Köşe Yazıları

İşsiz İş Arayan Sınıf

İşsiz İş Arayan Sınıf

Hep cebi para dolan, makamı üst seviyede olan meslek sahiplerini benimsedik belki de toplumumuzda. Bir de aylarca iş arayan, yıllardır sevmediği işi yapmak zorunda kalan, mesleğini değiştirmek istese işsiz kalma korkusu yaşadığından sessizliğe çekilen, özel sektördeki egolu patronunun rencide edici sözlerine ömür boyu sabreden, asgari ücretle beş tane boğaza bakan ve tam da yeni iş ararken bir anda işsiz kalıveren ıssızlarımız var aramızda. Issız adamlar yaşıyor aslında sağımızda, solumuzda, önümüzde, arkamızda. Hayat onları sobelemeden, görünmez bir yardım eli olup da elinden tutmalı o işsizlerin. İşsiz ordularıyla, diploması olup da işsiz kalan gençlerle, üniversite mezunlarının geleceğe olan karamsar bakışlarıyla karın ağrısı yaşıyor Türkiye. Dört mevsim güzelliklere taç olan güzel vatanımda çığlığına cevap arayan işsizlerimizi de zihin defterimize not almak gerek.

***

Hep makamı güçlü olan, evi, arabası, yazlık evleri,  arsaları, iş yeri, köklü geçmişi, yurt dışı hayatı ve servetiyle övünenlerin yanında olmak yerine biraz da iş arayanlara destek olmak gerek. Hele ki yeni bir şehirde yaşayıp da hiç sosyal çevresi olmayıp yapayalnız biri olmak çok zordur. Bir babamız evine akşam bir ekmek alamıyorsa, ekmek parası alacak kadar bir avuç bozuk parası anca denk geliyorsa gururu ezilir o yüreğin.

Asgari ücreti beğenmeyenler, stajyer olarak çalışırken para verilmedi yahut sigortası tam ödenmedi diye daha iş deneyiminin ilk haftasında pes eden öğrenciler, işsiz kalması gerekirken patronu olan babası sayesinde fabrikada en iyi çalışan ustabaşının işine son verilip boşta bekleyen kendi oğlunu işe yerleştiren adaletsiz patron babalar yüzünden yaşanan gerçekler, tam da emekli olmaya az bir zaman kala sırf yaşı ilerledi diye o deneyimli ustayı işten çıkaranlar, sırada binlerce iş bekleyen genç varken kamudaki mülâkatta oğlunu ve gelinini aile torpiliyle bir şekilde o kurumdaki işe sokanlar, asgari ücretle altı boğazı geçindirmek zorunda kalan helâl kazançlı fakir bir babayı anlayamayan zenginler, atadan kalan birkaç dönümlük toprağını işleyerek yuvasını geçindiren ama hiçbir sağlık sigortası olmayan köylü amcalarımız da sessizce çabalamalarına rağmen işsizlik yaşayan işsiz gruplarımıza örnektir.

İlgili Makaleler

***

Elindeki işine şükretmeyenler ile geçim davasında aç kalmasına rağmen çalıp çırpmadan sokak sokak iş arayanlar maalesef aynı havuzda toplanıp “iş arayalar” sınıfındalar. Bir sosyal ortama gittiğinizde size gözünüzün içine bakarak “Nasılsın?” demek yerine, “Ne iş yapıyorsun?” diye soruluyor. Yıllardır kapanması için tartışılan televizyonlardaki şu izdivaç programları bile sevgi üzerine kurulmayan gösteriş yuvalarında ibaret. Evlenecek olan gelin adayı hanımlar, emekli beylere ekran başında: “Evin var mı? Araban var mı? Yazlığın var mı?” diye önce mal varlığını sorup gelecek yaşantısını sağlama alıyorlar. İlkokula yeni başlayan çocuğa bile sınıf öğretmenleri hemen “Baban ne iş yapıyor?” diyorlar.

Serbest meslek, işportacı, kanalizasyon işçisi, işsiz, çiftçi…” diye dürüstçe cevaplıyor çocuk. Öğretmen bir burun kıvırıyor. Hâlbuki çiftçilik meşakkatli, harika bir meslektir. Havalar iyi gitmişse, tarla bilinçli sürülüp sulanmışsa o mahsuller bereketlenerek çiftçi kardeşlerimiz sayesinde mutfaklarımıza giriyor. “Benim babam müfettiş, diş hekimi, avukat, iş adamı…” diyen egosu ve öz güveni yüksek zengin çocuğuna okul müdürü dahi saygı duyarak okulun tüm sosyal faaliyetlerinde böyle elit çocukları görevlendiriyorlar.

Eskiden “Ekmek, aslanın ağzında” deniliyormuş. Şu an ekmek davası zorlaştıkça, “Ekmek, aslanın kuyruğunda” deniliyor. Yaşam şartları rekabetle daha da zorlaştı yani. Diyeceğim o ki evlenirken eski yıllarda sevgi ön plandaymış fakir olunsa bile. Köyden indim şehre misali, şehre giden erkek hemen iş bulup hanımını rahata erdiriyormuş. Şimdi ise evlenme aşamasında “Erkeğin işi kadrolu mu, hanım da çalışan ve eğitimli biri mi?” diye araştırılıyor. Hatta damadın kendi evi ve son model arabası var mı, ayrıca işi sağlam mı diye bu tarz kriterlere bakılıyor.

***

Başın öne eğilmesin işsiz kardeşim, aş/ın bir gün sıcacık kaynayacaktır ocağında, senin de bir baba ocağı kuracağın özlemli günler gelecektir elbet. Bulunduğu makamı hak etmeyenler, rüşvet ve yolsuzluklara bulaşanlar, aile torpiliyle yirmili yaşlarda pat diye şirketinde başa geçip müdür olan zengin çocukları var olduğu sürece belki de bu yüzden işsizsin sen. Devlet kurumlarındaki mülâkat sınavlarında yaşanan haksızlıkları da duyuca işsiz kalmamız çok normal. Üniversite mezunları “diplomalı işsizler grubunda, üniversite bitiren kızlarımız ise “diplomalı ev kızı” diye etiketlenmiş bu toplumda.

Sevdiği işi yaparken ekonomik kriz nedeniyle işten çıkarılan aile babalarına, pirimi ödenmeyen ve işsizlik sigortası alamayan gençlere, bankalardan kredi çekerek geçinmek zorunda kalan aile reislerine çok üzülürüm. İşsizlik; hırsızlık damgası gibi hissettirilmemeli o kişiye. Elbet herkesin işi olacaktır, iş bulamayan ev hanımları da kendini iyi yetiştirmiş bir anne olup güzel bir eğitimle çocuklarını büyütüp kocasına madden manen destek olacaktır. Birden servete konan, gömü bulan, yüksek maaşa erince karakterini değiştiren bir insan olmaktansa varsın “iş arayan” biri olarak hayatın zor kısmını yaşayın ki emeklilik günlerinize tecrübe olsun. Dilerim herkes sevdiği işi yapar, her ülke vatandaşına hayırlı iş kapıları açılır, ayrıca herkesin bacası tüter ve hanelere bereket yağarlar.

 

ELİF YAVAŞ

TARİH= 04 Eylül 2020 – Cuma

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu