Köşe Yazıları

BİR ŞİİR, BİR ÇOCUK

BAYRAK ŞAİRİ” olarak tanınan Arif Nihat ASYA’nın her şiirinde bir derinlik barınır. Vatan, millet, dua, inanç, nezaket, millî şuur, anne sevgisi, çocuk, bayrak, hayvan sevgisi ve daha birçok konu yer alır. Yetişkinlere yönelik eserleriyle tanıdık hep ASYA’yı. Çocuklara özgü kısacık bir şiirine yer verelim:

ÇOCUK

Böyle çıtır çıtır

İlgili Makaleler

Çıtırdamazdı ocaklar

Sen olmasan

Mırıl mırıl

Ninni bilmezdi dudaklar

Sen olmasan

Ve soğurdu yavrum, kucaklar

Sen olmasan.

( Kanatlar ve Gagalar, Arif Nihat ASYA )

Bu şiiri ilkokulda, lisede, üniversiteden mezun olunca da okusam yine yüreğimde aynı heyecanın tatlılığı uyanır. Herkesin ezberinde olabilecek nitelikte, kısacık, sade dilde kaleme alınan, şirin bir şiirimizdir. Yuvanın neşesinden, sıcaklığından, altıntopu olan çocuktan bahsetmiş şiirimiz. Ah be çocuk! Şiir gibisin. Çocuklara özgü o doğaçlama yazdığım şiirler gibi doğalsın. Pamuk şekerime saklasam diyorum seni yahut ünlü Türk şairlerimizin şiir kitaplarının arasına ayraç yapsam gülüşünü. Tevfik Fikret’in tamamen hece ölçüsüyle yazdığı Şermin isimli çocuk şiiri kitabında bile sevdik seni. Aruz şiiriyle yazmaya devam eden Tevfik Fikret’e bile hece ölçüsüyle sade dilde şiir yazdırmayı başardın ya, helâl olsun sana çocuk! Evlât acısı yaşayan, oğlu Haluk’tan hatıralar taşıyan Haluk’un Defteri isimli eserinde de Tevfik Fikret’in sanatından damlalar görürüz. Yazar ve şairlerin geçmişte üst üste yaşadıkları evlât acıları, eşlerini kaybetmelerinin hüznü, erken yaşta ölen anne ve babalarının bıraktığı yalnızlığın boşluğu, içine kapanık olan ruh dünyaları onları gelecekte ünlü bir şair yapmıştır. Kolay değildir bembeyaz sayfaya ölümsüz bir mısra bırakabilmek, bir şeyler yaşandıkça kaleme alınır duygular. Ahmet Hâşim de anneciğini erken yaşta kaybedince içine kapanıklığı, karamsarlığı, gündüz dışarı çıkmayışı, hüznü kaleme alması, şairliğe merak sarması işte hep bu birikimlerle doğmuştur.

Özelsin be çocuk! Sanki ipek atlaslarda, uçan balonda, gökyüzündeki bulutta bile senin bebeklik şarkın söyleniyor. Gökten “çocuk” yağarcasına mısralar kuyruğa geçiyor, kuyruklu yıldızın hikâyesini dinlemek istiyor her çocuk. Gökkuşağının renkleri sende birikiyor. Seni avuçlarımda biriktirip gül kokunu öpsem diyorum, avucuma gelir miydin? Bir uçurtmanın kuyruğuna takılıp da dünyayı seninle hürce gezsek, bana hayallerini verir miydin? Çikolataya batırsam seni, kestane balına bandırırcasına tutunsam sesine bal çocuk… Şiir gibisin, su perisisin çocuk. Sen hiç büyüme, e mi? Bakma şimdi büyüklerim benimle oyun oynamıyor diye, az büyü de gör bak büyükler sana ne oyunlar oynayacak. O saflığın, şiir gibi gözlerin, öykü tadındaki ruh dünyan, masalsı şarkınla her daim çocukça kal.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu