher vaktinde uyanık kalarak bu eğitime hız kazandırırlar. Bu ay, insanları karanlıklardan aydınlığa çıkaran, onları en doğru yola ileten Kur’an-ı Kerim’in indirilmeye başlandığı aydır. Bu ay, orucu, sahuru, iftarı, teravihi, dolan camileri, dinlenen vaaz ve mukabeleleri ile bereket ayıdır. Beraberinde, sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın pekiştiği, sevgi, saygı ve kardeşlik duygularının daha da geliştiği, “on bir ayın sultanı” olan bir aydır. Bu ayın adı yüce Allah lisanı ile “Ramazan Ayı” dır.

Sevgili Peygamberimiz şöyle müjdeler veriyor;

“ Allah Teâlâ: İnsanoğlunun yaptığı iyiliklere, on mislinden yedi yüz misline kadar sevap vardır. Ancak oruç müstesnadır. Çünkü o, ancak benim içindir, onun mükâfatını verecek olan ancak benim. Oruç kötülüklere kalkandır. İçinizden oruçlu olan kimse sakın o günü kaba, kötü laflar konuşmasın, kızıp bağırmasın. Şayet birisi ona söver veya onunla kavga ederse, ona karşı: – Ben oruçluyum, desin. Nefsimi kudret elinde tutan Allah’a and olsun ki, oruçlunun ağzından çıkan hoş koku, Allah katında misk kokusundan daha iyidir. Oruçlu için gönül açıcı iki ferahlık vardır: İftar ettiği vakit ferahlar, bir de Allah’ına kavuştuğu vakit ferahlar.”

Gölgesi üzerimize düşen mübarek Ramazan ayının rahmet, bereket, mağfiret, huzur ve sükûn ortamına, diri ve diriltici nefesine, özgürleştirici ve yüceltici iklimine çok ama çok muhtacız. Aç kalarak ruhumuzu doyurmak, açların-açıkların hallerini anlamak, dertleriyle dertlenebilme şuurunu kazanabilmemiz için oruca muhtacız. Katılaşan kalplerimizi yumuşatabilmek için Ramazan’ın rahmet iklimine muhtacız.

Orucun temel amacı, kişiyi sorumluluklarının bilincine (“takvaya) erdirmektir: “Ey iman edenler! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki takvaya erersiniz.” (Bakara, 2/183) Takvanın kök anlamı korunmaktır. Oruç fert ve toplumu korur. Allah’ın rızasını düşünmeden ve günahlardan kaçınmadan salt yemek içmekten uzaklaşmak, İslâm’ın farz kıldığı gerçek oruç değildir. “Yalan sözü ve işi terk etmeyen kimsenin, yeme, içmesini terk etmesine Allah’ın ihtiyacı yoktur” hadisi bu hakikati ifade eder. Ramazan, İslam’ın insanlığa büyük armağanıdır. Ramazan, insanlığın özünü, şuurunu, anlamını ve amacını keşfetme mevsimidir.

Müslümanlar için Ramazan ayı, bir zaman diliminin adı olmaktan öte bir şeydir. Ramazan, bir medeniyettir. Sadece, nefsimize ve ağzımıza girenlere dikkat ettiğimiz günler değil, ağzımıza girene de çıkana da çok dikkat etmemiz gereken günlerdir. Ramazan yoksulların, düşkünlerin, açların, muhtaçların, kimsesizlerin hatırlandığı ve korunduğu yoğun bir seferberlik ayıdır. Arınmaya Direnmek

“Ramazan Medeniyeti” fert ve toplumu madden ve manen ihya eden bir silkiniş ve diriliş hamlesidir. Ramazan, yeryüzünü kir ve tozlardan temizleyen güz yağmurları veya taşların ve kayaların üzerindeki toz ve yosunları yakıp yok eden güneş ışınları gibidir. Gelişi ile her türlü kiri, pası, günah ve kötülükleri ortadan kaldırır.

Ramazan, İslâm’ın özü ve özeti bir mevsim. Ramazan’da İslâm’ın Müslümanlardan talep ettiği bütün ilkeler hayat bulur. Biz oruç tutmakla sadece oruç tutmuş olmuyoruz orucun bizi tutmasına, tutup kaldırmasına da zemin hazırlamış oluyoruz. Hz. Peygamber, bir hadisinde “Ramazan ayına erişip de günahlarından arınmadan Ramazanı terk eden insana yazıklar olsun” buyurmuştur. Bir başka rivayette “yazıklar olsun” ifadesini, Cebrail (as) kullanmış, Hz. Peygamber de buna âmin demiştir. Bu çağda hepimizin arınmaya çok ihtiyacı var. Ramazanın engin rahmet, bereket ve mağfiretinden yararlanarak arınmamak arınmaya direnmektir. Arınmaya direnmek, aslında kişinin yüreğini güzelliklere kapatması demektir. Özellikle bu Ramazanda deprem bölgesinde yaşayan kardeşlerimize iyilik, güzellik, hayır, hasenat adına elimizden gelen ne varsa ellerimiz ve gönüllerimizi sonuna kadar açalım. Bu sayede bağışlatalım kendimizi, arınalım günahlarımızdan. Bu dünyada sahip olduğumuz dünyalıklarımızın ahiret hayatımızda da bizimle beraber olmalarını sağlayalım.

Daha fazla köşe yazısı için tıklayınız…

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu